Oyun - Kitap kapağı

Oyun

J.A. White

Bölüm 2

TY

Bip, bip, bip. ~Kolum yorganın altından çıkarak çalar saate çarptı. Yorganı üzerimden atıp yerimden fırladım. Küçük esneme hareketleri yapmaya başladım. Sonra oturma odasından gelen sesler duydum.

Saatime bakınca sabah 5.45 olduğunu gördüm. Kıçımı sürükleyerek banyoya girdim ve bir şort giydim. Odadan çıktığımda Alan’ın hâlâ dün gece başladığı Xbox oyununu oynadığını gördüm.

Yere baktığımda sandalyesinin yanında bir kutu Mountain Dew olduğunu gördüm. Boşların çoğu duvara yığılmıştı. Sandalyesinin diğer tarafında bir çöp tenekesiyle bir kutu Depends (yetişkin bezi markası) vardı.

Ona biraz şaşkınlıkla baktım.

“Kampanyayı bitirdikten sonra gideceğini söylediğini sanıyordum. Kız arkadaşın bütün gece kaldığını biliyor mu? Ayrıca bir kutu Depends ile ne halt ediyorsun?”

“Günaydın kanka. Arkadaşlarla son dakikada yirmi dört saatlik bir Call of Duty kampanyası yapmaya karar verdik. Ben de gidip biraz Dew ve Depends aldım.”

“Yirmi dört saatlik bir kampanyada tuvalete gitmeye vaktimiz olmuyor, bu yüzden yetişkin bezi takıyoruz,” dedi ayağa kalkıp fırından bir tepsi rulo pizza çıkarırken. Sonra tekrar oturup oynamaya devam etti.

“Bunu onlarca kez oynamış başka bir takıma karşı oynuyoruz. Bu yüzden onları tahtlarından indirmeye çalışıyoruz. Sağ kanat, sağ kanat. Altı numaran bende,” dedi başka bir oyuncuya.

“Kendime yeni arkadaşlar bulmalıyım,” dedim uzaklaşıp ayakkabılarımı ararken. Onları ayağıma takıp koşmak için sahile doğru yola çıktım.

Sahilde koşmak için mükemmel bir gündü. Dışarıda hava yirmi dereceydi ve güneş ufuktan yeni doğmaya başlamıştı.

Sahilde dalga boyları biraz yüksekti çünkü gelgit neredeyse bitmek üzereydi. Ayakkabılarımı ıslatmak istemediğim için kuru kumda koşuyordum.

Güneşin doğuşunu izlemek nefes kesici, neredeyse her şeye ruhani bir bakış getiriyor. Her sabah buna uyandığınızda günle başa çıkmak çok daha kolay oluyor.

Normalde sahilde günde sekiz ya da dokuz kilometre koşarım. Ama bugün, Alan’ın üstünde sadece yetişkin bezi olduğunu görmek sabahımı mahvetti. Ben de on altı kilometre koşmaya karar verdim.

Eve geri dönüp kapıyı açtım. İçeri girdiğimde orada çıplak bir şekilde durmuş, bezini değiştiriyordu. Yatak odama girerken gözlerimi devirdim. Duş almanın tam zamanıydı.

Banyoya girip suyu açtım. Sonra şortumu çıkarıp suya atladım. Birkaç dakika suyun altında durup o görüntüyü aklımdan çıkarmaya çalıştım.

Birkaç dakika sonra duştan çıktım, bir havlu aldım ve kurulandım. Telefonumu alıp balkona çıktım ve oturdum. Telefonuma bakınca iki mesajım ve on beş e-postam olduğunu gördüm. Önce mesajlara tıkladım.

MikeSelam Ty. Bugün bir saat erken gelebilir misin? Kamptan sörf dersi almak isteyen çocuklar var.

İkinci mesaja tıkladım.

AnnemBen annen, ara beni.

Sonra e-postalarıma girmek için sola kaydırdım. “Sil, sil, sil,” diye yüksek sesle mırıldandım. “Bir dakika, bu ne?” E-postayı açınca, “Aşk ya da Para” yazdığını gördüm. Kimin gönderdiğine baktım.

Teyzem anneme göndermiş, annem de bana iletmişti. “Tanrım, beni rahat bırakması lazım. Hazır olduğumda birini bulacağım,” dedim yüksek sesle.

“Aşağıda her şey yolunda mı?” dedi yukarıdan bir ses.

“Evet, Bayan Pinette,” diye cevap verdim başımı kaldırarak.

“Senin için yapabileceğim bir şey var mı?” dedi biraz seksi bir ses tonuyla.

“Evet, anneme söyleyin, başka bir kız bulma konusunda beni rahat bıraksın.”

“Bana numarasını ver, onu arayacağımdan emin olabilirsin,” dedi.

“Şaka yapıyordum, Bayan Pinette.”

“Lütfen, sana kaç kere bana Marsha demeni söyledim?”

“Çok kere,” dedim gülerek.

Marsha Pinette, başkalarına dul olduğunu söyleyen evli bir kadın. Gayet de hayatta olan kocası hiçbir zaman evde durmayan, sürekli sahilde metal dedektörüyle büyük vurgun peşinde olan bir adam.

Bir keresinde üzerinde transparan bir yazlık elbise dışında hiçbir şey olmadan, bir elinde patlamış mısır poşeti, diğerinde iki DVD filmle evime geldi.

Beni yanlış anlamayın, Marsha elli beş yaşında, yapma göğüsleri olan ve neredeyse hiç bikini izi olmayan güzel bir kadın. Sahilde çıplak güneşlendiği için belediye tarafından birkaç kez uyarılmıştı.

Marsha yaklaşık bir yıl önce buraya taşındığımdan beri benimle yatmaya çalışıyor. Birincisi, bunun yeniden genç hissetmesini sağlayacağını ya da ikincisi, belki kocasını aldattığı için sonunda kendisini terk edeceğini düşünüyor.

Yakın zamanda bunu yapmayı planlamıyorum.

E-postaya tekrar baktım ve bağlantıya tıkladım. Bunun meydan okumalı bir arkadaşlık sitesi olduğunu görünce gözlerim büyüdü. Başka bir zaman incelemek için kaydetmek üzere sitenin üzerine gelip sağ tıkladım. Buna daha sonra bakmak istiyordum.

***

İşe bir saat erken geldim. İçeri girdiğimde bir grup çocuğun sörf tahtalarına baktığını gördüm.

“Bir saat erken geldiğin için teşekkürler. Normalde öğlene kadar gelmemeleri gerekiyordu,” dedi Mike bana.

“Sorun değil, elimizde ne var?”

“On çocuğumuz var. Yedi erkek ve üç kız, hepsi on iki ve on dört yaşlarında.”

“On mu?” dedim şüpheci bir bakışla.

“Evet, on çocuk,” diye karşılık verdi Mike.

“Bırak on tanesine göz kulak olmayı, beş tanesine bile nasıl sörf yapılacağını zar zor gösterebilirim. Bana onları izlememe yardım edecek birini vermelisin,” diye itiraz ettim.

“Haklısın. Stewie’yi de yanına al,” dedi Mike. Uzaklaşırken iki başparmağımı havaya kaldırdım.

Çocuklara uygun sörf tahtası ve ip bulma konusunda yardım etmeye koyulduğumda, Stewie sörf tahtası römorkunu taşıyan dörtçekerliyle köşede belirdi.

Stewie çocukların havlularını ve plaj için atıştırmalıklarını alırken ben de tahtaları römorka yüklemeye başladım.

“Herkes hazır mı?” diye sordum hepsi heyecanla bağrışırken. “Tamam, Stewie’yi sahile kadar takip edin, sizinle birkaç dakika sonra orada buluşuruz.”

“Herkes beni takip etsin,” dedi Stewie.

Hayatımın en kötü gününü yaşıyor olabilirim ama bir çocuğu gülümsetebilirsem, olabilecek her şeyi telafi etmiş olurum.

***

Günün sonunda bitkin düşmüştüm. Beni yanlış anlamayın, öğretmeyi seviyorum. Ama bütün gün konuşmak ve dalgalar tarafından hırpalanmak insanı olumsuz etkileyebiliyor.

Üstümdeki tuzlu suyu atmak için duşa girdim. İşim bittiğinde kurulanıp mutfağa gittim ve altılı bira paketi kaptım. Bilgisayarımı alıp balkona oturdum.

Biranın kapağını açıp bir yudum aldım. Sonra annemin bana gönderdiği e-postayı açtım. Yasal olduğundan emin olmak için uygulamada bir sorun olup olmadığına baktım.

Kuralları okuduktan sonra bölgemde aşkı bulmak istemiyordum. Florida’nın bu kısmı tükenmiş gibi geliyor. Tanıştığım herkes ya turist ya da şehir dışından.

Başka bir eyaletten biriyle çıkmak zor. Orlando’ya gitmeyi sevmiyorum, arkadaşlarımın çoğu orada sevgili arıyor.

Aşkı aramak zordur. Herkes devamlı aşkın size geleceğini ya da kucağınıza düşeceğini söyler.

Meydan okumaları denemek istediğime karar verdim ve başvuruyu doldurdum.

Yaş: 26

Boy: 1.82

Saç: kahverengi

Gözler: ela

Kilo: 95

Beden: (isteğe bağlı) B-cup. Kendime gülüyorum.

Hobileri: Sahilde koşmayı sever. Çocuklara sörf yapmayı öğretmeyi sever. Kalabalığı izlemek. Formda kalmak.

Çekici gelen şeyler: Güzel bir kadının gülümsemesi. Mizah anlayışı olan ve harika öpüşen biri.

İtici gelen şeyler: Kötü şakalar. Hey şeyi yapmaya hakkı olduğunu düşünen insanlar. İstediğini elde etmek için yalan söyleyenler. Sahte insanlar.

Başvuruyu tamamlayıp fotoğraflarımı yükledikten sonra bir şey fark ettim. Marsha okyanusa doğru yürüyordu, elbisesini çıkarıp çıplak bir hâlde suya daldı.

Başımı sallayıp bir bira daha açtım.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok