Sadece Arkadaşız

KEVIN

Bugün günlerden Cumaydı. Genelde Cumartesi günleri alışverişe giderim ama bugün markete gidip hafta sonu için birkaç şey almaya karar vermiştim.

Herkesten uzakta, her zamanki park yerime arabamı çektim. İhtiyacım olan her şeyi yazdığımdan emin olmak için listemi ikinci kez kontrol ederken bir gümbürtü duydum. Sesle birlikte kamyonetim sarsılmıştı.

“Ne oluyor be?”

Kamyonetimden indiğimde az önce aracıma çarpan bir alışveriş arabasıyla karşılaştım. Marketin önüne doğru baktım. Bir genç orada durmuş bana ellerini sallıyordu.

“Üzgünüm, elimden kaydı,” dedikten sonra kaçmaya başladı.

Bu ne lan! Parmağımla göçüğü incelemek için eğildim. Sanki parmağım sihirli değnekti de düzelecekti!

Hışımla alışveriş arabasına yönelip arabayı ittim ve tahmin edin ne oldu? Tekerleklerden biri dümdüz olmuştu. Alışveriş arabası takırdayarak geri gitti.

Harika! Günüm gittikçe güzelleşiyor. Evde kalmalıydım.

Reyonlarda dolanıp alışveriş yaptıktan sonra taze ürünlerin olduğu reyona geçtim. Bakalım bugün taze ne vardı. Çileklere bakmaya başlamıştım ki arkamdan bir ses duydum.

“Affedersiniz.”

“Ne?” dedim agresif bir ses tonuyla arkamı dönerek. “Kamyonetimde göçük açan ergen çocuğunuz adına özür dilemeye mi geldiniz? Özür dilemenin göçüğü ortadan kaldıracağını sanmıyorum.”

“Hayır, benim çocuğum yok,” dedi kadın birkaç adım geri atarken.

Kadına baktım ve pislik gibi davrandığım için özür diledim. “Bakın, gerçekten özür dilerim. Çocuğun biri alışveriş arabasıyla kamyonetime çarptı ve araçta çok güzel bir göçük açtı.”

“Önemli değil, anlıyorum,” dedi kadın bana bakarak.

Karşımda duran kadın oldukça güzeldi. Görünüşe göre 1.80 boylarındaydı. Kumral saçları omuz hizasında kesilmişti.

Daha önce hiç bu kadar güzel mavi gözleri olan bir kız görmemiştim. Üzerinde gri bir üst ve her kıvrımına yapışan koyu gri bir tayt vardı. Spor yaptığı belli oluyordu.

“Kevin Wells olup olmadığınızı merak ediyordum?” diye sordu.

“Kimin sorduğuna bağlı. Alacaklı mısın?”

“Ben mi, hayır,” dedi hızla. “Siz Kevin Wells misiniz?” diye sordu tekrar.

“Evet,” dedim.

“Ben Emily Turner, yakında Emily Adams olacağım. Düğününüzde nedimeydim. Beni tanımadınız mı?”

Onu çıkarmaya çalışırken şaşkınlıkla yüzüne baktım. “Düğünün sekiz yıl önce olduğunu biliyorsun. Hatırlayamadığım için kusuruma bakma.”

Bir an bana baktıktan sonra telefonundan bir fotoğraf çıkarıp bana gösterdi.

“O zamanlar farklıydım tabii. Kiloluydum.”

Telefonunu elinden alarak fotoğrafa tekrar baktım. “Bu... Sen misin?” diye sorduğumda başını salladı. “Şimdi hatırladım, eski karımın nedimelerinden biriydin. Vay canına, iyi görünüyorsun.”

Yani, lanet olsun, gerçekten güzel görünüyordu. Aletim hazır olda beklemeye başladı. Heyecanımı görmemesi için etrafta dolaşmaya çalışarak, “Ee, kocanla aranız nasıl? diye sordum.

“Ah, şu anda ayrıyız,” dedi.

Parmaklarımı şıklattım. “Şimdi kocanın kim olduğunu hatırladım. Düğünde tam bir pislikti. Masada oturmuş sana ne yapacağını söylüyor, ona yiyecek içecek götürmen için sana emirler yağdırıyordu.”

“En iyi arkadaşım onu arka tarafa götürüp eşek sudan gelinceye kadar dövmek istemişti.”

“Keşke bunu o zaman bilseydim. Bunu yapması için kesinlikle arkadaşına izin verirdim. O evliliğin ne kadar büyük bir hata olduğunu anlamam dokuz yılımı aldı.”

“Bunu duyduğuma üzüldüm,” dedim ona.

“Bekle. Sanırım siz de boşandınız. Evliliğinize ne oldu?”

“Ben de senin gibi diyorum. Keşke o evliliğin ne kadar büyük bir hata olduğunu daha önce anlasaydım. Para için bu işe girmişti. Mesele aşk değildi.”

“Bunu duyduğuma üzüldüm. Gerçekten evliliğinizi yürütebileceğinizi düşünmüştüm. Onu bundan daha iyi tanıdığımı sanıyordum. Yanılmışım,” dedi.

“Boşanalı yaklaşık on dört ay oldu.”

“Anladım. Biz de yeni ayrıldık. Boşanma aşamasındayız ama mümkün olduğunca birbirimizden uzak duruyoruz.”

“Kız arkadaşımın tek yatak odalı dairesinde kalıyorum. Kanepe pek insaflı değil,” dedi gülerek.

Çok şirin bir kahkahası vardı. Aletim neredeyse tüm dikkatini ona vermişti. Beni izlediğini bildiğim için kendimi tutmaya çalışıyordum. Bu yüzden alışveriş arabamı aldım ve ereksiyonumu gizlemek için daha yakına çektim.

“Hey, bir ara kahve içip biraz sohbet edebilir miyiz?” diye sordu.

“Benim daha iyi bir fikrim var. İki hafta sonra evimde bir havuz partisi veriyorum. Gelmek ister misin?”

“Elbette, çok isterim. Arkadaşımı da getirebilir miyim?”

“Tabii,” dedim alışveriş listemin bir kısmını ikiye bölerken. Adresimi ve partinin saatini kâğıda yazdım ve adresimin altına küçük bir not yazıp ona uzattım.

EMILY

Notu alıp bel çantama tıkıştırdım. Ereksiyonunu benden saklamaya çalıştığını söyleyebilirdim. Sadece bana bakarak onu sertleştirdiğimi bilmek bana kendimi iyi hissettirmişti.

Aslında, ereksiyonunu gizlemeye çalışırken kıvranmasını izlerken ben de biraz ıslanmıştım. Alışveriş sepetindekilere bakılırsa kendine iyi bakıyordu.

İyi görünüyordu. Kesinlikle spor yapıyordu çünkü giydiği tişört biraz dardı. Kol ve göğüs kaslarını gösteriyordu.

Arabanın arkasına saklanmasını izlerken toparlanmaya çalıştığını görebiliyordum.

Vedalaştıktan sonra yollarımızı ayırdık. Arabama binip çantamdan bana verdiği notu çıkardım. Kâğıdı açıp adrese ve saate baktım, altında da “kıyafet isteğe bağlı” yazan küçük bir not vardı.

Bunun ne anlama geldiğini bilmiyordum ama yine de o partiye gidecektim.

***

Bugün olanları kız arkadaşıma anlatmak için hızlıca daireye girdim.

“Madison! Neredesin? Sana söylemem gereken bir şey var.”

“Arka tarafta çamaşır yıkıyorum,” dediğinde yüzümde kocaman bir gülümsemeyle arka odaya yöneldim.

İçeriye girdiğimde iç çamaşırlarını katlıyordu. Arkasını döndüğünde yüzümdeki aptal gülümsemeyi gördü.

“Bu gülümseme de neyin nesi? Uzun zamandır seni böyle gülümserken görmemiştim.”

“Bugün markette Kevin Wells’e rastladım ve tahmin et ne oldu?”

Madison bana Kevin kim dergibi bakıyordu.

“Yaklaşık sekiz yıl önce gittiğimiz düğünü hatırlıyor musun? Kevin ve Angelia’nın düğünüydü ve ben de nedimeydim.”

Mad’in gözleri kocaman oldu. “Kevin! Şimdi hatırladım. Oradaki en yakışıklı kişi oydu ve sağdıcı da çok seksiydi. Onun adı neydi?” dedi parmaklarını şıklatırken.

“Neyse, kız on dört ay önce onu terk etmiş. O zamandan beri bekâr.”

“Nereden biliyorsun? Birden ortaya çıkıp ‘Hey, o gittiğinden beri bekârım’ mı dedi?” dedi Madison gülerek.

“Yani, sayılır. Alışveriş sepetindeki şeyler de bekâr olduğunu gösteriyordu.” Bel çantamdan notu çıkardım. “Haftaya bir planın var mı?”

“Hayır, neden?”

“Bir partiye gitmek ister misin, mesela havuz partisine?”

“Tabii, kimin partisi?”

“Kevin. Bizi eğlenmeye davet etti,” dedim notu açıp ona göstererek. “Gördün mü! Adresini, saat kaçta orada olacağımızı, hatta telefon numarasını bile yazmış.”

“Altta ne yazıyor? Kıyafet isteğe bağlı mı?”

“Sanırım çıplak havuz partisi veriyor. Eğer soyunmak istersen,” dedim çılgın bir gülümsemeyle.

“Eğer gideceksek yeni mayolara ihtiyacımız var, özellikle de senin için kızım. O koca memelerini patlatacak ve adamın çenesini düşürecek bir mayo bulacağım.”

“Öyle tek parça mayo falan da değil, bikini bakacağız,” dedi Madison heyecanla.

Ben daha ne olduğunu anlamadan kapıdan çıktık.