Tekinsiz Alevler - Kitap kapağı

Tekinsiz Alevler

Violet Bloom

2. Bölüm

RACHEL

En yakın arkadaşım Jamie, “Kalk!” diye bağırdı. Gözyaşlarım yeniden dökülmeye başlarken yüzüstü yuvarlanıp başımı yastığa gömdüm.

“Rachel. Bir daha söylemeyeceğim. Kalk. Duşa gir ve üzerine bir elbise giy. Dışarı çıkıyoruz.”

Yastığın içinde boğuklaşan sesimle, “İstemiyorum,” dedim.

“Ne istediğin umurumda bile değil. O pislik erkek arkadaşını komşusuyla yatakta basmanın üzerinden üç hafta geçti.”

“Ağlayıp zırlama evresinden sarhoş olma evresine geçmenin zamanı geldi.” Sarhoş olmaktan bahsedince Jamie’nin ses tonunda neşeli bir tını duyuldu.

“Chrissy ile Annie de gelecek. Erkek yok. Sadece içip dans edeceğiz. Haydi kalk!” Sözlerini battaniye örttüğüm kıçıma şaplak atarak noktaladı.

Başımın arkasına ikinci yastığı çekerek onu görmezden geldim. Jamie sinir bozukluğuyla homurdanarak banyoma girip çeşmeyi açtı. Birkaç dakika sonra geri geldi.

“Banyodaki çiçekler çok güzeldi. Şimdi çöpteler.”

“Ama vazo. Vazo buz gibi suyla dolu ve eğer on saniye içinde yataktan kalkmazsan, hepsini o güzel kafandan aşağı dökeceğime yemin ederim, Rachel.”

Yataktan fırladım. Bunu yapacağını adım gibi biliyordum. “Tamam,” diye homurdanarak banyoya geçtim.

Arkamdan, “Bacaklarını da al,” diye seslendi.

“Erkek yoksa bacaklarımı almama da gerek yok,” diye karşılık verdim.

“Bacaklarını. Al. Dedim!”

Gözlerimi devirdikten sonra kapıyı kapatıp kilitledim. Çünkü banyoya girip bacaklarımı benim yerime almaya kalkışabilecek biriydi.

Yirmi dakika sonra bacaklarımı almış, ölü derilerimden arınmış ve temizlikten parlamış cildimle bornozumu giyip banyodan çıktım. İnkâr edemezdim. Bu kesinlikle bir gelişmeydi ve kendimi şimdiden daha iyi hissediyordum.

Jamie, “Otur,” diyerek beni makyaj masamın önündeki sandalyeye yönlendirdi. Fön makinem, maşam ve makyaj malzemelerim çoktan yerleştirilmişti.

Sabırla sandalyeye oturarak Jamie kendi Spotify listesiyle dans ederken beni istediği gibi süslemesine izin verdim.

Saçımla işi bittikten sonra makyajıma geçti. Dumanlı bir göz makyajı yapıp koyu kırmızı bir ruj sürdü. Aynaya baktığımda kendimi tanıyamadım.

Karamele çalan kahverengi saçlarım su dalgaları hâlinde omuzlarıma dökülüyordu ama dumanlı göz makyajım ve kat kat sürdüğü rimel bile koyu kahverengi gözlerimin derinliklerindeki donukluğu gizleyemiyordu.

Kendime bakarken gözyaşlarım tekrar akmaya başladı.

Jamie beni sarıp sarmalarken, “Şş,” diye mırıldandı. “Bir şey yok. İyisin.”

Burnumu çekip omzumu dikleştirerek o pislik için daha fazla gözyaşı dökmemek uğruna elimden geleni yaptım. Jamie’ye aynadan bakıp başımı sallayarak ayağa kalktıktan sonra dolabıma yürüdüm.

Dolabımın içinden iddialı, askılı ve zümrüt yeşili mini bir elbiseyle çıktığımda Jamie, “İşte bu,” diye bağırdı.

Eğildiğim anda kıçım ortaya çıkacaktı. Dantel tangamın da kıçımı kapattığını söyleyemezdim. Ten rengi topuklu ayakkabılarla 1.60’lık boyumu yükselttim.

Jamie telefonundaki uygulamayı açarken, “Sen fikrini değiştirmeden taksi çağırayım,” dedi. “Çok seksi oldun.”

Ben koridordan binanın çıkış kapısına yürürken arkamdan kurt ıslığı çaldı.

On dakikadan kısa sürede kulübe ulaştık.

Vardığımızda taksiden inip kaldırıma çıktığım anda Chrissy ile Annie hemen yanıma geldi ve Jamie’nin de bize katılmasıyla kulübün kapısındaki korumalara yürüdük.

Annie sırada bekleyen kalabalığı kızdırarak kapıdaki korumayla flört edip bizi içeri aldırdı.

Jamie elimi tutarken Chrissy de Annie’nin elini tuttu. Ne kadar itiraz etsem de beni bara sürükleyip hepimiz için tekila shot sipariş etti.

Gecenin sayısız shotlarından biri olacağından emin olarak homurdanırken ilkini fondip yaptım.

Annie kulağıma, “Haydi dansa,” diye bağırdı.

Hemen, “Hayır!” diye itiraz ettim. “Daha dans edecek kadar sarhoş olmadım.” Arkadaşlarım beni ikna etmek için hep bir ağızdan mızmızlandı.

Onları görmezden gelerek sohbetimize kıkırdayan barmene, “Votka soda,” diye sipariş verdim.

Chrissy diğer ikisine, “Siz gidin,” dedi. “Ben onu güzelce sarhoş edip yanınıza getireceğim.” Jamie mutlulukla alkışladıktan sonra dans pistine koştu. Annie de kıkırdayarak onun peşinden gitti.

Chrissy’ye minnettarlıkla gülümsedikten sonra kartımı barmene uzattım.

“Hesap açın lütfen.” Barmen başıyla onayladı. Chrissy aklımı eski sevgilimden uzaklaştırabilmek için elinden geleni yaparak havadan sudan bahsetmeye başladı.

Yeni işinden ve dans pistindeki arkadaşlarımızın ne kadar gülünç göründüğünden bahsetti. Birbiriyle dans arkadaşlarıma baktım.

Uzaktan bakıldığında dans ederek keyifli vakit geçiren iki kız gibi görünüyorlardı ama onlara yeterince yakın olan ya da onları iyi tanıyan herhangi biri için paylaştıkları aşk göz ardı edilebilecek gibi değildi.

Jamie’nin gözlerindeki yoğun şehveti buradan bile görebiliyordum. Annie de kollarını onun belinde gezdirirken ya da kollarını okşarken pek temkinli davranmıyordu.

Chrissy’ye, “Sence ne zaman açılacaklar?” diye sordum.

Omuz silkerek, “Kim bilir?” diye karşılık verdi.

Kibarca gülümsememle, “Bir tane daha lütfen,” diyerek üçüncü votka sodamı sipariş ettim. Boğazımın yanmasını ve alkolün vücuduma yaydığı ateş hissini sevdiğimden yarısını bir yudumda içtim.

Hafif terli arkadaşlarımız yanımıza döndüğünde içkim bitmek üzereydi.

Annie, “Tekila!” diye bağırdı. İnançsızlıkla başımı iki yana salladım. Yirmi yedi yaşına gelmiştik! Artık yirmi bir yaşında değildik. Biraz daha tekila içersem, bir hafta boyunca kendime gelemeyecektim.

İtiraz etmeye bile fırsat bulamadan elime ikinci tekila tutuşturuldu. Sikerler diye düşündükten sonra tekilayı kafama diktim.

Annie, “Haydi!” diye tekrar bağırarak beni dans pistine sürükledi.

Ritme eşlik ederek kalçamı sallarken kendimi kaptırdıkça ellerimi havaya kaldırdım.

En çok sevdiğim şeylerden biri de dans etmekti. Tek başıma, arkadaşlarımla ya da bir erkekle. Her türlüsünü seviyordum. Zihnimi kapatıp kendimi tamamen damarlarıma sızan müziğin ritmine kaptırabilirdim.

Sırf bunu insan içinde yapabilmek için çakırkeyif olmam gerekmesi bunu sevmediğim anlamına gelmiyordu. Dans ederek üzüntümü uzaklaştırırken gözlerim kendiliğinden kapandı.

İki şarkı geçtikten sonra kulağımda sıcak bir nefes hissettim. Jamie müziğin sesini bastırarak, “Hemen bakma,” diye bağırdı. Bunun üzerine gözlerim fal taşı gibi açıldı.

“Ama bardaki yakışıklı gözlerini senden alamıyor.” Son kısmı muzip bir tavırla söyledi. Bahsettiği yakışıklıyı gözlerimle buldum.

Yalan söylemiyordu. Adam yakışıklıydı. Âdeta yürüyen seksti. En az 1.80 boylarındaydı. Uzakta durduğundan tam olarak kestiremiyordum.

Yırtık siyah pantolonu kaslı baldırlarını sımsıkı sarıyordu. Beyaz gömleğinin kollarını dirseklerine kadar sıyırdığı için kolundaki dövmeler görülüyordu.

Sola doğru taranmış sarı saçlarının üst kısmı uzun, yanları ise kısaydı. Onu detaylıca süzerken kendi kendime,~ Tam Kazanova saçı,~ ~diye söylendim.

Gözlerinin rengini göremesem de bana odaklandıklarından şüphem yoktu.

“Hayır kızlar. Söz verdiniz,” diye uyardım.

Jamie savunmaya geçerek, “Adamı nikahına al demiyorum,” dedi. “Onu eve götür, onunla yat ve ondan kurtul.” Omuz silkti.

Ona en iyi şaşkın bakışımı attım. Bunu yapmayacağımı adı gibi biliyordu. Sadece iki erkekle yatmıştım. İkisiyle de dört yıldan fazla çıkmıştım. Önüne gelenle yatıp kalkan tiplerden değildim.

“Yapmamış olman yapamayacağın anlamına gelmez.” Şaşkınlıkla ona baktım. “Seni yirmi yıldır tanıyorum. Senin ciğerini bilirim.”

Gözlerimi devirip beni kesmeye devam eden yakışıklıya sırtımı dönerek arkamda hissettiğim delici bakışlarına aldırış etmedim. Chrissy’yi dans partnerim olarak yanıma çekip tekrar dans etmeye başladım.

Bir sonraki şarkı kulüptekileri coşturunca herkes zıplamaya başladı. Bunun hangi şarkı olduğuna dair hiçbir fikrim yoktu.

Eski sevgilim evden çıkmayan tiplerdendi. Yirmi beş yaşımdan beri kulübe gelmemiştim. Chrissy’ye ulaşmaya çalışırken sarhoşluktan kendinden geçmiş bir kız bana çarptı.

Geriye savrulup tam kıçımın üstüne düşecekken, belimdeki güçlü ellerin beni yukarı çektiğini hissettim.

Aşağıya baktım. Arkamdan beni saran büyük eller tüm belimi neredeyse sarmıştı. Aynı eller arkamı döndürünce ben de ellerimi içgüdüsel olarak önümdeki adamın göğsüne götürdüm.

Başımı kaldırdığım anda gri-yeşil karışımı, hayatımda gördüğüm en seksi gözlerle karşılaştım. Bu gözler beni bardan izleyen yakışıklıya aitti.

“Aman dikkat.” Derin ve boğuk sesi içime arzu dalgaları yayılıyordu.

“Teşekkürler.” Kısa nefeslerle cevap verebildim. Ondan uzaklaşmak için geriye bir adım attım ama başka birinin bana tekrar çarpmasıyla karşımdaki adama doğru savruldum.

Çarpmanın etkisiyle tökezlesem de kurtarıcım hızla tepki vererek beni güçlü kollarına hapsetti.

Kulağıma, “Dans etmek ister misin?” diye fısıldadı.

Hayır. Kesinlikle hayır demeliydim. Daha iki dakikadır yanında olmama rağmen nasıl nefes alacağımı unutmuş gibiydim. Ama dudaklarım beynime ihanet ederek, “Elbette,” cevabını verdi.

Etrafımdaki kollarını gevşetip elimi tutarak beni dans pistindeki nispeten tenha bir yere götürdü.

Arkamı ona dönerek dans etmeye başladım. Arkamdan yaklaşıp belimi kavrayarak kalçasını bana bastırdı.

İyi dans ediyor olması şaşırtıcıydı. Sadece arkamda dikilmeyip ellerini kalçamda ve belimde gezdirerek bana eşlik ediyordu.

Bana neler olduğunu anlayamıyordum. Bana neredeyse doğru dürüst dokunmamasına rağmen, hiç olmadığım kadar tahrik olmuştum.

O an yalnızca nazik dokunuşlarıyla ateşe verdiği tenimi söndürmesini istiyordum. Belimi sıkıca kavrayıp beni kendinden uzaklaştırdı.

Tam ona itiraz edecekken aradaki mesafeyi beni etrafımda döndürerek yüz yüze gelmemiz için kullandığının farkına vardım.

Kulağıma, “Çok güzelsin,” diye mırıldanıp ellerini aşağı kaydırarak kıçımı avuçladı. Kendimi tutamayıp şehvetle inledim.

Sırıtışından istediği tepkiyi verdiğimi anlayabiliyordum. Sertliğini bana bastırdığını hissettiğimde ben de sırıtarak karşılık verdim. Nitekim ben de istediğim tepkiyi aldım.

Birbirimize cilve yaparken bir noktada dans etmeyi bıraktım.

Kalçamı tekrar hareket ettirmeye başladığımda dans partnerim çıplak omzuma eğildi. Ona daha fazla erişim sağlayabilmek için içgüdüsel olarak boynumu çevirdim.

Boynumla omzumun birleştiği noktayı sertçe emdiğinde, inleyerek ellerimi güçlü sırtına dolayıp onu kendime çektim. Ardından dudakları dudaklarımı buldu.

Dudaklarımız birbirine değdiği anda dudaklarımı aralayarak onu içeri davet ettim. O da hiç vakit kaybetmeden dilini ağzımın içine sokarak her santimini keşfetti.

Dilini üst damağımda ve dişlerimde gezdirdikten sonra dilimi şehvetle emdi. Kahretsin. Demek ki önceden gerçek anlamda öpülmemiştim.

Dudaklarında inlerken çoktan ıslandığımı hissedebiliyordum. Alt dudağımı ısırdığında dizlerimin bağı çözüldü.

Hazırlandıktan sonra aynaya baktığımda kendimi nasıl tanıyamadıysam, şimdi de seks tanrısı bir yabancının kollarında inlerken de kendimi tanıyamıyordum.

Kalçama şaplak atarak, “Dans et,” diye emretti. Mırladıktan sonra dediğini yaptım.

Ama beni öpmeyi bırakmadı. Boynumun yanlarını, omuzlarımı, kulaklarımı ve en önemlisi dudaklarımı öpücüklere boğdu.

Dans ettiğim söylenemezdi. Kulübün ortasında, kimin göreceğini umursamadan ona sürtünüyordum.

Elini aramıza sokup hâlihazırda sertleşmiş meme ucumu başparmağıyla işaret parmağı arasına aldığında muhtemelen itiraz etmeliydim. Ama itiraz etmek yerine boynuna doğru inleyip zevkle boynunu ısırdım.

“Siktir,” diye inlediğini duyunca gülümsedim. Meme ucumdaki elini aşağı kaydırıp belimden geçirerek elbisemin eteklerine kadar indirdi.

Eliyle bacağımı itip bacaklarımı daha da açarak parmaklarını iç baldırıma doğru kaydırdı. Sırılsıklam olmuş külotumu incelikle yana sıyırarak iki parmağını içime soktu. İçime girdiği anda kıvrandım.

Kendini beğenmiş bir ifadeyle ne kadar tahrik olduğumu vurgulayarak, “Bu benim için mi?” diye sordu. Başımı onaylarcasına sallayıp parmaklarıyla beni becermeye devam ederken yüzümü göğsüne gömdüm.

Beni orgazma yaklaştırırken başparmağıyla klitorisimi buldu. Vajinamın iç duvarlarının parmaklarının etrafında kasıldığını hissedebiliyordum.

Boşalacağımı anlayınca başını eğip tekrar dudaklarıma yapıştı ve ben parmaklarıyla titreyerek boşalırken inlemelerimi bastırdı.

Parmaklarını içimden çeker çekmez eksikliklerini hissettim. Gözlerimin içine bakarak parmaklarını yavaşça ağzına götürürken şehvetli ifadesini kaçırmadım.

Ne yaptığımın farkında olmadan elini tutup parmaklarını ağzıma alırken inleyerek kendi tadımı emdim.

“Tuvalete. Hemen!” diye bağırdıktan sonra beni döndürüp kulübün arka tarafına sürükledi.

Beni önüne alıp yürürken sertliğini belimde hissedebiliyordum. Eğer yürürken kollarıyla beni sarıyor olmasaydı, sistemimdeki aşırı uyarılmadan dolayı tökezleyebilirdim.

“Burada bekle,” diye emrettikten sonra erkekler tuvaletine girdi.

Beş saniyeden kısa bir sürede geri döndü. Kapıyı tam olarak açma zahmetine bile girmeden uzanıp beni banyoya çekerek engelli bölmesine doğru manevra yaptı.

İçeri girdiğimizde tekrar dudaklarıma yapıştı. Tek yapabildiğim karşılık vermekti. Yine de o kadar sert ve hükmediciydi ki bunu zar zor yapabiliyordum.

Ellerimi saçlarına atıp parmaklarımı saçlarının arasına geçirmeye çalışsam da kısa saçları buna elverişli değildi. Elbisemi kaba bir hareketle aşağı indirerek memelerimi ortaya çıkardı.

Sıcak dudaklarıyla meme ucuma yapıştığı anda kıvranarak ona tutundum. Nefes nefese, “Daha fazla,” dedim. Sırıttıktan sonra meme ucumu ısırdı.

Bacak aramdaki sızıyı dindirmek için herhangi bir rahatlama ararken kalçamı ona doğru bastırıp, “Ah, evet,” diye haykırdım. Eğer acele etmezse kendiliğimden alev alacaktım.

Ellerimi saçlarından çekip kaslı karnından aşağı kaydırarak elimi pantolonunun içine soktum.

Boxerının üzerinden aletini kavradığım anda meme ucumu bırakarak göğsümde inledi. Aletinin başını sıkarak uzun ve yavaş hamlelerle onunla ilgilendim, yine de hâlâ ten tene değmiyordu.

Ellerini başımın iki yanına götürüp geri çekilerek bana çalışmam için alan yarattı. Ellerimi pantolonunun içinden çıkarıp kemerine davranarak telaşla açmaya çalıştım.

Sonunda kemerini açtığımda pantolonunun düğmesini de çözüp boxerıyla beraber altındaki her şeyi dizlerine kadar indirdim. İçime sığmasının imkânı yok.

“Sığacak,” diyerek güldü.

Lanet olsun. Bunu dışımdan mı söylemiştim?

Kıkırdayarak gözlerimin içine bakıp uzun ve kalın penisini okşarken ben de büyüklüğünden büyülenmiş hâlde onu izliyordum. Eski sevgililerimden daha büyük olduğu şüphesizdi.

Aşağı eğilerek şişmiş başını yaladım. Onun için deliriyor olmama rağmen tuvalet zemininde diz çökeceğime bu garip pozisyonda kalmayı tercih ederdim.

Aletinin üzerinde dilimi gezdirdiğimde hafifçe sarsıldı. Geri çekilip avucumu yaladıktan sonra onu tekrar elime alarak sıvazlamaya başladım. Her okşayışımda nefesi daha da ağırlaşıyordu.

Tekrar eğilip aletinin üzerine tükürdükten sonra onu mümkün olduğunca ağzıma aldım. Daha yarısını ağzıma almama rağmen öğüreceğimi hissettim.

Dilimi aletinin alt tarafından kaydırarak geri çekildim. Saçlarımı kavradı. Tek başına dokunuşu bile erotikti.

Başıma hareketlerimi kontrol edebilecek kadar baskı uygulasa da istersem kontrolü elime alabileceğimi biliyordum.

Öğürme refleksime aldırış etmeden onu köküne kadar ağzıma aldığımda, “Evet, böyle,” diye inledi. Boğazımı rahatlatarak yutkundum.

Kalçasını öne doğru iterken, “Siktir,” diye haykırdı.

Aletini ağzımdan çıkarıp toplarını sırayla ağzıma alarak emerken, aletinin başını hızla okşamaya devam ettim.

Onun zevk içinde inlemelerini duydukça daha da alevlendim.

Tekrar aletinin kafasına odaklanarak ucundaki yarığı dilimle uyarmaya başladım. Nefesinin kesildiğini duyunca daha da ıslandığımı hissettim.

Tuvaletin kapısının açılmasıyla iki erkek sesi duyuldu.

Fısıldayarak, “Durma,” diye emretti. Başımı kaldırıp ona baktım. Ağzım aletiyle doluyken ve dudaklarımın kenarından tükürük damlarken göz göze geldiğimizde, “Çok seksisin,” dedi.

Rimelimin sulanmış gözlerimden aktığından ve rujumun yüzümle onun aletine bulaştığından emindim. Başımı sallayıp aletinin etrafında mırıldandığımda zevkle tısladığını duydum.

Bir elini kabin duvarından ayırıp yumruğunu ısırarak zevk haykırışlarını bastırmaya çalıştı. Çoktan duyulduğumuz için bunun bir önemi yoktu.

Çeşmeler kapanınca tuvalette derin bir kahkaha yankılandı. Adam gülerek, “Sizi yalnız bırakalım madem,” dedikten sonra bir kahkaha patlatarak tuvaletten çıktı.

Pat sesiyle aletini ağzımdan çıkardım.

“Şimdiye kadarki en iyi oral seks,” diye homurdandıktan sonra elbisemi belime kadar sıyırdı. Dantelli külotumu üzerimde yırttığında nefesim kesildi.

Dizlerinin üzerine çöküp sağ bacağımı omzuna atmakta tereddüt etmediğine göre tuvaletin hijyenini benim kadar umursamıyor olmalıydı.

Başını bacak arama gömerek ıslak dudaklarımı boylu boyunca yaladıktan sonra dilini klitorisime yerleştirdi. Utanmasam o anda boşalabilirdim. “Siktir. Tadın harika.”

Vücudumdaki zevki kontrol etmeye çalışarak tırabzana sıkıca tutundum. Klitorisimi emerken iki parmağını içime soktuğu anda işim bitti.

Dilinin üzerine boşalırken çığlımı bastıramadım. Birinin bizi duyabileceği ya da yakalanabileceğimiz ihtimali umurumda değildi. Durmadığında inleyerek kalçamı yüzüne bastırdım.

“Becer beni. Hemen.” Emredici bir tonda konuşmak istesem de daha çok muhtaç bir yalvarış gibi tınlamıştı.

Bir dakika kadar arka cebini karıştırıp cüzdanını bularak prezervatif çıkardı.

Aletinin büyüklüğü karşısında şaşkınlığım devam ettiği için prezervatifi takmasını da ciddiyetle izledim. Kibarca ayağa kalkıp bacaklarımın arkasını kavrayarak beni de kaldırdı.

“İçine al,” dedi. Aramıza uzanıp başını kıvrımlarımın arasından gezdirdikten sonra onu girişime hizaladım. Es vermeden içime girdi.

Parmaklarımı omzuna geçirerek başımı geriye doğru yatırdım.

“Siktir,” diye inledi. Geri çekilip tekrar içime girerek nefes nefese, “Daracıksın. Fazla dayanamayacağım,” diye fısıldadı. Bacaklarımı beline dolayarak onu iyice kendime çektim.

“Daha sert,” diye yalvardım.

“Kabinin üst kısmına tutun,” diye emretti. Kollarımı omzundan kaldırıp kabinin üst kısmına tutundum.

Garip açıdan dolayı itiraz edecektim ama biraz daha uzaklaşıp beni geriye yatırarak içime girdiğinde neden şikâyet edeceğimi unuttum.

Bu pozisyonda daha derinime daha sert hamlelerle girebiliyordu. Büyük penisiyle içimi tamamen doldururken, zevk ve acının ateşli karışımında bir daha başkasıyla seks yapamayacağımı düşünmeye başladım.

Nefes nefese, “Mm,” diye inledim. Güçlü elleriyle belimi kavrarken beni itip çekerek becermeye devam ediyordu.

Toplarının kıçıma, kalçasının da kalçama çarpma sesi ve içime girip çıkarken duyulan ıslak yankılar baş döndürücüydü.

Onun zevk dolu homurdanmaları ve inlemeleri alanı dolduruyordu. Tok sesi tüm seslerle birleşince kulağa daha da seksi geliyordu. Belimi sertçe kavradığı noktaların yarın moraracağını hissedebiliyordum.

“Durma,” diye tüm ihtiyacımla yalvardım. Gittikçe yoğunlaşan mutluluk duygularımı ele geçirirken gözlerimi kapattım.

“Sikeyim. Hiç bu kadar sert olmamıştım.” Daha hızlı bir tempo tutturarak cümlesini noktaladı. O kadar sert ve hızlı hamlelerle içime giriyordu ki tek yapabildiğim tutunmaktı.

“Kısık seksi inlemelerine bayıldım,” dedi.

Sesler çıkarmaya devam ettiğimin farkında bile değildim. Beni gecenin üçüncü orgazmına ve şimdiye kadar yaşadığım en iyi boşalmaya sürüklerken yalnızca zevk içinde haykırabildim.

Vajinamın duvarlarının kasıldığını hissedince, “Sikime boşal,” diye emretti.

Orgazmın saf zevk dalgaları beni ele geçirirken kollarında titreyerek, “Kahretsin. Evet, evet! Evet, evet!” diye haykırdım.

O da içime girip çıkmaya devam ederken prezervatifinin içine boşaldı.

Kollarımı boynuna dolayıp onun yüzünü boynuma doğru çekerek nefeslerimizin sakinleşmesini bekledim.

“Vay canına,” diyerek içimden çıkıp prezervatifini çıkardıktan sonra tuvalet kâğıdına sararak çöpe attı.

Ardından tuvalet kâğıdını katlayıp temizlenmem için bana uzattı. Bu centilmen jesti karşısında içimden kıkırdadım.

Adını bile bilmeden kendimi ona teslim etmiştim ama seks sonrası bana neredeyse dört yıldır birlikte olduğum adamdan daha iyi davranıyordu.

Ben elbisemi aşağı indirip üzerime çekidüzen vermeye çalışırken, o da tekrar iç çamaşırıyla pantolonunu giydi.

İç çamaşırı olmadan hem çıplak olduğumu hem de ıslaklığımın bacaklarımdan aşağı aktığını hissedebiliyordum.

Bana muzipçe gülümsedi. Gerçekten güzel bir gülümsemesi vardı. Ve gamzeleri… Gamzelerini nasıl daha yeni fark ediyordum?

Dudaklarıma bir buse kondurduktan sonra, “Ben Nathan,” dedi.

Baştan çıkarıcı bir tonda, “Bir dahaki sefere adımı haykırmanı istiyorum,” diye fısıldayarak bana kartvizitini uzattıktan sonra beni temizlenip arkadaşlarımın yanına dönmem için yalnız bıraktı.

Bana verdiği karta şöyle bir baktım. Nathan Meyer. Riversville’deki bir dövme salonunun sahibi olduğu yazıyordu. Bu da dövmelerini açıklıyordu.

Görmediğim başka dövmeleri olup olmadığını dudağımı ısırarak düşündüm.

Felaket hâldeydim. Akmış maskaram, dağılmış rujum ve birbirine girmiş saçlarım aynada bana bakıyordu.

Birkaç kâğıt havlu alıp ıslatarak yüzümü mümkün olduğunca temizledim. Ama suya dayanıklı maskaram işimi hiç kolaylaştırmıyordu.

Bileğimdeki lastiği kaparak saçımı tepeden atkuyruğu yaptım. Nathan dağıttığı için saçlarım dolgun ve hacimli görünüyordu.

Son kâğıt havluları da çöp kutusuna atarken kapı açıldı.

Adam bana, “O kadar sarhoş muyum yahu?” diye mırıldandı. “Burası erkekler tuvaleti.”

“Özür dilerim.” Tatlı tatlı gülümsedim. “Kadınlar tuvaletinin sırası çok uzundu.”

Başını salladıktan sonra tökezleyerek pisuvara yöneldi.

Hızlı adımlarla tuvaletten çıkıp arkadaşlarımı aramaya başladım.

Chrissy rahatlamış bir yüz ifadesiyle, “Neredeydin?” diye bağırdı.

“Tuvaletteydim.”

Annie, “Ne zamandır?” diye çıkıştı.

“Doğru dürüst becerilmek ne kadar sürerse o kadar.”

Hepsinin ağzı bir karış açık kaldı. Görünüşe göre hâlâ orgazmın verdiği cesareti üzerimden atamamıştım. Aynı gece üç kez kendimi tanıyamadım.

Jamie, “Tuvalette o adamla mı düzüştün?” diye sordu.

Hafifçe kızararak, “Aynen öyle,” diye cevap verdim.

“İyi miydi? Adı neymiş? Seks nasıldı? Numarasını aldın mı?”

Soru bombardımanını takip edemiyordum.

“Adı Nathan. Bana kartını verdi.”

Jamie, “Peki onu arayacak mısın?” diye sordu.

Kararlılıkla, “Hayır,” dedim.

Yeni bir ilişki istediğim son şeydi.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok