Büyük Kaçış - Kitap kapağı

Büyük Kaçış

Anna Pope

Kayıp Kurt

MILO

”Milo...bebeğim...”

Tatlı bir ses kulaklarıma ulaştı, ardından sırtımdan aşağı yumuşak öpücükler; sıcak nefesi tenimi ısıtarak beni titretti.~

”Uyanık olduğunu biliyorum bebeğim; seni ısırmak zorunda bırakma beni.”~

~

Bana muzipçe sataştığında kendime engel olamadan güldüm ve haklı olduğunu anladı. ~Arkamı döndüğümde hayatımın aşkıyla yüz yüze geldim. Yalandan suratını assa da mavi gözleri keyifle parlıyordu.~

”Peki ya beni ısırmanı istiyorsam~?” diye sordum sırıtarak. İnce belinden kavrayarak onu kendime çektim.~

Eğilip beni öpmeden önce kulağıma, “Eh, biraz acıkmıştım aslında,” diye fısıldadı.

~ Çalar saatim çalarak beni rüyamdan uyandırdı. Komodine körlemesine vurduğumda çıkan gürültüyle bir çalar saatimi daha kırmayı başardığımı anladım. Ama iyi tarafından bakarsak lanet alarmın sesi kesilmişti.

Henüz gözlerimi açıp gerçekle yüzleşmek istemiyordum. Görüntüsü hâlâ zihnimde çok canlıydı — teninin ellerimdeki hissi, dudaklarının dudaklarımdaki inanılmaz hissi…

Güzel gözlerinde her zaman bir parça yaramazlık vardı ve bu da yataktan hiç çıkmak istemememe neden oluyordu. O an gerçek gibiydi ve ona dokunmak için bir an ellerimi uzattım ama onun yerine sadece soğuk çarşafla karşılaştım.

Gözlerimi açıp yatağın onun tarafına baktığımda kalbim sanki sıkışmış gibi ağrıdı. Gözyaşlarım akmaya başlamadan önce hızla ayağa kalktım; çünkü böyle giderse ağlayacağımı biliyordum.

Her şey çok iç karartıcıydı — bir kez daha yalnız uyanmak. Bu odada nadiren uyumamın nedeni de tam olarak buydu. Buraya gelmekle hata etmiştim.

Son zamanlarda olduğu gibi önceki gece de ofisimde uyuyamayacak kadar yorgundum. Bu yüzden sabahın erken saatlerinde yumuşak yatak beni kendine çektiğinde dayanamadım.

Duş almak ve dişlerimi fırçalamak için banyoya doğru ilerledim. Sabah ritüelimi tamamladıktan sonra kargo şortumu giydim, günün çoğunu kurt formunda geçirmeyi planladığım için tişört giyme zahmetine bile girmedim.

Saat daha sabahın altısı olmasına rağmen şimdiden hareketli olan mutfağa girdim. İçeri girer girmez hizmetçilerin konuşmayı bırakıp başlarını eğerek bana bakmaları beni sinirlendirdi.

Evet, ben onların alfasıydım ama davranışları beni dışlanmış hissettiriyordu.

”Bu senin lanet olası suçun,” dedi Igor, kurdum. Ona içimden ters ters baktım.

Değişen ben olduğum için davranışlarının benim hatam olduğunu biliyordum. Ama yine de bir zamanlar arkadaşım olanların gözlerinde korku görmek canımı yakıyordu.

“Günaydın Alfa,” dedi Megan, küçük omega ve baş aşçı, bana yaklaşarak.

“Günaydın,” diye homurdandım ve gözlerini kaçırıp ben gelmeden önce yaptıkları işe dönene kadar diğerlerine ters ters baktım.

“Kahvaltı ister misin?”

“Hayır, teşekkürler Megan. Lucas nerede? Hâlâ uyuyor mu?” Betamı hiçbir yerde görememiştim. Dün gece ikimiz de dışarıda küçük kardeşini aramıştık, sonra artık dinlenmesi için zorla onu sürü evine göndermiştim.

Kardeşi Rafa derslerden sonra sürü evine gelmeyince Lucas onu bulmak için dışarı çıkmıştı. Sadece arabasını bulmayı başarmıştı.

Araba sürü sınırının hemen dışında, yol kenarına park edilmişti ve görünürde çocuktan iz yoktu. Tüm sürü aramaya yardıma gelmişti ama çocuğun kokusu kasabanın sınırında kaybolduğundan izini sürmek imkânsızdı.

“Hayır, arka bahçede,” diye yanıt verdi Megan. Gözlerini kısıp kaşlarını çattığında güzel yüzü gölgelendi. O da hepimiz gibi Rafa’nın büyük olasılıkla asla geri dönmeyeceğini biliyordu.

Bu işte kesinlikle Avcılar’ın parmağı vardı; onlar kurt adamları yakaladıktan sonra bırakacak insanlar değillerdi.

Derin bir nefes alıp dışarı çıkarak bahçenin köşesindeki büyük meşe ağacına yöneldim. Lucas yerde oturuyordu, sırtı ağaca dönüktü ve başını ellerinin arasına almıştı.

Saçlarını sıkıca kavramış, sağa sola sallanarak kesik kesik nefes alıyordu.

“Lucas?” diye seslendim. Dikkatini çekmeye çalışarak, “Lucas?” diye tekrar ettim ama ya beni duymamıştı ya da duymazlıktan gelmeyi tercih ediyordu.

“Lu?” diyerek uzun zamandır kullanmadığım takma adıyla seslendim.

Bu onun dikkatini çekmeyi başardı ve parmaklarını saçlarından çekip başını bana doğru çevirdi.

Yüzündeki muazzam acı ve keder karşısında kalbim sızladı. Küçük kardeşi onun tek ailesiydi ve şimdi onu da kaybetmişti.

“Onu neden aldılar Milo? O sadece bir çocuk, henüz on sekiz yaşında bile değil! Bir sineği bile incitmedi! Neden?” diye bağırdı Lucas. Hıçkırığını tutamadığında sesi kesildi.

Yaklaşıp kollarımı ona doladım.

Sırtımı sıkıca kavradığında çıplak tenimi acıttı. Ama tek kelime etmeden, o kollarımda ağlarken ona sarılmaya devam ettim.

Muhtemelen bir daha asla göremeyeceğimiz sarı gözlü, kirli beyaz küçük kurdu düşündükçe gözlerim doldu. Neredesin Rafa?

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok