Alfa Rylan  - Kitap kapağı

Alfa Rylan

Midika Crane

0
Views
2.3k
Chapter
15
Age Rating
18+

Summary

Alfa Rylan, İffet Sürüsü'nün lideri olabilir ama kendisi iffetli değildir. Dawn, zalim Alfa’yla eşleştiğini öğrendiği gün evden kaçtığından beri kız kardeşiyle kaçak olarak yaşar. Rylan Dawn’a son bir kez onunla konuştuktan sonra onu bir daha takip etmeyeceğini teklif edince Dawn bir çıkış yolu görür. Ama kendini ondan artık kaçamaz hâlde bulur. En nefret ettiği adamla kapana kısılır. Dawn, Rylan'dan kurtulabilecek mi? Kurtuluş zamanı geldiğinde kurtulmayı isteyecek mi?

Yaş Sınırı: 18+

Fazla göster

Birinci Bölüm

Yasal Uyarı: Bu hikayenin Alfa Kaden'ın sürükleyici ve yeniden tasarlanmış bir uyarlaması olan Alfa’nın Esiri ile doğrudan bağlantılı olmadığını lütfen unutmayın. Bu hikaye, yazarın Alfa Serisi'nin orijinal versiyonunun bir parçasıdır ve bağımsız bir hikaye olarak tadını çıkarabilirsiniz!

Dawn

“Bu gerçekten moda oldu, değil mi?”

Önümde, dar bir yarım daire içinde duran adamlar her hareketimi dikkatli gözlerle izliyorlardı.

Bir nedenden ötürü, silahlarını tutan parmakları titremiyormuş gibi davranıyorlardı. Geri adım atmaya hazırlardı.

Bir zamanlar beş adam vardı ama ben bu sayıyı dörde düşürmüştüm. Kazara tabii ki…

Başkomutan ortada duruyordu. Elinde, altı metal kelepçeli, ucu koyu ahşaptan oyulup bilenmiş bir sopa vardı.

İffet Sürüsü üyeleri ateşli silahla gümüş kullanmaya karşıydı. Şu anda, bu adamın üzerimde böyle silahlar kullanıp Alfa’nın kurallarına karşı gelmek istediğini görebiliyordum.

“Dizlerinin üstüne çök,” diye emretti. Sesindeki sertlik her sözcüğü titretiyordu.

Bunu söyleyeceğini biliyordum. Gözlerimi devirdim. Komutan Burke ile, özellikle de son zamanlardaki görüşmelerimiz hiç neşeli değildi.

İffet Sürüsü’nü korumak için oluşturulmuş seçkin bir gücün komutanı olarak, muhtemelen şu anda yaptığından başka bir şey yapmayı tercih ederdi. Şu anda yaptığı ise ormanda bir kızı rastgele kovalamaktı.

Aynı anda, “İtaat et,” dediğimizde kaşlarını çattı. Diğer taraftan ben neşe içinde kıkır kıkır gülüyordum.

Yanında getirdiği üç adama bir göz attı. Sol tarafındakinin alnındaki yara izini görmüş müydü? Ben görmüştüm... Yarayı ben açmıştım.

İddialarımı dinlemeden kendini ayaklarıma atmamış olsaydı böyle bir şey yaşanmak zorunda olmazdı.

Laf dinlemeyişlerinden nefret ederdim.

Uzamış parmaklarımla elimi kaldırırken, “Bu nedir?” diye düşündüm. “Yedinci kez mi yapıyoruz bunu?”

Komutan Burke, koyu renkli kaşlarını çattı. Badem şekilli gözleri kaşlarının altında neredeyse kaybolmuştu. Konuşmamdan nefret ederdi. Ama her seferinde konuşurdum.

Bazen yalnızlık çöküyordu ama kuşkusuz, Alfa Rylan'ın korumalarıyla dalga geçerek kendimi eğlendiriyordum.

Burke sinir bozucu bir şekilde, “Kendin teslim olsaydın buna gerek kalmazdı,” dedi ve silahını daha sıkı kavradı. Yine tahmin edilebilir davranıyordu. Hiçbir şey öğrenmemiş miydi?

Saldırmak üzere olduğunda böyle yapardı. Sanki beni hazırlıksız yakalayacakmış gibi... Kaşımı kaldırdığımı fark ettiğinde gevşetecekti.

İç çekip, “Teslim olmanın bir seçenek olmadığını belirtmemiş miydik?” diye sordu.

Grubun en uzaktaki adamı komutanına baktı. Bu adamın neden geldiğini bilmiyordum.

Her seferinde, kendinden emin bir şekilde takılıyor ama hamlemi yapmaya karar verdiğim anda kaçıyordu. Hiç şaşmazdı. Favori adamımdı.

“Bana güven yaratık. ~Eğer Alfa’nın eşi olmasaydın burada olmazdık,” dedi Burke. Rylan onlara gerçek adımı söylemediği için bana “yaratık” diyorlardı. Bu lakabı çok sevdiğim için onları düzeltmiyordum.

Rylan'ın eşi olmasaydım çok şey yaşanmazdı.

Kaçak olmazdım. Fakir olmazdım. Ailem beni ve kız kardeşimi reddetmezdi.

Her anımı, Rylan’ın korumalarının beni avlamak için nereden fırlayabileceklerini tahmin ederek geçirmezdim.

Bu kadar ısrarcı olduğu için Rylan’ın hakkını vermeliydim... İkimiz de öğrendiğimizden beri neredeyse bir yıl olmuştu. Kaçalı bir yıl olmuştu.

Rylan’ın kuralları altında yaşamam, yaşamayacağım. Tanrıçaya inanmam. Kız kardeşim de öyle.

“Çalmasaydın burada olmak zorunda kalmazdık....” diye hatırlattı Burke. Ona açıklamaktan bıktığım bir konuyu tekrar açtığı için gözlerimi daraltarak baktım. Çalmak büyük bir suçtu. Cinayet de öyle.

Sadece birini bilerek işledim.

Tekrar söylüyorum, kendini üstüme öyle atmamalıydı. Bir noktada elimi zorladı.

Sakince, “Haklısın,” dedi. “Ancak, alfanın değerli biricik kızı olmayan birinin peşinde koşarak vaktini boşa harcıyorsun.”

O anda korumalarından biri saldırdı. Aslında, beş dakika önce saldırmasını bekliyordum.

Ağzını ve burnunu kapatan kumaşın arkasından bana bakış şekli ihtiyacım olan tüm kanıtları sağlamıştı.

Kendini adamış gibi beklenti içinde hafifçe atlar ama son dakikada fikrini değiştirirdi.

O adam karar vermeden önce, gövdemin arkasındaki ağaca sakladığım silahımı yerinden almıştım.

Silahım ırmak dibinde bulduğum, avucumu dolduran bir taştı. Yuvarlak taş atmak için mükemmeldi.

Uzun menzilli silahları tercih ederdim. Ona zarar verecek kadar yaklaşmadığımı bilmek geceleri uyumama yardım ediyordu.

Taşı tam alnının ortasında doğru fırlatırken gözlerinin içine bakmama bile gerek yoktu.

Taş kafasına vurunca anında bilincini yitirdi. Yere, taşın yanına yığıldığında geç kalmadan suratımdaki suçluluk ifadesini öfkeyle gizledim.

Ona karşı duyduğum öfke.

Havaya ağır bir sessizlik çöktü. Burke iç çekip, “Demek taş, bu yeni,” diyerek sessizliği bozdu.

Genellikle, bu adamların ellerindeki gibi ama çok uzun ve abartılı olmayan sivri çubukları tercih ederdim. Bir keresinde kemik denemiştim ama çok işe yaramamıştı.

Ormanda öyle süslü bir şey yoktu. Burke, bunun haksız bir avantaj olduğunu söylediğimde dinlemiyordu.

Bu yaşadığımız, onun için bir oyun değildi. Benim için oyundu. Bu onun işi olduğu için işini tehlikeye atmaktan büyük zevk alıyordum.

Yaralı adamlarını Rylan'a her götürüşünde, olası sonuçları tahmin edebiliyordum. Bugün de mevcut serimiz için bir istisna olmayacaktı.

Ellerimi bacaklarıma sürterek, “Dürüst olmak gerekirse, bence sana daha iyi adamlar lazım,” diye yorum yaptım. Pantolonum yırtılmıştı ama iş görüyordu.

Burke sopasının ucunu yere indirip, “Pazarlık yapalım mı?” diye sordu.

Bunu duyunca dikkat kesildim. Gerçekten böyle bir şey mi ima etmişti? Burke ile ormanda karşı karşıya geldiğimiz hiçbir zaman pazarlık teklif etmemişti.

Her zaman aynı şeyler oluyordu. Bu yüzden bu teklif beni biraz heyecanlandırdı.

“Seninle konuşmak istiyor... Son bir kez,” dedi Burke. “Ardından seni serbest bırakacak.”

Kalbim neredeyse duracaktı. Ciddi miydi? Burke yaşlı bir adamdı. Genellikle yanında duran genç çocuklardan iki kat daha kararlıydı.

Serbest kalabileceğimi bilmek, kafasının içinde ona işkence ediyor olmalıydı. Yalnızca bu düşünce bile beni gülümsetmişti.

Kısaca, “İlginç,” dedim. Burke’e inanıp inanmamam gerektiğine karar veremiyordum. “Ne hakkında?”

Omuz silkti. Böyle bir prestij için çok sıradışı bir hareket. Geriye kalan iki çocuk bile biraz şaşırmış görünüyordu.

Kaçmayı seven sarışın çocuk hâlâ rahatsız görünüyordu. Kaçması için bir bahane vermek için 'böh' ya da başka bir şey deme ihtiyacı hissediyordum.

Ben de bir bahane isterdim ama izimi sürüp kız kardeşimi bulmalarına izin veremezdim.

“Bilmeme izin var mı sanıyorsun? Kendin öğrenmek zorundasın.”

Rylan ile yaptığım tüm diğer konuşmaları hatırlayarak, “İğrenç,” diye mırıldandım. Hep aynı saçmalık.

O çekilmez Alfa’dan bir kelime daha duymak zorunda kalırsam, sanırım saçlarımı yolardım. Bu dünyada beni anlamayan bir o vardı.

Beni sürekli sürüsünün duvarları arasında kilitli tutmanın beni tatlı bir sevgiliye dönüştüreceğini düşünüyordu. En azından altı ay önce böyle düşünüyordu.

O zamandan beri bu sesi duymamıştım.

Omuzlarımı düzeltip, “Biliyor musun?” dedim. “Onunla konuşacağım. Eğer bir numara yaparsa onu öldürürüm.”

Bu kadarı doğruydu... Belki… Rylan’ın yanında olduğum zamanlarda bu dürtüyü hissetmemiştim ama işler değişmişti. Artık daha güçlüydüm. Daha iyiydim.

Rylan’dan kaçıyordum. Ve kaçmaya devam etmeyi planlıyordum.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok