İşler Tersine Dönünce - Kitap kapağı

İşler Tersine Dönünce

Ivana Vanessa Jameson

0
Views
2.3k
Chapter
15
Age Rating
18+

Summary

Kurt adamların nereden geldiğini kimse bilmiyordu, ancak herkesin bildiği tek bir şey vardı: tek bir ısırıklarının sizi de kurt adama dönüştürmeye yettiği... Olayın ortaya çıkışının üzerinden on yıl geçmiştir. Hayatta kalan son insanlardan biri olan Lucy, acımasız likan kralının kaderindeki eş olduğunu fark edince işler iyice sarpa sarar. Kaçmak bir seçenek değildir, diğer ihtimaller de Lucy’nin kanını dondurmaktadır. Ama başka bir çıkış yolu yok gibidir… Yoksa var mıdır?

Fazla göster

80 Chapters

Bölüm Bir

LUCY

Catherine’e, “Kaçmak zorundayız!” diye bağırdım, ama bir otuz dakika daha dayanamayacağını biliyordum. Bir kayıp daha vereceğimi anlamıştım, ama artık alışmıştım. Bu hayatı biz seçmemiştik, kader ağlarını örmüştü.

Catherine, ailemin kurt adam dediğimiz vahşi köpekler tarafından parçalanarak öldürülmeden önce bana baktığı gibi acıyla baktı. Enfeksiyon kapmış kırık bacağına bakıp acı acı güldü.

Bana, “Git artık! Geldiler! Seni bulacaklar. Ben bu şekilde hiçbir yere gidemem. Beni öldü kabul et!” diye bağırdı. Ben de var gücümle koşmaya başladım. Ne de olsa arkama bakmadan kaçmaya, değer verdiğim insanları bırakıp gitmeye alışmıştım.

Catherine’in çığlıkları duyulmaz olana dek koştum. Dışarı çıkmamamız gerektiğini biliyordum, ama yiyecek bulmanın tek yolu buydu. Ava giderken avlanmıştık.

Sırf kurt adamlar bizimle ziyafet çekebilsin diye beslenmeye çalışmamız çok ironik değil miydi? Ölüm, hiç olmadığı kadar kaçınılmaz bir şey hâline gelmişti. Hepimizi ele geçirmeleri an meselesiydi.

Saklandığımız yere vardım. Tahmin ettiğim üzere çok öfkeli olan Jake, haklı olarak yüzüme bir tokat patlattı. Ne de olsa kız arkadaşının ölümüne sebep olmuştum.

Bas bas bağırarak, “O nerede? Catherine nerede, Lucy?” diye sordu. Öldüğünü biliyordu, onu aç zombiler gibi yediklerini çok iyi biliyordu. Zombilerin aksine, kemiklerini bile bırakmadıklarını ikimiz de biliyorduk.

Tam yüzüme yumruk atacaktı ki kurt adamların hırıltılarını duyduk. Bu tek bir anlama geliyordu: Ölüm...

Etrafımızı saran kurt adamların korkunç, turuncu gözleri, zifirî karanlıkta parlıyordu. Ölümün gözleri... Jake’in kalp atışlarını duyabiliyor gibiydim, ardından çığlıklarını duydum. Sonra da kemiklerinin kırılma sesini…

Sanki dehşet verici bir korku filmi izliyordum, ama gözlerimi kapatamıyordum. Sessizce sıramı bekliyordum. Kaçınılmaz sonun yaklaştığını biliyordum, tek yapmam gereken çığlık atıp dikkatlerini çekmekti.

***

Korku, karanlık, acı… Neden hâlâ tüm bunları hissediyordum ki? Bunun tek bir korkunç açıklaması olabilirdi: Hâlâ hayattaydım ve asıl felaketi henüz yaşamamıştım.

Gözlerimi açmaya çalıştım. Sol gözümde hissettiğim acıyla inledim. Ağrıyan elimi kaldırıp gözüme hafifçe dokundum. İstemsizce, “Ah!” diye bağırdım. Sanırım bana zarar vermişlerdi. Yüzümün yan tarafındaki kurumuş kan lekesini hissedebiliyordum.

Soğuk, sert zeminde yavaşça doğrulup etrafa bakındım. Tabii ki baktığım her yer zifirî karanlıktı.

Ayağa kalktım, ancak az daha tökezleyip düşüyordum. Çünkü bacaklarım uyuşmuştu. Bir süre ayakta bekledikten sonra uyuşukluk hissi yavaş yavaş geçti.

Etrafta körlemesine dolaşmaya başladım. Nerede olduğuma dair bir ipucu bulabilmek için dokunabileceğim bir duvar ya da tanıdık bir şey aradım.

İlk dokunduğum şey, bir duvar oldu. Ardından bir duvarla daha karşılaştım. Kısa bir süre sonra soğuk, metal parmaklıkları hissettim. Bir çeşit hapishane hücresindeydim.

Tekrar oturup sessizce ağlamaya başladım. Neden beni orada öldürmemişlerdi ki? Öyle yapsalardı çok daha kolay olurdu! İlk kez karşılaştıklarında öldürmedikleri kişilere neler yaptıklarına dair pek çok hikâye dinlemiştim. Kaçırdıkları kişileri köle yapıyorlardı.

İşkence, istismar… Kölelere mümkün olan en korkunç şekillerde acı çektirdikten sonra öldürüyorlardı. Hatta bazı söylentilere göre, kölelerini yavaş yavaş yiyorlardı. Önce elini, sonra bacağını… Liste bu şekilde uzayıp gidiyordu.

Dünyada cehenneme düşmüştüm. Beni buradan kurtaracak kimse yoktu. Bütün arkadaşlarım ölmüştü.

Boğuk sesli bir adam, hafifçe, “Ağlamanın bir faydası yok. Gözyaşlarını sonraya sakla. Önünde ağlanacak daha kötü şeyler var,” dedi.

Sesi hırıltılıydı, sanki uzun zamandır su içmemiş gibiydi. Sesinin, benimkinin tam karşısındaki başka bir hücreden geldiğini tahmin ettim.

Burnumu çektim. Adamı ya da başka herhangi bir şeyi görebilme ümidiyle, “Sen kimsin ve biz neredeyiz?” diye sordum. Baktığım her yer zifirî karanlıktı, hiçbir şey göremiyordum.

Cevap vermeden önce epeyce öksürdü. “Benim adım O'zaak. Bir bilim insanıyım ve… Ne kadar zamandır burada kilitli hâlde tutulduğumu bilmiyorum. Yıllardır ne gün ışığı ne de herhangi bir ışık gördüm. Burası cehennem…” Tekrar öksürmeye başladı.

O kadar kötü öksürüyordu ki, ölecek sandım.

Sabırsızca, “Nasıl yani?” diye sordum.

“Sen hiç orijinal, tam cins likan diye bir şey duydun mu?” diye sordu. Ben cevap vermeyince konuşmaya devam etti.

“O canavarın yanında, kurt adam hiçbir şeydir. Tam cins bir likan, asla karşılaşmak istemeyeceğin türde bir şeydir. Onlardan sadece birkaç tane kaldı, ama nadiren de olsa ortaya çıkarlar. Şu anda onlardan birinin zindanındayız, kölelerini burada tutuyor.”

Alay eder gibi bir tavırla, “Zindan mı? Burası bir tür şato falan mı?” diye sordum.

“Bilmiyorum, ama bildiğim bir şey varsa, o da bu likanın kraliyetten biri olduğu. Kral gibi bir şey ve hepimizi öldürecek. İşte o zaman kurt adamlar tarafından parçalanarak ölmüş olmayı dileyeceksin,” dedi acıyarak.

O adamın bana acımasını istemiyordum. Sürünerek hücremin bir köşesine gidip büzüştüm. Sürekli, “Neden ben?” diye soruyordum. Bir zamanlar normal bir hayatım vardı. Bundan on yıl önce, tam onuncu yaş günümde cehennemi yaşamaya başlamıştım.

Bilim insanları ile doktorlar, yaşananların sebebinin kontrolden çıkmış bir virüs olduğunu söylerken, ailem gibi dindar olan insanlar, bunun şeytanın işi olduğuna dair İncil temelli açıklamalar yapıyordu.

Bana göre ise yaşanan şey, cehennemin ta kendisiydi. Bir kurt adamla ilk karşılaşmam doğum günümü bastığında olmuştu. Tam bir korkak gibi masanın altına saklanıp ailemi gözlerimin önünde büyük bir açgözlülükle yemesini izlemiştim.

Kendi doğum günümde yetim kalmıştım, tipik bir dram...

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok