Alfa Landon - Kitap kapağı

Alfa Landon

Midika Crane

Bölüm 3

Althea

Etrafımı saran uzun otların arasında oturuyorum. Parmaklarımı otlara geçirip geniş alana bakıyorum. Onu bekliyorum.

Hayatımda hiç burada oturup ne yaptığımı merak ettiğim kadar yalnız hissetmemiştim.

İçimde bir öfke ve bir tür hayal kırıklığı var. Onun en iyi arkadaşım olduğunu sanıyordum...

Landon'ın doğum gününden bu yana beş sabah geçmesine rağmen onu bir kez bile görmedim. Her sabah burada buluşmamız gerekiyordu ama sanırım artık daha önemli işleri var.

Kötü hissetmemin esas sebebi söz vermiş olması. Arkadaş olduğumuz sürece burada buluşacağımızı söylemişti.

Buraya gelip onu beklememi sağlayan neydi bilmiyorum. Açıkçası, fazlasıyla öfkeliyim. Sanırım son kez ona ağzıma geleni söylemek istiyorum.

Keşke ortaya çıksaydı da bunu yapabilseydim...

Aniden çayırın öteki tarafında biri beliriyor. Çitleri kolayca aşan Landon’ı izliyorum. Sadece bir hafta önce bacaklarını kenara çekmekte zorlanıyordu. Bir parçam değiştiği için mutlu.

Onun iyiliği için... Elbette, hiçbir bir kız kendini ondan etkilenmekten alamıyor, sonuçta o bir alfa.

Sakince bir adımda çiti aşmasını izlemeye devam ediyorum. Yüzünde öfkeli bir bakış var. Gerçekten değişti. Artık çok daha büyük, çok daha korkutucu…

Bana doğru attığı her adımda ağzım daha da kuruyor. Bu kurulukla ilgili ne yapacağımı merak ediyorum. Uzun bacaklarıyla aramızdaki mesafeyi çabucak kapatıyor.

Genelde sohbet ederken zorlanmıyoruz. Ama şimdi bana yaklaşan yakışıklı bir yabancıymış gibi hissediyorum. Sinirlerim bozuluyor. Ondan uzağa bakıyorum, göz alabildiğine uzanan araziyi inceliyorum.

Ayak seslerinin yumuşak otları ezerek ilerlediğini duyuyorum.

Tek kelime etmeden yanıma oturuyor.

"Uzun zaman oldu,” diye konuşmaya başlıyorum. Duygularım kontrol altında ama sesim hâlâ biraz titrek. Bu, içimde tuttuğum öfkenin belirtisi, hiç beklenmedik bir anda patlamaya hazır.

Landon yüksek sesle iç çekip yavaşça elimi tutuyor.

Onun bu hareketiyle hafifçe sıçrayıp ürküyorum. Ona bakınca bana yumuşakça gülümsediğini görüyorum. Kafamı sallayıp gözlerimi ondan uzaklaştırıyorum.

"Neden gelemediğimi bilmek ister misin?" diye soruyor. Temkinliyim, arkadaşlığımızı düzelteceğine inandığı bir hikâyeye anlatacak. Bunu daha önce de yapmıştı...

Beni terk etmesinden korktuğumdan onu hep affettim. Cevap olarak omuz silkiyorum.

"Sana haber vermediğim için üzgünüm ama beni anlayacağını düşündüm... Alfa Toplantısı'ndaydım!"

Sessizlik.

Suratındaki kocaman sırıtışla göz kamaştırıcı dişlerini gösteriyor. Gurur duyduğu için onu suçlayamam. Tüm alfalarla tanışabilmek herkesin isteyeceği bir şey.

Ama yine de bana önceden söylemesi gerekirdi.

"Bu harika Landon," diye mırıldanıyorum, dudaklarımı gülümsüyormuş gibi kıvırıyorum. Elimi bırakıyor, boşluk hissi biraz iç karartıcı.

"Alfa Dallas dedikleri kadar caydırıcı bir görünüşe sahip ve Alfa Kaden de baya korkutucu biri," diyor. Her ikisi de tanınmış sürülerin liderleri. Başımla onaylıyorum ama dedikleri pek de umurumda değil.

Gözlerinin içine bakıp bariz zevk kıvılcımının tadını çıkarıyorum. Gülümsediğinde çok daha tatlı oluyor. Bana çocukluğumuzu hatırlatıyor.

"Landon, benim gitmem gerekiyor," diye sözünü kesiyorum. Cümlesinin ortasında duraksıyor. Alnında uçuşan ince telli saçlarının ardından gözleri bana bakıyor.

Sesi kafa karışıklığıyla dolu, "Daha yeni geldik,” diyor. Bacaklarının uzunluğunu göz önünde bulundurursak buraya daha erken gelmiş olmalıydı. Asıl önceliğinin benden başka bir şey olması beni üzüyor.

Elbette, varlığı için minnettar olmalıyım, ama o benim en iyi arkadaşım.

"Sen daha yeni geldin. Bense yirmi dakikadır buradayım," diyorum üstüne basa basa. Landon yutkunuyor, belli ki o da bana hak veriyor. Nazikçe saçlarını gözlerinden çekiyor.

"Neyse, ayrıca bugün ilk randevuma çıkacağım," diye ekliyorum neşeli görünmeye çalışırken. Landon'ı unutmanın birinci adımı bu. Yüzünün hafifçe düşüp dudaklarının köşelerin sarkmasını izliyorum.

Dudaklarını hafifçe yalayıp başını eğiyor.

"Cyrus mu?" diye tahmin yürütüyor.

Başımla onaylıyorum. Cyrus son derece kibar ve gerçekten zeki biri. İyi bir dinleyici. Bazı ortak noktalarımız da var.

Sorun şu ki, o Landon değil ve yanımdayken Landon'layken olduğum gibi midemde kelebekler hissetmiyorum.

Landon'ın partisinden sonra onu sadece bir kez görmüş olsam bile gayet iyi birine benziyor.

Ama babama seçimini beğendiğimi söylemiyorum.

"Nasıl biri?" diye soruyor Landon. Hiç ilgilenmiyor gibi. Sadece temkinli. Bir yanım böbürlenmek istiyor ama Landon benim en iyi arkadaşım ve ben öyle biri değilim.

"Dürüst olmak gerekirse, zeki ve nazik. Tek sorun, gelecekte onunla eş olup olamayacağımdan hâlâ emin olamamam. Senin için doğru kişiyi hissedebileceğini söylerler. Henüz böyle bir şey hissetmedim…"

"Althea!"

Arkamdan birinin sesi sözümü kesiyor. Landon omzumun üzerinden baktığında onu derin derin bir şeyler düşündüğünü görebiliyorum. Pek memnun görünmüyor.

Alfa kızdırmak pek istenecek bir şey değil, bu yüzden arkamdakinin kim olduğunu merak ediyorum.

Yüzümü çevirince Cyrus'un çimlerde gezindiğini görüyorum. Şu anki macerasından pek memnun görünmüyor, sanki yeni bir çift ayakkabıyı mahvediyormuş gibi hareket ediyor, ki bence durum bu.

Güneşte ağarmış hasır bir sepet taşıyor. Önü iliklenmiş bir gömlek ve kot pantolon giymiş. Otlarla savaşan birine göre fazlasıyla resmi görünüyor.

Beni gördüğünde gülümsüyor. Koyu mavi gözleri parlıyor. Biraz tökezlese de düşmeden yanımıza geliyor. Yavaşça ayağa kalkıp bakışlarıyla buluşuyorum. Kollarını açıp beni kucaklıyor.

Nedense fırından yeni çıkmış ekmek gibi kokuyor.

Bu randevu için heyecanlı olup olmadığımı bilmiyorum. Landon'ı unutabilir miyim diye merak ediyorum. Üstelik Cyrus hiç fena birisi değil. Bilgelik Sürüsü’nden, hem zeki hem de görgülü biri.

Çok önemsemesem de yakışıklılığı da cabası.

Kulağıma mırıldadığı selamına karşılık, "Selam," diye cevap veriyorum. Landon'ın delici bakışlarını sırtımda hissederek yavaşça ondan uzaklaşıyorum. Arkamı döndüğümde Cyrus'u tarttığını görüyorum.

Landon'ın korumacı olacağını biliyorum, nihayetinde onun en iyi arkadaşıyım. Ama Landon sonsuza kadar Cyrus'a düşmanca bakışlar atacaksa nasıl geçineceğiz emin değilim.

Cyrus bana sarılmak için yere bıraktığı sepeti alırken gergin görünüyor. Landon'a saygı gösterisinde bulunmak için başını sallıyor.

Bir an için kafam karışsa da öyle hissettirmese bile bir alfanın huzurunda olduğumuzu anlıyorum.

Tamam, belki de Cyrus'un uzattığı ele bakan Landon'ın ateşi besler gibi beslediği upuzun sessizlikte alfalığı hissedilmiş olabilir.

Landon koyu kahverengi gözlerini Cyrus'un geniş, korkmuş mavi gözlerinden ayırmadan sonunda elini sıkınca rahat bir nefes alıyorum.

Cyrus alaycı bir şekilde, "Sizi burada randevumla birlikte görmeyi beklemiyordum Alfa,” diyor. Landon tepkisel olarak hemen çenesini sıkıyor ve ben de elimle yüzümü örtmek istiyorum.

"Sana söylemedi mi? Birlikte çok zaman geçiriyoruz," diyor Landon, sesi sert çıkıyor. Endişeyle yutkunuyorum. Cyrus'u hiç böyle görmemiştim.

Kendini savunmak onun doğasında yok. Ama alfaların doğasında yaygın olduğu aşikar, özellikle de Landon'ın şu anki tavrını göz önüne alırsak.

"Size randevuya çıkacağımızı söylemiş miydi?"

Cyrus sözlerini güçlendirmek için sepeti gösteriyor.

"İkinizin tanışmasına sevindim, ama görünüşe göre Cyrus’la benim gitme zamanımız geldi. Sonra görüşürüz, değil mi Landon?"

Landon, bakışlarını Cyrus'tan uzaklaştırıp ters bir şekilde bana doğru başını sallıyor. Yarın sabah gelip gelmeyeceğinden ya da onu bir hafta boyunca görüp göremeyeceğimden emin değilim.

***

Cyrus'un desenli battaniyeyi yere serip kırışıklıkları düzeltmesini izliyorum. Daha sonra sepeti yere koyup eliyle yanına oturmamı işaret ediyor. Randevumuz için bir tepenin zirvesine yerleşiyoruz.

Gayet güzel bir yer burası. Güneşin Güç Sürüsü'nün tamamını aydınlattığını görebiliyoruz. Epey büyük bir sürü bu.

İki farklı okulu, pazar yerlerini ve uzakta Landon'ın evini görebiliyorum.

Cyrus'a gülümseyerek oturuyorum.

"Bunun için teşekkürler,” diyorum yavaşça. Elini saçına geçirip başını sallıyor. Sepetten sandviç çıkarırken rastgele başlattığı konudan konuşmaya devam ediyoruz.

Hiç aç değilim. Landon ve Cyrus'un tanışma anına kadar acıkmış hissediyordum.

Aralarına su dökseydim su bile donabilirdi.

"Aklında bir şey mi var?" diye soruyor Cyrus ve beni şaşırtıyor. Kasten Landon'ın evine bakıyor, tam olarak neyin peşinde olduğunu merak ediyorum. Cyrus'un sıcak eli yüzümdeki saçları kenara çekiyor.

Bana son derece yakın oturuyor. Kalçası benimkine değiyor.

"Hiçbir şey,” diye endişeleri kovalarken ona en iyi gülümsememi veriyorum. Cyrus'un yumuşak dudakları benimkilerle buluştuğunda bile Landon’ı düşünmeden duramıyorsam, onu nasıl unutabilirim?

Keşke Cyrus daha nefret edilebilir biri olsaydı.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok