Tatlı Cazibe - Kitap kapağı

Tatlı Cazibe

Merra Gischan

0
Views
2.3k
Chapter
15
Age Rating
18+

Summary

Chloe Sweets her zaman kendi pastanesine sahip olmak istemişti ve yıllarca mücadele ettikten sonra sonunda bunu başardı: Sweets Pastanesi! Hiçbir şeyin ters gidemeyeceğini sanıyordu. Ta ki bir araba kazası her şeyi değiştirene kadar… Şimdi Kingstonlar ve ilk çocukları Liam arasındaki bir savaşın ortasında kaldı. Liam ailesiyle şirketlerini çoğu kişinin korkutucu bulduğu bir tutkuyla koruyordu ama Chloe onda başka bir şey, savunmasız bir şey gördü.

Yaş Sınırı: 18+

Fazla göster

64 Chapters

Kaza ile Yenilgi

CHLOE

Chloe kanepede kendine ayırdığı zamanın tadını çıkarıyordu.

Saat gece on birdi. Kanepede bir patates gibi uzanıyordu. Uzun bir gün olmuştu ama işini sevdiği düşünülürse bundan şikayetçi değildi.

Chloe Sweets şu anda en büyük hayalini yaşıyordu.

Alvero’da ana yolun köşesindeki Sweets Pastanesi'nin sahibiydi. Büyük, gösterişli bir dükkân değildi ama başlangıç için yeterliydi.

Dükkân üç aydır açıktı. Kazancıyla sadık müşterilerine bakılırsa şehirde oldukça başarılı olmuştu.

Chloe’yle kız kardeşi Melanie Sweets, işlerini sıfırdan kurmak için ellerinden geleni yapıyorlardı.

Ancak telefonu çaldığında, bunun hayatında bugüne kadar karşılaştığı en büyük zorluk olacağını hiç düşünmemişti.

Chloe, ekranda tanımadığı kısa bir numara görünce kaşlarını çattı.

Diğer taraftaki ses, “Bayan Chloe Sweets,” dedi.

“Buyrun, benim.”

“Stanton Hastanesi'nden arıyorum.”

Konuşmanın geri kalanı bulanıktı. Sonra hemen üstünü değiştirip bulduğu ilk taksiyle hastaneye gitti.

Melanie'ye bir şey olmuştu. Hemen gelmesi gerektiğini söylediler.

Melanie iyi mi? Neler oluyor? ~Birden çok endişelendi. Çok yakınında duyduğu siren sesleri endişesini daha da artırdı.

Hastaneye varır varmaz resepsiyona koşarak Melanie'yi sordu.

Nefes nefeseydi. “Evet, kız kardeşimi arıyorum, Melanie Sweets. Ben onun küçük kız kardeşiyim, Chloe Sweets,” dedi.

Hemşire, “520 numaralı odada. Sizi oraya götüreyim,” dedikten sonra resepsiyondaki yerine bakması için arkadaşını çağırdı.

“O iyi mi? Telefonu alır almaz hemen buraya geldim,” dedi. Odaya doğru yürürlerken Chloe koridorda duran iki polis memurunu fark etti.

“İyi, sadece birkaç sıyrığı var. Dinleniyor.”

“Nasıl oldu? Ne olmuş?”

Chloe’yle hemşire, memurların durduğu yere varmışlardı.

Hemşire, “Memur Tate’le Memur Brandon kaza hakkında daha ayrıntılı açıklama yapacaklar,” dedi. Chloe hafifçe başını sallayıp kendini tanıttıktan sonra Memur Tate'in sözlerini dikkatle dinlemeye başladı.

“Bayan Melanie’yle Bay Scott birkaç saat önce bir araba kazası geçirdiler. İkisi de iyi. Patlamadan zamanında kurtuldukları için şanslılar.”

Chloe ağzı açık dinliyordu çünkü doğru duyup duymadığından emin değildi. Aklında çok fazla soru vardı.

Chloe kekeleyerek, “Anlamıyorum. Bu nasıl oldu? Patlama mı?” diye sordu. Aklına Melanie'nin ona Scott'la çıkacağını söylediği an geldi.

Memurlar gözlerinde tanıdık ama kötü bir şey söylemeden hemen önce insanların yüzünde beliren üzgün bir bakışla bir süre durakladılar.

Memur Brandon, “Hanımefendi, bence oturmalısınız,” dediğinde Chloe yavaşça onun önerisine uydu. “İkisi de sarhoştu. Minibüsü Bayan Melanie kullanıyormuş. Pastanenize çarpmış.”

Chloe'nin ağzı duyduklarına inanamayarak açıldı.

Memur Brandon yavaşça açıkladı. “Yaptıkları kaza ana gaz hattının yakınında bir yangın başlatmış. Kısa sürede yangın patlamaya dönüşmüş. Minibüs de havaya uçmadan kurtuldukları için şanslılar.”

“Sağlık görevlileriyle itfaiye oraya vardığında Bay Scott'ın kanındaki alkol oranı %0.10, Bayan Melanie'ninki ise %0.08'miş. Belki de aracı bu yüzden Bayan Melanie sürüyordu.”

Memur Tate bir an için dudaklarını büzdü. “Doğruca dükkânınıza çarpmışlar.”

Chloe'nin nutku tutulmuştu. Gözleri dolmaya başladı.

Memur Brandon, “Tüm bunları duymak zorunda kaldığınız için üzgünüz, Bayan Chloe,” dedi.

Adının söylendiğini duyan Chloe memurlara baktı. Başını hafifçe salladıktan sonra gözyaşlarını sildi. Ardından, “Teşekkür ederim memur bey. Peki ya cezalar… Yani yapmam gereken bir şey var mı?”

“Hayır hanımefendi, onların yükümlülükleriyle ilgili yapmanız gereken bir şey olduğunu sanmıyorum. İyileştikten sonra adliyeden birileri onlarla irtibata geçecektir.”

Chloe memurlara son kez teşekkür etmeden önce zayıfça başını salladı. Birkaç derin nefes aldıktan sonra yüzünü başından beri yanında olan hemşireye çevirdi.

Yavaşça ayağa kalkarken, “Şimdi içeri girebilir miyim?” diye sordu.

Hemşire dikkatle “Aslında,” diye konuşmaya başladı. “Bazı testler yapmamız gerekti. Testlerin sonucunda Bayan Melanie'nin hamile olduğu ortaya çıktı.” Hemşire devam etmeden önce dudaklarını birbirine bastırdı.

“Kız kardeşiniz adet dönemiyle ilgili bilgi verdikten sonra test yapmak zorunda kaldık. Test bebeğin yedi haftalık olduğunu gösterdi.”

Chloe'nin dudakları bir kez daha şaşkınlıkla aralandı.

Başı çatlayacak gibi zonklasa da derin bir nefes daha aldı.

”Bunu nasıl yapabildi? Bu kadar pervasızca! Karnında bir bebek varken içki içmek… Bir dakika! Biliyor mu?” diye ~düşündü.

Hemşireye, “Biliyor muydu?” diye sordu.

“Araba kazasından önce bilmiyormuş ama test sonucunu öğrendi.”

Chloe nazikçe, “Tamam. Teşekkür ederim,” dedi.

Derin bir nefes aldıktan sonra içindeki sıkıntıyı hafifletmek istercesine başını salladı.

”Her şeyi nasıl böyle berbat edebilir? Bu dünyada tek ailem o. Kendine gel, Chloe. En önemli şey onun iyi olması. Ayrıca sen bir teyze olacaksın,” diye ~düşündü. Kendini cesaretlendirmeye çalışıyordu.

Chloe biraz kızgındı. Hatta çok kızgındı. Lise yıllarından beri anne babaları yoktu. O zamanlardan beri dünyaya karşı hep birlikte mücadele etmişlerdi.

Kendi kendine, ”O halde sorunları adım adım ele alacağız,”dedi.

Chloe yavaşça kapıyı açtığında Melanie onu görür görmez ağlamaya başladı. Kazadan dolayı yüzünde birkaç sıyrık vardı ama Chloe kız kardeşinin iyi olduğunu görünce rahatladı.

Chloe'nin kollarında ağlayarak, “Chloe, çok üzgünüm! Böyle olsun istememiştim, her şey kontrolden çıktı!” dedi.

Chloe konuşmadan önce bir an durdu. Olanları sindirmenin çok zor olduğunu düşündü. “Sakin ol. Önemli olan senin iyi olman. Bunları sonra konuşuruz.”

“Ama dükkân için çok çalıştık. Çok özür dilerim,” dedi. Artık hıçkıra hıçkıra ağlıyordu.

Chloe, “Melanie ben,” diye söze başlarken ağlamamak için kendini zor tutuyordu. “Şu anda dükkân hakkında konuşmak istemiyorum.” Hafifçe yere baktı.

“Hamile olduğunu söylediler,” diye devam etti.

Melanie birden suçlu hisseder gibi göründü. Hafifçe başını salladı. “Burada öğrendim. Bilseydim... Bilemezdim ki…” Derin bir iç çekti.

“Scott biliyor mu?”

“Hemşire hâlâ bilincinin kapalı olduğunu söyledi ama uyanınca ona söyleyeceklerine eminim.”

Chloe bir şey söylemeden başını salladı.

İçten içe ablasının onu hayal kırıklığına uğrattığını biliyordu ama onu suçlamak için doğru zaman değildi.

Bir ablanın küçük kardeşinin güvenebileceği kişi olması gerekirken, neden sık sık Melanie'yle ilgilenmek zorunda kaldığını anlayamıyordu.

Melanie hâlâ hıçkırırken, “Bana kızgın mısın?” diye sordu.

Chloe bir kez daha sessizce başını salladıktan sonra, “Keşke daha dikkatli olsan. Keşke daha güvenli seçimler yapsan,” dedi.

“Bir yolunu bulacağım, söz veriyorum!” dedikten sonra tekrar ağlamaya başladı.

“Bırak dükkânı ben düşüneyim. Scott'la ilgili pek çok meseleyi halletmen gerekiyor. Özellikle de yolda bir bebek varken…” dedi. “Lütfen Melanie. Artık canının istediği her şeyi yapamazsın.”

“Biliyorum,” dedi Melanie. Gözleri gözyaşlarından parlıyordu. “Söz veriyorum değişeceğim.”

Chloe kız kardeşine sarıldıktan sonra eve gidip bir sonraki adımı düşünmek için dükkânlarını kontrol etmesi gerektiğini söyledi. Ya da kalanları kurtarmak için…

Melanie'nin odasından çıkar çıkmaz iç çekerek akmaya başlayan gözyaşlarını sildi.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok