Çarpışma - Kitap kapağı

Çarpışma

Denicea Christina

Bölüm 2

Yarışmayı kazandığım için hâlâ mutluydum ama şunu söylemeliyim ki çok sıkılmış durumdaydım.

İlk beş gün gururla devriye gezmiş, tüm duyularımı kullanmış ve işimi inanılmaz derecede ciddiye almıştım.

Ama görünüşe göre sınırın en sakin yerini bana vermişlerdi.

Burada davetsiz bir kuş bile uçmuyordu.

Beni yanlış anlamayın, sürüm güvende olduğu için mutluydum.

Ama aradığım macera bu değildi.

Üstüne üstlük üç gündür elbise deneyip çıkarmaktan da bıkmıştım.

Annem bu lanet ruh eşi olayı için mükemmel elbiseyi bulmamı istiyordu.

Size şunu söyleyebilirim ki kendimi bildim bileli ne elbiselerden hoşlanan bir insan olmuştum ne de yüzüme şiddetli bir fırtınanın bile bozamayacağı kadar çok makyaj yapma ihtiyacı hissetmiştim.

Neyse ki annem sonunda bana o mükemmel elbiseyi bulmuştu.

İtiraf etmeliyim ki elbise gerçekten çok güzeldi.

Elbisenin rengi gözlerimin renginden bir ton daha koyu bir maviydi, gözlerimi ortaya çıkarıyordu.

Güçlü bacaklarımdan birini bir yırtmaçla ortaya çıkarıp kalçalarımı daha kadınsı gösteriyordu.

Hafif göğüs dekoltesi olan V yaka bir kesimi vardı.

İnce askıları sayesinde elbisem yerli yerinde duruyordu.

Milyonuncu kez etrafta volta atarken ruh eşimi düşünüyordum.

Onu bulacak olmayı umuyordum. Ve onun da bir savaşçı olmasını.

Bu benim için işleri çok kolaylaştırırdı.

Ancak yaşadığım hayata bakılırsa muhtemelen durum böyle olmayacaktı.

İstediğim şeyleri nadiren elde edebiliyordum ve hepsinden önemlisi alfa kanındandım.

Bir dişi kurdun eşinden daha baskın olması yaygın bir durum değildi. Amma da şanslıydım.

Marcel'in kokusunu aldığım anda arkamda bir dalın kırılma sesini duydum.

“Bunu bilerek yapıyorsun,” dedim arkamı dönerken. Marcel sadece güldü.

Yarışmada olanlar hakkında geçtiğimiz günlerde konuşmuştuk, istediğimi elde etmem için kazanmama izin verdiğini açıkça itiraf etmişti. Bunun için ona minnettardım ama bu durum benim için biraz da sinir bozucu olmuştu. Yarışmayı adil bir şekilde kazandığımı düşünmüştüm.

“Annen seni çağırıyor,” dediğinde homurdandım. Annemin beni çağırıyor olması onun hatası değildi ama elbisemi bir kez daha değiştirmek ve başkalarının saçımı çekiştirmesine izin vermek istemiyordum.

“Seni seviyor. İyi bir hayatın olsun istiyor, asi,” dediğinde ona cevap verme zahmetine bile girmeden gözlerimi devirdim.

Üstümü değiştirdikten sonra saatlerce işkence çekeceğime emin olduğum yere doğru yol aldım.

Belki Lucy'nin odasında saklanabilirdim.

Daha eve gizlice girmek için bir plan yapmaya fırsat bile bulamadan annemin kapıda dikildiğini gördüm.

“Genç bayan, vardiyanız otuz dakika önce bitti,” derken ellerini kalçalarına koymuş bir halde bana kınayarak bakıyordu. Ona hemen bir köpek yavrusu bakışı atarak onu yumuşattım. Ucuz atlatmıştım.

“Hadi ama tatlım. Seninle biraz yalnız vakit geçirmek istiyorum. Kim bilir, belki de yarın ruh eşini bulursun. Eğer bulursan bir süre birbirimizi göremeyiz.”

Evet, bunu sanki ruh eşim onun yeni Tanrısıymış gibi söylemişti.

Dürüst olmak gerekirse henüz ruh eşimle tanışmak istemiyordum.

Aramızda oluşacak olan çekimin ne kadar derin olabileceğini biliyordum. Bir bakmışım hamileyim ve etrafta fok balığı gibi dolaşıyorum.

Annemin koluna girdim ve birlikte içeri girdik.

Beni Lucy ve babamın çoktan oturmuş olduğu kütüphaneye doğru çekti.

Önlerinde bir Monopoly oyunu vardı.

MONOPOLY'YE BAYILIYORDUM.

Hile yapma konusundaki her zamanki atışmalarımız ve bir dolu sağlıksız atıştırmalıkla geçen birkaç saatten sonra oyunu bitirip Lucy’yle yukarı çıktık.

“Kat? Bu gece senin yatağında uyuyabilir miyim?” dedi Lucy yumuşak ve endişe dolu bir sesle.

Ruh eşini bulmayı gerçekten istediğini biliyordum.

Ruh eşinin oralarda olup olmadığını öğrenmek için yakındaki birkaç sürüyü bile dolaşmıştı, ama ne yazık ki bulamamıştı.

Anlayışla başımı salladım.

Ruh eşini bulmasını çok istiyordum, bunu hak eden biri varsa o da Lucy’ydi.

İkimiz de duş alıp pijamalarımızı giydikten sonra yatağıma uzandık.

“Kat, ya ruh eşlerimiz birbirinden çok uzakta yaşıyorsa ve birbirimizi bir daha hiç göremezsek?” dediğinde içimi hızla sıkıntı bastı.

“Öyle olsa bile her gün görüntülü araşırız! Ben sana ruh eşimle ilgili her şeyi anlatırım, sen de bana kendi ruh eşinle ilgili her şeyi anlatırsın.”

“Sonra sürü üyeleri hakkında dedikodu yaparız, ünlülerin skandallarını konuşuruz ve birlikte Grey's Anatomy izleriz,” dediğimde Lucy kıkırdadı.

“Sana ruh eşimin yaptığı tüm sinir bozucu şeyleri anlatırım çünkü biliyorsun ki herkeste sinir bozucu bir şeyler buluyorum. Sonra da tüm kapıların yeşil olması gibi gereksiz şeylere küfrederiz.”

“Sonra ruh eşlerimiz uzun süre görüntülü konuştuğumuz için şikayet etmeye başladıklarında onlara deli kadın bakışlarımızı atar ve sohbet etmeye devam ederiz,” Lucy bir kez daha kıkırdadı.

“Seni seviyorum. Benim için bir kız kardeş gibisin. Asla mutlu olmayacağımı düşündüğüm zamanlar oldu ama sen hep yanımdaydın.”

“Yanımda olup hep sinirimi bozdun, böylece hayata sinirlenemedim. Beni güldürmek için hep yanımdaydın, bu yüzden üzülmeye vaktim olmadı.”

“Bana meydan okumak için oradaydın, böylece asla zayıf olamayacaktım. Sen bir insanın sahip olabileceği en iyi kardeşsin, Katelynn. Teşekkür ederim. “

Bu noktada ikimiz de ağlıyor ve birbirimize sarılıyorduk.

Birbirimizin kollarında uyuyakaldık.

Rüyamda Lucy’yle ruh eşlerimizi aynı sürüden bulduğumuzu gördüm.

Böylece birbirimizden asla ayrılmayacağımızı.

Uyandığımda omzuma ıslak bir şeyin damladığını farkettim.

Hızlıca ne olduğunu anlamaya çalıştıktan sonra Lucy'nin üzerime salya akıttığı sonucuna vardım.

Hemen Tanrıça'ya bizi bir daha asla ayırmaması ve Lucy'nin salya problemini çözmesi konusunda dua ettim.

Sessizce yanından kalktım ve gizlice banyoya girdim.

Bir süre aynadaki yansımama baktım.

Ağlayarak uykuya daldıktan sonra yeni uyanmış biri için şaşırtıcı derecede iyi görünüyordum.

Hızlı bir duş aldım, dişlerimi fırçaladım ve sabahlığımı giyip dışarı çıktım.

Annemi tanıyordum, birazdan burada olacak ve bana seçtiği kıyafeti giydirecekti.

Yatak odama döndüğümde Lucy'nin uyandığını gördüm.

“Bunu duyuyor musun?” diye fısıldadı.

Dikkatimi dışarıdan gelen sese verdim.

Uzaktan gelen tanımadığım bir ses duydum.

Tanrım, neden bu kadar erken gelmişlerdi?

Lucy hızla ayağa kalkıp mutluluk içinde bir çığlık attı ve aşağı yukarı zıplamaya başladı.

Onun bu çılgınlığına kıkırdayarak ben de hemen yatağa atlayıp onunla birlikte zıplamaya başladım.

Annem bizi bu şekilde buldu.

Kaşlarını çatarak bizi hemen durdurdu.

Biz hala gülmeye devam ederken annem de bize kadınların yatakta zıplamaması gerektiği öğüdünü vermeye başladı.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok