Aşk ve Silah - Kitap kapağı

Aşk ve Silah

HF Perez

0
Views
2.3k
Chapter
15
Age Rating
18+

Summary

Beau Anderson, kocası olmadan bebek sahibi olmak isteyen bir muhasebecidir. Ancak otoriter Dominic Vasiliy ile yolları kesiştiğinde, ikisinin de beklemediği bir aşkın içine düşerler.

Yaş Sınırı: 18+

Fazla göster

65 Chapters

Bar Turu

Beau

Lanet olsun! Tırt bir hafta sonu daha. Beau iki haftadır barlarda geziniyordu ama hâlâ hiçbir şey yoktu. Ne bir karıncalanma, ne de bir kıvılcım. Anlık bir çekim bile yoktu. Adam ya eşcinseldi ya da pisliğin tekiydi. Ya da her ikisi de.

Yirmi üç yaşında bir bakire olmak oldukça sinir bozucuydu. Beau’nun tek istediği, vajinasındaki, şeftalisindeki o ince zardan kurtulmasına yardımcı olacak, ilgi duyacağı bir erkekti.

Beau kaşlarını çattı. Üniversiteli bir sürtük gibi konuşuyordu. Ama gerçekten, bunu istemek çok mu fazlaydı? Bugünlerde çoğu kız bekâretini balo gecesinde kaybediyordu.

Beau çok güzel değildi ama çirkin de değildi. Sadece biraz seçiciydi. Ama kim seksi bir yakışıklıya binmek istemez ki?

Tabii ki aptal değildi. Beau’nun San Francisco’nun kuytu köşelerinde rastgele bir adam ya da psikopat tarafından tecavüze uğramak gibi bir arzusu yoktu.

İnternette Liam Hemsworth gibi bir adamla tanışıp daha sonra büyükbabası gibi bir adamla karşılaşmak da istemiyordu. Bu bir kez olmuş olabilirdi. Hatırlayınca ürperdi. Güzel bir anı değildi.

Bekâretini kendi istediği gibi kaybetmek istiyordu. Burada olmasının ana nedeni buydu; etrafa göz gezdirmek. Tabiri caizse, atmosferi hissetmek.

Bu güzel cumartesi akşamı ziyaret etmeye karar verdiği yeni mekân oldukça lüks bir yerdi. Belli ki tüm seçkinler ve ünlüler aynı mekânda bir araya gelmeyi tercih etmişti. Bu umut verici görünüyordu. En azından Beau öyle olmasını umuyordu.

Beau çekici olduğunu, en iyi günlerinde bile fena sayılmayacak kadar güzel olduğunu biliyordu. Bu gece gümüş grisi Versace elbisesinin içinde kendini çok güzel hissediyordu. Elbise yuvarlak göğüslerini, ince belini, düz karnını ve uzun bronz bacaklarını vurguluyordu. Mükemmel bir yemdi!

Üniversite yıllarında, üniversiteli bir sporcuyla birlikte olmaya çalışmıştı. Adam kaslı ve yakışıklıydı. Beau ona karşı hiçbir şey hissetmemesine rağmen, sırf bu yüzden kendini onunla birlikte olmaya ikna etmişti. Ve olmuştu da. Beau korkak bir kız değildi.

Bacaklarının arasındaki sporcu, ortalama aletine prezervatif takmak için uğraşırken, Beau yurt odasının tavanındaki ışıkları sayarak beklemişti. Beklemişti. Beklemişti. Ve sonra... Hiçbir şey.

Aşağı baktığında adam işini bitirmiş, prezervatifin içine boşalmıştı. Beau da onu odasından kovmuş, ondan çok kendisinden iğrendiğini hissetmişti. Ertesi gün, kampüsün her yerinde adı sürtüğe çıkmıştı.

Beau o aşağılayıcı deneyimi bir daha asla yaşamaya kalkışmamıştı. Yapacak daha iyi işleri vardı. Ve onları yapmıştı.

Yirmi yaşına gelmeden önce, üç yıldan kısa bir sürede eğitimini tamamlamıştı. Bunun için kendisiyle son derece gurur duyuyordu.

Serbest çalışıyordu. Kendisinin patronuydu, tüm zamanı ona aitti. Tek yapması gereken teslim tarihlerine uymaktı, hepsi bu. Ancak bu durum birkaç hafta önce değişmişti.

Yirmi üç yaşında bekâr olmak onu yalnız hissettiriyordu. Bir gün, kendi çocuğunun olmasını diliyordu. Belki. Bir gün. Neden olmasın!

Beau ilişkilerle ve pembe panjurla ilgilenmiyordu. Sadece bebekle. Çünkü neden olmasın? Çok parası ve çok güzel bir evi vardı. Neredeyse yalnız büyümüş olmasına rağmen, harika bir anne olabileceğini biliyordu. Bence de!

Bir erkeği kullanmanın biraz adice olduğunu biliyordu ama yine de neden olmasındı? Erkekler de kadınları aynı amaç için kullanıyordu.

Kahretsin! Bu kadar saflık yeter. Bir erkeğe ihtiyacı vardı, özellikle de bir penise. Ve nihayetinde bir sperm donörüne. Çaresizce akıllara durgunluk veren bir orgazm yaşamaya ihtiyacı vardı. Bu sadece kitaplarda okuduğu bir şeydi.

Bunun bu gece, yumurtlama dönemindeyken olmasını umuyordu, yoksa bunu gelecek ay tekrar yapmak zorunda kalacaktı.

Loş ışıklı mekâna hızlıca bir göz attı... Ama hiçbir şey yoktu. Derin bir iç çekerek dikkatini sevimli barmene çevirdi.

“Bir içki daha ister misiniz hanımefendi?”

Beau adamın kendisine olan ilgisini fark etmişti. İçeriye girdiğinden beri adam ara sıra onunla flört ediyordu. Beau hafifçe gülümseyerek başını salladı.

“Sek martini lütfen.” Beau pek alkol almazdı ama bu gece cesarete ihtiyacı vardı. Sadece barmenle değil, aklına kim eserse onunla.

Bu yüzden ilginin karşılıklı olduğunu varsaymak hata olmazdı. Gözlerini bir kez daha loş ışıklı mekâna çevirdi.

Mekân tıklım tıklımdı. Adamlar gündelik kıyafetler içindeydi. Yarı çıplak kadınlar etraflarındaki adamlara davetkâr bakışlar atıyorlardı. Bazıları dans pistinde dans ediyordu. Bazıları bu akşam için eşlerini seçmişti. Aferin onlara.

Beau bir içki daha sipariş etmek üzereydi ki girişe yakın biri dikkatini çekti. Ağzı açık kalırken gözlerini kırpıştırdı. Vay canına! Tüm o kibirli özgüveniyle bir tanrı gibi görünüyordu, sanki dünyanın sahibiymiş gibi.

Uzun boyluydu. Siyah Armani’sinin altındaki kasları belli oluyordu. Özel dikim takım elbisesi mükemmel fiziğine uyuyor, kalın kalçaları, sivrilen karnı, geniş göğsü ve geniş omuzları etrafında şekilleniyordu.

Beau’nun kocaman gözleri adamın yontulmuş çenesine ulaştı ve adamın belirgin burnunun ve keskin bakışlarının üzerinde gezindi. Derin bir nefes alırken aniden hassaslaşan teninde bir farkındalık titreşti.

Adam o kadar yakışıklıydı ki Beau’nun nefesini kesmişti.

Gözleri buluşana kadar adamı gözleriyle becerdiğini fark etmemişti. Bir an için etraflarındaki insanlar kayboldu ve sadece ikisi kaldı.

Adamın koyu gri gözbebeklerinde sert bir parıltı vardı. Sıkıca kenetlenmiş çenesi seğiriyordu. Beau’nun yanakları utançtan yanmaya başlamıştı. Adam onu kendisine cesurca bakarken yakalamıştı ve bu hiç hoşuna gitmemişti. Hoşnutsuzluğu mekânın öbür ucundaki Beau’ya kadar ulaşıyordu.

Bu, Beau’nun etkilendiği ilk erkekti ve adam onu istemiyordu. Ne oluyor be! Hayat çok adaletsizdi.

Ama kimi kandırıyordu ki? Adonis istediği her kadına sahip olabilirdi. Onun gibi bir adamın sadece parmağını oynatması yeterdi. Kadınlar dizlerinin üzerinde sürünerek ona gelirdi. Belli ki adam ona göre değildi. Beau o kadar da çaresiz değildi. Henüz.

Birkaç dakika daha kalıp sonra eve gitmeye karar verdi. Zaten aptalca bir fikirdi. Daha fazla para kazanmak yerine iki hafta sonunu boşa harcamıştı.

Evet. Hayatına devam etmenin ve o adama karşı hissettiği çılgın ve ateşli çekimi unutmanın zamanı gelmişti. Keşke. Başını sallarken çenesi gerildi.

Gururu incinmişti. Yaralarını sarmaya çalışıyordu. Beau dans pistinin karanlık köşesine, çıkış tabelasının yanına gitti. Yüzünü saklamayı çok iyi biliyordu. Bir danstan sonra bu yere veda öpücüğü verecekti.

Müziğin ritminin tadını çıkararak gözlerini kapadı ve kalçalarını sallamaya başladı. Adamın yüzü kafasının içinde belirip duruyordu. Tanrım! Git başımdan!

Ona tekrar bakmamak için başka şeyler düşünmeye ve dikkatini dağıtmaya çalışıyordu ama faydası olmuyordu. O adamı gerçekten istiyordu.

İçinde unutamadığı, zonklayan bir ihtiyaç vardı. Kalçaları bilinçsizce sıkıştı. Orasının ıslak olduğunu biliyordu.

Müzik bitmek üzereydi. Ardından eve gidecekti. Birden sırtı sert bir göğse doğru çekildi. Güçlü eller sallanan kalçalarını kavradı. Adam Beau’nun dansına ayak uydururken Beau yüksek sesle bir nefes verdi.

Adama haddini bildirmek istiyordu ama donup kalmıştı. Rızası olmadan kimse ona dokunamazdı.

Sıcak hava tenini gıdıklıyordu. Arkasındaki adam boynunu öpmek ve sonra yalamak için başını eğmişti. Beau ürperdi.

“Benim için dans eder misin hayatım?” diye mırıldandı, dudaklarını kızın sıcak teninde gezdirirken. Aman Tanrım! Bu o. O olduğunu biliyordu. Ona bakmak için başını çevirmesine gerek yoktu. Neden olduğu hakkında hiçbir fikri yoktu ama emindi. “Hmm... Dilini mi yuttun bebeğim?”

Kendine güven Beau. Biriyle yatmak için tek şansı buydu. Boğazını temizledi. “Ya zaten... Senin için dans ediyorsam?”

Sesi nefes nefese çıkmıştı. Adam onu daha yakına çekti. Beau kuyruk sokumunun üzerinde sert uzunluğunu hissedene kadar ona sürtündü. Kalçalarını oynatarak adama karşılık veriyordu. Adam yabancı bir dilde küfrettikten sonra inledi. Güzel. O da etkilenmişti.

“Siktir! Seni istiyorum,” dedi adam, sesi tahrikten hırçınlaşmıştı. Biraz mahremiyet için Beau’yu karanlık köşenin derinliklerine çekti.

Bu sefer Beau’nun yüzü ona dönüktü. Aralarında hiç boşluk bırakmadan Beau’ya bakarken gözlerinde bir şeyler arıyordu. Adamın gözleri hâlâ sertçe parlıyordu. Şehvet doluydular.

Beau tereddütle kollarını adamın boynuna doladı ve yüzünü aşağıya çekti. Topuklu ayakkabı giymesine rağmen adam ondan daha uzundu. Ne istediğini anlayan adam, onu yukarı çekmek için kıçını kavradı ve dudaklarını onunkilere yapıştırmadan önce vücutlarını şekillendirdi.

Dilini Beau’nun ağzının derinliklerine daldırıp tadını keşfederken Beau’nun iniltilerini yutuyordu. Beau da adamın dilini emerek onun tadını çıkarıyordu. Bir parça votka tadı aldı. Adam çok lezzetliydi. Herhangi bir Martini’den daha baş döndürücüydü.

Adam da onun bu şevkine, kalçalarına ve kıçına masaj yaparken aletini karnına sürterek karşılık verdi. Ateşli öpüşme ikisi nefes alamayıp hava almak için ayrılmak zorunda kalana kadar devam etti.

İkisi de derin derin nefes alıyordu. Göğüsleri inip kalkıyordu, kadının göğüsleri adamın sert göğsünün altına inmişti. Birbirlerine yapışmışlardı ve birbirlerine duydukları arzu tatmin edilene kadar ayrılmayı planlamıyorlardı.

“Ben...” diye başladı Beau, tıkanmış boğazını temizleyerek. “Seni istiyorum.” Sesi bir fısıltı gibiydi ama adam onu duyuyordu.

“İstersen...” Tam özel bir yere gidebileceklerini söyleyecekti ki, adam başını salladı. Fikrini mi değiştirmişti? Beau’nun gözlerindeki hayal kırıklığını görmüş olmalıydı çünkü bakışları yumuşamıştı.

“Burada olmaz detka. Benim otelimde. Seni bütün gece becermek istiyorum. Ve kimsenin senin nefis vücudunu görmesini istemiyorum.” Tanrım! Konuşma şekli!

Beau başını salladı, yanaklarının alev alev yandığının farkındaydı. Tanrıya şükür, ışıklar kısılmıştı. Ağırbaşlı davranmanın sırası değildi.

Adam Beau’yu şaşırtarak onu devasa kollarıyla kaldırdı ve barın arka çıkışına taşıdı. Adam ne yaptığını biliyordu. Ona güvenmek garipti ama Beau hislerine güveniyordu.

Kadınların aç bakışlarını görmezden gelerek adamın boynuna sarıldı ve yanağını geniş göğsüne dayadı. Bu gece turnayı gözünden vurduğunu tahmin ediyordu. Üzgünüm, sürtükler!

Dışarıdaki soğuk hava tenini okşarken Beau titredi. Adam onu sıcak göğsüne bastırmıştı. Beau gözlerini kapadı ve adamın güçlü kollarının tadını çıkardı.

Adam Rusça bazı emirler yağdırırken hemen bir arabanın kapısı onlar için açıldı ve adam Beau’yu nazikçe siyah deri koltuğa oturttu. Hemen ardından, onu içeriye kadar takip etti ve Beau’yu kendine çekti.

“Paneli kapat Dmitry.” Adamın sesi yine o kadar derin ve emrediciydi ki Beau beklentiyle ürperdi. Adam Beau’yu kucağına çekerken onun bacaklarını ayırdı.

“Tanrım!” dedi Beau. Adam, Beau’nun giydiği kısa elbiseyi yukarıya çekmiş, kalçalarını yoğuruyordu. Beau ince kırmızı dantelli bir tanga giymişti. Adam bunun tadını çıkarıyordu.

Adamın pantolonunun altındaki kalın uzunluk, gelişigüzel bir şekilde yarığını kapatan ıslak külotunun içine sıkışmıştı.

“Benim adım Dominic bebeğim. Boşaldığında adımı haykır.” Artık etrafta kimse olmadığı için doyasıya öpüşüyorlardı. Daha aç. Daha çaresiz.

Adam Beau’nun dudaklarını ısırıp dilini ağzının içine daldırdı. Elleri de boş durmuyor, Beau’nun bacak arasında geziniyordu. Tamamen giyinikken ona uzunluğunu nasıl kullanacağını göstermeye başladı. Bu böyle devam ederken adam Beau’nun aklını başından alıyordu.

Adam geri çekildiğinde Beau itiraz ederek sızlandı. “Geldik bebeğim.” Adam, Beau’nun kızarmış yanaklarını fark ederken sırıttı. Beau otele vardıklarını fark etmemişti bile.

Bir centilmen olduğunu göstererek önce adam arabadan indi ve ardından Beau’nun arabadan inmesine yardımcı oldu. Ancak, Beau’nun ayakları yere değer değmez, etraflarındaki müşterilere aldırmadan adam onu tekrar kollarına aldı.

Resepsiyonda durmadan doğruca özel bir asansöre ilerledi. Siyahlar içindeki bir adam asansörün kapılarını onlar için açmıştı.

Üç adam onları içeriye kadar takip etti, bu da Beau’yu tedirgin etmişti. Kahretsin! Umarım bir hata yapmamıştır. Başka kimseyi istemiyordu, sadece adamı istiyordu. Adam onun yüz ifadesini okumuş olmalıydı ki yüzü sertleşti.

“Seni asla incitmeyeceğim ve kimseyle paylaşmayacağım moya lyubov. Sen sadece ve sadece benimsin.” Koyu gri gözlerinde doğruyu söylediğini kanıtlayan bir ateş vardı. Ona güvendiğini belli etmek için Beau hafifçe gülümsedi.

Kulağa geldiği kadar çılgıncaydı.

Asansörün sesi onun katında olduklarını gösteriyordu. Adamları kapıları onlar için açık tuttu ama onları takip etmediler. Başlarını eğdiler ve onları yalnız bıraktılar.

Dominic onu kattaki çift kapıya kadar taşıdı. Burası bir çatı katına benziyordu. Avucunu bir tarayıcıya yerleştirebilmek için Beau’yu tek koluyla tuttu. Ardından kapılar açılmış, adamın süitine girmişlerdi.

Adam doğruca erkeksi bir tasarımı olan şık yatak odasına yürüdü. Beau’nun süite hayran olma fırsatı bile olmamıştı.

Tanrım! İşte bu. Kararını vermişti. Gitmek istese bile, onu böylesine sahiplenen adam, ikisinin de şehvetini dindirmeden kaçmasına izin vermeyecekti.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok