Sahiplenici Muhafız - Kitap kapağı

Sahiplenici Muhafız

E.R. Knight

0
Views
2.3k
Chapter
15
Age Rating
18+

Summary

Kara'nın ev arkadaşı kuzeninin birkaç gece onlarda kalacağını söylediğinde Kara bu konu üzerinde pek durmaz. Birbirlerini görünce ikisi de yanıp tutuşana kadar.

Yaş Sınırlaması: 18+

Fazla göster

Reddedilmiş

Aşk mıydı yoksa şehvet miydi?

Karar veremedi.

Bacaklarının arasında onun adını inlediğinde, umursamadı.

Annesi onu hep onun gibi adamlar hakkında uyarmıştı.

Kötü çocuk.

Seni becerecek ve göz açıp kapayıncaya kadar unutacak olan adam.

Ama birine abayı yaktığında, işler nadiren bu kadar siyah ve beyaz olur.

Aşk dolu bir sevişme miydi bu, yoksa birbirini hazla becerme mi?

Kesin olarak bildiği tek bir şey vardı.

Onunla her saniyesine bayılacak...

... ve her santimi içine alacaktı.

KaraBunu yaptığıma inanamıyorum
KaraÇok korkuyorum, Meg
MeganKara 😰
MeganBunu iyi düşün!!!
MeganYa Max hayır derse?!
KaraDenemek zorundayım
KaraGerçeği saklamaktan bıktım
Meganpeki...
Meganne olursa olsun...
Meganseni seviyorum.
Kara❤️
KaraBiliyorum, Meg
KaraSadece Max'in de aynı şekilde hissetmesini umalım

KARA

Kara öğrenci kimliğini üniversite çalışanına teslim etti.

Nefesini tutarak, Max'i bulacağını bildiği yemek salonuna baktı.

Parasını ödemesine rağmen, yemek şu anda Kara'nın aklındaki son şeydi.

Birinci sınıftan beri en iyi arkadaşı olan Max'e ona karşı bir şeyler hissettiğini söylemek üzereydi.

Belki sadece hayranlıktı.

Belki de daha fazlası.

Ama Kara’nın kesin olarak bildiği tek bir şey vardı: Saklamaktan bıkmıştı.

Max Teksas Üniversitesinde eyalet dışında bir dönem okuduktan sonra Minnesota'ya döndüğünden beri ona söylemenin bir yolunu bulmaya çalışıyordu.

Büyük romantik bir hamle mi denemeliydi?

Yoksa ilk hamleyi onun yapmasına izin mi vermeliydi?

Ya o da onun için aynı şeyleri hissetmiyorsa?

Sonunda, Kara sadece kelimeleri kullanmaya karar verdi.

Bunu yapacak cesareti sonunda toplamış olmayı umuyordu.

Yetersiz beslenmiş üniversite öğrencileriyle dolup taşan yemek salonuna adımını atarken onu gördü.

Off. Çocuk muhteşemdi.

Kocaman yaramaz bir gülümseme, duygu dolu kahverengi gözler ve atletik hatta az çok sıkı bir vücut. Kara'nın istediği her şeydi.

Onun "Bay Doğru" su.

Parlak zırhlı şövalyesi.

Hayatının erkeği.

Ona el salladı, o da el sallayarak sırıttı. Haydi hayırlısı, diye düşündü.

Ancak Kara kalbini açmaya ve sonunda duygularını itiraf etmeye hazır bir biçimde derin bir nefes alırken, akla gelmeyecek bir şey oldu.

Kara’dan önce başka bir kız Max'in yanına oturdu ve dilini boğazına soktu.

Ne oluyor

...

Lan?!

Kız sonunda Max'le yiyişmeyi bırakıp ona döndüğünde, Kara onu tanıdığını fark etti.

Psikoloji dersinden Valerie'ydi bu.

Gerald adında çok hoş bir erkek arkadaşı olan Valerie.

O zaman Max'le ne halt yiyordu?!

Valerie kaşlarını çatarak Kara’ya baktı. "Ne istiyorsun?"

"Ben, ııı," Kara aniden ne diyeceğini şaşırarak mırıldandı. "Ben sadece..."

Max elini Valerie'nin kalçasına dolayarak, "Sonra takılalım, Kara, olur mu?" dedi. "Şu an ellerim biraz dolu."

Valerie, Max ona dönerken kıkırdadı, oğlanın yüzünü boynuna dayadı.

Kara kusacakmış gibi hissetti. Geçirdiği şok yüzünden bacaklarında derman kalmadı.

Max nasıl bu kadar aptal olabilir? Başından beri orada olan kızı nasıl fark etmez? Bu hoppayı ona nasıl tercih edebilir?

Söyleyecek bir şeyi kalmamıştı. Arkasını döndü ve ayaklarının müsaade ettiği kadar hızlı bir şekilde yemekhanenin çıkışına koştu.

Bitkin bir halde, gözlerinin köşelerinden süzülen gözyaşlarını fark eden birkaç kişinin kendisine baktığını fark etti. Ama açıklamak için durmadı.

Dünyası daha yeni yıkılmıştı.

Max onu istemedi.

Her zaman yalnızdı ve hep yalnız kalacaktı.

Bu kadar yıkıcı duygular için tek bir çözüm vardı...

***

Kara, hangisinin duygularını yemenin daha iyi bir yolu olacağını düşünerek iki kutu dondurmaya baktı. Çikolata mı fındık mı?

Kahretsin.

Tabii ki iki favorisi de kalori doluydu ama Kara şu anda hiç umursayamazdı.

Max'in Valerie ile takıldığını öğrendikten sonra etkileyecek kimi vardı ki?

İki kutuyu da sepetine koymaya karar vererek iç çekti. Sadece bir kez yaşıyoruz. Bari hala vakit varken mideye yeterli dondurma gönderelim.

Gelecek haftaki planları tıka basa yemek, Sherlock ~‘un bölümlerini art arda izlemekve ailesini ziyaret etmekti.~

Ailesi kampüse yakın yaşadığından ilk başta Kara’nın eve çıkma fikrine karşı çıkmışlardı.

Ancak Kara bağımsız olmak istediğinden, kirasını ödemenin bir yolunu bulacağına söz vererek bu konuda ısrar etmişti.

Onlar da artık bu fikre alışmışlardı ve Kara'nın oda arkadaşı Megan'ı çok seviyorlardı.

Ailesi zor durumlarında onu desteklemekten hiç kaçınmasalar da, Kara kendi dersleri arasında başkalarına özel ders vererek ay sonunu getirmek için elinden geleni yapıyordu.

Ama şu anda, önümüzdeki hafta boyunca herhangi bir işi halletmenin imkansıza yakın olacağına dair bir his vardı içinde.

Kasaya yaklaştığında, kasiyer ona sempatik bir şekilde gülümsedi. "Zor bir gün mü?"

"Efendim?" diye sordu Kara, kafası karışmış bir halde.

Sonra sepetine bir baktı. Şarap, dondurma, bitter çikolata, donmuş pizza ve bir tüp aromatik nemlendirici.

Evet, kadının ne demek istediğini şimdi anlamıştı.

"Teşekkürler," dedi, kartını okuttu ve aldıklarını aceleyle bir poşete doldurdu.

Kendini kimseye açıklayacak hali kalmamıştı. Hele de süpermarketteki bir kasiyere.

Makbuzunu alıp sürgülü kapıdan aceleyle çıkarken o kadar hızlı yürüyordu ki onun köşeyi döndüğünü görmedi. Sonra bir baktı ki–

BAM!

Kara, granit duvar gibi bir şeyle kafa kafaya çarpıştı.

Aldıkları parmaklarından kaydı, ama geriye doğru düşmeden, kolunu bir şeyin tuttuğunu hissetti.

"Nereye gittiğine dikkat et!" diye hırladı derin bir ses.

Kara hemen kafasını kaldırdı ve şaşkınlıktan küçük dilini yuttu.

Yirmi yıllık varoluşunda gördüğü en yakışıklı yüze bakıyordu.

Kolunu tutan adam kendisinden yaşça büyük görünüyordu, muhtemelen yirmili yaşlarının sonlarındaydı.

Yanları kısa kesilmiş koyu renk saçları vardı. Gözleri buz mavisiydi ve ağzı incecik bir çizgi gibiydi.

Elmacık kemikleri yüksek, dudakları dolgun ve çene hattı o kadar belirgindi ki, gerçek olduğundan emin olmak için parmaklarını üzerinde gezdirmek istedi.

Çok sert görünüyordu, ama Kara kendini korkmuştan çok meraklı bir halde buldu.

"Konuşabiliyor musun?" diye sordu, kolunu bırakıp çantasını almak için eğildi. Tonu alaycı ve kabaydı, sanki onunla dalga geçiyormuş gibi.

Yine de, Kara adamın görünüşünden mest olmuş ve kendini cevap veremeyecek hale gelmişti.

Uzun boyluydu. Çok uzun boylu. Kaslı ve zayıftı.

Göz göze geldiklerinde yanaklarının kıpkırmızı olduğunu hissetti. Hala cümle kuramayacak bir haldeyken, çantasını ondan aldı.

"Rica ederim," dedi adam kaşlarını çatarak.

Kara, bakışlarının yakasından aşağıya kaydığını görünce şaşkına döndü.

Onu süzüyor muydu? Kıvrılmış dudağı ona karşı küçümsemeden başka bir şeyi olmadığını gösteriyordu.

"Şey, teşekkürler?" dedi beceriksizce.

Bu yanıt adamı pek de etkilemedi. Onu kenara itti ve süpermarketin girişine doğru yöneldi.

"Çekil bakalım, küçük kız," diye tersledi.

Kızı ağzı açık bir halde arkasında bırakıp ceketini düzelterek dükkana girdi.

Kara’nın beyninin tekrar çalışması birkaç dakika aldı.

Onu hala görebiliyordu, tıbbi malzeme koridorunda ilerliyordu. Herkesten ve her şeyden çok daha dikkat çekici olmasından büyülenmişti.

Tam arkasını dönmek üzereyken, koridorun ortasında duraklayıp arkasını döndüğünü gördü.

Direkt ona bakıyordu.

Siktir.

Kara, ona bakmıyormuş gibi görünmeye çalıştı ama yüzüne bakmaktan kendini alamadı.

Uzaktan bile agresif ve acımasız görünüyordu.

Utanmış bir halde, Kara poşetlerini kavradı ve evine giden otobüse yetişmek için koştu.

Her kimdiyse, Kara onun kötü haber olduğunu anlamıştı. Özellikle de Max'le daha yeni yaşadıklarından sonra onu hemen unutması iyi olacaktı.

Ama buz mavisi gözleri bir türlü Kara'nın aklından çıkmıyordu.

***

Kara, Megan yatak odalarına girdiğinde ‘yedi yirmi dört aşırılık-festivali’ için hazır bir halde bir kutu dondurmayı ve Netflix’i yeni açmıştı.

"Kızım, çık o yataktan. Bütün bu acıma partisi olayına başlama yine."

Kara iç çekti.

Megan bir kızın isteyebileceği en iyi ev arkadaşı ve arkadaştı, ama Kara şu anda yalnız kalmak istiyordu.

Ona çoktan Max'le olanları anlatan bir mesaj atmıştı ve Megan'ın hiç şaşırmadığını söylemek hafif kalırdı.

"Max denen o çocuğu hiç sevmedim," dedi Megan. "Onda ne bulduğunu hiç anlamadım."

"Belki de erkeklerden hoşlanmadığın içindir?" diye buruk bir gülümsemeyle karşılık verdi Kara.

Megan lezbiyendi ve bundan bir hayli gurur duyuyordu. Kıvrımlı kalçaları, dökümlü kızıl saçları ve irkilten koyu mavi gözleri ile ağız sulandırmanın tanımıydı. Tabi ilgileri bu yönde olanlar için.

"Her neyse, kalk hadi," dedi. Kara'nın dizüstü bilgisayarını kaptı ve kapattı. "Yapacak işlerimiz var."

"Ne demek istiyorsun?" diye sordu Kara kaşlarını çatarak. Şu anda herhangi bir şey yapmasına imkan yoktu.

"Temizlik. Misafirimiz var. Sana söylememiş miydim?"

"NE?!" diye haykırdı Kara. "Kim?!"

"Hassiktir," dedi Megan, bundan bahsetmeyi unuttuğunu fark edip suratını buruşturarak. "Erkek kuzenim. Sadece birkaç gün kalacak bir yere ihtiyacı var."

"Erkek?" diye sordu Kara inanmayarak. "Yani, dairemizde kalacak bir adam?"

Kara'nın dünyada ihtiyacı olan son şey kişisel alanında olan bir adamdı. Bütün bu gece yalnız zaman geçirmek ve karşı cinsin var olduğunu unutmakla ilgili olmalıydı.

Üniversite dairelerini düşününce de, en geniş veya lüks olanı onlarınki değildi.

"Fazla büyütme, Kara," dedi Megan. "Söz verdi, varlığını hissetmeyeceğiz. Bizden uzak duracak."

Kara kollarını kavuşturdu, Megan önce ona danışmadığı için hala öfkeliydi.

"Kimmiş bu kuzen peki? İyi biri midir?"

"Ehhh," dedi Megan boynunu kaşıyarak. "Dürüst olmak gerekirse, onu on üç yaşından beri görmedim. Ve hatırladığım kadarıyla biraz dangalaktı.”

"Meg, dalga mı geçiyorsun?" diye çıkıştı Kara. "Ona fikrini değiştirdiğini söyle!"

"Yapamam, Kara!" dedi Megan. "Evden çıkarıldığını falan söyledi ve... o zaten ailenin kara koyunu. Sahip olduğu tek kişi benim."

Kara, bu adamın sokağa düşmesine sebep olmak istemeyerek yere baktı. Özellikle de Megan için önemliyse.

"İyi, ama eğer tuhaf biriyse onu kovabilirim, anlaştık mı?"

Megan’ın yüzü sevinçle parladı, Kara'yı yanağından öptü. "Evet! Muhteşemsin. Merak etme. Uslu duracak, bundan eminim."

Öyle olsa iyi olur, diye düşündü Kara.

Bir adamın, bir yabancının, hiçbir erkekle paylaşmadığı yatağına bu kadar yakın uyuması fikri… bunaltıcıydı.

"Ne zaman burada olur?" diye sordu Kara.

"Iıı..."

Aniden, kapıdan gelen bir gümleme sesi duyuldu ve Kara'nın gözleri fal taşı gibi açıldı.

"Bu..."

Megan sırıttı. "Hadi, merhaba diyelim!"

Bir dakika sonra, ikisi de kapıda durdular ve Kara atlet ve kıçında bir şort giydiğini fark ederek aşağıya baktı.

Siktir! Artık değiştiremem.

Kapı açıldığında sahte bir gülümseme takınmaya ve Megan'ın kuzeniyle tanışmaya hazırlanırken, Kara gözlerine inanamadı.

Olamaz...

"Sen!" diye hırladı gelen misafir.

Süpermarkette karşılaştığı imkansız çene hattına sahip uzun boylu, seksi adamdı bu.

Bu cidden Megan'ın kuzeni olabilir mi?

Kötü bir gülümsemeyle ona baktı ve Kara dizlerinin bağı çözülüyormuş gibi hissetti.

Ona bakmak bile nefes alışının sekteye uğraması için yeterliydi. Onunla nasıl yaşayacaktı?

Peki sadece birkaç adım uzakta olduğunu bilerek nasıl uyuyacaktı?

Kara'nın idrak edebildiği tek şey şu kelimeydi:

Eyvah.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok