Alfa ve Aurora Final - Kitap kapağı

Alfa ve Aurora Final

Delta Winters

0
Views
2.3k
Chapter
15
Age Rating
18+

Summary

Rory ve Everett birlikte çok şey atlattı ve siz de her şeyde onların yanında oldunuz. Şimdi son bir macera için onlara katılın! Nemesis’in yenilmesiyle ve bir bebeğin yolda olmasıyla, Rory ve Everett sonsuza dek mutlu olmaya hiç bu kadar yakın olmamıştı. Ama beklenmedik bir ziyaretçi her şeyi sorgulamalarına neden olacaktır...

Yaş Sınırı: 18+

Fazla göster

16 Chapters

Gün Batımı

RORY

Öğle vakti biraz kestirmiştim. Uyandığımda gün batıyordu. Turuncu ışıklar odamızı doldurmuştu. En az iki saat uyumuş olmalıydım. Dikkatlice doğruldum ve hamile karnımı ovuştururken gülümsedim.

Bu çocuk beni mahvediyordu ama bundan fazla nasıl mutlu olurum hayal bile edemiyordum. Nemesis’in yenilgisini kutlamak için sürü çapında yapılan törende hamileliğimin ilan edilmesinden bu yana geçen aylar içinde bebek çok büyümüştü.

Sürü sonunda öyle ya da böyle beni kabul etmişti. Ne de olsa alfalarının varisini taşıyordum ve sürünün çocuklarını kötü tanrıça Nemesis’ten kurtarmıştım.

Onun şeytani sarı gözlerini bir daha asla göremeyeceğimi düşünmek hâlâ başımı döndürüyordu. Onunla kıyaslandığında, sıradan kurtların gözleri hiçbir şeydi.

Everett’in Luna’sı olmayı uman bazı kadınlar hâlâ bana pis pis bakıyordu. Kurt olmayan birine güvenmekte zorlananlar her zaman olacaktır ama azınlıktalardı.

Aslında, sürüdekilerin çoğu bir zamanlar bana güvenmemek için harcadıkları enerjiyi artık beni korumaya harcıyordu. Herkes ne kadar sakar olduğumu biliyordu. Bunu fark etmemek imkânsızdı.

Nereye gidersem gideyim, benim için bir bardak kapmayı, sandalyemi getirmeyi, kütüphaneye kadar benimle yürümeyi teklif eden biri oluyordu. Bir aydır hiçbir şey kırmamıştım ve daha az çürüğüm vardı. Sanırım bu iyi bir şeydi.

Çoğunlukla bu durum tatlı ve komikti ama biraz da sinir bozucuydu. Ayağım takılıp bebeği falan incitecek değildim ya.

Tabii ki en korumacı olan kişi eşimdi. Alfa görevleri yüzünden meşgul olsa da, yine de tepemde dikilecek zamanı buluyordu.

Nemesis’i yendiğimizden beri hiçbir sorun çıkmamıştı. Hayatım hiç bu kadar stressiz olmamıştı.

Ama Everett’e biraz rahatlamasını söylemeye çalıştığımda ellerimi tutup o yakışıklı, ciddi yüzüyle gözlerimin içine bakıyordu ve, “Söz konusu en sevdiklerimse işimi şansa bırakmam,” diyordu.

Buna nasıl hayır diyebilirdim ki? Zehirli olmadığından emin olmak için aşçıya yemeğimi tattırmaya başladığında pes etmiştim. Onun bu kadar korumacı ve ilgili olmasını seviyordum. Hem endişelendiği için onu suçlayamazdım.

Son birkaç yılda çok şey atlatmıştık. Şimdi ise kutlayacak çok şey vardı. En iyi arkadaşım Freya eşini sürünün gamma Ace’inde bulmuştu ve yakında eşleşme törenleri gerçekleşecekti.

İlişkileri resmiyet kazandığından beri çok tatlıydılar. Yemek salonunda el ele tutuşuyorlar, akşamları ormanda uzun yürüyüşler yapıyorlardı. Freya’nın Ace’in insan ve kurt formlarına alışmaya çalıştığını biliyordum.

Ama küçük bir sorunumuz vardı. Freya sürünün kabul etmesi gereken bir diğer insandı. Ayrıca diplomasını alması için üniversitesini de bitirmesi gerekiyordu. Ace onunla New York’a gidemeyeceğine göre, geriye buradaki üniversite kalıyordu.

Kurt Adam Üniversitesi’nde geçirdiğim zaman oldukça berbattı. Hem de luna olmanın ayrıcalığına sahip olmama rağmen. Umarım Ace ile evlenmek Freya’ya yardımcı olurdu ama onun için endişelenmekten kendimi alamıyordum.

Hayatım boyunca yaşadığım zorbalığın birazını bile onun yaşaması fikrine katlanamıyordum. Kurtların bir insana karşı ne kadar acımasız olabileceğini benden iyi kimse bilemezdi.

Yine de işler o noktaya varırsa bunu birlikte halledecektik. Şimdilik ikimiz de eşleşme törenini planlamaya odaklanmaya çalışıyorduk. Freya çok sanatsaldı, renk seçimleri ve ışığın en iyi ne zaman olacağı konusunda çok dikkatli davranıyordu.

Tarihi altı ay sonrası için belirlemişti, böylece bebeği doğurmak ve onun baş nedimesi olmak için zamanım olacaktı. Benden nedimesi olmamı istediğinde ağlamıştım. O da gülerek, “Başka kimi isteyebilirim ki?” demişti.

Onun yanımda olması büyük bir lütuftu. Doğum zamanı geldiğinde bana yardımcı olabilmek için ebelik dersleri bile alıyordu.

Karnımın bu kadar büyümüş olmasına inanamıyordum. O kadar büyümüştü ki ikizlerim olup olmadığını merak ediyorduk ama sonogramda hep tek bebek görünüyordu.

Everett iki kalp atışı duyduğuna yemin ediyordu ama doktor bunun sadece bir yankı olduğunu söylüyordu. Bebeğin cinsiyetini öğrenebilmiştik. Bir erkek çocuğumuz olacaktı.

Kızım olmayacağı için biraz üzülmüştüm ama bunun tek bebeğimiz olacağını kim söyledi? Everett’le hâlâ gençtik, önümüzde daha çok zaman vardı.

Bir oğlumun olmasını istemiyor değildim. Her şeyin harika olacağından emindim. Beni endişelendiren diğer insanların tepkileriydi. İnsanlar ‘ah yaşasın, bir erkek varis’ gibi şeyleri minimumda tuttukları sürece mutlu olabilirdim.

Bu bebeği doğurmak, sonunda onunla tanışmak ve ona isim vermek için sabırsızlanıyordum! Bir isme karar vermek için bebek doğana kadar bekleme konusunda ısrar etmiştim ama sanırım Everett’in gizliden gizliye bazı favori isimleri vardı.

“Ama biraz daha bekleyebiliriz,” dedim bebeğe, karnımı ovuşturarak. “Henüz seni paylaşmaya hazır olduğumu sanmıyorum.”

Karnımın üzerindeki elimi teklediğinde gülümsedim. Hamile olduğum için hep gergindim. Kesinlikle kolay bir hamilelik olmamıştı ama aynı zamanda hiç bu kadar mutlu da olmamıştım.

Sanırım bir kez daha, ruhlarla birlikte oturmak için eski sürü evine gitme vakti gelmişti. Son zamanlarda orada, anne olmanın nasıl bir şey olacağını düşünerek çok zaman geçiriyordum.

Asla cevap vermiyorlardı ama çağların bilgeliği, orada büyüyen sayısız bebek bana her zaman huzur ve rahatlık hissi veriyordu.

Ayrıca, kendime zaman ayırabildiğim tek yer orasıydı. Sürü hâlâ oradan kaçınıyordu, bu yüzden dikkatli bebek bakıcılarım olmadan biraz olsun tek başıma orada zaman geçirebiliyorum.

Yataktan kalkıp üzerime giydiğim şeye baktım. Lekeli bir eşofman ve Everett’in eski bir tişörtü. Muhtemelen üstümü değiştirmeliydim. Eski pijamalar pek de “yetenekli Luna” diye bağırmıyordu.

Dengemi sağlamak için duvara tutunarak dikkatlice sandaletlerimi giydim. Karnımdan ötesini göremediğim ve ayaklarım biraz şiş olduğu için zor oluyordu ama idare ediyordum.

Kapıyı aralayıp bir şeye ihtiyacım olursa diye ‘oradan geçen’ biri var mı diye dışarıyı kontrol ettim ama şaşırtıcı bir şekilde görünürde kimse yoktu. Kimse fark etmeden dışarıya çıkmayı başarabilirdim.

Elimden geldiğince sessiz hareket ederek koridora çıktım ve yavaşça merdivenlere doğru ilerlemeye başladım.

Merdivenin tepesinde durduğumda dudağımı ısırdım. Uzun zamandır merdivenleri tek başıma inmeyi denememiştim. Basamaklar oldukça dik ve dardı. Ayrıca ayaklarımı da göremiyordum.

Bir dala takılıp tökezlemek neyse de, bu merdivenlerden düşersem çok ciddi bir sorun olabilirdi. Bağımsız olmak istiyordum, kendimin ya da bebeğin ciddi şekilde yaralanmasını değil.

Ben seçeneklerimi düşünürken birden ana odadan gelen yüksek sesleri duydum. Seslerden biri kalbimin aniden göğsümde çarpmaya başlamasına neden olmuştu. Yanıldığımı umarak sesleri çıkarmaya çalıştım.

Bu o olamaz. O olamaz. Artık güvende olduğumu, onun sesini bir daha asla duymayacağımı sanıyordum.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok