Aşkın Büyüsü: Final - Kitap kapağı

Aşkın Büyüsü: Final

Danielle Jaggan

0
Views
2.3k
Chapter
15
Age Rating
18+

Summary

Cadının laneti Ares'in peşini hayatı boyunca bırakmamış, bu yüzden Ares insan yanıyla hiçbir zaman barışamamıştır. Bunca yıl sonra cadıyla yüzleşip laneti bozmayı deneyecektir ancak her şey için çok geç olabilir mi?

Skyler, hayaletler tarafından rahatsız edilip cadılar tarafından takip edildiği Kurt Adam Mahkemesi'ne gönderilir. Ares’le birlikte, onları ayırmaya çalışan güçlere ve cadının hükmettiği ölülere karşı savaşmak zorunda kalacaklardır. Ancak kader ağlarını örmüştür ve zorlu güçlere göğüs germeleri gerekecektir. Bu hayatta kalma savaşında farklılıklarını bir kenara bırakıp sonunda eşleştiklerini fark edebilecekler mi?

Yaş Sınırı: +18

Fazla göster

30 Chapters

Chapter 1

Bölüm 1

Chapter 2

Bölüm 2

Chapter 3

Bölüm 3

Chapter 4

Bölüm 4
Fazla göster

Bölüm 1

SKYLER

Rüya mı görüyordum? Bu Primrose olamazdı.

Yatakta doğruldum, kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu. Bu nasıl olabilirdi? Primrose ölmüştü. Millena'nın hemen arkasında durmasının imkânı yoktu.

Belki de bir rüyaydı. Kafam hâlâ bulanıktı ve biraz başım ağrıyordu. Ne zamandır uyuyordum? Her şey bir rüya mıydı? Millena beni görmeye gelmiş miydi?

Dişlerim paslı gibiydi ve dilim şişmişti. Duş alıp dişlerimi fırçalamak için banyoya girdim. Saatin kaç olduğundan emin değildim ama başım derde girmeden önce işlerimi halletmem gerektiğini biliyordum.

Görevlerimi yaparken tüylerim diken diken oldu. Sanki binlerce küçük böcek vücudumun üzerinde dolaşıyordu. Her gölgede sıçrıyor, Primrose'u tekrar görüp görmeyeceğimi merak ediyordum.

Ya da başka bir hayaleti…

"Ah Tanrıça, neyin var? Hayalet görmüş gibisin."

Scarlette'in sözleri yine ödümü kopardı. Elimdeki paspası düşürerek sıçrayıp ona döndüm.

Elim göğsümün üzerinde çırpınırken, "Olabilir," dedim nefes nefese.

Scarlette'in gözleri büyüdü, hemen koluma yapıştı. Beni kendine çekerken gözleriyle etrafı taradı.

Bir koridordan geçip bir köşeyi daha döndükten sonra durup bana sert bir bakış attı.

"Söylediklerine dikkat etmelisin Skyler. Başkalarının seni duyabileceği yerlerde böyle konuşma."

Gözleri daha da kısılırken kelimeler ağzından tıslıyor gibi çıktı. Yine temkinli bir şekilde etrafına bakındı, hâlâ kolumu sıkıca tutuyordu.

"Özür dilerim Scarlette. Düşünemedim."

"Evet, beynini kullanıp konuşmadan önce düşünmelisin," diye uyardı.

Sonunda kolumu bırakarak bir adım geri çekildi. Elimi istemsizce onun az önce bıraktığı yere götürüp dalgınca ovaladım.

Aslında o kadar da sert tutmuyordu ama çok gergindim. Onu endişelendirdiğim için kendimi suçlu hissettiğimden kıpırdanıyordum.

Konuşmadan önce etrafıma bakınıp kimsenin duyabilecek mesafede olmadığından emin olma sırası bendeydi. "Bir hayalet görmüş olabilirim. Primrose."

Scarlette'in kaşları neredeyse saç çizgisine kadar kalktı. "Primrose mu?" diye sordu duyduklarına inanamayarak. "Neden sana musallat olsun ki?"

Omuz silkip bir süre tırnağımı kemirdim. "Bilmiyorum. Belki de hepsi bir rüyaydı."

Scarlette başını salladı. "Kesin öyledir. Kızı özlüyorsun ve öldüğü için kendini kötü hissediyorsun, bu yüzden de rüyana girdi."

Yanıt vermemi beklemedi. Açıklamasından tamamen tatmin olmuş görünüyordu. Sayesinde daha iyi hissettim. "Hadi, ikimizin de başı belaya girmeden görevinin başına dön."

Ona sarıldıktan sonra koşarak uzaklaştım. Sonraki birkaç saat boyunca bahçedeki otları temizledim. Hâlâ huzursuz olsam da Scarlette’le yaptığım kısa konuşma kendimi biraz daha iyi hissetmemi sağlamıştı. En azından duyduğum her seste yerimden sıçramıyordum.

Biraz ot ayıkladıktan sonra ellerimi pantolonuma sürerken Millena'nın bana doğru yürüdüğünü gördüm.

El sallayıp gülümsedim. Yanına ilerledim. Kısa bir süre kucaklaştık. O sırada rüzgâr çıkınca saçının bir tutamı yüzüme çarptı.

Kahkaha atarak saçını yüzümden çektim. Millena da güldü. "Seni buraya hangi rüzgâr attı?" diye sordum kıkırdamamız bitince.

"Gelip sana bakmak istedim. Dün uğradığımda keyifsiz görünüyordun."

Damarlarımdaki kan dondu, omurgamdan aşağı bir ürperti yayıldı. Ağzım açık, gözlerim kocaman olmuş bir hâlde ona baktım.

"Yani dün buradaydın," dedim. Bu hem soru cümlesiydi hem değildi. Kafam o kadar karışıktı ki ne düşüneceğimi bilmiyordum.

Scarlette beni her şeyin bir rüya olduğuna neredeyse ikna etmişti. Konuşmamızdan sonra günün geri kalanında kendimi daha iyi hissetmiştim.

Ama şimdi Millena dün gerçekten yanıma gelmiş gibi konuşuyordu. Eğer bu doğruysa o zaman Primrose'un hayaleti neyin nesiydi?

"Elbette buradaydım," dedi Millena kaşlarını çatarak. Gözlerinin arasında iki kırışıklık belirdi. "Hatırlamıyor musun?"

Ne söylemem gerekiyordu? Scarlette'in bugün yaptığı uyarıları hatırlayarak kimsenin duymadığından emin olmak için etrafıma bakındım.

"Tek başına mı geldin?" diye sordum. Ardından bu aptalca soru karşısında başımı iki yana salladım. "Yani yanında kimse var mıydı?"

"Bunu bana dün de sormuştun," diye cevap verdi yavaşça. "Belki kendini iyi hissetmiyorsundur diye düşündüm. Bu yüzden bugün seni tekrar görmek istedim."

"Yani başka kimseyi görmedin mi?" diye tekrarladım boğazım korkudan düğümlenirken.

Başını hayır anlamında sallayınca yutkundum. Bu, rüya görmediğim ve Primrose'un hayaletini gerçekten gördüğüm anlamına geliyordu.

Kalbim göğsümde hızla atmaya başladı.Sakinleşmek için bir avucumu göğsümü nüzerine koydum.

Millena endişeyle bana baktı ama konuşmak için ağzını açtığında araya başka bir ses girerek sözünü kesti.

"Buraya gel Skyler." Konuşan müdürdü, yüzü öfkeyle kızarmıştı. "Alfa seni odasında görmek istiyor. Hemen!"

Yüzümü buruşturup Millena'ya özür dileyen bir bakış attıktan sonra müdürü takip etmeye başladım. Yol boyunca bir şeyler mırıldandı ama ben akıllıca davranarak sessiz kaldım ve onu evin içine kadar takip edip hizmetçi merdivenlerinden yukarı çıktım.

Her adımda içimi korku kaplıyordu. Ares şimdi benden ne istiyordu? Hayalet gördüğümü duymuş muydu? İşlediğimi düşündüğü başka bir suç için bana bağıracak mıydı?

Belki de sadece konuşmak istiyordu. Birbirimizi son gördüğümüzde beni önemsediğini neredeyse itiraf etmişti. Belki de sadece benimle vakit geçirmek istiyordu.

Bu düşünce moralimi biraz düzeltti, öyle ki müdür kapıyı açıp beni içeri ittiğinde gülümsüyordum.

Ares odanın ortasında duruyordu. Ve gülümsemiyordu. Hatta kızgın görünüyordu. Ağzının köşelerinde ince, beyaz çizgiler oluşmuştu.

"Beni mi görmek istedin Alfa?" dedim gülümsemem yavaşça silinirken.

"Eşyalarını topla. Kurt Adam Mahkemesi'ne gidiyorsun."

Duyduklarıma inanamıyordum. Ona ve acımasız yüz ifadesine bakakaldım, sonra odadan fırlayarak eşyalarımı toplamaya gittim.

Cyrus beni kapıda bekliyordu, bana aşağıya kadar eşlik etti. Ön kapıda duran Ares'e bakarak, "Beni gerçekten gönderiyor musun?" diye sordum.

Ares dişlerini sıkıp sert bir şekilde başını salladı. Cyrus kolumdan tutup beni nazikçe dışarı çıkardıktan sonra arabaya binmeme yardım etti.

Arabayla uzaklaşırken kılını bile kıpırdatmadan gidişimi izleyen Ares’e gözlerimde yaşlarla arka camdan baktım.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok