logo
GALATEA
(30.7K)
FREE – on the App Store

Aşk Isırıkları

Annemin tanıdık bağırışı merdivenlerden yukarı geliyordu, “Scarlet Rose Wrett, hemen aşağı in, yoksa bir ay cezalısın!”

Bu bir süredir beni aradığı anlamına geliyordu. Sızlanarak, Netflix’i duraklattım ve aşağı inmek için yatağımın rahat sığınağından ayrıldım.

Kendimi tanıtayım. Benim adım Scarlet Rose Wrett, bunu zaten biliyorsunuz. Yirmi bir yaşındayım. Evet, yaşlı olduğumu biliyorum. Başıma kakmanıza gerek yok.

 

Aşk Isırıkları by Laila is now available to read on the Galatea app! Read the first two chapters below, or download Galatea for the full experience.

 


 

Uygulama, patlayıcı yeni romanlar için en sıcak uygulama olduğu için BBC, Forbes ve The Guardian’dan takdir aldı.

Ali Albazaz, Founder and CEO of Inkitt, on BBC The Five-Month-Old Storytelling App Galatea Is Already A Multimillion-Dollar Business Paulo Coelho tells readers: buy my book after you've read it – if you liked it

Kitabın tamamını Galatea uygulamasında okuyun!

1

SCARLET

Annemin tanıdık bağırışı merdivenlerden yukarı geliyordu, “Scarlet Rose Wrett, hemen aşağı in, yoksa bir ay cezalısın!”

Bu bir süredir beni aradığı anlamına geliyordu. Sızlanarak, Netflix'i duraklattım ve aşağı inmek için yatağımın rahat sığınağından ayrıldım.

Kendimi tanıtayım. Benim adım Scarlet Rose Wrett, bunu zaten biliyorsunuz.

Yirmi bir yaşındayım. Evet, yaşlı olduğumu biliyorum. Başıma kakmanıza gerek yok.

Sürümün adı Kızıl Ay Sürüsü.

Babam emekli bir beta, yani ikinci komutan. Jake adında bir abim var. O yirmi altı, eşi Maria yirmi beş yaşında. Jake, babamdan görevi devralıp beta oldu.

Alfa da istifa edip pozisyonunu oğlu David'e verdi. O yirmi yedi, eşi Jenny yirmi beş yaşında. Ayrıca küçük bir kardeşim var, adı Matthew. Daha sekiz yaşında ve çok sevimli.

Jake ve ben, Matthew'un yüzde yüz kaza sonucu olduğunu bilmemize rağmen henüz ona söylememeye karar verdik.

Ama büyüdüğünde, onunla çok dalga geçeceğiz!

Şu anlık yalnızca iyi birer abi ve ablayız. Jake görevleriyle meşgul olduğu için zamanımın çoğunu birlikte geçirdiğim kişi Matthew oluyor.

Ve tabii bir de en iyi arkadaşım Aria.

Aria'nın babası alfa kralı. Yani, Aria'nın kuzeni, yerini almak için dönene kadar geçici olarak alfa kralı.

Her neyse. Annem zamanının çoğunu benim için genç kurt adamlara bakarak geçiriyor. Yirmi bir yaşında olduğumu zaten biliyorsunuz ve daha tahmin edemediyseniz, size ben söyleyeyim. Eşimi hala bulamadım.

Kurt adamların çoğu on sekiz yaşındayken eşlerini bulurlar. Eğer bulamazsan, bunun nedeni eşin ölmüş olması ve bu durumda eşsiz kalman olabilir.

Bunu yaşayan birçok kurt adam insanlarla eşleşip mutlu bir hayat yaşıyor.

Diğer olası neden ise eşinin insan olmasıdır; bu durumda, onları bizim dünyamıza yavaş yavaş getirmek gerekir, çünkü bu onlar için bir şok yaratabilir.

Ancak annem her iki ihtimale de inanmayı reddetti ve durumu, eşimi bulmak için yeterince dışarı çıkmamam gerçeğine indirgedi.

Çok sık evden çıkan biri değildim. Beni kim suçlayabilir ki? Yatağım benim tek gerçek ruh eşimdi. Bu yüzden, annem benim için eşimi bulmayı kendine görev edinmişti.

Merdivenlerden inerken, annem aşağıda dikilip ayağını yere vuruyordu; bu gerçekten kızgınken yaptığı bir şey. Yutkundum. Bu sefer ne yaptım?

Son birkaç gün içinde yanlış yaptığım her şey için beynimi zorlamaya başladım. Annem kızgın olduğunda çok da iyi bir insan değildir. David'i bile korkutuyor, ki o alfa.

Oturma odasına girdim ve annem beni görür görmez kanepeye sürükleyip oturttu.

“Scarlet, seni ne kadar zamandır aradığımı biliyor musun? Eğer kullanmayacaksan, duyularını arttırmış olmanın ne anlamı var!”

Utanarak sırıttım. “Üzgünüm anne. Çok meşguldüm.”

Annem kaşlarını kaldırdı.

“Meşgul mü? Ne yapıyordun? Netflix mi izliyordun? Yeter artık, dışarı çıkmalısın. Koşuya çık, bir şeyler yap. Eşini hala bulamadın çünkü bütün gün odana kapanıyorsun. Eşin, düşündüğünden daha yakınlarda olabilir.”

Düşündüğümden daha mı yakınlarda? Elbette öyle olsaydı, onu şimdiye kadar bulmuş olurdum.

Ama bunu anneme asla söyleyemezdim. Bana zaten kızgındı ve onu daha da kızdırmama gerek yoktu.

Sadece onu yatıştırmam gerekiyordu.

“Haklısın, anne. Daha fazla dışarı çıkmam lazım. Yarından itibaren, insan formumla günlük koşulara çıkacağım. Bu bana eşimi bulmam için daha fazla fırsat verir. Bugün giderdim ama gidip Aria'ya yardım etmeliyim, ama yarın dışarı çıkıp eşimi bulmaya çalışacağıma söz veriyorum.”

Annem yavaşça başını sallayıp kalktı. “Güzel, çok güzel. Bugün gidemeyeceğini biliyorum. Bu gece büyük bir etkinlik var.”

“Kim bilir, belki bu gece senin şanslı gecen olur” derken aniden gözleri parladı.

Bana gülümsedi ve saçlarımı öptü. Her zamanki gibi.

“Bu kadar mıydı?” diye sordum.

“Başka bir şey daha vardı, ama beni kızdırdın, bu yüzden unuttum. Hatırlarsam sana mesaj atacağım,” dedi annem oturma odasına dönmeden önce.

İç çektim, konuşma bittiği için rahatlamıştım. Düşündüğüm kadar kötü geçmemişti. Kötü geçmemesinin nedeni muhtemelen beni aramasının gerçek nedenini unutmasıydı.

Neyse ki evden çıkmak zorunda kaldım, böylece bana sadece mesaj atabiliyordu. Mesajdan en fazla ne kadar kızabilir ki?

Ev çok sessizdi çünkü Matthew önümüzdeki iki hafta kamptaydı. O küçük canavarı özledim, annemle babamı hep dinç tutardı.

Yukarı çıktım ve kendi dünyamda kayboldum. Gözlerim saate kaydı ve küfrettim. Lanet olsun, geç kalmıştım. Hayal kurduğum zamanlarda zamanın nasıl geçip gittiğini hiç anlamazdım.

Aria'ya yardım etmem gerekiyordu. Ne de olsa, onun ve diğer herkes için büyük bir geceydi.

Bir saniye daha harcamadan çabucak giyindim, anneme veda etmeden evden kaçtım ve arabama atladım.

Geç kaldım diye kendime hakaretler saydım. Araba kullanırken içimde bir yalnızlık hissettim. Bir eşim olmaması umurumda değilmiş gibi davrandığımı biliyorum. Bu doğru değil.

Sevilmek istiyordum. Eşimin beni korumasını, koşulsuz sevmesini ve bana değer vermesini istiyordum.

Kardeşimi ve ebeveynlerimi mutlu görmek her zaman kalbimdeki boşluğun daha da büyümesine neden oldu. Hepsinin çok iyi ilişkileri vardı ve ben bunu kıskanıyordum.

Bir eş istemek, her kurt adamın dört gözle beklediği bir şeyi istemek, çok mu fazlaydı?

Gözlerimden bir damla yaş aktığını hissettim ve çabucak sildim. Annemin sözleri kafamda yankılandı. Bu gece gerçekten o gece olabilir mi? Bu düşüncelerimi bir kenara attım, gereksiz yere umutlanmak istemiyordum.

Ayrıca annem bunu sadece beni rahatlatmak için söylüyordu. Bu düşüncelerin dikkatimi dağıtmasına daha fazla izin veremezdim. Bu gece Aria için heyecan vericiydi, üzüntümün onu yıkmasına izin veremezdim.

Arabamı Aria'nın evine park edip içeri girdim. Her zamanki gibi hizmetçiler tarafından karşılandım. Aria'nın üst katta olduğu söylendi. Gülümsedim ve Aria'nın odasına çıktım.

İnsanlar yanımdan çeşitli şeyler taşıyarak, koşarak geçiyorlardı. Bunun alfa kralının dönüşü için olduğunu tahmin ettim. Ama insanların yüzlerine baktığımda, korkularını gördüm.

Alfa kralını duymuştum. Adı Dylan ve daha on üç yaşındayken bir aile trajedisi yaşanmış. Dylan'ın iki ebeveyni de haydutlar tarafından öldürülmüş.

Rivayete göre, Dylan'ın gözleri önünde vahşice katledilmişler.

Bu trajedi ona o kadar çok keder, o kadar çok acı vermiş ki; ölüm kampına gitmiş. Kurdunun kontrolünü kaybettiği ve kimsenin bu kadar hırçın bir kurt görmediği söylenir.

Dylan sadece erkekleri öldürüyordu. Her zaman kadınları ve çocukları bırakıyordu; ama bekar erkekleri de, aileleri olan erkekleri de öldürüyordu.

Dylan'ın öfkesine son veren kişi, Aria'nın babası Henry oldu. Hiç kolay olmasa da Dylan'ı sakinleştirmeyi başardı.

O zamanlar Dylan'ın bir süreliğine uzaklaşmasının en iyisi olacağına karar verdi. Henry, Dylan'ın dayısı olduğu için Dylan'ı uzaklaştırmaya hakkı vardı. Henry dışında kimse nereye gittiğini bilmiyordu.

Henry, Dylan'ın annesinin küçük kardeşiydi ama kraliyet kanına sahip kişi Dylan'ın babasıydı.

Kraliyet ailesinde Dylan dışında kimse hayatta kalmadığı için Henry'ye alfa kralı olarak geçici görev verildi. Dylan da uzaklara gitmeden önce bunu kabul etti.

Aria, Dylan'ın kuzeniydi ve babasının Dylan'ın nereye gittiğini asla söylemediğini her zaman anlatırdı. O hikayeyi hatırladıkça omurgamdan aşağı doğru bir titreme yayıldığını hissettim. Dylan’ın şu anda nasıl olduğunu merak ediyordum.

Çoğu insan gerçek kralın yerini alması için hazırdı, ancak onların da endişeli oldukları bir gerçekti. Dylan bir zamanlar bir katildi ve kimse gerçekten değişip değişmediğini bilmiyordu.

İç çekerek Aria'nın kapısına doğru ilerledim. Neredeyse hiçbir zaman kapıyı çalmam, bugün de farklı olmadı. Aria'nın odasının kapısını açtığımda onu bir oğlanın kucağında oturmuş, hararetli bir öpüşme seansında yakaladım.

Gerçekten mi? Ah bu kız. İçeri girdiğimi bile duymamıştı, ben de onu varlığımdan haberdar etmeye karar verdim.

“Aman Tanrım! Öğğğ!” Öğürür gibi yaptım.

Bu onun dikkatini çekti ve yanakları kıpkırmızı bir renk alırken öpüşmeyi hızla kesti.

Dikilmeye devam ettim ve kaşlarımı kaldırarak ondan bir açıklama bekledim.

 

Kitabın tamamını Galatea uygulamasında okuyun!

2

SCARLET

Aria aniden ayağa kalktı, şok olmuştu, ama dilini boğazına sokmakta olan adam yarıda kesildiği için kızgın görünüyordu. Burada birinin olduğunu nereden bilebilirdim ki?

“Gerçekten mi?” diye homurdandı adam.

“Sakın gerçekten falan deme bana, geleceğimi biliyordun.” Gözlerimi devirdim.

“Bebeğim,” dedi Aria.

Adam iç çekerek ayağa kalktı. “İstenmediğim zaman bunu hissederim.”

Gülmekten kendimi alamadım, “Chris, ancak beş ay sonra bu ilişkideki üçüncü kişi olduğunu anlayacağını düşünür müydün?”

Chris gülümsemeden edemedi. “Kes sesini. Bu gece görüşürüz bebeğim.”

Şakayla karışık omzumu yumruklamadan önce Aria'yı alnından öptü. Onu dışarı ittim ve kapıyı kapatmadan önce ona dil çıkardım.

O çıkar çıkmaz Aria beni yatağına sürükledi, ama öpüşme sahnesine tanık olduktan sonra kanepede oturmayı tercih ettim. O yatakta başka neler yapmış olabileceklerini kim bilebilirdi?

Aria, Chris'le beş ay önce tanışmıştı. O bir Beta'ydı. Babası yaşanan trajediye kadar bu pozisyonda kalmıştı, bu yüzden kral döndüğünde bu işi Chris’in devam ettirmesi mantıklıydı.

Chris on sekiz yaşına gelmeden hemen önce bir eğitim kampına gönderilmişti. Söylentilere göre Dylan'la birlikteydi. Elbette, o bunu ne doğruluyor, ne de inkar ediyor.

Chris döndüğünde, onun onuruna büyük bir parti düzenlendi ve iki muhabbet kuşu bu şekilde tanıştı.

Aria her zaman, Chris gitmeden önce birkaç ay daha bekleseydi, eş olduklarını anlayacağını söylerdi.

Aria, sanırım, Chris'in kamptayken kaçamakları olup olmadığı konusunda daha çok endişeliydi, ama ben ona güvence verdim. Eğitim almaya gitmişti, birileriyle yatmaya değil.

Aria gülümsemeden duramıyordu, ben de birini bulduğu için çok mutluydum. Bu bana hala eşimi bulamamış olduğumu hatırlatıyordu.

Aria'nınki gibi yüzümü kızartacak, beni sevecek ve benimle ilgilenecek olan, adı anıldığında bile gülümsemeden duramayacağım kişiyi.

Gözlerim doldu ama akmalarına izin vermeyerek gözyaşlarımı sildim. Ağlamanın zamanı değildi. Aria mutlu olmayı hak ediyordu, kuzeni geri dönmüştü ve yanında eşi vardı.

Chris'le ilk tanıştığım zamanı hatırlıyorum. Aria en iyi arkadaşı olduğumu söylediğinde Chris gülmüştü!

Doğal olarak, ben de ona haddini bildirdim. Geleceğin alfası ve bir erkek kardeşle büyümek bana en azından bu kadarını öğretmişti.

Chris, hayalarına çevik bir tekme atıp Aria'ya bulaşmaması için sertçe uyardıktan sonra, ciddi olduğumu anladı.

Harry gülmekten ağladı. O gün benimle gurur duymuştu. Neyse ki, o zamandan bu zamana, Chris ve ben yakınlaştık. O benimle dalga geçiyor, ben de onunla.

Aria'ya olan karşılıklı sevgimiz, iyi geçinmemizi kolaylaştırıyor. Bunun yanı sıra inanılmaz bir espri anlayışı var.

Aria ile bir saat kadar konuştuk. O kadar güldük ki gözümüzden yaş geldi. Ama gözümdeki yaşlar kısa süre içinde üzüntüden akmaya başladı. Eşim olmadığı için kendimi çok yalnız hissediyordum.

Harika bir arkadaş olan Aria beni teselli etti, dünyada benim için de biri olduğunu ve hak ettiğim eşi bulacağımı söyledi.

Ağladıktan sonra kendimi toparladım. Ne de olsa yardım etmek için buradaydım.

Birlikte aşağı indiğimiz sırada bir hizmetçi koşarak Aria'nın yanına geldi.

“Çok üzgünüm, ama elbise provası için Bayan Aria'ya ihtiyacımız var.”

Aria, “Bunu unutmuşum,” diyerek sızlandı.

Gülerek, “Sen git, ben de aşağı inip yardım edeyim,” dedim.

Aria başını salladı. “Fazla kalmayacağım!”

Ona inanmadım. Aria tam anlamıyla kız gibi görünen bir kızdı. Elbise provalarını ve saçlarını yaptırmayı severdi. Düşüncelerimde fazlasıyla kaybolmuş halde aşağı inerken Harry'ye rastladım.

Hafifçe gülümseyerek, “Çok üzgünüm, Harry. Dikkatim dağınıktı,” dedim.

Harry, “Merak etme, ufaklık. Yardım etmek için burada olduğuna göre, sana bir iş bulalım,” dedi ve göz kırptı.

“Tabii, ne yapmamı istersin?” diye cevap verdim.

“Dekorasyon görevinde olabilirsin. Kızımın sana yardım etmesi gerektiğini biliyorum, o nerede?” diye sordu Harry.

“Elbise provasında.” Omuzlarımı silktim.

“Ah şu kız,” diye mırıldandı Harry.

Harry kafasını sallayarak uzaklaşırken güldüm.

Lanet olsun, yapacak işlerim vardı. Salona doğru ilerledim ve iç çektim. Uzun bir gün olacaktı. Bazı hizmetçilerin yardımıyla flamaları ve pankartları asmaya başladım.

Onları asarken, mırıldanmalar duydum ve dinledim. Hizmetçiler konuşuyordu. Alfa kralından bahsediyorlardı.

İçlerinden birinin, alfa kralının bir eş istemediğini söylediğini duydum. Herkese eşini reddedeceğini söylemiş. Bu korkunç adamın eşi olacak zavallı kıza acıdım.

Onunla henüz tanışmamıştım ama şimdiden ondan nefret ediyordum. Bu sözler üzerine düşünmek nedense kendimi tuhaf hissetmeme neden oldu. Sanki kurdum ve bedenim bunu protesto ediyor gibiydi.

İç çekerek işime devam ettim ve duyduklarımı düşündüm. Sırf bir eş istemediği için eşini reddedebileceğini düşünen insanlardan nefret ediyorum. Bunun sonuçlarını asla düşünmezler.

İnsanların reddedilince çektikleri acı hayal bile edilemez. O insanlar için hep çok üzülmüşümdür. Bir de benim gibi eşi olmayan insanlar var tabii.

Bu beni kızdırmıştı, ama mantıklı tarafım bana her hikayenin, her zaman iki tarafı olduğunu hatırlattı.

Bir parçam kral için üzülmeden edemedi. Belki de annesi gibi ölmesinden korktuğu için bir eş istemiyordu.

Küçük yaşta yaşadığı travma birçok düşünce sürecini etkilemiş ve değiştirmiş olmalı.

Dedikodu üzerine birini yargılamak hiç benlik değildi. Sanırım bu konu hassas bir sinirime çarpmıştı.

Bu düşünceleri dağıtmak için kafamı sallayarak pankartları asmaya devam ettim. Daha sonra yerde kalan bant parçalarını temizledim. İşim bittiğinde oturup biraz mola verdim.

Sonunda ayağa kalkacak enerjim olduğunda, el emeğime hayran kaldım ve emeğimin sonucundan da memnundum. Hizmetçiler hala köşede dikilip, dünyayı umursamadan dedikodu yapıyorlardı.

Oraya gidip bir şey söylemeyi istedim ama tam tersi yönünde karar kıldım. Zamanımı harcamama değmezdi ve zaten yapacak daha önemli işlerim vardı.

Bir sonraki işim, mutfak personeline yemek hazırlamada yardımcı olmaktı. Yemek yapmıyordum ama malzemeleri ve ihtiyaçları olan her şeyi getirdim.

Bu yaklaşık bir saatimi aldı ve mutfak personeli çok minnettar oldu. Onlara, yardım etmekten mutluluk duyduğumu söyledim.

Bu iş bittikten sonra mutfaktan ayrıldım ve hiç düşünmeden Aria'nın odasına gittim.

Telefonumu çıkardım ve bana mesaj atmış olduğunu gördüm. Elbisemin odasında olduğunu ve orada hazırlanabileceğimi söylüyordu. Aria, Chris'in odasında hazırlanacaktı.

Tanrıya şükürler olsun ki, elbisemi hafta başında buraya bırakmaya karar vermiştim. Aria'nın odasına geri döndüm ve orada ne Aria’yı, ne de Chris’i göremeyince rahat bir nefes aldım.

Kendi kendime gülümseyerek duşa girdim ve bir havlu aldım. Çabuk olmak zorundaydım çünkü misafirler yakında gelmeye başlayacaktı. Rekor bir sürede duş aldım ve vücudumu tıraş etmeyi de unutmadım.

Çabucak kendimi kuruladım ve iç çamaşırımla sütyenimi giydim. Sonra elbisemi giyip saçımı taradım. Saçlarımı kurutmadan doğal dalgalara kavuşmalarına izin verdim.

Şansıma, saçlarım çok çabuk kurudu.

Bir sonraki adım makyajdı. Biraz fondöten, maskara ve göz farı sürdüm; eyeliner çektim. Sonra dudak parlatıcısı sürüp topuklu ayakkabılarımı giydim.

Sade bir çift küpe ile görünümümü tamamladım. Zamanında hazır olduğum için mutluydum. Gelen misafirleri duyabiliyordum.

Aria'nın odasındaki dağınıklığımı çabucak temizledim.

Aşağı inerken kötü bir şey olmaması için sessizce dua ettim. Bu gece Aria, Henry ve sanırım Dylan için önemliydi.

İhtiyacı olan son şey, evine hoş geldin partisinde yaşanacak bir dramaydı.

Ama tabii ki, işler asla plana göre gitmez, değil mi?

 

Kitabın tamamını Galatea uygulamasında okuyun!

Alfa’nın Çağrısı

Lyla, Mississippi’nin kalbindeki sürü Zirvesine eşini bulma umuduyla gider. Bugünlerde eş bulmak çok zordur ve açıkçası Lyla çocukluk aşkıyla birlikte olmayı tercih etmektedir. Dolunayın altında, çiftleşme çağrısı başladığında Lyla, gerçek eşi Kraliyet Alfası Sebastian’a, tüyler ürpertici bir ulumayla eşlik eder. Lyla kraliyet lunası olarak kaderini kabul mü edecek yoksa hala kalbinin bir parçasını tutan sevgilisiyle mi kalacak?

Değişim

Jessica, Scott Michaels’tan sonra yönetici rolünü kapmıştı. Tek sorun, diğer CEO Spencer Michaels idi; Jessica’nın yerine geçeceği adam. Spencer Jessica’nın durumunu öğrendiğinde, Jessica’ya yerini bildirmek için elinden geleni yapacaktı… Kör olsa da boşanıyor olsa da ve tam bir pislik olsa da Jessica ona aşık olacaktır.

Yaş Sınırlaması: 18+

Sonsuzluk

Lux’ın eşi, kokusunu aldığı ilk günden beri tek düşünebildiği şey. Onun neye benzediğini ve tadını hayal etmeye çalışıyor… Ama en çılgın rüyalarının bile ona karşı adaletli olmadığını biliyor. Gün doğumundan gün batımına kadar, Lux’ın eşi her zaman orada, gölgelerde gizleniyor. Hangi tür olduğunu bile bilmiyor. Tek bildiği onun adı: Soren.

Yaş Sınırlaması: 18+

İki Ateş Arasında

Öksüz kalıp bir koruyucu aileden diğerine geçen Adeline, son dokuz yılını yalnız ve bir sır saklayarak geçirir: o bir kurt kadındır. Farkında olmadan girdiği sürü arazisinde koşu yaparken yakalanır ve kısa zaman içinde kendi türünü bulmanın umduğu gibi olmadığını fark eder. Onu zorla alıkoyan alfa ile karşılaştığında içinde kıvılcımlar uçuşur. Ama onu bir hayduttan farklı bir şey olarak görebilecek midir? Yoksa her zaman onun esiri olarak mı kalacaktır?

Yaş Sınırlaması: 18+

Sapığımla Tekrar Buluştum

Talia mafya babası Axel tarafından kaçırıldığında sadece on yedi yaşındaydı. Sonunda elinden kaçmayı başarır, ama hayatın ne kadar acımasız olabileceğini keşfetmeden öncesinde değil. Kendini korumak için çok uzaklara kaçar ve kimliğini de değiştirir. Birkaç yıl içinde, geriye bakmaya niyeti olmayan güçlü ve başarılı bir iş kadını olur. Ama sonra, onu kaçıran şeytanla bir anlaşma yapmaya zorlayacak şey olur… Ve şimdi o, onu bulduğuna göre, bir daha kaçmasına asla izin vermeyecek!

Yaş sınırlaması: 18+ (İçerik Uyarısı: Cinsel Saldırı, Tecavüz)

Mateo Santiago

Juniper, dönüşemeyen bir kurt adamdır. Sürünün Alfası olan babası, onu kovduğunda, kendini yabancı topraklarda bir kaçak olarak bulur. Fakat Juniper başka bir Alfa ile tanışmak üzeredir. Hayatını sonsuza dek değiştirecek bir Alfa…

Tür: Romantik, Kurt Adam, Fantastik

Yaş sınırlaması: 18+

Gölgelerin Kavradığı

Gölge insanların korkunç halüsinasyonları on dört yaşındaki Melinda Johnson’ı bir akıl hastanesine gönderdiğinde, kusursuz ailesi çözülmeye başlar ve halının altına süpürülen sorunlar yığılır. Karma sonunda Johnson’ları yakaladı mı? Yoksa gölge insanları mı suçlamalı?

Yaş Derecelendirmesi: 18+

Alfa’nın İkinci Şans Perisi

Adelie ait olduğu kurt sürüsünde gölgelerde yaşayarak, sıradan bir hayat sürer. Ancak Alfa eşi onu reddedince işler değişir ve birlikte yaşayabileceği yeni bir sürü arayışına başlar. Alfa Kairos’un sürüsü artık onun yeni evi olacaktır. Habis tabiatı ve öfkeli tutumlarıyla bilinen kurt Kairos, Adelie’nin ikinci şansı olacaktır. Peki, geçmişin korkusuyla içine kapanan Kairos ve daha önce tahayyül bile edemeyeceği güçlere sahip olduğunu keşfetmek üzere olan Adelie ile işler nasıl yoluna sokulacak?

Yaş Sınırlandırması: 16+

Mahkum Ruh

Sıradan bir insan olan Claire Hill ve kurt adam Chloe Danes, Chloe’nin bedeninde birlikte sıkışıp kaldıklarında sıra dışı ortaklar haline gelir. Her ikisi de eşleriyle tanıştığında, ya aşklarını sonsuza kadar kaybetme riskini alacaklardır ya da bir çözüm bulmak için büyülü Logia’ya seyahat edeceklerdir.

Yaş Sınırlaması: 18+

Kutudaki Jack

Hemşire Riley, psikiyatri koğuşundaki en kötü şöhretli hastalardan biri olan Jackson Wolfe’a atandı. Wolfe’un çevresindeki herkes aniden ölürken, onun uğruna ölünecek kadar seksi olması da oldukça ironikti. Jackson, cazibesiyle Riley’i kendisine çekerken, Riley, katilin kim olduğunu bulabilir mi, yoksa o, tam da aşık olunacak adam mı?

Yaş Sınırlaması: 18+