Sahiplenici Eşim - Kitap kapağı

Sahiplenici Eşim

Jade H.V.

0
Views
2.3k
Chapter
15
Age Rating
18+

Summary

Milly sıradan bir hayat yaşayan normal bir insandır. Ta ki yıllar önceki lise kabadayısı Ryder'a rastlayana kadar... Ancak Ryder artık bir zorba değildir ve bir sır saklamaktadır: O bir kurt adamdır ve Milly onun kader eşidir. Eski hayatını geride bırakıp doğaüstü canlıların ve alfa savaşlarının olduğu bu yeni dünyaya ayak uydurabilecek kadar güçlü olabilecek mi? Yoksa eski kinleri buna engel mi olacak?

Yaş Sınırı: 18+

Fazla göster

Birinci Bölüm

MİLLY

Evdeki tüm odalara girip çıkmıştım. İnsanlar dans ediyordu, dans etmeyenlerse ya sarhoştu ya da sevişiyorlardı.

Öte yandan ben, bu üçünden hiçbirini yapmıyordum. Hiç şüphesiz sarhoş olan ve bir yabancıyla öpüşen kız kardeşimi arıyordum.

Babamdan bir mesaj almıştım, on dakika içinde evde olmamızı, yoksa bizzat gelip bizi bu aptal partiden eve sürükleyeceğini yazmıştı.

Doğrusu, bu partiye gelmek istememiştim. Hayır, ama kız kardeşim Natalie istemişti. Onu buraya getirmem ve sonrasında da eve geri götürmem için bana yalvarmıştı.

Saat akşamın 10’uydu ve sanırım eve vardığımızda ikimiz de ölmüş olacaktık.

Sarhoş kız kardeşimin güldüğünü duyduğumda, “Affedersiniz!” diye bağırdım ve kalabalığı yararak ilerledim. Ona yaklaşırken siyah saçlarına bir göz attım.

Kız kardeşim bir oğlanın kucağındaydı, bacakları oğlanın beline sarılmıştı. Etraflarında gülen ve tezahürat yapan bir grubun önünde tutkulu bir şekilde öpüşüyorlardı.

Ağızlarının birbirlerine saldırmasını ve ardından çocuğun kardeşimin kıçını avuçlamasını izlerken ürperdim. Garip bir şekilde öksürdüm ve hafifçe kız kardeşimin koluna dokundum. Beni dehşete düşüren bir şekilde inleyerek bana el salladı.

“Nat,” diye fısıldadım aceleyle. “Babam eve dönmemizi istiyor, hemen!”

Dalgın bir şekilde çocuğun dudaklarına karşı, “Hoşça kal Milly,” diye karşılık verdi.

Gözlerimi devirip başka tarafa baktım ve sıkıntıyla mırıldandım. “Tamam, eve kendin gidersin o zaman.”

“Hayır! Tamam,” diye cevap verdi hemen. Botları yere çarpmadan önce çocuğa, “Bırak bebeğim,” dediğini duydum. Ardından kollarını sıkıca boynuma doladı. Nat gülerken neredeyse boğuluyordum. “Okulda görüşürüz!”

Natalie’yi kucaklayarak onu uğurlamaya gelen bir kızın, “Görüşürüz Nat!” diye bağırdığını duydum. Küçük kız kardeşimin kollarından sıyrıldım ve onsuz kalabalığın arasından ilerlemeye başladım.

Bir kez daha, o çukur daha da derinleşmişti. O yalnızlık hissi. Hiç arkadaşım yoktu. Bir ilişkim ya da görüştüğüm biri yoktu.

Kız kardeşim aslında en iyi arkadaşımdı ama yine de zaman zaman birbirimizden nefret ederdik. Yine de sahip olduğum tek kişi oydu.

Babam da vardı ama yine de o sadece babamdı. Yatmadan önce beni sevdiğini söylerdi, ara sıra sohbet ederdik ama bunun dışında garip bir ilişkimiz vardı ve Natalie ile olan ilişkisinin aksine biz pek yakın değildik.

“Milly! Bekle!” Yanında sürüklediği başka bir kızla kıkırdarken kız kardeşimin bağırdığını duydum.

Arkama bakmadan önce bir an durakladım.

Natalie ayağı takılıp arkadaşıyla birlikte yere düştüğünde gözlerimi devirdim. Girdiği kahkaha krizleri çevredekilerin de kıkırdamasına neden olmuştu.

Tekrar yürümeye başladığımda, “Seni alması için babamı aramamı ister misin?” diye seslendim.

“Hayır!” diye haykırdı hâlâ gülerken. “Bekle Milly!” diye bağırdı tekrar. Koyu gri Ford Ranger’ıma bindikten sonra kapıyı arkamdan kapattım ve anahtarları kontağa takıp bebeğimi çalıştırdım.

Natalie sonunda sendeleyerek yolcu koltuğuna oturmadan önce dengesini sağlamak için bir elini kaputa vurduğunda başımı kaldırıp ona baktım. Başımı usulca salladım ve emniyet kemerini takmadan önce kapıyı yavaşça kapatmasını izledim.

Şimdi de kemer mi takıyoruz?

Buraya gelirken bütün yol boyunca durmadan o aptal şeyi takması için ona bağırmıştım. O da bana iyi bir sürücü olduğumu ve bu gece ölmeyeceğini söylemişti.

Ben de cevap olarak, “Kötü olan ben değilim. Yoldakiler kötü. Kimseye güvenemem,” demiştim. Ne yazık ki, birkaç hafta önce birkaç çocuk sarhoş bir salak tarafından ezilmişti.

Bunun üzerine Natalie bana boş bir bakış atmış, “Ne?” diye sormuştu.

Bunun üzerine hiçbir şey söylemedim.

Sonunda kemeri tokasına geçirdiğinde koltukta arkasına yaslandı ve masum bir şekilde bana baktı. Koyu renk gözleri ve saçları benimkilerle eşleşiyordu. Ama onun teni bronzken benim ten rengim soluktu. Sadece kollarım ve bacaklarım hafif koyuydu.

“Gitmeye hazır mısın?” diye sorduğumda başını salladı. “İyi zaten o değerli vaktinden yeterince çaldık,” diye mırıldandım yolda ilerlerken.

***

Yavaşlayıp motosikletlerle dolu küçük otoparka döndüğümde kamyonetimin farları evimiz dediğimiz büyük ahşap tavernayı aydınlattı.

Arabayı kenara park edip motoru kapatırken babamın elinde bir şişe bira ve sigarayla yan kapıdan çıkışını izledim.

Hafifçe iç geçirdim ve Natalie’den önce dışarı çıktım.

Arabanın kapısını kapatırken, “Pazar gecesi neden bir partiye gitmeyi düşündüğünü bana açıklamak ister misin?” diye sordu babam.

Kamyonetten inip yere düşen ve o gün yediği her şeyi kusmaya başlayan Natalie’ye dikkatle baktım.

Yanağımın içini ısırdım ve sigarasını dudaklarının arasında gezdiren babama baktım, şaşkınlıkla başını sallıyordu.

“Nat, iki hafta cezalısın,” dedi ve sonra bana baktı. “Sen de izinlisin. Şimdi yatma zamanı. İkiniz de yataklara,” dedi Natalie’ye doğru ilerleyerek. Arabanın yolcu kapısını kapattı ve ben arabamı kilitlerken Natalie’nin yerden kalkmasına yardım etti.

Kapıya yönelip içeriye girdim. Arka planda hafifçe çalan heavy metalin ve babamın çetesindeki tüm motorcuların kahkahaları duyuluyordu.

Arka tarafa, bara doğru ilerledim. Kulübün içi, dışı her yer motorcu doluydu. Yabancılar. Yerliler. İçeride ne ararsanız vardı.

Babam buradaki tek tavernanın sahibiydi. Bu yüzden Forks’a bir saat daha fazla yol gitmekte sakınca görmedikçe herkes buraya gelirdi. Forks, yaşadığımız yere en yakın kasabaydı. Hiçliğin ortasında bir yerdi.

Dar koridor boyunca yürüdüm. Odama ulaşmadan önce salonun ve kızlar tuvaletinin önünden geçerek koridorun sonuna doğru ilerledim. Babamın Natalie ile birlikte arkamdan geldiğini ve Natalie’nin odasına doğru gittiğini duydum.

“İyi geceler,” deyip cevap bekledim ama sanırım beni duymamıştı.

Kapıyı sessizce kapattım ve sadece çift kişilik bir yatağın ve giysi dolabının sığdığı küçük odama döndüm. Işığı kapattığımda karanlık da tıpkı soğuk gibi beni içine çekmişti.

Ayakkabılarımı ve çoraplarımı çıkarırken iç çektim. Ardından ceketimi, tişörtümü ve kot pantolonumu çıkardım. Yatağa tırmanmadan önce kapüşonlumu giydim ve ısınmak için yüzlerce battaniyenin altına girdim.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok