Alfa Grayson - Kitap kapağı

Alfa Grayson

Midika Crane

0
Views
2.3k
Chapter
15
Age Rating
18+

Summary

Çocukken kaçırılan Lexia, acımasız bir savaşçıya dönüştü ve alfa hiyerarşisini devirecek bir isyan planlıyor. Tek bir sorun var: Dünyadaki on iki alfadan biriyle çiftleşti ve hangisiyle çiftleştiğini bilmiyor. Alfa Grayson ilginç teklifi ve delici bakışlarıyla çıkageldiğinde Lexia'nın en iyi tasarlanmış planları kaosa sürüklenecek. Planlarını gerçekleştirebilecek mi yoksa kalbine boyun mu eğecek?

Fazla göster

37 Chapters

Chapter 1

Bölüm 1

Chapter 2

Bölüm 2

Chapter 3

Bölüm 3

Chapter 4

Bölüm 4
Fazla göster

Bölüm 1

Yasal Uyarı: Bu hikayenin Alpha Kaden'in sürükleyici ve yeniden tasarlanmış bir uyarlaması olan Alfa’nın Esiri ile doğrudan bağlantılı olmadığını lütfen unutmayın. Bu hikaye, yazarın Alfa Serisi'nin orijinal versiyonunun bir parçasıdır ve bağımsız bir hikaye olarak tadını çıkarabilirsiniz! Not: Bu hikaye yazarın orijinal versiyonudur ve sesi yoktur.

Lexia

Asistanım tahtaya baktığı yerden bana dönüyor ve şaşkınlıkla bakıyor. Aslında o benim asistanım değil.

Hatta Adrian ondan bu şekilde bahsetmemden nefret ediyor ama bu adamın, Adrian'ın, arkadaşım olduğunu söyleyecek kadar ileri gitmem.

"Onu listeden çıkar," diye buyuruyorum.

Parmaklarının arasındaki kırmızı tahta kalemi dengede tutmaya çalışırken "Neden?" diye soruyor. Gözlerimi devirerek, geriye doğru birkaç adım atıyor ve masamın kenarına oturuyorum.

Masanın üzerinde etrafa saçılmış kağıtlara dikkat etmeye çalışıyorum.

Kahkahalarımı bastırmaya çalışırken "Eşimin Aşk Alfası olduğunu mu düşünüyorsun?" diye soruyorum.

Başını eğiyor. "Muhtemelen." Duvara monte edilmiş tahtaya bakarken ayaklarımı birbirine vuruyorum.

Ofisimdeyiz. Eşimin kim olabileceğini düşünüyor, seçenekleri azaltmaya çalışıyoruz. Alfa olduğunu biliyorum, bu da bana on iki seçenek sunuyor.

Tabii Ay Tanrıçası kendince beni dişi Özgürlük Alfası’yla eşleştirmek gibi bir şaka yaptıysa o başka.

"Saçmalıyorsun. Beni Malik'le bir düşün!" Tahtadaki isme bakarken bu düşünceyle ürperiyorum.

Malik'le kısaca olsa da daha önce tanıştım. O odaya girdiğimde ve Malik’le gözlerimiz buluştuğunda birbirimize karşı bir şey hissetmedik.

Bir ara omuzlarımız birbirine değdi ama aramızda hiçbir çekim olmadı. O benim eşim değil.

Adrian, Malik'in isminin üzerini kırmızı kalemiyle çizerken "Eşinin alfa olduğuna bile emin misin?" sorusunu tekrar soruyor.

"Evet, şimdiki Luna'mız bana kendisi söyledi ve bir zamanlar Safiyet Sürüsü üyesiydi. O ucubeler yalan söylemez," diyorum.

Kalemin kapağını kapatıp omuz silkiyor. Adrian yüzünü buruşturuyor.

Aslında o, İntikam Sürüsü’ne benim gibi her daim sıkışıp kalmamıştı.

O Bilgelik Sürüsü’ndeyken ben Disiplin Sürüsü’ndeydim. İkimiz de eski sürülerimize dönmek istemiyoruz.

Artık buraya aitiz, İntikam Sürüsü’ne büsbütün bağlıyız. Burada olmamın tek sebebi on üç yaşında kaçırılmış olmam olsa bile.

Artık büyüdüğüm için lider oldum.

İntikam Alfası Kaden, kardeşini serbest bırakıp ailesinin nerede olduğunu söylememden sonra arazisinin küçük bir kısmını bana ayırdı.

Beni ilgilendirmeyen bir şeye burnumu sokmak gibi bir amacım yoktu ama kendime engel olamadım.

"Elin değmişken Kaden ve Landon'un isimlerini de çiz. Her ikisi de eşini buldu," diyorum. Adiran da ricamı yerine getiriyor. Kalan isimlere bakıyorum.

İsmin üstünü çizmeye hazır olan Adrian "Peki ya Tutku Alfası Isaiah?" diye soruyor.

Bir an için düşünüyorum. "Olmaması için bir neden göremiyorum."

Adrian kaşını kaldırıyor.

"Ne? Heyecanlandım."

İsmin üstünü çizmiyor.

"Jasper ne olacak? Sadakat Alfası," Adrian derin düşüncelere dalıyor. Dudağımı ısırıyorum. Bu bir seçenek değil.

"Yıllardır kayıp. Mümkün değil," diyorum. Alfa kaybolduğundan beri Sadakat Sürüsü neredeyse boş.

Hayalet Kurtlar'ın etrafta dolaştığı söylentileri sürü üyelerini korkutup kaçırdı. Adrian onun ismini de karalıyor.

"Grayson'a ne dersin?"

Kafamı, üzerindeki havları temizlemeye çalıştığım pantolonumdan kaldırıp tereddüt ediyorum.

"O kimdi ki?" diye soruyorum. Grayson ismi bir şey çağrıştırmıyor, ki bu garip, çünkü çoğu Alfa'ya aşinayım.

Adrian Grayson’ın Özgürlük Alfası olduğunu hatırlatıyor. Masanın kenarından sıvışıp kalemi Adrian'ın elinden alıyorum.

İsmin üzerine kalın, kırmızı bir çizgi çekmeye devam ediyorum. Ben oturduğum yere dönerken Adrian bana bakıyor.

"Açıklaman var mı?"

"Elbette. Ben Disiplin Sürüsü’ndeyim. Biz düzeni, aklı ve mantığı severiz. O ise Özgürlük Sürüsü’nden. Onlar vahşilerin ve duyarsızların savunucusudur."

Kader zalimdir ama o kadar da değil. Adrian derin derin iç çekiyor ve beraber isme bakıyoruz.

Adrian derin düşünceler içerisinde, "Ay Tanrıçası'nın böyle bir eşleşmenin bir arada var olup olamayacağını görmek isteme ihtimali her zaman vardır," diyor.

Ay Tanrıçası hakkında hiçbir şey bilmiyor. Orijinal sürümde ona bir dereceye kadar taparken, Adrian’ın Sürüsü ısrarla onun var olmadığını öne sürüyor. Tepki vermiyorum.

Adrian ifademi fark ediyor. "Ne? Aşkta da bilim vardır."

Gözlerimi devirip kalan Alfaları çabucak özetliyorum. Eleyecek fazla isim kalmıyor.

Adrian'ın bakışlarının Alfa Grayson'ın adının üzerinde olduğunu fark ediyorum.

"Merak etme, Grayson'ın benim eşim olmasına imkan yok."

***

Adrian bluzumun yakasını düzeltirken “Harika görünüyorsun,” diye mırıldanıyor. Parmakları kalın kumaşa sürtünürken çenem kasılıyor.

Büyük bir insan kalabalığı ince perdenin arkasında duruyor. Etraftaki koşuşturma sesleri beni geriyor.

Adrian boş bakışlarımı fark edince duraksıyor.

"Orada dikkatli ol,” diyor, geri adım atarak.

"Neden? Alfaları alaşağı etmekle ilgili başka bir konuşma sadece." Buradaki herkes Alfalardan nefret ediyor.

Elbette, kendi sözlerime katılıyorum ama Kaden beni her zaman dikkatle izliyor.

"İnsanlar şüphelenmeye başlıyor. Merak ediyorlar, sen ne dersen de, Kaden türlü türlü cin fikirleriyle sana cevap vermeyi başarıyor,” diyor Adrian.

Gözlerimi kapatıyorum. Niyetim asla onlarla oynamak olmadı.

Bana bir Alfa'yı aşağılamaktan daha cazip gelen hiçbir şey yok, ama bu insanlara söyleyemeyeceğim şey. Eğer yanlış bir şey yapacak olursam, Kaden beni öldürtecek.

"İster büyük bir kamu binasına baskın olsun, isterse malikanesinin dışındaki bir protesto olsun, sen lafını söylüyorsun, o da cevap veriyor," diyor Adrian sert bir şekilde ama sözleri beni etkilemiyor.

Bunu biliyorum. Her konuda haklı ama bunu durdurmak için yapabileceğim bir şey yok.

"Biliyorum, biliyorum,” diyorum ellerimi yukarı kaldırırken.

Arkamı dönüyorum, yüzüm sahneye dökülen perdeye dönük. Tabii ki, biliyorum. Bu düşünce hiç aklımdan çıkmıyor.

Başka bir kelime etmeden, siyah kumaşı iterek telaşlı insanlardan oluşan kalabalığın karşısına çıkıyorum.

Aniden herkes bana dönüyor ve kalabalığın üstüne itaatkârlık çöküyor.

Alfa olmak böyle bir şey olmalı.

Sahnenin ortasına geldiğimde kendinden emin adımlar atıyorum. İşte hoşuma giden şey bu.

İlgi değil, daha çok bu suçluları ben onların huzuruna çıktığımda bulan düzen duygusu gibi.

"Geldiğiniz için teşekkür ederim." Sesim kalabalıktaki gölgeli yüzlerin üzerinde dolanıyor. Özellikle kimseyle göz teması kurmamaya çalışıyorum.

Bunun yerine, bakışlarımla avluyu tarayarak onlara hitap ediyorum.

Konuşmalarım bir çeşit gelenek haline geldi. Pek çok kişi bana onları umutsuzluğa alıştırdığımı söyledi.

Burası bir hapishane gibi, duvarları uzun ve insanı tüketiyor. Benim için sorun değil. Bana deli diyebilirsiniz ama bu duvarlara güvenmeye başladım.

Onlara, "Protestolar iyi gidiyor ve ilerleme kaydettiğimize inanıyorum," diyorum.

Mikrofona ihtiyacım yok. Kalabalık o kadar sessiz ki sesim sanki hoparlörden geliyor. Biri öksürüyor ama ben görmezden geliyorum.

"Kısa sürede, bu sürüyü ortaklaşa yöneteceğiz!" Bunu dememle insanlar tezahürat yapmaya başlıyor. Duymak istedikleri bu. Hükmetmek istiyorlar ve hükmedecekler.

Kaden'in bilmediği şey, perde arkasında daha fazla isyan olduğu. Bir kısmını ben bile kaldıramıyorum.

Genel hedefimi soracak olursanız, eşimi bulup onun takımını devralmak.

İnsanlar iktidarın içine doğmamalı! Hangi sürüde olursa olsun.

Öyle bile olsa, eğer hayalim gerçekleşmezse, onlara itaat etmezsem kafamı duvara yapıştıracak insanlar var.

"Zulme boyun eğmeyeceğiz!" İnsanlar sahnede bana yaklaşmaya çalışarak öne çıkıyor.

Bir adım bile geri atmıyorum. Kendi türümden korkmuyorum.

"Kendilerine Alfa diyen bu kendini beğenmiş adamların bizi caydırmasına izin vermeyeceğiz!" Damarlarımda kan yerine hırs akıyor.

Sesimde, hareketimde ve tüm benliğimde kendini gösteriyor. Bunun bir tuzak olduğunu ise farkında değiller.

Biri hariç. Kalabalığın önünde duruyor. Kalbim duruyor ve boynumdan aşağısı felç olmuş gibi hissediyorum.

Gözlerinin rengi eşsiz. Bir an için, isterse beni kontrol edebileceği aklımdan geçiyor.

Ancak, peşinde olduğu şey bu değil. Bu başka bir şey. Bana bakışları kafa karıştırıcı.

Hayal kırıklığından mı yoksa hayranlıktan mı?

Bakışlarımı, dünyanın en ipeksi, obsidiyen saçlarından güçlü çenesine kadar onun üzerinde gezdiriyorum. Kendime vücuduna bakma izni vermiyorum.

Bunun yerine, soğukkanlılığımı geri kazanmaya çalışıyorum.

O anda, devam edemeyeceğimi anlıyorum. Burada bir Alfa var.

"Ben... Ben... Ben..." Sözlerim birbirinin üzerinde tökezliyor, dengem onun varlığı yüzünden sarsılıyor. Herkes bana beklentiyle bakıyor, o da dahil.

"Şey..."

Neden kelime bulmakta zorlanıyorum?

"O bir yalancı!" Kalabalıktan biri bağırıyor.

Birdenbire kalabalığın arasından ilerlemeye çalışan tek bir adam görüyorum. Adamın Alfa’nın yanından geçerken ona omuz atmasıyla Alfa’nın yüzünde kafasının karışıklığını gösteren bir ifade beliriyor.

Yapabildiğim tek şey bu yabancının sahneye doğru hızla yaklaşıyor olmasına odaklanmak.

"Kaden'le çalıştığını biliyoruz," diyen adam, sahnenin kenarına tırmanarak tükürüyor.

Kimse bu etkinliklerde bana koruma atama zahmetine girmedi.

Herkesin benim tarafımda olduğunu düşündüğümden, bu noktayı gözden kaçırdık. Fakat yanılmışız.

"Hayır..." diye fısıldıyorum sesimdeki korkuyu kimsenin duyamadığını umarak. Sahneye çıkarken kimse onu durdurmuyor.

Ben tepki veremeden yüzümün birkaç santim ötesinde duruyor, elleri iki yanında kenetlenmiş bana bakıyor, derin bir nefes alıyor.

Bu sadece basit bir öfke değil, öfkeden deliye dönmek.

"Hey dostum," diyor biri adamın arkasından. "Bu hanımefendiye daha fazla yaklaşmaman gerektiğini düşünüyorum."

Daha önce hiç görmediğim garip Alfa yabancının omzunu tutuyor.

Yabancıyla konuşuyor olmasına rağmen gözleri doğrudan bana bakıyor.

"Ne yaptığını görmüyor musun? Bize yalan söylüyor!" Yabancı bağırıyor, muhtemelen şu an daha uzun olmayı diliyordur çünkü adamın boyu Alfa ile kıyaslanamaz bile.

Başka bir olay yaşanmadan önce, biri kolumu tutuyor ve beni geriye doğru sürüklemeye başlıyor.

Adrian'ın kulağıma "Seni buradan çıkarmamız lazım," dediğini duyuyorum.

Kolumdaki eli beni perdenin arkasına çekiyor, dışarıdaki kalabalığın tezahüratlarından koruyor. Gözden tamamen kaybolunca Adrian kolumu bırakıyor.

Ellerimi saçlarımdan geçirirken "Neden dışarıda bir Alfa var," diye soruyorum. Kendimi tam anlamıyla rezil ettim.

Hiç bu kadar telaşlanmamıştım ama Alfa'yı gördüğüm an hareket edemedim. Kafam karmakarışık oldu, tutarsız davrandım ve bunun için kendimden nefret ediyorum.

"Alfa mı?" Belli ki Adrian onu görmemiş.

"Dışarıda bir Alfa var! Her şeyi duydu!" Benim bir ucube olduğumu düşünüyor olmalı.

Alfaları alt etmekten bahsediyordum ve yabancı adam sahneye koştuğunda bile o Alfa beni savundu.

Elbette, başımın çaresine bakabilirim, ama yavaş yavaş azalan destekçilerimin beni bir protestocuyla dövüşürken izleyip daha da azalmasını istemiyorum.

Bu durum bana olan saygılarını azaltacak.

"Ne Alfası?" diye soruyor Adrian şokla kocaman açılan gözleriyle. Gözlerimi kapattığımda, nasıl göründüğünü tam olarak hatırlıyorum. Alfa’nın görüntüsü zihnime kazındı.

Dürüstçe "Bilmiyorum," diye mırıldanıyorum.

"Daha önce hiç görmediğim gümüş rengi gözleri vardı." Adrian duraklıyor.

Yüz ifadesi, ona dünyanın en şok edici haberini verdiğimi gösteriyor ve o da bu haberi kavramaya çalışıyor.

"Bu Grayson, Lexia," diye ısrar ediyor Adrian, bu ısrarı kalbimin göğsümde sıkışmasına sebep oluyor.

"Grayson, Özgürlük Alfası olan mı? " O adam şu anda burada olmasını istediğim son Alfa.

Her şeye rağmen bu konuşmada Ahenk Alfası Noah'ın olmasını tercih ederdim.

Arkamdan gelen yumuşak, ipeksi sesi işitiyorum: "Aynen öyle, Özgürlüğün Alfası.”

Bu güzel sesin kime ait olduğunu görmek için yanıp tutuşarak arkama bakıyorum.

Omzumun üzerinden arkama bakıp sesin geldiği yöne dönerken gözlerim yine o gümüşlerle buluşuyor.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok