Zıt Kutuplar - Kitap kapağı

Zıt Kutuplar

L.T. Marshall

Üçüncü Bölüm

Dürüst olmak gerekirse erkekler genel olarak beni huzursuz ediyordu ama ortalama erkeklerle yaşadığım deneyimler sayesinde kendimi nasıl idare edeceğimi öğrenmiştim ve Jacob Carrero kesinlikle ortalama bir erkek değildi.

Ben, benden önceki kişinin yerine buraya gönderilmeden önce, Jacob yıllık iznini kullanıyordu. Benden önceki çalışan bir daha dönmemek üzere doğum iznine ayrıldığında yerine ben önerilmiştim.

Carrero milyarder bir playboyda arayabileceğiniz her şeye sahipti. Son derece yakışıklı, kendine güvenen ve kadınlar arasında popüler biriydi.

Ailesinden aldığı İtalyan-Amerikan karışımı bir tipi vardı.

Annesi de onun gibi melez bir görünüme sahipti ve New York’un en zengin vârislerinden biriydi. Carrero ailesi kraliyet ailesine benziyordu ve Jacob da çok göz önünde büyüyen iki prensten büyük olanıydı.

Yıllardır magazin haberlerini süslüyordu, onu arayan kameraları her zaman büyülüyordu ve onu yakaladıkları hemen hemen her fotoğrafta her zaman gülümsüyordu.

Kendimi onunla çalışmaya hazırlamak için kapsamlı bir araştırma yapmıştım ve henüz tanışmamış olmamıza rağmen çok tedirgin hissediyordum.

Benim gibi, çoğu erkeği tahammül edilmez bulan biri için bile son derece çekici olduğunun farkındaydım.

İlk yetişkinlik yıllarının büyük bir bölümünün, serseri davranışları nedeniyle skandallarla dolu olması yüzünden kötü çocuk olarak ün salmıştı.

Çok tipik bir zengin playboy olmakla kalmayıp sıkıcı bir şekilde öngörülebilir biriydi. Son yıllara kadar, parti yapmaktan ve halkın gözü önünde olup Carrero ismine leke sürmekten zevk alıyor gibi görünüyordu.

O zamandan beri, biraz büyümüş gibiydi, aile işine odaklanıyordu ancak yine de peşinde bir yığın kadınla dolaşmaktan, gösterişli etkinliklerde boy göstermekten geri kalmıyordu.

Fotoğraflardan gördüğüm kadarıyla neredeyse siyaha çalan koyu kahverengi saçları, yeşil gözleri vardı. Her ne kadar Photoshop ile gözlerinin biraz daha parlatıldığından emin olsam da gerçek hayatta hiçbir göz rengi bu kadar nefes kesici olamazdı ve dergilerin her fotoğrafa ekstra güzel bir görünüm katmayı nasıl sevdiklerini biliyordum.

Jacob’ın kaba, kirli sakalı ve büyük olasılıkla, son yıllarda reklam yüzü olduğu pahalı Carrero bakım ürünlerinden biriyle modaya uygun şekilde şekillendirdiği, yaşına uygun, kısa, dağınık saçları vardı.

Her yıl milyon dolarlık reklam kampanyalarına yüzünü koyacak kadar kendini seviyordu.

Yirmi sekiz yaşında, fiziksel olgunluğa sahip biri olmasına rağmen, doğrudan, hazırlıksız fotoğraflandığında yaşından daha genç görünme özelliğine sahipti.

Cazibesinin farkında olmadığımı söyleyemezdim. Uzun boyluydu, korumaya özen gösterdiği gösterişli, güçlü bir bedeni vardı. Fiziğini göstermekten çekinmiyordu ve medyada bunu doğrulayacak kadar çok üstsüz fotoğrafı vardı.

Ayrıca, vücudunu oldukça tamamlayıcı bir şekilde kaplayan tribal dövmelere düşkün görünüyordu. Klasik, beyinsiz bir modele benziyordu. İyi bir adam olamayacak kadar yakışıklı ve çok zeki olamayacak kadar kaslı…

Hiç şüphe yok ki bir erkek için gerekenden fazla seksapeli vardı ki asıl canımı sıkan da buydu.

Şimdiye kadar tanıdığım tüm erkeklerin aksine, kadınları kolayca cezbedip peşinden sürükleyen biri olması ona güvenmememe neden oluyordu.

Göz süzen, dokunan, niyetleri yüzlerinden okunan, korkak tabiatlı erkeklerle başa çıkabilirdim.

Ancak, Jacob Carrero ile ün salmış özelliklere sahip biriyle hiç karşılaşmamıştım. Kadınların aklını başından alıp şehvetten gözleri dönmüş bir şekilde peşinden koşturmak gibi doğuştan gelen bir yeteneği vardı.

Adam, elini sallasa ellisi idi ve kadınlar da ona ulaşmak için çabalıyor gibiydi. Gerçekten acınası bir durumdu.

Sahip olduğum pozisyona gelmenin büyük bir onur olduğunu biliyordum. İşimde iyi olduğumu, bu kadar erken bir yaşta buraya gelebilmek için aşağıdaki doğru insanları memnun ettiğimi biliyordum ama yine, yeniden midemin bulandığını, korktuğumu hissediyordum.

Başarılarıma rağmen kendimden şüphe ediyordum. Kendimle ilgili şüphelerim peşimi bırakmıyordu.

Eski Emma hâlâ gizli köşelerde saklanıyor, bana kafa sallıyor, beni bir sahtekâr olduğuma ikna etmeye çalışıyordu.

Kapasitemi aşıp aşmadığımı bilmiyordum. Önümdeki görevi yerine getirebilecek; ünlü otel kralı, New York’un en gözde bekârı Jacob Carrero gibi genç yaşta her şeye sahip biriyle çalışabilecek kapasitede miydim bilmiyordum.

Dikkatimi tekrar önümdeki göreve verdim. El yordamıyla bir şeyler yaparak oyalanmak her zaman kendimi toplamama yardımcı olurdu.

Margo’nun istediğini yapıp beyaz mutfaktaki büyük, pahalı espresso makinesini hazırladım. Bir hastaneyi andıran küçük, modern, şık oda içindeki dev buzdolabına rağmen sadece çay, kahve tedarik etmek için kullanılıyor gibi görünüyordu.

Makineyi ve üstünde durduğu tezgâhı silip kahve kutusunun tozunu aldım. Bu sakinleştirici görevle biraz rahatlayarak Bay Carrero’nun tepsisine buzlu suyunu koydum.

Hâlâ gergin olmak beni rahatsız ediyordu. Sanırım sandığım kadar kontrollü değildim.

Margo’nun istediği her şeyi Bay Carrero’nun masasına düzgünce yerleştirdim. Giderken eşyaları düzeltip her şeyin yerli yerinde olduğundan emin olmak için odaya şöyle bir baktım.

Düzenli olmayı seviyordum. Beni sakinleştiriyordu, daha kontrollü hissetmemi sağlıyordu. Sanki bir şekilde her şey düzenli olunca hayatım da daha düzenli oluyordu.

Dün Bay Carrero adına aldığım bir sürü mektup ve mesajla dönerken ceketimin altına giydiğim pahalı, açık gri gömleğimin yumuşacık kumaşını okşayıp üstümü başımı düzelttim.

Bay Carrero’nun ilgilenmesi gereken mektuplar sadece bunlardı ve hepsini masasının üstüne, arkasında düzgünce duran deri sandalyeyle aynı hizaya gelecek şekilde yerleştirdim.

Ofis genişti, havadardı. Duvarlardan biri camdı ve bu camdan, açık duran dikey panjurların hafifçe kapattığı, muhteşem bir New York manzarası görünüyordu. Sol taraftaki gri alanda büyük soyut resimler asılıydı.

Gözlerim ahşap masanın sol köşesinde duran gümüş çerçevelerdeki siyah- beyaz portrelere takıldı.

Güzel kadınlar, ünlüler ve geçen yıl ekstra personele ihtiyaç duyulan büyük bir etkinlik sırasında uzaktan gördüğüm Bay Carrero… Kendisi Jacob Carrero’nun babasıydı.

İki Carrero İtalyan olmaları yönünden birbirlerine çok az benziyordu. Benzerlik sadece bununla sınırlı kaldığından Jacob’ın daha çok annesine benzediğini biliyordum.

Gururla sergilediği büyük çerçeveli bir fotoğraftaki annesini hemen tanıdım. Çok güzel bir kadındı ve oğlu ile aralarındaki benzerlik inanılmazdı. Aynı siyah saçlar, muhteşem bir yüz, inanılmaz bir bronzluk, aynı parlak yeşil gözler ve yine de yumuşak, sıcak bir ifade...

Buna karşılık Büyük Carrero sarı saçlı, koyu kahverengi gözlü ve sert hava koşullarına maruz kalmış gibi çizgilerle kaplı, gergin, sert bir yüze sahip bir adamdı.

Babasıyla oğlu bu resimde, bir geminin güvertesinde ellerinde bir şampanya şişesiyle yan yana duruyor olmalarına rağmen aralarında bir soğukluk vardı.

Erkeklerin soğuk bakışlarını bilirdim ve buna dair nahoş anılarım sırtımdaki tüyleri diken diken etti.

Hemen etrafıma bakıp kontrol etmem gereken başka bir şey olup olmadığına baktım ve her şeyin hazır olduğundan emin olduktan sonra, zarifçe arkama yaslandım.

Saat neredeyse dokuzdu. Bay Carrero birazdan gelirdi. Sinirlerim o kadar gergindi ki bu gerilim bir an önce bitmezse patlayabilirdim.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok