Maximus'un Kurtuluşu - Kitap kapağı

Maximus'un Kurtuluşu

Leila Vy

Bölüm 2

Acının olayı budur. Hissedilmek ister. —John Green ~

LEILA

Annem ve Albert ile geç de olsa kahvaltı yaptıktan sonra yatak odama gitmek için üst kata çıktım. Odam sürü evinin birinci katındaydı.

Kapıyı açtığımda tanıdık gelen ortam bana buradaki geçmiş hayatımı hatırlattı.

Odam küçüktü. Odanın en uzak köşesine karşı uzanan bir yatak, karşı duvarda ise beyaz bir sehpa ve ev ödevimi yaptığım bir masa duruyordu.

Duvarlarda posterler ve çizimlerim vardı. Lisedeyken karalama yapardım. Çok olmasa da tanıdık gelen kokum hala havadaydı.

Spor çantamı yere fırlatarak yatağın kenarına doğru yürüdüm. Oturup etrafa bakınmaya başladım.

Kalbim nostaljik ortamdan dolayı burkulmuştu. Buraya geri dönmek hem iyi hem de kötü hissettirdi. Gençlik yıllarımdan zevk almıştım. Daha kaygısız geçmişlerdi.

Dikkatli bir şekilde banyoya gidip aynada kendime bakmadan önce deri ceketimi ve botlarımı çıkardım. Siyah saçlarım salınmış, dalgalar halinde yüzüme düşmüştü.

Nadiren makyaj yaparım. Makyajın yüzümde oluşturduğu ağırlık hissini sevmiyorum.

Vücudumun mükemmel olduğunu söyleyemezdim. Yaklaşık 1,60 cm boyundaydım ve göğüslerimin çok büyük olduğu söylenmişti. Vücudumun görünüşünü garip bir şekilde bozan geniş kalçalarım vardı.

Lavabodaki musluğu açtım ve tekrar doğrulmadan önce kendimi canlandırmak için yüzüme soğuk su çarptım.

Yarın babamın ne zaman eve geleceğini merak ediyordum.

Genç alfamızın nasıl olduğunu da merak ediyordum. Üniversitedeyken ailemle sık sık konuşmuştum ve bana alfanın eşini bulduğunu söylemişlerdi.

Onu işaretleyip sürüyle Luna’ları olarak tanıştırmıştı ama sonra bir trajedi yaşandı. Ben o ara okuldaydım.

Luna'mız öldüğünde alfa sürü bölgesinde değildi. Luna ormanda koşmak için dışarı çıktığında alfa bir toplantı için uzaklara gitmişti.

Asiler ona saldırdığında nehrin yanında dinleniyormuş. Vücudu acımasızca parçalanmış.

Bir gün sınıftayken göğsümde derin bir ağrı hissettiğimi hatırladım. Elimi göğsüme götürüp yere düşmeme neden olacak kadar derin.

Luna'mız ile alakalı olduğunu biliyordum, bizimle olan bağı kopmuştu.

Sınıf arkadaşlarım endişeliydi ama herkes ne olduğunu biliyordu, çünkü eşleşmemiştim. Sürümdeki bir liderin öldüğünü anlamışlardı.

Alfa Maximus, Luna'sını on sekiz yaşında bulmuştu ve onu sürüye duyurduktan birkaç hafta sonra Luna’mız saldırıya uğramıştı.

Alfa Maximus çok zorluk çekti. Annem o zamandan beri değiştiğini söyler. Daha da uzaklaştığını.

Yatak odasına çekilmiş, sürüyle konuşmayı reddetmişti.

Bir ay yemek yemeyi reddettikten ve yas tuttuktan sonra, sonunda odasından çıkmıştı, ancak bunlar yaşanmadan önceki o mutlu halinden eser yoktu.

Onu suçlayamam. Bir kurt adam için bir eş her şeydir. Onlar bizim kaderimizdeki diğer yarımızdı.

Bizi güçlendiren ve anlayan tek kişiler onlardı. Bağ, ruhlarını birbirine bağlamış ve onları bir yapmıştı.

Eğer bu bağ koparsa ya da eşin ölürse, bu sonsuz acı demekti.

Bazı kurt adamlar acıya dayanamadılar ki ister buna intihar isterse de hayata devam etmeyi reddetmek densin, eşleriyle birlikte ölmeyi seçtiler.

Alfamızın yaşadığı acıyı hayal bile edemiyordum. Ölümünden bu yana geçen beş yıl boyunca bu acıyla nasıl başa çıktığına şaşırıyordum.

Alfa'ya hiç yakın olmamıştım. İki yıl ayrı kalmıştık ve ben utangaç birisiydim. Kimse beni fark etmemişti ki ben de böyle olmasını seviyordum doğrusu.

Eşyalarımı inceleyip eski odama yerleştirdikten sonra insanlarla tanışmak için aşağıya geri döndüm.

Herkesin kim olduğumu merak ettiğine emindim, çünkü o zamanlar tam bir utangaçtım. Şimdiye kadar hiç kimse kim olduğumu fark etmemişti.

Aşağı indiğimde birkaç yaşlı sürü üyesi evin önünde durmuş annemle konuşuyordu.

Yaşları benim yaşıma yakın bazı kişiler ortak alanda oturmuş sohbet ediyordu. Beni gördüklerinde hepsi konuşmayı kesti.

Annem yanıma geldi ve beni insanlara doğru çevirdi. Gözler üzerimdeyken rahatsız olmama rağmen beceriksiz bir şekilde gülümsemeye çalıştım.

"Millet, bu kızım Leila. Bazılarınız onu liseden hatırlayabilir. Sürü doktorumuz olmak için üniversiteye gitti. Diplomasını bitirmek için dönmeden önce ziyarete geldi. Bu ayın sonunda okulu bitecek ve eve, bize geri dönecek," dedi annem gururla, bana arkadan sarılmıştı.

Yaşlı üyelerden birkaçı bana değer biçer gözlerle bakarken başlarını salladılar. Bir erkek bana doğru yürüdü - yaşı benimkine yakındı ve tanıdık gelmişti - fakat ismini hatırlayamadım.

"Tekrar hoş geldin Leila. Ben Will." El sıkışmak için elini uzattı.

"Teşekkür ederim. Tekrar burada olmak çok güzel – burası birçok şey hatırlatıyor." Ona gülümsedim.

Will uzun boyluydu, yanında dururken çenesine geldiğimi söyleyebilirdim. Güzel bir çocuktu. Yüz yapısı onu olduğundan daha genç gösteriyordu.

Mavi gözleri bana minnettar bir şekilde bakarken yaramazlıkla parlıyordu ki bunu biraz garip buldum, çünkü beni ne kadar tanıyordu ki? Bir zamanlar aynı sınıfta olduğumuzu hayal meyal hatırlayabiliyordum.

"Burada herhangi bir yeri gezmek istersen veya yardıma ihtiyacın olursa bana sormaktan çekinme. Etrafı göstermeyi çok isterim." Göz kırptı.

"Teşekkür ederim," dedim. "Aklımda bulunsun."

Biz konuşurken neşeyle gülümseyen anneme döndüm ve kaşımı kaldırdım, onu neyin bu kadar mutlu ettiğini merak ediyordum.

Sadece omuz silkti ve kolumu belime sardığı eliyle sıktı.

"Sürü doktoru olmak için buraya geri döneceğime göre hastane bölümüne bir göz atabilir miyim diye merak ediyorum. Sadece malzemelere bakmak ve aşinalık kazanmak istiyorum," dedim.

"Seni götürebilirim,” diye teklif etti Will hemen. Ona gözlerimi daraltarak baktım, bu acelesi biraz tuhaf hissettirmişti.

"Bu harika olur,” dedim ve bana yolu göstermesi için işaret ettim. Sürü evindeki sağ koridordan aşağı indi.

Kısa süre sonra vücutlarımız yan yana yürüyordu. Konuşkan biriydi.

Hayatından bahsetti ve sonra bana cevap vermekte tereddüt ettiğim birkaç kişisel soru sordu. Neden olmasın ki? Arkadaş yapmaya başlamak iyi bir şeydi.

Arada sırada vücudu benimkine hafifçe değiyordu ama belli etmiyordum.

"İşte hastane bölümü. Üyelerimizin uyuyacağı yaklaşık beş odamız var." Daha uzağa işaret etti ve duvar boyunca beş kapı fark ettim.

"Bu yol sürü doktorumuzun ofisine giden yol ve sürü doktoru ofisinin hemen yanında depo bulunuyor." Konuşurken sol tarafını işaret etti.

Hastane bölümü küçüktü - çok küçüktü - ancak bu, kurt adamların çok sık yaralanmamasından, yaralansalar bile çok hızlı bir şekilde iyileşmelerinden kaynaklanıyordu.

Bölümün her tarafı ahşap döşeme ve krem rengi, kuru duvarlarla çevrelenmişti. Hasta odalarını yakında benim olacak ofise giden bölgeden ayıran küçük bir kapı bulunuyordu.

Odayı bölen küçük kapı girişinde aile üyelerinin beklemesi için kahverengi kadife kanepeler ve koltuklar vardı.

"Hoşuma gitti,” diye sessizce cevap verdim. "Küçük olsa da endişeli hissedebilecek aile üyelerini rahatlatabilecek kalitede."

Will, bunu söylediğimde etrafa bir göz attı ve aynı havayı hissedercesine başını salladı.

Sonra bana döndü ve mutlu bir şekilde gülümsedi.

"İyi bir sürü doktoru olacaksın, harika bir doktor." Bana göz kırptı, sırıtıyordu.

"Teşekkür ederim," diye beceriksizce cevap verdim. "Bana etrafı gezdirdiğin için teşekkür ederim. Depoyu kontrol edeceğim. Sonra görüşürüz."

Başını salladı, depoya doğru yürürken hala arkamdan baktığını hissedebiliyordum.

Will bende kötü bir izlenim bırakmamıştı ama benden etkilendiğini söyleyebilirdim ki bu da kafamı karıştırmıştı, çünkü çekici biri değildim.

Ama benden hoşlanıyorsa hoşlanıyordur, diye düşündüm depoya girerken.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok