Aşkın Böylesi - Kitap kapağı

Aşkın Böylesi

Laila Callaway

Bölüm 2

ANASTAZJA

Aptal açılış cümlem karşısında dudakları büyüleyici bir gülümsemeyle aralandı.

Ona yaklaşırken yanaklarım kızardı. İçeri girmek için yanından geçmem gerekiyordu ve bu beni çok mutlu etti.

“Hangi dili konuşuyordun?” diye merakla sordu.

Sorusuna zar zor odaklanabildim. Erkeksi sesi karşısında beynim pelteye döndü; o kadar derin, o kadar seksiydi ki…

Boğazımı temizleyerek azgın düşüncelerimden kurtulmaya çalıştım. Sevişmeyeli çok uzun zaman olmuştu.

“Lehçe,” diye yanıt verdim. Heyecandan kesik kesik nefes alıyordum.

“Çok güzelmiş,” diye yorum yaptı.

Onun bu beğenisiyle yüzümün kızardığını hissettim. “Teşekkür ederim.” Bir an tereddüt ettikten sonra bu yakışıklı DM’e kendimi tanıtmaya karar verdim. “Adım Anastazja; bana Ana diyebilirsin,” diyerek ona elimi uzattım.

Normalde bir dom’un yanında bu kadar ileri gitmezdim. Bu DM kesinlikle bir dom’du; sub olmasının imkânı yoktu. Ne var ki bu gece yalnızca bir DM’di ve ben de eşliydim, bu yüzden cesur oluşumun bir önemi yoktu.

En azından ben öyle düşünüyordum ama DM’in gözlerindeki sıcak bakış aksini söylüyordu.

“Memnun oldum Ana,” diye cevap verdi. Büyük, sıcak eliyle elimi hafifçe sıktı. “Ben Kasen ama herkes bana Ace der.”

“Memnun oldum,” diye mırıldandım hiç düşünmeden.

Bedenim hâlâ dokunuşunun ve misk kokulu, delicesine baş döndürücü parfümünün etkisi altındaydı.

“Aksansız konuşuyorsun, burada büyüdün sanırım?” diye sordu sohbet edercesine.

Benimle konuşmak istiyor!

“Evet, öyle. Ailem Polonyalı, ben doğmadan önce buraya taşınmışlar,” diye açıkladım.

Ace ilgiyle başını salladı. “Keşke başka bir dil daha bilseydim ama korkarım okulda yabancı dil derslerinde hiç iyi değildim.” Sesinde gerçek bir hayal kırıklığı vardı.

İnsanlar benim “yabancı” geçmişimi ya sever ya da sevmezlerdi. Neyse ki bu tanrı doğru alternatifi seçmişti.

“Yeni bir dil öğrenmek zor. Lehçenin de en kolay dil olmadığını kabul ediyorum,” diye gülerek itiraf ettim.

Ace gülümseyerek parlayan beyaz dişlerini gösterdi.

Bu adamın mükemmel olmayan bir yanı var mı?

“Neyse, ben artık gideyim... Tanıştığımıza memnun oldum, Ace.”

İçimden kendime lanet ettim: Onunla tanıştığına memnun olduğunu zaten söylemiştin. Tam bir aptalsın, Ana.

“Görüşürüz, Ana. Yine bekleriz,” diyerek bana göz kırptı.

Ana salona geri dönerken titreyen ayaklarım yüzünden sendeledim. Kendimi daha fazla utandırmadan beni buradan çıkarın.

***

Pazar sabahını arkadaşım Rowan’ın evinde geçirecektim. Kocası Dale’le yeni bir eve taşınmışlardı ve ben de tüm mobilyalarını düzenlemelerine yardım edecektim.

Eve adımımı atar atmaz, “Lütfen bana neden makyaj yapıp parfüm sıkmak zorunda olduğumu söyler misin?” diye sordum Rowan’a.

Sabahki mesajı son derece rastgeleydi:

RowanHey, bugün ağır bir iş yapacağını biliyorum ama güzel bir şeyler giy! Rimel sür, biraz parfüm sık! Bana sonra teşekkür edeceksin ;)

Rowan kıkırdayarak beni kaotik mutfağa çekti. Müsait olan her boşluğa bir kutu yerleştirilmişti.

“Dale bugün bir arkadaşından da yardım istedi. Bence ondan hoşlanacaksın. Çok yakışıklı ve uzun zamandır yalnız!”

Bu kadar hevesli oluşu karşısında kaşlarımı çattım. “Bana çöpçatanlık yapmaya mı çalışıyorsun? Kadın, evi daha yeni taşıdın, önce bir yerleşseydin,” diye inleyip şakaklarımı ovuşturdum.

Rowan alay ederek küçümseyici bir el hareketiyle beni başından savdı.

“Gerçekten, Ana, bence senin için mükemmel biri. Ayrıca ondan hoşlanmasan bile en azından bugünlük çekici birini görmüş olursun. Neden Dale’e zemin kaplamasını yaptırıyorum sanıyorsun?” dedi göz kırparak.

Rowan’ın aç bakışlarını takip ederek pencereden dışarı bakınca bahçede çalışan Dale’i gördüm; çıplak gövdesi terden parlıyordu.

“Vay canına, tam bir sapıksın,” diye şakayla ona çıkıştım.

Omuz silkti. “Kendi kocan olduğunda sayılmaz.”

Sanırım haklıydı.

Kapı çaldığınca bilinçsizce saçlarımı düzeltip elbisemi kalçalarımın üzerinde çekiştirdim.

Belki de çekici bir adamdır ve gerçekten uzun zaman oldu; ona bir şans vermeliyim. Bana bir kez bakıp benden hiç hoşlanmadığına karar vermezse tabii.

Rowan kapıyı açtığında kendimi sersemlemiş ve gergin hissediyordum. Mutfakta kalıp parmaklarımla oynadım.

“Hey, Ro, nasılsın?” Tanıdık, seksi bir ses koridorda yankılandı.

Yok artık!

Bacaklarım kontrolümün dışında mutfaktan çıkıp koridora geçtiler.

Hem Rowan hem de Ace bana baktı. Ace’in yüzündeki şaşkınlık benimkini yansıtıyordu.

“Ana?” diye haykırdı yüzünde keyifle karışık bir şaşkınlıkla.

Rowan sırayla ikimize baktı.

“Siz tanışıyor musunuz?” diye sordu. Yüzünde büyük bir şaşkınlık vardı.

“Evet,” diye yanıtladı Ace ve hatasının farkına varınca sustu.

BDSM genellikle bir insanın hayatının gizli yanıdır. Ace’in o an aklından geçen düşünceleri duyar gibiydim; Rowan’ın kulübe gittiğimi bilip bilmediğini ve bu durumdan nasıl kurtulacağını merak ediyordu.

Panikten çabucak kurtulup ikimiz adına cevap verdim: “Geçen gece bir barda tanıştık; ikimizin de Moore’larla arkadaş olması ne çılgınca, değil mi?” Ace’e, “Bana uy lütfen,” anlamında bir bakış attım.

Rowan’ın BDSM’e olan günahkâr düşkünlüğümden haberi yoktu. Sadece iki ay kadar önce arkadaş olmuştuk. Taze bir arkadaşlıktı ama çok iyi anlaşıyorduk.

Ace çabucak toparlanıp gülümseyerek cazibesini ortaya koydu. “İnanılmaz. Seni tekrar görmek çok güzel Ana. Rowan, beni nerede istiyorsun? Ne yapmalıyım?” diye sordu, konuyu ustalıkla değiştirerek.

Beyaz bir tişört ve solmuş bir kot pantolon giymiş olan Ace çok seksi görünüyordu, yıpranmış Timberland ayakkabıları da seksapelini artırıyordu. Seksi bir inşaatçı gibi görünüyordu.

Rowan’ın yüzünde muzip bir ifade belirince ona gözlerimi kısıp baktım.

O bakışı iyi bilirim.

“Aslında Ana’yla birlikte üst katta karyolaları yapabilirsiniz diye düşündüm. Dale zemin kaplamasıyla meşgul, ben de şu zahmetli vidalarla uğraşıyorum; siz ikiniz karyolaları alırsanız mutfağı ben hallederim.”

Rowan âdeta bir yavru köpek gibi ‘Lütfen evet deyin’ bakışı attığında son darbeyi vurmuş oldu; Ace ve ben böylece üst katta, baş başa çalışmaya karar verdik.

Ace bana bakarken sevincini dikkatle gizleyerek gülümsedi. “Olur tabii.”

Rowan’a hafifçe yan gözle baktıktan sonra merdivenlere yürüdüm. Ace önden gitmem için işaret etti.

Tam bir centilmen.

Yukarı çıkarken kalçalarımı biraz salladım. Centilmenliği için ona bu ödülü verebilirdim.

Ortasında düz paketlenmiş bir yatağın durduğu ilk yatak odasına girdik. Birlikte kutuyu açıp tüm parçaları çıkardık.

Ace kurulum kılavuzunu açtı ve adımları takip ederek birlikte çalışmaya koyulduk. Tüm vidaları, cıvataları ve aletleri yerleştirdikten sonra iskeleti kurmaya başladık. Talimatlara uymaya odaklandığımızda odaya sessizlik çöktü.

Bir vidayı sıktığım sırada Ace, “Ee, sen ne iş yapıyorsun Ana?” diye sıradan bir soruyla sessizliği böldü.

Ayakkabılarını çıkarmış ve kaslı vücuduyla yere yayılmıştı. Bana yakın duruyordu, aslında çok yakın duruyordu.

“Çevirmenim. Şirketlerle sözleşmeli olarak doküman çevirisi yapıyorum,” diye açıkladım. “Peki ya sen?”

Ace bana bakıp sırıttı. “Biliyorsun, DM olarak çalışıyorum ama çoğunlukla akşamları meşgul olmak için. Haftada sadece iki akşam. Geri kalan zamanımda ailemin çiftliğinde çalışıyorum.

“Kibirli görünmek istemem ama aslında gerçekten çalışmaya ihtiyacım yok ama bundan keyif alıyorum.”

Biraz daha sohbet ettik. Ona Polonya’daki kız kardeşimden, ailemin beş yıl önce oraya nasıl geri taşındığından ve onları yılda sadece birkaç kez görmekten nasıl nefret ettiğimden bahsettim.

“Biliyorum, onları daha sık ziyaret etmeliyim, gerçekten,” dedim dalgınlıkla, özellikle sert bir vidayı sıkmaya çalışırken, “ama her zaman bir şeyler çıkıyor. Gülünç derecede yoğun bir sosyal hayatları var ve onları ne zaman ziyaret etsem çoğu zaman evde yalnız kalıyorum!”

Ace kıkırdayarak başını salladı. “Evet, iki saatlik bir uçuşa yetişme zahmetine değecek gibi görünmüyor.”

“Havaalanından da arabayla iki saat uzaklıkta yaşıyorlar,” diye ekledim.

Ace sempatik bir ifadeyle yüzünü buruşturdu. “Ah.”

Çok geçmeden karyola iskeletini bir araya getirdik.

“Sanırım yatağı aşağıda koridorda gördüm,” dedi Ace. Yatağı duvara yaslanmış halde bulduk.

Süper king boy olan yatağı koridorun köşesinden geçirip merdivenlerin tepesine çıkararak kapı aralığından içeriye sokmak çok zor olacaktı.

Ace, “Pekâlâ, ben önden çekeceğim, sen de iteceksin, tamam mı?” diye talimat verdi.

Yatağın idaresini tamameni eline almıştı ama itaatkâr biri olarak onun bu kontrolüne bayılıyordum. İhtiyacım olan şey buydu.

Saygıya ihtiyacım vardı ama aynı zamanda kararları başkasının verdiğini, bu baskı ya da sorumluluğun bende olmadığını bilmeye de ihtiyacım vardı. Onun kontrole, benim de serbest bırakılmaya ihtiyacım vardı.

“Tamam.”

Tüm ağırlığımı yatağa doğru ittim. Ace’in kalın parmakları yatağa gömüldü, işine odaklanmış haliyle çok seksi bir yüz ifadesi vardı.

Kollarındaki damarlar belirdiğinde bir an için dikkatim dağıldı.

Becer beni. Lütfen.

“Ana? İyi misin?” diye sordu Ace.

Düşüncelerimden sıyrılarak yatağı köşeden geçirmeyi başardığımızı fark ettim ama şimdi de kapı pervazına sıkışmıştı. Yarısı kapının girişinde, diğer yarısı da merdivenin üzerinde havada duruyordu.

“Evet! Ama sanırım yatak sıkıştı,” diye seslendim merdivenin en üst basamağından.

Yatak kapı pervazına çaprazlamasına sıkışmıştı ve yakın zamanda hareket edecek gibi görünmüyordu.

“Bir bakayım,” dedi Ace. Yatak ile kapı pervazı arasındaki boşluğa adım attı.

Yatağı hareket ettirmeye çalışırken gerilen pazularını görünce neredeyse bayılacaktım.

Yatak hafifçe öne doğru kaydı. Artık merdivenlerin üzerinde asılı değildi ve kapının girişini tamamen dolduruyordu. Ace durumu değerlendirip başını salladı, elleriyle yatağı yerinde tutarak merdivenlerden aşağı kaymasını engelledi.

“Tamam, yer değiştirelim; ben iteceğim, sen çekeceksin,” diye önerdi.

Yatağın arkasından dolaşıp onun karşısındaki tarafa geçtim.

“Ace? Bu taraftan geçemem.”

“Tamam, yanıma gel.”

Yatağın etrafından dolaşıp yanına gittim. Kapı aralığında yatakla arasında küçük bir boşluk vardı.

Bir bana, bir boşluğa, bir de yatağı tutan ellerine baktı. Bana mahcup bir gülümsemeyle baktı.

“Acaba sığışabilir misin?” diye sordu muzipçe.

Kaşlarımı kaldırıp omuz silktim. “Tamam, nefes al,” diye şaka yaptım.

Sol bacağımı kaldırıp boşluktan içeriye uzattım. Bir ayağım odanın içindeydi, ardından bedenimle uzandım.

Ama şimdi ben de kapı aralığına sıkışmıştım. Ace, ben ve süper king boy bir yatak kapı aralığında sıkışıp kalmıştık. Bunu enine boyuna düşünmemiştik.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok