Eşimin Tutsağıyım: Kayıp Kraliçe - Kitap kapağı

Eşimin Tutsağıyım: Kayıp Kraliçe

Annie Whipple

0
Views
2.3k
Chapter
15
Age Rating
18+

Summary

ABONELERE ERKEN ERİŞİM

Belle Dupree, eşinin kendisine yaptığı acı verici işaretlemenin yanı sıra ağza alınmayacak şeyler de yapması sonucu kaçarak, Maine'deki küçük Evergreen kasabasında yeni bir hayat kurmaya karar verir. Ancak, işareti sürekli ağrıdığı ve Grayson Stoll'un aralarındaki zihin bağına rağmen mesafeyi azaltmayı reddetmesi nedeniyle, Belle odaklanmakta zorlanır. Grayson artık bir kurt ve vampir melezi olmuştur ve Belle'i bulmak için kararlıdır. Ayrıca, Belle'i yaralayan kişinin kendisi olmadığını açıklamak ve aralarındaki kaderiyle ilgili bir sırrı paylaşmak ister. Ancak, vampir kralın Belle'i bulmak için peşinde olduğunu öğrendiklerinde, Grayson ve Belle kendilerini korumak ve ondan kaçmak zorunda kalırlar.

Yaş Sınırı: 18+

Fazla göster

59 Chapters

Chapter 1

Bölüm 1

Chapter 2

Bölüm 2

Chapter 3

Bölüm 3

Chapter 4

Bölüm 4
Fazla göster

Bölüm 1

Kitap 2: Kayıp Kraliçe

GRAYSON

Başım dönüyordu.

Her şey bulanıktı, kulaklarım çınlıyordu, midemin bulantısından içim dışıma çıkmak üzereydi. Az önce ne olmuştu öyle?

Gözlerimi açar açmaz şaşkın bir şekilde, zar zor önümü görmeye çalışarak odaya bakındım.

Bir saniye önce Kyle ve üç kırmızı gözlü vampirle birlikteyken bir saniye sonra bir ormanda, beni ve sürü üyelerimi öldürmeye kararlı yüzlerce yeni doğmuş vampirle Azazel’in önündeydim.

Tekrar odama dönüp parke zeminde yattığımı fark edince rahatladım.

Her yanım ağrıyıp sızlasa da, ki bir tür büyünün etkisinde olduğuma emindim, asıl endişem damarlarımda gezinen acı değildi. Savaş yaklaşıyordu. Çok yakındı...

Azazel’in tehditkâr sözleri kulaklarımda çınlıyordu:

“Kardeşime kendini hazırlamasını söyle, Alfa Grayson. Kral olarak geçirdiği zaman sona erdi,” demişti. ~“Geliyoruz!”~

O an, odadaki diğer insanların farkına vardım ve ne söylediklerini ancak kulaklarımın çınlaması geçtiğinde anladım.

Tartışıyorlardı. Özellikle birinin sesi çok üzgün geliyordu. Sesi hemen tanıdım.

Kyle öfkeyle, “Bir şeyler yapın!” diyordu. “Alfa az önce bayılmışken neden burada dikilip duruyoruz? Minnie…”

“Seni temin ederim ki o iyi, genç Beta,” diye araya girdi başka biri. Bu, Zagan’dı. Vampirlerin kralı... Azazel’in kardeşi… “Lütfen, ellerini üstümden çek yoksa koparırım.”

“Öyle mi? Bir dene bakalım!” diye meydan okudu Kyle. “Bu odada vampir yeteneklerine sahip tek kişi sen değilsin.”

Tartışmalarını daha fazla dinlemek istemediğim için inleyerek yan tarafıma döndüm.

Bütün kafalar bana çevrildi. Kyle yeni keşfettiği vampir hızı sayesinde bir saniyeden kısa sürede yanımdaydı.

Yanıma çömelerek, “İyi misin, Alfa?” dedi.

Başımı sallayıp tüm hâlsizliğime rağmen doğrulmaya çalıştım. “İyiyim sadece kafam karışık,” deyip Kyle’ın yanına geçen Zagan’a baktım. “Az önce ne oldu öyle?”

“Sen söyle,” dedi, sesi çatallı. “Ne gördün?”

Acıdan inleyerek yavaşça ayağa kalkmaya çalışırken kurdum hırladı. Zayıf hissetmekten hoşlanmıyordu, özellikle de şimdi her şey bu kadar tehlikedeyken. “Azazel,” dedim. “O, geliyor.”

Kyle’ın şaşkın nefesini duydum. “Azazel’i gördün mü?” diye sordu.

Zagan, “Ne zaman?” diyerek merakla bana doğru seğirtti. “Ne zaman geliyor?”

Kafa salladım. “Emin olmanın bir yolu yok. Yeni doğmuş vampirlerden oluşan ordusunun ne kadar hızlı koşabildiklerini bilmiyorum,” dedim, dişlerimi sıkarak. “Ama çok yakında... Bu gece...”

Zagan’ın gözleri kısıldı. Hem kraliyet vampirleri hem de Zagan’ın iki çocuğu olan Minnie ile Casimir şok içinde babalarına baktılar. Gerginlikleri, endişeleri yüzlerinden okunuyordu.

Minnie, “Azazel Klanı geri mi döndü?” diye fısıldarken tiz sesi korkudan daha da tiz çıkmıştı. “Baba, bundan haberin var mıydı?”

Zagan kafa salladı. “Beta mektubunda beni bilgilendirdi. Bu yüzden hiç vakit kaybetmeden bu sürüye yardım ettik.”

Kyle’a dönerek, “Çabuk hareket etmeliyiz,” dedim. “Sürüyü savaşa hazırla. Onlara neler olduğunu anlat.”

Çoktan kapıyı yarılayan Kyle koşarak koridora çıkarken, “Hemen!” diye bağırdı.

Dönüp üç vampire dikkatle baktım. Düz, siyah saçları, zayıf vücutları ve çarpıcı kırmızı gözleriyle birbirlerine bu kadar benzemeleri biraz rahatsız ediciydi.

Kurt adamlardan daha küçük oldukları için onlar kadar güçlü değillerdi. Gerçi fark etmezdi çünkü vampir eğitimi güç ve kuvvetten ziyade strateji ve gizliliğe odaklanırdı.

“Daha çok değil, daha akıllıca çalış!” gibi gerçekten işe yarayan bir mottoları vardı.

Şaşırtıcı çarpıcılıktaki kırmızı gözlerini incelerken yanımdaki aynaya bakmaktan kendimi alamadım. Normalde yeşil olan gözlerim şu an kırmızıydı.

Ancak üç Mortar’ın aksine benimkiler daha karanlıktı, kurdumun varlığıyla zifiri karanlığa bürünmüşlerdi. Hem vampirimin hem de kurdumun bilincime yaptıkları baskıyı hissedebiliyordum.

Kontrolü ele geçirmeye çalışmıyorlardı; sadece coşmuşlardı, savaşa hazır hissediyorlardı, serbest kalmak için bir sebep arıyorlardı.

Aynadaki yansımamdan hızla uzaklaşırken öfkelendim. Gözlerimi en son bu renkte gördüğümde Azazel bedenimi ele geçirmiş ve aynadaki aksimize bakarken gerçek gözlerini göstermişti.

Birden geçmişin kötü anılarını anımsayınca irkildim. Son birkaç aydan bir sahne defalarca gözümde canlandı.

Belle’in, eşimin, hayatımın aşkının o güzel yüzüne attığım kontrolsüz tokatla savruluşunu korku dolu gözlerle izledim.

En kötüsü de tokattan sonrasıydı. Belle ağlamaklı, utanç dolu, mavi gözlerini kaldırıp özür dilemişti.

Benden özür dilemişti. Az önce teninde iz bırakan benim elim olmasına rağmen yanlış bir şey yapanın kendisi olduğunu düşünmüştü.

İki kez... Azazel ona iki kez vururken Belle’in bunu yapanın ben olduğumu düşünmesinden büyük keyif almıştı ve Belle her seferinde ondan özür dilemişti.

Özürleri de pişmanlığını belli eden içten özürlerdi. Neden utandığını bilmiyordum ama Tanrım, bunu hissedebiliyordum. Her geçen gün daha da aşağılanmış hissettiğini hissedebiliyordum.

Kendine karşı çok sertti, neyi yanlış yaptığını düşünerek dövünüp duruyordu. Kendisiyle hiçbir ilgisi olmadığını bilmeden, yaptığı her neyse onu düzeltmek istiyordu.

Tüm bu süre boyunca kafamın içinde çığlıklar atıp beni hapseden bağları zorluyordum. Boğuluyormuş gibi hissediyordum.

Eşime gidebilmek için Azazel’in üzerimdeki kontrolünü aşmaya çalışmıyordum.

Eşimin yemek yemediğini ya da uyumadığını biliyordum. Tüm sürü üyeleri tarafından yüzüne tükürüldüğünü de... Ne kadar zayıfladığını hissedebiliyordum. Ne yazık ki elimden hiçbir şey gelmiyordu.

Her gün, buradan gitmesini, çok uzaklara kaçmasını umuyordum. Onu hâlâ bu evde hissettiğim her gün, bunu ona o yaptığı için Azazel’e delicesine öfkeleniyordum.

Gitmesini; Kyle, Elijah ya da herhangi biriyle konuşmasını, buradan çekip gitmesini söylemek istiyordum. Neden kaldığını anlayamıyordum. Neden kaçıp gitmiyordu ki?

Elbette, Azazel onu kendisine verebileceği güç için istediğini söylemiş ve bu yüzden kalmasını talep etmişti ama gerçekte gittiğini bile fark etmezdi.

Beni öldüren de buydu. Yakalanırsa cezalandırılmaktan korktuğu için kalıyorsa korkmasına gerek yoktu. Azazel’in kafası başka sorunlarla meşguldü.

Bunu biliyordum çünkü iki ayı aşkın düşüncelerini dinlemiştim bu yüzden eski vampir kral hakkındaki her ayrıntıyı biliyordum.

Belle’in insan olduğu gerçeğinden etkilenmemişti ve onu çekici bulmasına, üstelik bunu bana hatırlatmaktan hoşlanmasına rağmen etrafında olmasıyla pek ilgilenmiyordu.

Onunla yatmak istemesinin tek sebebi benimle dalga geçmek, beni zayıf düşürmek istemesiydi. Ancak bir alfa erkeğinin dişisiyle çiftleşmeye çalışmasının onu zayıf kılmayacağını bilmiyordu.

Hayır, bu, tam tersi bir etki yaratarak öfkelenmeme sebep oluyordu. Ona her dokunduğunda gözümü öyle bir kan bürüyordu ki sonunda kurdum ortaya çıkıp kontrolü ele geçirerek eşimi işaretlemişti.

Azazel bundan büyük bir ders almıştı. Eşimin incindiğini görmek, Azazel’in üzerimdeki kontrolünü azaltacak kadar öfkelenmeme sebep olmuştu.

Beni gerçekten zayıflatmasının en iyi yolunun Belle’den uzak durmak olduğunu o zaman da biliyordu ve yaptığı da tam olarak buydu. Eş bağını aç bırakmak… Ve eşimin yavaş yavaş zayıflamaya başladığını hissettiğimde ben de onunla birlikte zayıfladım.

İki gece öncesine kadar, Azazel Belle ile tekrar çiftleşmeye çalışmamıştı ancak bu sefer sebebi benimle alay etmek ya da sinirlenmemi sağlamak değildi. Gerçi her ikisini de yapmıştı.

Azazel birinin masasını karıştırdığını fark etmişti ve bu da sürü üyelerimden birinin Azazel’in klanına gönderdiği mektuplardan haberdar olduğu anlamına geliyordu.

Bu, ilk kez gerçek bir korku yaşadığını hissettiğim andı.

Savaşın tahmin ettiğinden daha erken gerçekleşebileceğini bildiğinden savaş sırasında olabildiğince güçlü olabilmek için Belle ile eş bağını tamamlamak istediğine karar verdi.

Belle reddedince, ki bu içimi çok rahatlattı, onu kenara itip bir başkasını seçmekte tereddüt etmedi.

Azazel bunun Belle’i sonunda özgür bırakan karar olduğunu bilmiyordu. Bu, ne kadar kalbini kırsa da Belle onu istemediğimi düşünerek sonunda gitmeye cesaret etti.

Bu, o zamanlar beni gururlandırmış olsa da ayrılığın ne kadar uzun süreceğini düşünmek fiziksel olarak acı veriyordu.

Neden daha önce gitmemişti ki? Kapı ardına kadar açıktı. Tanrım, neden istismara uğradığı, birinin ayakkabısının altındaki kirden başka bir şey değilmiş gibi muamele gördüğü bu lanet olası sürü evinde kalmıştı?

Bunu hak ettiğini mi düşünüyordu? Bunun yeni hayatı olmasını mı bekliyordu?

O, tüm bunlardan çok daha değerliydi ve herkesin hayal edebileceğinden çok daha güçlü olduğu için bunu anlayabileceğini düşünmüştüm.

O kadar çok şey yaşamıştı ki... Buna rağmen, her yandığında yeniden küllerinden doğmayı başarmıştı.

Ama artık anlıyordum.

Belle’in tacizlerime karşı koymadan yaşamaya katlanmaya devam ettiği her gün, belki daha fazla yangınla burun buruna gelmesine, hayatının daha da yanmasına neden oluyordu.

Belli bir noktadan sonra, yangınların tesadüf ya da kaza olmadığına ikna oldu. Yangınlar, bir kişi nereye gidiyorsa peşinden geliyorlarsa o kişinin yangınları başlatmak gibi bir eğilimi olduğu açıktı.

Böylece Belle yanmasına izin verdi. Güçlü eşim, alevlerin onu bir kez daha sarmaya başlamasını yenilgiyle izledi.

Çünkü ona göre, ne yaparsa yapsın yangınlar gittiği her yerde peşinden geliyordu. Sadece, acı çok dayanılmaz ya da yanıklar başa çıkılamayacak kadar çok olduğunda kaçmıştı.

Başka biriyle birlikte olmak için onu reddettiğimi düşündüğü zaman…

Katlandığı yanıkların yara izleri bırakacağından hiç şüphem yoktu. Güvenini tekrar kazanmak kolay olmayacaktı ama bu mücadeleye fazlasıyla hazırdım.

Onu tekrar kollarıma alana kadar pes etmeyecektim. Bir daha gitmesine asla izin vermeyecektim. Birlikte, onu yeniden inşa edecektik. Ta ki o, gerçekte ne kadar güçlü olduğunu anlayana kadar…

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok