Vahşi - Kitap kapağı

Vahşi

Kristen Mullings

Eski Bir Alev 🌶️🌶️🌶️

RonnieTanrım!
RonnieSöylentiler doğru mu?
RonnieGerçekten...
SageKovuldum mu?
SageEVET.
Ronnie😧
Ronnie😡
RonnieLanet olsun?!?
RonnieNe oldu?
SageUzun hikaye Ronnie…
Sageİşten sonra buluşalım.
SageSen işine devam et.
RonnieÇok, çok üzgünüm, Sage.
RonnieBu çok kötü oldu.
SageSanırım patronu becermek istersem olacağı buydu.

Sage

"Orospu çocuğu!"

Alışveriş merkezinde buluştuğumuzdan beri Ronnie'nin tekrar tekrar söylediği tek şey buydu. Alışveriş bizim en sevdiğimiz eğlencelerden biriydi. Ve içinde bulunduğum durumu biraz olsun unutabilmek için de iyi bir yoldu.

Beni yanlış anlamayın. Profesyonel olmayan davranışlarımı kabul ediyorum ama ne tür bir deli, çalışanına hayvan gibi bir orgazm yaşatır ve sonra onu işten kovar?

Lanet Heinrich...

Sırf şeyin var diye benimle dalga geçebileceğini mi sanıyorsun...

Büyüleyici gözlerin.

Karşı konulamaz bir kokun.

Yunan Tanrısı bedenin.

Gür bir sesin.

Kocaman bir sikin.

Harika bir stilin.

Havalı bir tavrın.

Adının önünde olan bir milyarder yazısı.

Lanet olsun! Bir banyo bulup tangamı değiştirmem gerekiyordu. Bay Heinrich’i düşünmeye başladığımdan beri yanımda yedek iç çamaşırı taşıyordum.

"Orospu çocuğu!" dedi Ronnie, yine.

"Ron! Çoktan bildiğim şeyi kırk kez söylemeyi bırak. Bana bilmediğim bir şey söyle."

"Peki... Evleneceğimi bilmiyorsun, değil mi?" diye sordu, bombayı kucağıma bırakarak.

"NE?"

"Ve Londra'ya taşınıyorum."

"GERÇEKTEN Mİ?"

"Evet."

Ağzım bir karış açık kalmıştı.

“Annem görücü usulü evliliğim için gün belirlemiş. Evlenmek ve kocamla yaşamak, ona yıllar önce vermem gereken torunlara sahip olmam için Londra'ya dönmemi söyledi bana. "

"Kızım, annen korkutucu bir kadın."

Ronnie, "Gerçekten de Susam Sokağı’ndaki Büyük Kuş’un Drakula haline benziyor," dedi.

"Peki, kim bu adam? Ne oluyor be? Bundan nasıl haberim olmaz? Bana her şeyi anlat."

"Bekaretimi Londra'da kaybettiğimi söylediğim adamı hatırlıyor musun?"

"Arap olan mı?"

"Şey, evet. Beş yaşımdan beri onunla beşik kertmesiyiz. Tek ortak noktamız Pencapça konuşuyor olmamız ve seks için dinmeyen bir açlığımızın olması."

"Pencapça ve seks. Daha neye ihtiyacın olabilir ki?" dedim soytarılık ederek.

"Kesinlikle."

Ronnie öne doğru eğildi.

"Bunun kulağa saçma geldiğini biliyorum ama öyle değil. Annem bana bizim beşik kertmesi olduğumuzu söyledikten sonra Rama ve Sita’nın bu evliliğimin ne kadar önemli olduğunu anlattıkları bir rüya görmüştüm. Başta anneme ve atalarına karşı çıkmıştım. Sonuçta ben modern bir kadınım. Kiminle istersen onunla evlenebilirim. Ama Jav’la tanıştığımda…"

"Jav mı? O da Hindu mu?"

"Aslında o Müslüman. Sanırım ailem zıt kutupların birbirini çekebileceğini düşündü."

Ronnie annesini anlatırken kafamda bir canavarın resmi canlanıyordu. Omuz silktim ve devam etmesine izin verdim.

"Yine de dindar ya da Allah korkusu olan biri değil. Yani, eminim ki Allah bana yatak odasında yaptığı vahşişeyleregöz yummazdı. Ve onun konuşma şeklini duymalısın..."

"Yine mi boşaldın? diye sordum, sırıtarak.

"Jav benimle edepsiz bir şekilde konuştuğunda, sanki... Sözlerinin gücüyle içimde bir şey titreşiyor, daha o dokunmadan klitorisimi çekiştirdiğini hissedebiliyorum. Akıllara durgunluk verici bir şey. Eğer her Müslüman erkek bunu yapabiliyorsa, din değiştirebilirim."

"Bak sen şu tatlı Jav’a," dedim etkilenmiş bir şekilde. "Tam adı bu olamaz, değil mi?"

"Ha. Oded Dastaan Javed Khan demeyi deneyebilirsin. Bu da beni... Bayan Veronica Ophelia Khan yapıyor. Neredeyse destan gibi, değil mi?"

"Kahretsin Ronnie, dört ismi mi var? Ailesi onu hiç mi sevmemiş?"

Ronnie bana kötü bir bakış attı.

"Ronnie ve Jav!" diye bağırdım sırıtarak. "Kulağa hoş geliyor."

***

Elimiz kolumuz elbise ve ayakkabı poşetleriyle dolu bir mağazadan çıkarken kazara birine çarptım.

"Ah! Özür dilerim..." dedim ve durdum. Kim olduğunu görünce şaşırmıştım.

Bana döndü ve tek kaşını kaldırarak gülümsedi.

Brandon Wong.

"Lanet olsun! Burada ne işin var Wong?"

Adam Asyalıydı, 1.80 boyunda ve çok seksiydi. Bu arada bir geçmişimiz de vardı.

"Seni görmek de güzel, Sage," diye mırıldandı.

Sesi çok hoşuma gitmezdi. Biraz fazla kadınsı gibi çıkıyordu. Ama erkeksi vücudu bunu telafi ediyordu.

Her neyse eski patronum olmayan bir adamı görmek güzeldi.

Wong'un yanında arkadaşı Bobby de vardı. Ronnie'yi yukarıdan aşağıya doğru süzerek ona asıldığını gördüm.

Ronnie bunu fark etmemişti. Belki de yeni nişanlandığı içindir.

"Hadi gidelim," dedi.

Ama Ronnie beni tutamadan, Wong kolunu benimkine geçirdi ve benimle birlikte merdivenlerden aşağıya inmeye başladı.

"Ah, hadi ama. Arayı hızlıca kapatabiliriz, değil mi bebeğim? Biz görüşmeyeli ne kadar zaman oldu?"

"Ben senin bebeğin değilim. Ve günleri de saymıyorum."

Bir elini belime koydu ve beni kendine çekti.

"Seni özledim. Beni özlemiyormuş gibi davranma."

Elini kıçıma doğru hareket ettirmeye başladı ve sert bir şekilde kıçımı kavradı. Yalan söyleyemeyeceğim...

Tahrik olmuştum ve o da bunu biliyordu.

Üniversite yıllarımın çoğunda beraberdik ve o zamanlar ona doyamıyordum. Bağımlısı olduğum cinsel bir ilaç gibiydi.

Kimsenin olmadığı her yerde sikişirdik. Tüm bu macerayı ve çılgınlığı seviyordum. Ama bir gün büyüdüm ve bunun seksten başka bir şey olmadığını anladım. Beni tatmin etmiyordu ve bu ilişkinin bitmesi gerekiyordu.

Ne zaman ayrılmaya karar versek kendimizi yatakta bulurduk. Bu yüzden bende onunla iletişimi tamamen keserek ondan uzaklaşmaya karar verdim.

Numaramı, adresimi ve işimi değiştirdim.

Az önce kovulduğum işe girmiştim.

Ama şimdi onun sıcak kollarındayken ve ereksiyon halindeki siki karnımın alt kısmına sürtünürken kendimi savunmasız hissetmem bu kararlılığımı zayıflatıyordu.

Gözlerimi sıkıca kapattım. "Yapamam."

Göğsünü biraz ittim ve iki derin nefes aldım. Al, ver. Al, ver.

Bileğimi yakalayıp dudaklarına götürdü ve iç kısmını öptü. Bunun zayıf noktam olduğunu biliyordu.

Her zaman işe yarardı.

"Tamam," diye fısıldadım, omzumun üzerinden Ronnie ve Bobby'ye bakarak. "Ama hızlı olacağız."

Banana Republic mağazasındaki bir soyunma odasına gizlice girmek üzereyken telefonum titredi.

RonnieLütfen buraya gel.
RonnieBu PUŞT ellerini üzerimden çekmiyor.
SageOf! Ronnie...
SageBana bir beş dakika verebilir misin?
RonnieCiddi misin?
RonnieNeden sen ve tüm arkadaşların bu kadar azgınsınız?
Sage😈
RonnieTamam. Hızlı ol.
RonnieKaltak.

Wong ve ben hiç vakit kaybetmeden kıyafetleri inceliyormuş gibi yapmaya başlamıştık. Görevli bakmadığında da gizlice soyunma odasına kendimizi attık.

Tanrım, son anda paçayı kurtarmıştık.

Çabucak bluzumu yırttı. Kelimenin tam anlamıyla parçalara ayırmıştı. Tanrıya şükür, çok da sevdiğim bir bluz değildi.

Dudaklarını benimkilere bastırdı. Elleri vücudumun her yerinde dolaşmaya başlamıştı.

Ön sevişme için zamanımız yoktu.

Beni duvara dayamıştı, kotumu sertçe aşağı çekti ve sikini amıma soktu. Başı geriye düşene kadar derin bir şekilde inledi.

Ben de neredeyse çığlık atacakken eliyle ağzımı kapattı. Yakalanmak istemezdik.

Çok nefis ve acı verici bir zevkti. Ellerimi sırtına koydum ve tırnaklarımı etine geçirdim. Kanın o keskin metalik kokusunu alabiliyordum.

Bacaklarımı yukarı kaldırdım ve sikini daha fazla içime sokabilmesi için etrafına doladım.

"Siktir," diye fısıldadığını duydum.

Hareketleri sertti, sikini içimden çekip bir saniye sonra hızla etli kıvrımlarıma gömülerek amıma sokuyordu.

Ben inlerken o inliyordu. Siki gidip gelirken klitorisime vurmaya başladı .

"Daha sert sik beni," diye yalvardım kulağına.

İsteğimi yerine getirerek saplamaya başladı.

"Durma!" dedim yine yarı çığlık atarak.

Boşalacaktım. Bunu hissedebiliyordum. Wong sağ elini koyu buklelerime gömdü ve saçlarımdan çekti. Amcığım sikinin etrafında gerilip sırtım kavisli bir şekil alırken onu kendime doğru çektim ve bu sefer avazım çıktığı kadar bağırdım. Kimin duyacağı umurumda değildi.

Orgazm olurken titremeye başladım.

Ve sonra boşaldım. Wong’un yavaşça küçülen sikini içimde tutarak iniltiyle boşaldığını hissettim. Rahim ağzım sıcak spermleriyle yıkanıyordu.

Tamamen boşalana kadar hareketleri gittikçe yavaşladı.

Daha sonra beni yere indirdi. İkimiz de çabucak pantolonumuzu yukarıya çektik ve aynada kendimizi kontrol ettikten sonra soyunma odasından çıktık.

Mağazadaki herkes birbirine bakıyordu. İkimizde kıkırdayarak koşabildiğimiz kadar hızlı bir şekilde oradan çıktık. Hala orgazmın doruklarındaydık.

İhtiyacım olan şey tam da buydu. Aynı anda hem kafamı Bay Heinrich’ten uzaklaştırmak hem de orgazm olmak.

Kim bilir? Belki Wong'la tekrar görüşürdüm...

***

Hafta bittiğinde, rahatlamış, tazelenmiş ve gençleşmiş hissediyordum. Ronnie'ye, Wong'la yaşadığım cinsel yolculuğumun her anını detaylı bir şekilde anlattım.

Eğlenerek beni dinlerken sanırım daha çok bundan sonra ne yapacağım konusunda endişeleniyordu. Artık işsizdim.

Bay Heinrich'in görüntüsü aklımdan çıkmıyordu, delici mavi gözleri, Alman aksanı, parmaklarının içimdeki hissi.

Daha önce onunla sevişmemiş olmamıza rağmen, yine de Wong'la yaşadığım eğlenceden daha akılda kalıcıydı.

Ama bunu daha fazla kafama takmasam iyi olurdu.

Bugün yeni bir gündü.

Bir iş görüşmem vardı ve buna hazırdım. İşten ayrılır ayrılmaz yeni bir şirket beni iş görüşmesine çağırmıştı.

Sanırım birileri benim hakkımda güzel şeyler söyleyerek bana referans olmuştu. Artık kendimi işe vererek kaldığım yerden devam edebilirmişim gibi geliyordu.

Ronnie'yle aldığım şık, mini, siyah elbisemi giydim. Şans için Wong'a hızlı bir seks için uğradıktan sonra bir şeyler atıştırmak için kendimi dışarıya attım. Mülakata hazırlanmak için daha iki saatim vardı.

Şans eseri, yeni şirketin bulunduğu köşede bir kafe gördüm ve kafeye girip bir masaya oturdum.

Masaya oturur oturmaz onu görmüştüm. Sanki orada olacağımı biliyormuş gibi kafeye adım atan eski patronumu. Bay Heinrich’i.

Lanet.

Olsun.

Yüzümü kapatmak için çabucak mönüyü kaldırmaya çalıştım ama faydası olmadı.

Karşımdaki sandalye kaydı ve karşıma biri oturdu. Tam olarak kim olduğunu bildiğimden mönüyü yere indirdim.

Yüzünde aynı ukala sırıtış vardı ve bu onu daha da seksi gösteriyordu.

Ama şu anda tahrik olmayacaktım. Beni kovan adam tarafından değil, dalga mı geçiyordu? Birkaç saat sonra hayatımın iş görüşmesini yapacak üzereyken olmazdı.

Ama onu durduramadan, Bay Heinrich elimi tuttu ve öptü. Bir anlığına gardımı düşürmüştüm.

"Guten Morgen, Sage," dedi. "Çok uzun zaman oldu."

Ne diyeceğimi bilemedim. Ondan nasıl kurtulacağımı bilmiyordum. O anda tek bildiğim şey bu adamdan her zerremle nefret ettiğimdi.

Elimi çekerek, beni kovmasına sebep olan aynı kelimemi ona tekrar söylemeye karar verdim.

"Guten siktir git, kendini becer, Bay Heinrich."

Ama gülümsemesi daha da genişlerken bu işten o kadar da kolay kurtulamayacağımı anlamıştım.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok