İyilik Meleği A.Ş.:Elf Krallığı - Kitap kapağı

İyilik Meleği A.Ş.:Elf Krallığı

F.R. Black

Bölüm 2

Red

İnledim.

Acı içinde, susuz kalmış ve yorgundum. Önce uyuşmuş ayağımı hareket ettirip sonrasında parmaklarımı oynattım ve başımı lüks süitimdeki yumuşacık yastığa gömdüm.

Aman Tanrım, topuklularımı bile çıkarmamışım. Sanırım çok garip bir pozisyonda bayılmıştım.

Bir binadan düşmüş gibi görünüyor olmalıydım.

“Ahhh,” diye sızlandım yumuşak, beyaz kuş tüyü yorganın içinde. Kolumu yatağın içinden uzatıp, yatağın yanındaki komodinin üzerinde duran telefonu el yordamıyla hissettim.

“Hadi ama,” diyerek inledim elim telefonun rastgele tuşlarına basarken. Yere bir şey düştü, muhtemelen cam bir şeydi. Bir bu eksikti.

Hoparlör düğmesine bir şekilde basmış olmalıydım.

Günaydın, Crystal MacLeoir! Umarım dinlenmiş ve keyifli bir akşam geçirmişsinizdir. Bu güzel günde size ne yardımcı olabilirim?

Nasıl oluyor da sesi bu kadar mutlu geliyordu? Şimdiden sinirlenmeye başlamıştım.

“Mary Poppins saçmalığını kes. Bana somonlu, yumurta beyazından yapılmış bir omlet, meyve ve avokado gibi sağlıklı zımbırtılardan getir. Haddinden fazla içmişim. Beslenmeye ihtiyacım var. Beni anlıyor musun?”

Şey, evet, sizi anlıyorum.

“Ve bu lanet olası baş ağrısı için ağrı kesiciyle kahrolası bir fincan sütlü kahveye ACİLEN ihtiyacım var!”

Ah, ayrıca spadan randevu istiyorum, cildim susuz kalmış gibi. Ve bugün bir ara masaj yaptırmak istiyorum. Bunu daha sonra asistanıma onaylatacağım.”

Hemen Bayan MacLeoir.

Uzanırken bulanık hafızamı kurcalamaya çalıştım. Biriyle yatmamıştım bile, benim için büyük hayal kırıklığıydı. Gecenin sonunu neredeyse hatırlamıyordum. Kız yurdunda kaldığım zamanlardan beri bu kadar sarhoş olmamıştım.

Çok fazla içmiş, çok fazla limonlu votka tüketmiştim. Yatakta doğruldum ve doğrulmamla birlikte baş ağrım şiddetlendi.

“Kahretsin,” diye sızlandım.

Üzerime baktım ve hâlâ elbisemi çıkarmadığımı fark ettim. Of, bu benim için bir ilkti. Normalde, kontrolümü bu şekilde kaybetmeme asla müsaade etmezdim, bu hiç benlik bir hareket değildi.

Yataktan çıkıp üzerimdeki parıldayan kırmızı elbiseyi sendeleyerek kenara atmayı başardım. Hâlâ biraz sarhoştum, görüşüm bulanıktı.

Düşüncelerimden kopup orada çırılçıplak kaldığımı fark ettim.

Etraf buz gibiydi.

Devasa banyoya geçip sıcak suyu açarak duşa girdim. Arkamı dönüp aynadaki yansımamı gördüğümde nefesim kesildi.

Ateşli bir enkaza benziyordum. Muhteşem saçlarım birbirine karışmış ve gözlerim adeta bir pandanın gözlerini andırıyordu. Gözlerimin şiştiğini gördüğümde aynaya biraz daha yaklaştım.

Artık kimseyle yatmadığımdan tam olarak emindim. Zira erkeklerin cesetlerle yatmayı sevdiğini sanmıyordum. Çok fena kendimi kaybetmiş olmalıydım çünkü odaya nasıl geri döndüğümü bile hatırlamıyordum. Durup düşününce korkutucu bir durumdu.

Ama vücudum hâlâ harika görünüyordu.

Vücudumu görünce sırıttım.

Başka ne olacaktı, değil mi?

Sıcak duş beni kendime getirdi. Büyük, kabarık bir bornoz giydim ve saçımı pelüş bir havluya sardım.

Çok daha iyi hissediyordum.

Tak, tak, tak, tak.

Tam zamanında. Açlıktan ölüyordum ve aç kaldığımda tam bir kaltağa dönüşüyordum. Hoş, her zaman bir kaltaktım, sadece acıktığım zaman bunu saklamak için özel bir çaba sarf etmiyordum.

Etrafın ne kadar şık göründüğüne hayran kalarak, gösterişli oturma odasına doğru ilerledi. Kapıyı bağırmaya hazır şekilde açtım, vücudumdaki tüm kaslar gerilmişti.

Karşımdaki kişi, rüyamdaki garip adamdı.

O bana gülümserken, garip bir şekilde gözlerim dikmiş onu süzüyordum. Beyaz gömleğinin yakası açıktı ve gri takım elbisesinin içerisinde şık görünüyordu. Sarı saçları göz alıcıydı, bunu neredeyse gözümden kaçırıyordum.

“Yardımcı olabilir miyim?” diye sordum, hafızamı zorlarken. Kelimenin tam anlamıyla, bu adamla ilgili en garip rüyayı görmüştüm. Durum gittikçe garipleşiyordu.

“Ah, süper, duş almışsın. Ben de çok erken geldiğimden endişeleniyordum,” dedi kayıtsızca, sorum hiç umurunda değilmiş gibi kapıya yaslanarak.

Ne kadar tuhaf biriydi.

“Affedersin?” diye sordum. “Dediklerin hiç mantıklı değil. Sanırım yanlış odaya geldin.”

Gülerek başını sallıyordu.

Gergin hissetmeye başlarken, gözlerimi ona diktim.

“Dün geceki karşılaşmamızı gerçekten hatırlamıyor musun?” diye sordu, acıyormuşçasına bakıp kaşlarını kaldırırken. “Dün gece biraz çakırkeyif olmuştun.”

“Kahretsin,” dedim ağzımı kapatarak. “O bir rüya değil miydi?”

Hayır anlamında başını salladı. “Hemen konuşmalıyız.”

Anında dehşete düştüm. “Bir şey imzaladım, değil mi? Ne imzaladım?!”

“İçeri gelebilir miyim?” diye sordu.

Hafızamı iyice zorlarken, panik yapmaya başlıyordum. “Bana şantaj mı yapıyorsun?”

Oda servisi için gelen adam yemeği odaya bıraktı, ama yemeğin kokusunu almayacak kadar dehşete düşmüştüm. Ben ne yapmıştım? Başımı belaya sokacak hiçbir şeyi elbette imzalamazdım.

Milyonluk bir çek mi imzalamıştım? Nasıl bu kadar pervasız olabilirdim? Bunlar Koca Red’in yapacağı tarzdan hatalar değildi!

Kapı kapandı ve garip adam sanki iyi vakit geçiriyormuş gibi kollarını genişçe iki yanına açarak pelüş gri kanepeye oturdu. “Önce bir şeyler yesen iyi olur,” diye kibarca teklif etti.

“Aç değilim,” dedim dikkatli bir şekilde karşısındaki koltuğa otururken. “Dün gece ne oldu?”

“Eh, epey bağlayıcılığı olan bir sözleşme imzaladın.”

“Sikeyim,” dedim nefes almakta zorlanırken.

“Bu arada bana Pierce diyebilirsin,” dedi göz kırparak. “Çok iyi arkadaş olacağız.”

“Benden faydalandın. Avukatımı aramam gerekiyor,” diye kekeledim, aklımdan milyonlarca kötü senaryo geçiyordu.

Pierce öne doğru eğildi. “Korkarım bunun sana pek bir faydası olmayacak. Ve evet, senden faydalandım. Başka bir seçeneğim yoktu. Beni sonra affedeceksin, bu hep böyle olur.”

“Seni şerefsiz. Ne imzaladım?”

Bana bakıp güldü. “Ne söylesem bana inanmazsın. O yüzden direkt sana göstermem gerekiyor.”

“Ne olduğunu söyle pislik,” dedim öfkeden köpürürken.

Omuzlarını silkti. “Peki o halde.” Bir nefes alıp bana baktı. “İyilik Meleği A.Ş. ile resmi ve bağlayıcı bir sözleşme imzaladın. Çok büyük bir mesele olduğunu söylemeliyim.”

“Bu da ne böyle? Bir şaka mı?” Alacakaranlık kuşağında mıyım? Alnımda enayi mi yazıyor?”

Güvenliği aramak üzereydim. İyilik Meleği de ne halttı? Aslında bir açıdan iyiydi, çılgın bir adamın hayal dünyasındaki bir sözleşmeyi imzalamışım gibi hissettim.

Bu neredeyse gülünç bir şeydi.

Neredeyse rahatlamıştım.

Pierce mavi gözleriyle dikkatli bir şekilde beni inceliyordu. “Prensin, hükümdarın veya yetkili erkeğin kalbini kazanmak için diğer kadınlarla rekabet edeceksin.”

“İyilik Meleği A.Ş., evreni gerçek aşkın gücü ile dengede tutar. Kadınları, her seferinde bir aşk mücadelesinde evreni dengede tutmak adına, erkeklerin kalbini değiştirmek için görevlere gönderiyoruz.”

Gülümseyip arkasına yaslandı. “Çok ciddiyim, şaka yaptığım falan yok, ayrıca bu işte oldukça iyiyiz. Yani, emin ellerdesin.”

Sadece ona baktım.

Ne düşüneceğimi bilmiyordum.

Bu adam ciddi olamazdı.

“Bir sonraki göreve katılımına onay veren bir sözleşme imzaladın. İlk defa bir oyuncu seçebilmem için bana fırsat sunuldu.”

“Güçlü bir kişiliğe, kendileri hakkında çok yüksek bir görüşe sahip ve son derece kibirli birini bulmam gerekiyordu.”

“Geri adım atmayacak ve insanların normalde yapmayacağı şeyleri yapmalarını sağlayacak bir egoya sahip birini bulmam lazımdı.”

“Az önce bana hakaret mi ettin?” diye sordum.

Bakışları havluya sardığım saçıma baktı.

“Saç ve göz rengin tam da doktorun istediği şekilde olabilir. Çok nadir görülen, misket limonu yeşili gözlerin ve saç rengin var. Benim ihtiyacım olan şey bu.”

“Sen benim gizli silahımsın. Ne pahasına olursa olsun seni almak zorundaydım, İyilik Meleği A.Ş.’de sana ihtiyacımız,” var diye devam etti.

“Yine de başarılı olacağını garanti edemem. Ama en azından etki yaratacak kadar tuhaf bir karakter olduğunu düşünüyorum. Yanılıyor da olabilirim, emin değilim.”

Yutkundum. “Bu bir realite şovu gibi bir şey mi? Evleneceksen Gel tarzında? Bir erkek için yarışan kadınların olduğu tarzdan bir program gibi mi?”

“Hayır,” dedi. Başını iki yana doğru salladı. “Bu bir gösteri değil, senin gerçekliğin. Bu macera, dramatik bir televizyon şovundan çok daha karmaşık.”

“Bu yüzden benimle gelmelisin ki sana her şeyi göstereyim. Görevin tüm soruları cevaplanacak ve tüm detaylara açıklık getirilecek, endişelenme.”

“Zaman çok önemli ve diğer kızlar çoktan toplanmış son oyuncuyu sabırla bekliyorlar. En kısa sürede hazırlanabileceğini umuyorum.”

“Gerçekten ciddisin.”

Bu adam delirmişti.

“Ciddiyim.”

Hayır anlamında başımı iki yana salladım. “Bunun için zamanım yok. Milyon dolarlık bir iş yürütüyorum. Bu şey kulağa hoş geliyor, ama bunun için yanlış kişiyim.”

Bu adamı odamdan çıkarmam lazımdı.

“Sözleşmeyi imzaladın, bu yüzden benimle gelmek zorundasın,” diyerek beni uyardı.

“Öyle bir şey yok! Seninle hiçbir yere gitmiyorum! Odamdan çık. Yapacak işlerim var ve bu safsata için zamanım yok.”

Öfkemin arttığını hissederek ayağa kalktım. Bu adam zırdelinin tekiydi. Onun tuhaf oyununa katılacak değildim.

Beni daha fazla gererek, benimle birlikte ayağa kalktı. “Bu tartışmaya açık bir sözleşme değil. Bu sözleşme oldukça bağlayıcı bir sözleşmedir. Okumak ister misin?”

“Okumak mı?” diye bağırdım. “Avukatıma gönder. Ve sen, güvenliği aramadan önce lütfen odamdan çık.” Bunu dememle birlikte, Pierce’in telefonunu çıkarması paniklememe neden oldu. “Kimi arıyorsun?”

Mafya arkadaşlarını arıyordu!

“Merhaba Zora. Son oyuncuyla birlikte çıkarılmam gerekecek. Evet, farkındayım, teşekkürler. B12 koduyla lütfen,” deyip bana baktı. “Evet. Elini çabuk tutsan iyi olur.”

Telefonu kapatıp bana gülümsedi.

Bu iyiye işaret değildi.

“B12 kodu mu?” diye bağırdım, telefonumu almak için geriye dönerken. “Sen aklını kaçırmışsın!”

Eli cebinde gelişigüzel dururken iç çekti.

“Hazır mısın?” diye sordu.

Kalbim göğüs kafesimi zorluyordu. “Ne için hazır mıyım? Uzak dur! Hayır, hazır değilim, seni ruh hastası!”

911'i aramam gerekiyordu.

“Derin bir nefes al, çünkü yeterince rahat olmazsan canın yanabilir,” dedi sakince, eğlenmiş bir ifadeyle çıldırışımı izlerken.

Vov. Kadranın tam ortasında duruyordum, düşüncelerim birbirine karışmıştı. Garip hissediyor, titriyordum. Hatırladığım son şey, Pierce’ın şu dedikleriydi:

İyilik Meleği A.Ş.’ye hoş geldiniz…

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok