Değişim - Kitap kapağı

Değişim

Rebecca Robertson

0
Views
2.3k
Chapter
15
Age Rating
18+

Summary

Jessica, Scott Michaels'tan sonra yönetici rolünü kapmıştı. Tek sorun, diğer CEO Spencer Michaels idi; Jessica’nın yerine geçeceği adam. Spencer Jessica’nın durumunu öğrendiğinde, Jessica’ya yerini bildirmek için elinden geleni yapacaktı... Kör olsa da boşanıyor olsa da ve tam bir pislik olsa da Jessica ona aşık olacaktır.

Yaş Sınırlaması: 18+

Fazla göster

Patronla Tanışın

JESSICA

Telefonumun ekranındaki basın açıklamasına şaşı baktım: “MICHAELS HOTEL GROUP TOSKANA'DA YENİLEME PLANLARINI AÇIKLIYOR.” Başlığın altında gülünç bir şekilde fotojenik olan iki Michaels kardeşlerin fotoğrafı vardı: Scott ve Spencer.

Patronlarım.

Gülümseyen yüzlerine baktım, içimden çığlıklar atıyordum. Olamaz, olamaz, olamaz. Basın açıklaması erken yapılmıştı, gelecek haftaya kadar yapılmaması gerekiyordu. Scott sinir krizine girecekti.

Ama bunu düşünecek zamanım yoktu. Toplantı odasının kapısını açtım ve erkeklerle dolu bir masa gördüm.

Hepsi orta yaşlıydı, özel tasarım takım elbise giyiyorlardı ve şaşkınlıkla bana bakıyorlardı.

Muhtemelen benim gibi genç birinin Scott Michaels'tan sonraki yönetici olmasını beklemiyorlardı.

Spencer, başarılı otel geliştirme işlerinde kardeşine yardım etmeyi bıraktığından beri onun yapamadığı her şeyi yapmam için Scott işe beni almıştı. Bu işi almak herkes için olduğu kadar benim için de sürpriz olmuştu.

Üst düzey bir üniversitenin işletme bölümünden onur derecesiyle mezun olduğum doğruydu ama yönetim kurulu masasındakiler gibi adamlar bana baktıklarında bunu görmüyorlardı. Hayır, bu adamlar yirmi beş yaşında, tatlı, kızıl saçlı ve mükemmel bir gülümsemesi olan bir kız görüyorlardı.

Bu yüzden daha çok çalışmam, daha net konuşmam ve odadaki herkesten daha zekice düşünmem gerekiyordu. Tamam, insanları memnun etmeye çalışan biriydim ama kimsenin bu işi yeteneklerimin dışında başka bir şeyden dolayı aldığımı düşünmesine izin veremezdim.

Masadaki koltuğuma otururken, “Günaydın beyler,” diyerek selam verdim. “Scott görüşmeye gelemediği için özür diliyor. Ofiste bazı işlere takılı kaldı ama söz veriyorum, sunumunuzun detaylı bir raporunu vereceğim.”

Kömür grisi takım elbise giyen Bay Wallace diliyle cıklayarak, “Bir tek seni mi gönderdi?” diye sordu.

“Ben onun iş analistiyim, Bay Wallace. Yani evet. İş teklifinizi analiz etmek için burada olacağım.” Adam belli ki milyon dolarlık teklifini kızı yaşındaki birine sunacağı için rahatsızdı ama umurumda değildi. “Hazır olduğunuzda başlayalım.”

Adam iç çekti ve bana doğru bir dosya gönderdi. Dosyayı açınca rakamlarla dolu belgeler gördüm. O konuşmaya başladığında ben de belgelere göz atıyordum.

“Tropic Relaxation dünya çapındaki kaplıcaları ile meşhurdur. Michaels Hotel Group ile yapılacak bir ortaklığın iki taraf için de kârı artıracağını biliyoruz. İlk tablodaki rakamlara bakarsanız, size ait Delilah Estate’e benzer bir konumu ve boyutu olan bir oteldeki son aya ait kârımızı görürsünüz.”

Delilah Estate, Toskana'daki otelimizdi ve bu oteli yenilemek istiyorduk. Yenileme planlarına son teknoloji ürünü bir spa eklemek de dahildi; ben de bu yüzden bu toplantı odasındaydım. Tropic Relaxation, ihaleyi kazanmak isteyen birçok spa şirketinden sadece biriydi.

Belgelerle dolu olan dosyayı kapattım ve Bay Wallace'ın gözlerinin içine baktım. “Söyleyin, en kârlı spa hizmetiniz nedir?” Bir analist için sadece sayıları okumak kolaydı, ama sayıları okumam hiçbir zaman gerçeğin kendisini vermezdi.

Üniversitede öne çıkmamın, bu işi almamın sebebi sayılardan daha fazlasını okuyabilmemdi. İnsanları okumada iyiyimdir.

Bay Wallace gözlerini kırptı. “En kârlı hizmetimiz mi? Yüz bakımı tabi ki. Erkek, kadın, genç, yaşlı her türlü müşteriyi cezbeder. Bütün kaplıcalarımızda sürekli bu talebi alıyoruz.”

Başımı sallayarak sandalyemi geri ittim ve ayağa kalktım ve gülümseyerek “Teşekkürler beyler,” dedim. “Bu bilgileri götürüp...”

“Ne yani, bu kadar mı?” diye lafım bölündü. Bay Wallace'ın sağ kolu, lacivert kıyafet giyen adam sandalyesinden bağırdı. “Bize bir soru sorup gidecek misin? 10 dakika bile durmadın!”

“Teklifinizi iyice anladım ve...”

“Kaç yaşındasın sen? Yirmi var mısın? Bir şeyi iyi anlayacak kadar uzun yaşamamışsındır!”

Durdum, dimdik ona baktım. “İşinizin yenilikle değil geleneksel yollarla yürütüldüğünü anlayacak kadar yaşadım. Personeliniz satır aralarındakilere değil, sayfada yazanlara bakıyor.”

Bay Wallace'ın gözlerinin küçüldüğünü gördüm. Yine de devam ettim. “İsveç masajı en kârlı hizmetiniz, Bay Wallace. Rakamlara bir bakışımda bunu görebildim. Elbette, yüz bakımına ait rakamlar etkileyici ancak maliyeti karşılamıyor. İhtiyaç duyulan tüm malzemelerin maliyeti.”

Bay Wallace kudurmuştu ve koltuğundan kalkarak, “İşimi benden daha iyi yapabileceğini mi sanıyorsun?” dedi.

Evet, aptal herif.

Ama ben öyle bir şey demedim. Bunun yerine, “Harika bir iş yürütüyorsunuz. Ama Tropic Relaxation'ın operasyonlarını her zaman olduğu gibi güvenli bir şekilde yürütmekten mutlu olduğunu görebiliyorum. Scott bu projede yeni bir şey arıyor. Yeni bir şey. Ama dediğim gibi, teklifinizi ona bildireceğim.”

Dosyayı masadan aldım ve odadan ayrılmak için döndüm. Toplantı odasının kapısını açarken, “Hoşça kalın beyler,” dedim. Ben odadan çıkarken içlerinden birinin bana şöyle dediğini duyduğuma oldukça emindim. Sürtük.

Kafamı salladım. Scott'ın beni neden buraya gönderdiğini merak ettim. Tropic Relaxation eski ve sıkıcı olmakla ünlüydü. Markamızın tam tersiydi. Ve bunun ötesinde, patronumun beni tek başıma bir teklif toplantısına göndermesi onluk bir davranış hiç mi hiç değildi.

Scott Michaels bu iş için doğmuş olabilirdi ama bu, işini hafife aldığı anlamına gelmiyordu. Aslında tam tersiydi. Scott adeta şirketi için yaşıyordu ve ne kadar küçük olursa olsun, her kararı kişisel olarak inceliyordu.

Bu yüzdendi ki bu sabah bu toplantıya girmem için bana son dakikada haber verdiğinde bir şeylerin ters gittiğini hissetmiştim.

Sebebi ne olursa olsun, sabahın yarım saatini boşa harcamıştım ve işe geri dönmek için can atıyordum.

Taksi, göz kamaştıran Michaels Hotel Group binasına yanaştığında taksiden dışarı atlayıp aceleyle kapılardan geçtim.

Scott ve benim ofislerimin olduğu en üst kata çıkarken asansörde telefonumu çıkarıp e-postalarımı kontrol etme şansım oldu. Son baktığımdan beri kırk dört yeni e-posta vardı.

Harika.

Kata ulaştığımda ofisime ilerlerken koridorun öteki tarafında Scott'ın ofisinden yüksek sesler duydum. Scott'ı bağlayan toplantı bu olmalıydı. Kapı aralıktı, ama sadece Scott'ın sırtını görebiliyordum.

Bir adam, “Amma cesaretliymişsin!” diyerek esip gürlüyordu.

Scott'ın iç çektiğini duydum. “Bir saniye sakinleşebilirsen açıklayabilirim.”

“Neyi açıklayacaksın? Yapmayacağın konusunda anlaştığımız tek şeyi arkamdan iş çevirip nasıl yaptığını mı?”

“Spencer, durumu ihanet demeye getiriyorsun.” Spencer. Spencer Michaels yani. Scott'ın abisi. Ve diğer patronum. Teknik olarak. “Kötü bir niyetle yapmadığımı biliyorsun. Ama hepsini üstlenemem, tek başıma...”

Arkamdan küçük bir ses, “Sen kimsin?” dedi ve kulak misafirliğim son buldu. Küçük bir kız çocuğuydu, belki beş yaşındaydı. Balerin eteği giyiyordu ve saçları iki örgülüydü. Kimin çocuğu olduğunu görmek için etrafa baktım ama boş çıktı.

Çömelerek, “Benim adım Jessica. Ailen nerede?” diye sordum.

Ama kız cevap vermek yerine elimi tuttu ve beni koridorun karşısına, Scott'ın ofisine çekti. Ben odanın ortasına geldiğimde bıraktı.

İki adam da konuşmayı kesti ve kardeşine dönmeden önce Scott’a böldüğüm için üzgünümdiyen bir bakış attım.

Aman ya Rabbi.

Spencer Michaels'ı daha önce hiç şahsen görmemiştim. Kirli sarı saçından kare çenesine, o düğmeli gömlekli kaslı kollarına kadar onunla ilgili her şey ağzımı sulandırıyordu. Adam tam bir Yunan tanrısıydı.

Küçük kız beni işaret ederek, “O kim?” diye tekrar sordu.

Scott, “Leila, bu Jessica,” diye cevap verdi. Bana dönüp, “Leila, Spencer'ın kızı,” dedi ama ben cevap veremeden Spencer tekrar başladı.

Öfkeli bir şekilde “Bu o mu?” dedi. “~Benim işimi yapması için yerime aldığın yirmi beş yaşındaki çocuk bu mu?~”

O zaman gizlice dinlediğim tartışmanın benimle ilgili olduğunu öğrenmiş oldum.

“Senin işini devralmıyor, Spencer.”

“Daha sonra gelebilirim,” demeye çalıştım ama Spencer sözümü kesti.

“Leila, git mutfaktan abur cubur al lütfen,” diyerek kızına talimat verdi.

“Ama aç değilim!”

Leila.” diye tekrarladı. Kollarını göğsünün üzerinde toplayıp odadan çıkarken Leila’yı izledim. Sonra Spencer bana döndü.

“Söyle bana, altmış beş yıldan fazla bir süredir aileme ait olan bir şirketi yönetmek için seni böyle nitelikliyapan nedir? Bana bu işi neden bu kadar hak ettiğini düşündüğünü anlat.”

Ama bana hiç bakmıyordu. Zümrüt yeşili gözleri durduğum yerin beş santimetre soluna bakıyordu. Spencer Michaels'ın kör olduğunu biliyordum. Herhangi bir magazin gazetesini okuyan herkes bunu biliyordu.

Geçen yıl beyin ameliyatı geçirmişti ve ameliyattan uyandığında hiçbir şey göremiyordu. Bu yüzden şirketteki işlerine biraz ara vermişti. Bu durum özellikle trajikti çünkü karısı ondan üç ay önce boşanma davası açmıştı. Ama şu anda ona o kadar acımıyordum.

“Pardon?” diye araya girdim; beni böyle ezmesine izin verecek değildim.

“Açık değil miydim? Sen benim işimi yapıyorsun. Başarılı olması için onlarca yıl tırnaklarımla kazıdığım işi. Kullandığın ilişkiler hep benim, süreçler hep benim ve ~benim ~ ailemin lanet olası şirketi için.”

“İşe alınmamın senin için sürpriz olmasından dolayı üzgünüm ama senin bildiğin izlenimine kapılmıştım,” dedim ve Scott'a bir bakış attım. “Ama bana bir aile şirketinin devredilmemiş olması bu iş için niteliksiz olduğum anlamına gelmez. Bu noktaya gelmek için kıçımı yırttım ve yaptığım işte iyiyim.”

Scott başını salladı. “Jessica buralarda çok yardımcı oldu. Senin yokluğunda her şeyi idare edebilmek için yardıma ihtiyacım var.”

“Sadece birkaç aydır yoktum!”

“Altı ay, Spencer. Ne kadar ihtiyacın varsa o kadar zaman al, bununla bir sorunumun olmadığını biliyorsun. Ama işleri tek başıma yapamam.”

Spencer yüksek sesle iç çekti ve sonra beklemediğim bir şey yaptı. Bana doğru birkaç adım attı; aramızda belki iki santimetre mesafe vardı. Ve vücudum... Alevler içinde püskürüyor gibiydi.

Bu sefer gözleri doğrudan üzerimdeydi, bir santimetre bile yanda değildi. İmkansız olduğunu bilsem de beni okuyormuş gibi hissettim.

“Jess’ti, değil mi?” diye sordu; sıcak nefesi yanağımdaydı.

Aşırı uygunsuz bir durumdu bu.

“Jessica,” diyerek cevap verdim.

“Eh, Jess, dikkat et. Çünkü buradaki her hareketini izliyor olacağım. Ve küçük kardeşim kadar nazik bir patron da değilim.”

Ardından Spencer ofisten ayrıldı ve koridorda yürürken kızını çağırdığını duydum. Tuttuğumu fark etmediği nefesimi verdim.

Scott, “Şu basın açıklaması ...” diyerek konuşmaya başladı ama odaklanamadım. Aklım hâlâ Spencer Michaels ve onun parıldayan yeşil gözlerindeydi.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok