Karanlıkla Dans - Kitap kapağı

Karanlıkla Dans

Tally Adams

0
Views
2.3k
Chapter
15
Age Rating
18+

Summary

William yüzyıllardır doğaüstü yaratıkları hizada tutmuş tekinsiz bir örgüt olan Coven için cellatlık yapmaktadır. Emily’yi bir kurt adam sürüsünün elinden kurtardığı gün kaderin ağlarını yeniden öreceğinden habersizdir. Emily, sadece bir insan değildir. Aynı zamanda öldürmesi gereken kadının hayatını kurtarmaya çalışmaktadır. Aralarında filizlenecek garip bağ olmasaydı, William ikisini de gözlerinin yaşına bakmadan öldürebilirdi. Oysa bunun yerine Cadılar Meclisi’nin merhametini talep edecekti, ki bu da tüm dünyayı sarsacak bir gerçeğin gün yüzüne çıkmasına neden olacaktır.

Yaş Sınırı: 18+

Fazla göster

Birinci Bölüm

Emily

Emily deponun dışındaki arabasına geçip ellerini birbirine kenetledi.

Dehşete kapılmış olsa da kendinden emin görünüyordu.

Soğuk bir sonbahar günüydü. Yol boyunca sıralanan küçük ağaçlar kışa hazırlandıkları için yapraklarının çoğunu kaybetmişti. Öyle ki, uzaktan birer iskelet gibi görünüyorlardı.

Yukarıda gri gökyüzü, güneşi ağır bir kasvetle örtmüştü. Bu haliyle hava onun ruh halini gayet iyi yansıtıyordu.

Bir zamanlar, oldukça uzun zaman önce, sonbaharı severdi. Renkler, çıtırdayan yapraklar ve havadaki elma kokusu onu her daim mutlu ederdi.

Huzur.

Şimdi, evinden çok uzaktaki bu yerde, önündeki zor ayların soğuk bir hatırlatıcısıydı sadece.

Depo çalışanları her an binayı terk edebilirdi. Sonunda onunla ~yüzleşecekti.~

Onu hiç şahsen görmemiş olsa da yolcu koltuğu altı ay önce kız kardeşi aniden ortadan kaybolduğunda tuttuğu özel dedektifin resimleri ve belgeleriyle doluydu.

Dedektif pahalıya mal olmuş olsa da sonunda Amber’i bulmak varsa her şeye değerdi.

Yine de umduğu kadar bilgi elde edememişti. Tuhaftır ki, dedektif de bir gün aniden ortadan kaybolmuştu.

O da ortadan kaybolduğunda izleri takip etmek için daha önce verdiği belgeleri kullanabilmişti. Elindeki son fotoğraflar, kayıp kız kardeşinin hâlâ hayatta olduğunu gösteren birkaç fotoğrafının yanı sıra onu kaçıran

adamın 5x7 boyutunda tek bir fotoğrafını da içeriyordu.

Bir de Emily’nin önce tatsız bir şaka olduğunu düşündüğü iki sayfalık bir mektup.

Bir delinin saçmalıkları gibiydi. Bir kelime heyecanla tekrarlanıp duruyordu.

Kurt adam.

Onu arayıp son durumu bildirmesi gereken gün Emily telefonun başında bekliyordu. Hem bu işe yaramaz dedektife azar çekecek, hem de parasını geri isteyecekti.

Ne cüretle kız kardeşinin kayboluşunu hayal ürünü fantezilerine bağlardı?!

Oysa o gün hiç telefon gelmedi.

Sadece birkaç gün sonra iki farklı polis karakolundan kibarca çıkarılmıştı.

Memurlar Amber’in bilgilerine ulaşıp kirli geçmişini görür görmez hiç uğraşmak istemediler.

Muhtemelen fotoğraftaki adamla kaçtığını, her şeyin buna işaret ettiğini söylediler.

Sonra da imalı bir şekilde Emily’ye bu işin peşini bırakıp hayatına devam etmesinin daha iyi olacağını söylemeye çalıştılar. Ne yazık ki yerel polis Amber’ı tanıyordu.

Hem de çok iyi.

Bunun onun ilk kayboluşu olmadığını da biliyorlardı. Oysa Emily öylece çekip gidemez, hayatına onsuz devam edemezdi.

Kız kardeşiyle ilişkisi en hafif tabirle gergin olsa da Amber, anneleri birkaç yıl önce öldüğünden beri Emily’nin sahip olduğu tek aileydi.

Yetkililerle temasa geçmeye çalıştığı talihsiz girişimden sadece birkaç gün sonra dedektifin ortadan kaybolmadan önce onu uyardığı canavarı ilk kez gördü.

Asla unutamayacağı bir geceydi. Saldırıdan sonra haftalarca kolunda canavarın pençelerinin açtığı derin yaraları taşımıştı.

Yaratığın yanındaki insan, bunun onu rahat bırakması için bir uyarı olduğunu iddia etmişti.

Aptallar.

Bu saldırı onu aslında kendi araştırmasını yapmaya teşvik etti. Aylar sonra, araştırma onu buraya, Maine’deki bu sessiz küçük kasaba sokağına getirmişti.

Şimdi sürü liderinin işten çıkmasını bekliyordu. Böylece onu eve kadar takip edebilecek, Amber’ı bulabilecekti.

Geçtiğimiz aylarda resmine o kadar çok bakmıştı ki, yüzü rüyalarına giriyordu. Öyle ki, onu nerede olsa tanırdı.

Çıkış saatini bildiren zil nihayet çaldığında kalbi heyecandan deli gibi çarpmaya başladı.

İşçiler kapıdan girip otoparka dağılmaya başlarken fark edilmemek için koltuğuna iyice gömüldü.

Onlara aldırış etmedi. Kapıdan içeri girdiği anda radar gibi ona kilitlenmişti. Hiçbir şeyin dikkatini dağıtmasına izin veremezdi.

Adam binayı kucaklayan kaldırım boyunca yürüyüp arabasına doğru giderken pürdikkat onu izledi.

Adam aniden durup etrafına bakınırken bir an paniğe kapıldı. Ardından başını kaldırıp derin bir nefes alır gibi oldu. Şüphesiz havayı kokluyordu.

Bir avcıydı. Belli ki bir şey içgüdülerini tetiklemişti. Hiçbir şeyden haberi olmaması bir an kızın hoşuna gitti.

Kısa bir süre sonra havayı koklamayı bırakıp kamyonetine yöneldi.

Emily arabasını çalıştırmadan önce eski kamyonetin yanından geçmesini bekledi.

Onu takip etmekte fazla zorlanmayacaktı. Kamyon beyazdı, yan tarafında büyük turuncu bir şerit vardı ve motorundan gürültülü bir ses geliyordu.

İşçilerin iş çıkışı telaşından istifa ederek neredeyse bir cadde arkasındaki trafiğe katıldı.

Kasabanın içinden geçen araçlar tarafından güzelce gizlenmişti. Yine de her caddede daha fazla insan ara sokaklara sapıyor, tampon görevi görecek kimse kalmayana kadar maskesi yavaşça düşüyordu.

Sola sinyal verip bir köy yoluna doğru ilerledi. Emily doğrudan peşinden gitmek yerine dört yol ağzından geçmeye karar verdi.

Çok yaklaşmıştı.

Kavşaktan geçerken adam görüş alanından çıkar çıkmaz arabasını geri döndürdü.

Sinirlerini yatıştırmak için derin bir nefes alarak adamın gittiği köy yoluna döndü. Eski kamyonun ardında bıraktığı toz bulutunu takip ediyordu.

Beklediğinden de kolay oldu. Eski çakıllı yol ona neredeyse yarım kilometre uzunluğunda bir toz bulutu sağlıyordu, bu da fark edilmemek için yeterli bir mesafeydi.

Uzun bir yol değildi. Belki en fazla on beş dakika sürecek olsa da ona sonsuza kadar gidecekmiş gibi geliyordu.

Yavaşlamadan adamın girdiği arazinin yanından geçti. Bu sırada tüm gördüklerini kafasına kazımaya çalıştı.

İki bina birbirinden yaklaşık iki yüz metre uzakta duruyordu. Biri eski çiftlik tarzı bir evdi. Boyası dökülmüş, en az bir penceresi kırık ve kontrplakla kaplanmıştı.

Diğer yapı ise büyük, sarı renkli, atölye tarzı demir temelli bir binaya benziyordu. Öteki evden çok daha yeni görünüyordu.

Onu endişelendiren şey garaj yolundaki araçların sayısıydı. Takip ettiği kamyoneti de sayarsak toplam beş araç vardı. Bu da orada beklediğinden çok daha fazla insan olabileceğini gösteriyordu.

Asıl planı yarına kadar beklemekti. Adam yine işe gidecek, Amber de bu vesileyle yalnız kalacaktı. Oysa bu kadar çok araç olduğunu görür görmez başka bir plan bulmaya çalıştı.

Ya bir şeyler oluyordu, ki bu Amber için kesinlikle iyiye işaret değildi, ya da ev hanesi epey genişti.

Her ihtimale karşı çok geç olmadan Amber’ı bugün dışarı çıkarmaya karar verdi.

Buraya kadar gelebilmiş, bu kadar yaklaşmışken Amber’ın kurtarılmasının arifesinde onu kaçıran kişinin ellerinde ölmesine göz yumarsa bununla asla yaşayamazdı.

Kız kardeşi o evdeyse, ya bu gece onu oradan çıkaracak ya da denerken ölecekti.

Evden bir kilometre kadar uzakta, kiraladığı arabayı bir servis yoluna park etti.

Adresi telefonuna kaydettikten sonra sessize alıp arka cebine koydu. Ardından bir an gözlerini kapatıp cesaretini toplamaya çalıştı.

Amber’i bulmasına hiçbir şey engel olamayacaktı. Polis yardım etmeye niyeti olmadığını çoktan kanıtladığına göre artık tek başınaydı.

Yeni planı basitti. Amber’ı bulacak, kimseye fark ettirmeden dışarı çıkaracaktı.

Öyle herkesi tokat manyağı yapacak değildi. Kahraman olmaya gelmemişti.

Tartıda altmış üç kilo olduğunu gördü.. Büyük bir kısmının kas olduğunu kendine kesin bir dille söylemişti. Bu şekilde bir kurt adamla baş etme şansı yoktu. Yine de her ihtimale karşı hazırlıklı gelmişti.

Derin bir nefes alıp torpido gözünden silahını çıkardığı gibi pantolonunun kemerine soktu.

Ön cebinde her renkten yapay elmaslarla kaplı gösterişli gümüş bir haç kolye, diğer cebinde de fazladan bir şarjör gümüş mermi vardı.

Kendi mühimmatını tasarlamak için küçük bir mermi doldurma makinesi edinmiş, hazırlık için fazlalık yapmıştı.

İhtiyacı olabileceğini düşündüğü her şeyi aldıktan sonra son kez derin ve kararlı bir nefes alıp arabasının görece güvenli ortamından ayrıldı.

Yolun karşısına geçip diğer taraftaki ağaçların arasına girmek için sadece birkaç adımlık mesafe vardı. Yoldan yürüyerek gelmesi hazırlanmak için bolca zamanı olduğunu gösteriyordu.

Şanslıysa eve gizlice girip Amber’i bulana kadar fark edilmeden pencerelere bakabilir, sonra da kimsenin haberi olmadan onu kaçırabilirdi.

Eve doğru ilerlerken, Belki de kalabalık işime yarar, ~diyedüşündü. Amber’ı kaçıran kişinin dikkatini dağıtabilirdi.~

Araba yolculuğunun uzun olduğunu düşünerek hata ettiğini fark etti. Eve doğru yürüyüş sonsuzluk gibi gelmişti.

Kırılan her dal, göz ucuyla gördüğü her hareket onu daha da geriyordu, ta ki bir kelebek koluna dokunsa dehşet içinde çığlık atmaktan korkacak kadar gergin bir sinir yumağı haline gelene kadar.

Bir yerlerde, gerçek cesaretin korkuya rağmen bir şeyler yapmak anlamına geldiğini duymuştu. Bu düşünceyle, gezegendeki en cesur kadının kendisi olduğuna karar verdi.

Şimdi, en azından dizlerinin titremesini durdurabilse kendini daha ağırdan satabilirdi.

Titreyen parmaklarıyla belindeki silaha dokundu. Metal soğuk ve rahatlatıcıydı.

Ateşli silahlar üzerine aldığı bir ders ve poligonda geçirdiği sayısız saat, ona ateşli silahları nasıl kullanacağını öğretmişti.

Çaresiz değildi.

Sırtını bir ağacın sert kabuğuna dayayıp sakinleşmek adına birkaç kez derin nefes aldı.

Sinirlerinin biraz daha yatıştığını hissettiğinde karşısındaki evi izlemeye koyuldu.

Hiçbir hareket alarm olduğunu göstermiyordu. Bir pencere ona bakıyordu ve buranın başlamak için en iyi yer olduğuna karar verdi.

Kararlılıkla başını eğerek ağaçtan uzaklaşıp koşar adımlarla pencereye ilerledi. Hedefine vardığında nefes almak için duraklamadı bile.

Damarlarında bu adrenalinle kimin nefes almaya ihtiyacı vardı ki?

Parmak uçlarında yükselip odanın içine baktı. Bir köşesinde kötü durumda, çıplak bir şilte ve yanında plastik bir şifonyer olan bir yatak dışında çok az mobilya bulunan karanlık bir yerdi.

Amber’dan iz yoktu.

Etrafa hızlıca bir göz atıp kimsenin onu fark etmediğinden emin oldu.

Buradan iş çıkmayacağını anlayınca sonraki pencereye gitti. Benzer bir boş odaya bakıyordu.

Ardından diğerine yöneldi. Bir süre camın yanında bekleyip odayı dinlemeye çalıştı.

Bir şeyler vardı. Tam olarak çıkaramadığı bir sesti bu. Bir süre sonra yumuşak bir inilti sesi olduğunu fark etti.

Amber.

Emily yavaşça odanın içini görebileceği kadar eğildi. Diğerleri gibi ucuz mobilyalarla döşenmişti.

Yatağın üzerinde sadece kayıp kız kardeşine benzer bir figür fark etti.

Bunun üzerine kalbi deli gibi çarpmaya başlamıştı.

Amber’in dikkatini çekmeye çalışarak pencereye vurdu. Oysa şekil hiç hareket etmiyor gibiydi. Uyuşturulmuş olabileceğini düşünen Emily pencereyi zorlamayı denedi.

Pencere eskiydi. Çerçevesini yılların boya katmanları tutuyor olsa da neredeyse çılgına dönmüş parmaklarıyla birkaç denemeden sonra kilidi gevşetmeyi başardı.

Yine de beklediği gibi sessizce olmadı.

Emily’nin kulaklarını çınlatacak şekilde gıcırdayan pencere yavaşça açıldı.

Küçük açıklıktan kıvrılarak geçerken tehlikeyi düşünmedi. Bunun büyük bir hata olduğunu anlaması uzun sürmeyecekti. Ayakları ahşap zemine değer değmez arkadan bir el ağzını sımsıkı kapattı.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok