Çelik Yol - Kitap kapağı

Çelik Yol

Tinkerbelle Leonhardt

Steel Sürüşü🌶️🌶️

AnnemPaxton, bebeğim. Neredesin?
AnnemMeraktan deliye döndük!
AnnemBabanın ne dediğini unuttun mu?
AnnemÇok geç dönme demişti!
PAXTONAnneeeeee yeter.
PAXTONGeliyorum.
AnnemPaxton-Rose. Yoksa sen sarhoş musun?
PAXTON🍻
PAXTON🦍
AnnemNe demek bunlar?
PAXTON👉🏻👌🏻
AnnemLütfen hemen eve gel! Acele et!

PAXTON

Homurdanarak telefonumu kucağıma bıraktım. Anneme işkence etmek en sevdiğim şeylerden biriydi. Sarhoş olmam bunu daha da eğlenceli hale getiriyordu.

Gizemli kurtarıcımı düşünmeye başladım… Connor Steel’i. Arabamı süren kaslı, dövme kaplı kollarını…

Önümüzdeki yolun ışıklarını yansıtan kısık, siyah gözlerini… Ciddiyetle kapanmış çenesini…

Evet, henüz yeni tanışmıştık ve belki de alkolün etkisiyle konuşuyordum...

Ama Tanrı biliyor, onu daha yakından tanımak için can atıyordum! Birden fazla şekilde tanımak için.

“Evet, Connor Steel,” dedim. “Soruma hâlâ cevap vermedin.”

“Sen kimsin, sorusuna mı?”

“Aynen öyle,” dedim hıçkırarak.

“Ben Govern Yolu’ndaki garajın sahibiyim. Yani bu kasabada arabanı tamir edebilecek tek kişi benim.”

“Tamirci, öyle mi?”

Arkamızdan kükreyerek gelen iki motosikleti fark ettim.

Arkadaşlarını hatırlayarak, “Peki neden bu motosikletler bizi takip ediyor?” diye sordum.

Dilimin sürçtüğünü fark ettim. Konuşmak zorlaşmış mıydı, yoksa bana mı öyle geliyordu? Çok da önemli olduğundan değildi.

Connor Steel bana farklı davranmıyordu. Bunu takdir etmiştim. Sarhoşken birinin seninle küçümseyerek konuşmasından daha kötü bir şey yoktu. Bu beni her zaman aşırı sinirlendirirdi.

Ama Connor sabırlıydı, dikiz aynasına bakarak başını salladı.

“Onlar benim arkadaşlarım. Seni güvenli bir şekilde eve bırakana kadar bizi takip edecekler. Sonra motosikletimle eve gideceğim.”

Tek kaşımı kaldırarak gülümsedim. Bir motorcu. Tehlike gibisi yoktu.

“Motosiklet sürüyor musun?”

“Sürmemek yerine ölmeyi tercih edebilirim. Buna emin olabilirsin.”

Bana göz kırptı ve o an kelimenin tam anlamıyla anında eridim.

Tanrım, bu viskinin etkisi miydi? Yoksa bu adam gerçekten de göründüğü kadar seksi miydi?

Ama yola baktığımda... Her şey daha karanlık görünüyordu. Belki de taşrada o kadar çok ışık yoktu. Ya da belki de ben... Sadece... Yorulmuştum. Çok yorulmuştum.

Biraz dinlenebilseydim... Sadece bir saniyeliğine...

CONNOR

“Uyanık mısın?”

Kontrol etmek için omzunu hafifçe salladım ve yana doğru düştü. Evet, uykuya dalmıştı. Ama sorun yoktu. Eve sağ salim vardığından emin olacaktım. Problem yoktu.

Babasının nasıl tepki vereceğini hayal ederek güldüm.

Şerifi.

Adam halihazırda benden nefret ediyordu. Ama bu duruma ne tepki verecekti?

Kollarımda baygın, sarhoş kızıyla kapısının önüne gelmeme ne diyecekti?

Bir numaralı halk düşmanı haline gelecektim.

Sokak lambası Paxton’ın yüzünü aydınlatırken ona bakmaktan kendimi alamıyordum. Bir yandan uyurken çok masum görünüyordu.

Ama diğer yandan... O vücudu. Açık pencereden sarkan uzun, nefis bacakları. Her nefesinde yükselip alçalan göğsü.

Beni iştahlandırıyordu. Keşke bu kadar çok içmiş olmasaydı. Eğlenceli bir gece olabilirdi.

Belki bir dahaki sefere.

Sonunda arabayı eski kır evinin garaj yoluna çektim. Kendini beğenmiş, uyuz babası elbette orada dikilmiş kızını bekliyordu. Şerifi daha önce kendi evinde görmemiştim.

Fil desenli pijama giymişti ve belinde silahı vardı.

Gerçekten o üzerindekilerle mi uyuyor?

Paxton’ın arabasının arkasındaki iki motosikleti gördüğünde yüzündeki ifade şokla karışık bir öfkeye dönüştü. Adam motorculardan, Katoliklerden nefret ettiğinden bile daha çok nefret ediyordu. Gerisini siz düşünün.

“Arabayı durdur!” diye bağırdı, tabancasını belinden çıkararak.

“Senin yerinde olsam o lanet şeyi yerine koyardım,” diye bağırdım. “Değerli bir kargo getirdim, görmüyor musun?”

Söylediğimi anlamış olacak ki silahını kılıfına koyup delici gözlerle bana bakmaya devam etti. Arabayı park ettikten sonra kızını yolcu koltuğundan indirdim. Kız kollarımda uyuşmuş vücuduyla, kafası geriye doğru sarkarken bilinçsizce yatıyordu.

“Kızıma ne yaptın, Steel?” diye bağırdı Şerif Bradbury.

“Kızının hayatını kurtardım.”

Onu sıkıca tutarak ön kapıya doğru yürüdüm.

“Hapis yatmış olabilirim, Şerif, ama bir pislik değilim. Kızın araba kullanamayacak kadar sarhoştu. Birini ya da kendini öldürebilirdi.”

Kızı ona teslim ettim ve Şerif’in gözlerinin fırıl fırıl döndüğünü gördüm. Ağzına geleni söylemek istemiyordu ama söylemese hatırım kalırdı.

“Teşekkür ederim,” dedi sıktığı dişlerinin arasından.

“Her zaman, Şerif. Kendi hayatımı mahvetmiş olabilirim ama birine yardım edebilecek durumdaysam bunu kesinlikle yaparım.”

Başını sallayıp içeri girmeye meylettiği anda aklıma aşağılık bir fikir geldi.

“Bu arada,” dedim.

“Ne?”

“Uyandığında ona söyle... Artık bir dahaki sefere...”

Bunu söyledikten sonra arkamı döndüm ve motosikletime doğru yürüdüm. Patch benim motosikletimden inerek Trixie’nin arkasına geçti.

Şerifin delici bakışlarını ensemde hissedebiliyordum. Eminim “Bir dahaki sefere” derken neyi kastettiğimi anlamak için deliriyordu.

Zalim bir piç kurusu olduğum doğruydu. Ama bu dindar şerefsiz bana öyle kötü muamele etmişti ki bunu hak etmişti.

Motosikletlerimize bindik ve arazisini terk ettik.

Ve merak etmekten kendimi alamadım, acaba kız... Paxton-Rose Bradbury, uyandığında beni hatırlayacak mıydı…

Paxton

Boğazım.

O kadar kuruydu ki sanki uyurken biri boğazımdan aşağı bir kamyon kum dökmüştü. Hayır, bunun sebebi alkoldü.

İnleyerek gözlerimi açarken dün gece ne yaptığımı hatırlamaya çalıştım. Hatırladığım son şey Ollie’nin barında içki üstüne içki içtiğimdi. Sonrasında...

Bulanık hafızamı karıştırmaya devam edemeden burnuma keskin, cennetten geliyormuş gibi bir koku doluverdi...

Kahve. Ah, işte bu.

Şifonyere doğru kendimi zar zor atıp güneş gözlüğümü taktım.

Tanrım, sabahlardan nefret ediyorum...

Merdivenlerden ailemin mutfağına doğru inerken, kafamda sürekli koşuşturup duran filler varmış gibi hissediyordum.

Hiç bu kadar akşamdan kalma hissetmemiştim.

“Al, bebeğim.” Annem bana ağrı kesici ve bir bardak su verdi.

“Teşekkürler,” dedim. Suyu ve hapları içip bir fincan kahve koymak için demliği aldım. Sonra kapıdan hoş olmayan bir ses duyuldu.

“Bir suçlunun kollarında kendinden geçmiştin! Körkütük sarhoştun!” diye bağırdı babam kendini kaybetmişçesine.

“Bu konuşmayı şu an yapmak zorunda mıyız?” İnledim. “Kendimi çok iyi hissetmiyorum.”

“O adam eski bir hükümlü, Paxton-Rose. Evime eski bir suçlu getirdin. Connor Steel’i nereden tanıyorsun?”

“Kimi?”

“Ve ‘bir dahaki sefere’ ne anlama geliyor? Sana bu mesajı bıraktı.”

“Sen neden bahsediyorsun?”

“Bana aptal rolü oynama. O ve motosikletli arkadaşları seni kendinden geçmiş halde eve getirdiler... Hüküm giymiş bir suçluyu evime getirdin!”

“Dikkatli ol, baba, insanların senin böyle çileden çıktığını duymasını istemezsin.”

“Bu tavırlarından bıktım artık. Bunca yıldan sonra buraya gelip senin için kıçımızı yırtmamızı bekleyemezsin.”

“Benim için kıçını yırtmak sorun, ama o kaltağı eğip penisini kıçına sokman sorun değil!”

Kendime engel olamayıp avazım çıktığı kadar bağırdım. Sonra üst kata koştum.

Ondan nefret ediyordum.

Bizi mahvettiği için ondan nefret ediyordum.

O kadının içine boşalırken içeri dalmıştım. O görüntüyü aklımdan asla silememiştim.

Bugüne kadar yanlış adamları seçmemin sebebi olduğu için, tüm erkeklere olan güvenimi yok ettiği için onu suçlamamdan nefret ediyordum.

Birden boğazımda tanıdık, ekşi bir yumru hissettim.

Kusacaktım.

Banyoya koştum ve içimde ne var ne yok çıkardım. Havaya kusmuk ve viski kokusu sindi ve ben kuru kuru öğürmeye başlayana kadar kusmaya devam ettim.

Günün geri kalanını çocukluk yatak odamda, kapımı kitli tutarak geçirdim.

Annem benimle konuşmaya çalıştı ama odama girmesine hiçbir şekilde izin vermedim. Sadece aşağı katta olduğundan emin olduğumda musluktan su içmek için gizlice banyoya gitmiştim.

Akşamdan kalma halimle gün boyunca ara sıra uyuduktan sonra, zihnimde, babamın aşırı sinirlendiği, güvenilmez Connor Steel olduğunu tahmin ettiğim oldukça yakışıklı bir yabancının yüzü belirdi.

Hafızama kazımak için adını söylediğimi hatırlıyordum.

Connor Steel, Bay-Sabıkalı-Serseri, Ne yapıyorsun, merak ediyorum.

CONNORtarget, selam
Targetnaber patron
CONNORpaxton-rose bradbury adında bir kız hakkında bulabileceğin tüm bilgileri istiyorum
Targetgeçmiş sorgulaması mı? 👍🏽
Targethallederim
CONNORsağ ol adamım

Telefonumu masaya koyarken, pencereden kasabanın sınırlarına yayılmış arazimize baktım. Burası eskiden Otoban Hanı idi. Şimdi ise Kızıl Motorcular Motosiklet Kulübü’nün resmi kulüp binasıydı.

İnsanların bizimle ilgili ne düşündüğünü biliyordum. Haydutlar. Suçlular. Şerif Bradbury bize her zaman ne derdi? Ah, evet.

Pislik.

Elbette zaman zaman yasa dışı pisliklere bulaşıyorduk, ama kârımızın çoğu yasal işlerden geliyordu.

Özellikle şimdi dikkatli olmalıydım. Hapse geri dönmeye hiç niyetim yoktu. Ama şerif üzerime suç yıkmaya çalışmayı bırakmayacaktı.

Tüm her şey nasıl başlamıştı? Bu uzun hikâyeydi. Bizi dolandıran ve defterleri değiştiren bir muhasebecimiz vardı, diyelim. Yakalanabileceğim onca suç varken?

Lanet olası vergi kaçırmadan yakalanmıştım.

Söylememe gerek bile yok, muhasebeci bir sonraki doğum gününe kadar yaşayamadı.

Evet, iri yarı vücudumla ve dövmelerimle ürkütücü görünüyordum. Korkutucuydum ve bundan memnundum. Yoksa hapisteyken birilerine yaltaklanmak zorunda kalırdım.

Ama erkekleri korkudan altlarına işeten ve kızları tahrik eden özelliklerim, koyu renk saçlarım ve gece gibi olan siyah gözlerimdi.

Ama şimdilik, yakın zamanda boşaltmakla ilgilendiğim tek kız vardı.

On ay önce hapisten çıktığımdan beri, hapiste yattığım yedi yıldan bahsetmiyorum bile, kimseyle yatmamıştım. Fırsatım olmuştu ama tam olarak hiç içimden gelmemişti.

Eskiden olsa kısa etekli, sıkı popolu her kadınla yatardım ama hapisten çıktığımdan beri daha fazlasını istiyordum. Tek gecelik ilişkilerle işim bitmişti.

Parmaklıklar ardında olduğum süre boyunca, önceden tanıdığım o sürtüklerden tek bir tanesi bile beni görmeye gelmemişti.

Bu bana daha anlamlı bir şeyler istediğimi fark ettirmişti. Beni, benim onu önemsediğim kadar önemseyen biriyle, gerçek bir ilişki istiyordum.

Elbiselerimi çıkardım ve duşa girdim. Çırılçıplak vücudumdan aşağı su akarken, kalın penisimi kavradım ve elimin, onun eli olduğunu hayal ettim. O anda benimle duşta olduğunu hayal ediyordum.

Bunun için can atıyordum.

Paxton.

O an neredeyse sesini duyabiliyordum.

“Seni içimde istiyorum, Connor Steel.”

Elimle sert penisimi aşağı yukarı sıvazlayıp, başparmağımı penisimin ucunun üzerinde kaydırdığım esnada kendimi Paxton’a arkadan girerken hayal etmeye başladım.

Ben içine girip çıkarken o yumuşak ama sert poponun çıkardığı sesi hayal ettim.

Dar.

İnleyen.

Sırılsıklam olmuş.

Çığlık attığını ve onun içine daha hızlı girip çıktığımı hayal ederek daha da sert mastürbasyon yaptım. Orgazma yaklaşıyordum.

Hayali Paxton bile beni çıldırtmaya yetiyordu.

Onu kontrolsüzce, zevkten inleyerek, orgazma ulaşmak üzereyken görebiliyordum.

“Ooooohhhhhhhh,” diye inledim.

Doruğa ulaşmıştım.

Spermimi duşun zeminine akıttım.

Ne büyük bir israf ama diye düşündüm. Onun içine gerçek hayatta boşalabilirdim. Onu şu an becerebilmek için her şeyi yapardım.

O anda, bunun için ne gerekiyorsa yapacağıma yemin ettim.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok