Karar Anı - Kitap kapağı

Karar Anı

Ronja T. Lejonhjärta

0
Views
2.3k
Chapter
15
Age Rating
18+

Summary

Alfa İkizler tarafından reddedilen Olivia Wilson, her şeyi arkasında bırakıp kendine yeni bir yol çizmeye karar verir. Lycan Akademisi’ne katılır ve ona hiyerarşiden uzak bir aşk vaat eden Leo ile tanışır. Ancak Lycan görevleri onu eski sürüsüne geri çağırdığında bir seçimle karşı karşıya kalır. Seçtiği eşiyle kalmak ya da kalbini kıran Alfa İkizler ile uzlaşmak. Olivia hangi yolu seçecek dersiniz?

Yaş Sınırı: 18+

Fazla göster

Küçük Omega

Koşarken pençelerim yere çarpıyordu, nefes nefese kalmıştım. Uzun süren kovalamaca bir türlü bitmiyordu. Daha hızlı koşmaya çalışırken onları geçmeye çalışıyordum. Eğer göleti geçip ak meşe ağacına ulaşabilirsem o zaman özgür olabilirdim.

Uluma sesleri!

Yaklaşıyorlardı, ulumaları gittikçe yaklaşıyordu.

Hızlanarak daha çevik ve daha kontrollü adımlar atmalıydım. Beni yakalamalarına izin veremezdim, buna izin vermeyecektim. Beni asla yakalayamayacaklardı...

Gölete giden aşınmış patika tam önümdeydi. Birkaç adım daha atınca çalılar yoldan çekilecek, göleti görebilecektim.

Solumdan üzerime siyah bir kurt atlayınca son anda yere çömeldim. Kurt, başımın üzerinden dikenli bir çalının içine fırlamıştı.

Bu çok komikti ama beni yavaşlatmasına izin veremezdim. Daha da hızlandım. Durgun suyun tanıdık kokusunu alabiliyordum, neredeyse gelmiştim.

Ak meşenin dalları görüş alanıma girdi. Koca ağacın uzun dalları açık alana yayılıyordu. Başka bir siyah kurt hemen peşimdeydi. Kuyruğumu ısırmaya çalışıyor, her vuruşu ıskalıyordu.

Daha önce orada olmayan bir ağaç önümüze devrilirken son saniyede ağacın üzerinden atladım. Ağacın geniş gövdesi arkamdan gelen kara kurda çarpmıştı.

Ormanda yüksek bir gümbürtü yankılandıktan sonra bir hırlama duyuldu. Beni yakalayamayacağını bildiğim için içimden kıs kıs gülüyordum. Bu utanç verici şeyi unutmasına asla izin vermeyecektim.

Kalp atışlarım sabit ama hızlı bir ritimle atıyordu. Kurdum neşeliydi. Oraya ulaşmamıza saniyeler kalmıştı.

Arkamdaki kurtlar tekrar uluyarak beni korkutmaya çalışıyorlardı ama onları duymazdan geldim. Bana ulaşamazlardı. Bana asla ulaşamayacaklardı.

Ak meşenin tam önünde durduğumda burnumu kabuğa değdirdim. Alfaların homurtularını duyabiliyordum. Yarışı ben kazanmıştım ama hemen arkamda duran ikizler durumdan hoşnut değildi.

Bunu ele veren şey, bana doğru yavaş adımlarla ilerlemeleri, sırtlarındaki tüylerin diken diken olması ya da herhangi bir avın kalp krizinden ölmesine neden olacak hırlamaları değildi.

Hayır, hoşnutsuzluklarını ele veren şey gözleriydi. Simsiyah, dipsiz gözbebekleri…

Montana’nın tam ortasında yer alan Ak Meşe Sürüsü’ne ait olduğum için kendimi şanslı sayıyordum. Kilometrelerce uzunluktaki topraklar bize aitti ve hiçbir insan topraklarımıza girmeye cesaret edemezdi.

Genelde sürü bölgesinden ayrılmazdık ama ihtiyaç duyduğumuzda insan kasabalarını ziyaret ederdik. Sürü üyelerimizden bazılarının insan eşleri vardı, bu yüzden onları sürünün bir parçası olarak kabul etmiştik.

Alfa ikizler Liam ve Jameson, birkaç yıldır bize liderlik ediyordu. Babaları, yirmi yaşına geldiklerinde eşlerini, yani lunalarımızı bulmaları umuduyla sürüyü onlara devretmişti.

Üç yıl olmasına rağmen hâlâ bir lunamız yoktu. Biraz zalimce olsa da bir yanım eşlerini hiç bulmamalarını umuyordu.

İkizler sürüdeki en büyük kurtlardı. Ayrıca insan formları da sizi hayal kırıklığına uğratmazdı. Her ikisi de uzun boylu, geniş omuzluydu. Simsiyah saçları ve masmavi gözleri vardı.

Bu muhteşem kombinasyonun üzerine bir de dövmeleri eklenmişti. Kollarını, gövdelerini ve sırtlarını, kurt ve ay sarmaşığı dövmeleri kaplıyordu.

Ay sarmaşıkları bir kurdun işlediği cinayetleri sembolize ederdi. Ne kadar çok dövmeniz varsa bu o kadar iyi bir savaşçı olduğunuz anlamına gelirdi.

Sürüde en fazla ay sarmaşığı olan alfa ikizlerdi ama ben de çok geride değildim. Öldürülenlerin çoğu haydutlardı ama bazen başkalarını da öldürmek gerekiyordu.

İkisi arasındaki tek önemli fark gamzeleriydi.

Liam’ın gamzesi sol yanağında, Jameson’ınkı ise sağ yanağındaydı. Gamzeler cilt dokusundaki kas deformasyonu sonucu oluşurdu ama şunu söyleyebilirim ki gamzeleri onların tek fiziksel kusuruydu.

Bununla birlikte inatçı ve otoriter olmak, sürü hiyerarşisi konusunda gerici bir dünya bakış açısına sahip olmak gibi pek çok fiziksel olmayan kusurları da vardı.

İnsan formuma geri döndüğümde üzerimi örtme zahmetine girmedim. Sürüdeki herkesi çıplak görmüştüm, onlar da aynı şekilde beni çıplak görmüştü.

Ortalama bir boyum vardı. Vücudum kum saati şeklindeydi. Açık sarı saçlarım, koyu mavi gözlerim vardı. Sırtımı ve sol omzumu birkaç ay sarmaşığı süslüyordu ama ikizlerin sahip olduğu kadar çok değillerdi.

Hayatım boyunca bana hep güzel olduğum söylenmişti ama bunu hiç umursamadım. Ben daha çok dövüş becerilerim ve zekâmla ilgileniyordum.

Kurt adamlar çıplaklık konusunda insanların aksine çok utangaç değildi çünkü hepimiz sürekli yer değiştiriyorduk. Kıyafet konusu endişelenmeye değecek bir konu değildi.

Benden sonra ikizler de yer değiştirdi. Siyah gözlerindeki öfke açıkça belli oluyordu. Kontrol hâlâ kurtlarının elindeydi.

“Nasıl hep sen kazanıyorsun?” diye çıkıştı Liam kaybetmenin siniriyle.

“Nasıl bu kadar hızlısın?” derken Jameson öfkeden kuduruyordu. Kaybettikleri için hiç de mutlu değillerdi. Arkalarından üç kurt daha yaklaşarak insan formlarına geri döndüler.

İkizlerin betası ve en iyi arkadaşı Greyson, ikizlerin zedelenen egolarını görünce gülmeye başlamıştı.

“Belki de ikinizin daha fazla antrenman yapması gerekiyordur,” dedikten sonra Greyson bana doğru yürüdü ve beni tutarak havada döndürdü. İkizler bizi izlerken kaşlarını çatmıştı.

Diğer iki kurt ise sessizce durmuş olanları izliyordu. İkisi de dişiydi. Amelia ikizlerin küçük kız kardeşiydi. Diğer kurt ise Greyson’ın kız arkadaşı Emma’ydı.

İkisi de benden pek hoşlanmıyordu. Bu kısmen statüm yüzündendi ama aynı zamanda ikizler ve Greyson’la olan ilişkimi de yok sayamazdık.

“Kapa çeneni Greyson. Hiç komik değil,” dedi Jameson, gözlerini benden ayırmadan.

Liam homurdanarak kollarını göğsünde kavuşturmuştu. “Bir omegaya yenilmek çok utanç verici!”

Ah, bu acıtmıştı. Bir omega olabilirdim, düşük rütbeli olabilirdim ama asla bir kurdun değerini statüsü belirler düşüncesine katılmıyordum. Aksine bir kurdun değerini eylemleri belirlerdi.

İkizler bize doğru yaklaşarak bizi hızlı bir hareketle ayırdılar.

“Greyson, hadi. Yalnız da eğlenebiliriz,” dedi Emma Greyson’ın dikkatini çekmeye çalışarak. Ama her zamanki gibi Greyson onu dinlemiyordu.

Asla aralarına girmeye çalışmıyordum ama Emma biraz kontrolcüydü ve Greyson da sadece ikizlerin sinirini bozmak için benimle flört ediyordu.

Liam beni Greyson’dan uzak tutmaya çalışırken sırıtarak elinden kurtuldum.

İkizlere sataşmayı bayılıyordum. Aşırı kıskançlardı ve bana dokunulmasına dayanamıyorlardı. Hepimizin çıplak olduğu gerçeği de duruma yardımcı olmuyordu.

Jameson bu hareketime daha da sinirlenince alfa sesini kullanarak diğerlerinin zihnine bağlandı. ”Gidin, hemen!” ~Greyson, Amelia ve Emma arkalarını dönüp kurtlarına dönüşerek hızla sürü evine doğru koşmaya başlamıştı.

“Artık yalnızız Küçük Omega,” derken Liam sırıtıyordu.

Her iki ikiz de gözlerinde şehvetle bana bakıyor, kontrol için kurtlarıyla savaşıyorlardı. Geri çekilmeye çalıştım ama ak meşenin sert gövdesine çarpında birkaç adımdan fazlasını atamadım.

Etrafımda dönmeye başlamışlardı. Kaçacak hiçbir yerim yoktu. “Artık bizimsin,” dedi Jameson. “Bize karşı geldiğin için cezalandırılacaksın.”

“Sadece şaka yapıyordum, “ dedim yutkunarak. Gergin bir şekilde gülümsüyordum ama bana doğru ilerlediklerinde bocaladım.

Jameson kalçalarımdan tutup beni kendine çekti ve etkileyici erkekliğini karnıma bastırdı. Bana doğru eğilerek talepkâr bir öpücükle dudaklarımı yakaladı. Tıpkı dudakları gibi diğer her yeri de vücudumu ele geçirmişti.

Beni tutuşu içimdeki ateşi körüklüyordu. Bilinçaltımda tutuşturduğu ateşi söndürmek için kalçalarımı onun ereksiyonuna doğru sürtmeye başladım.

Liam da arkamdan yaklaşmış boynumu öpüyordu, tam da eş işaretinin olacağı yeri.

Kalbim göğsümde deli gibi çarparken kendimi yatıştırmaya çalışarak derin bir nefes aldım. Onun ya da Jameson’ın beni tam burada işaretlemesi için neler yapmazdım.

Beni delirtiyorlardı. Vajinamdaki ıslaklığı şimdiden hissedebiliyordum. İkizler vücudumu avuçlarının içi gibi biliyordu. Sadece küçük dokunuşlarla bile beni boşaltabilirlerdi.

“Azdığının kokusunu alabiliyorum Küçük Omega,” diye homurdandı Liam.

“O zaman bu konuda bir şeyler yap,” dedim ve arkamı dönüp Liam’ın üzerine atlayarak bacaklarımı beline doladım. Kendimi yavaşça onun büyük, kalın aletinin üzerine bırakırken onu inlettim.

Jameson’ı arkamda hissetmeden önce kendimi birkaç kez aşağı ve yukarı hareket ettirmiştim. Bu kısmı seviyordum. Bir bütün olarak çalışmalarını, onları içimde ve tenimde hissetmeye bayılıyordum.

“Benim için hazır mısın Küçük Omega?” diye fısıldadı Jameson kulağıma. İkizlerin bana taktığı lakap beni daha da tahrik ediyordu. Bunu sadece özel hayatlarında baskın hissetmek için kullanıyorlardı. Diğer kurtların önünde bu lakabı kullanmaya cesaret edemezlerdi.

Bir omega olabilirdim ama çaresiz falan değildim. İlişkimiz bir sır değildi. Sürekli süredeki hafif meşrep dişilerin pis bakışlarına maruz kalıyordum.

Jameson’ın yapmak üzere olduğu şeyi biliyordum. Bunu sayamayacağım kadar çok yapmıştık. Dar deliğimin içine dalıp beni ağzına kadar doldururken giriş yerimin gerildiğini hissettim.

İkizler senkronize bir şekilde hareket etmeye başlamıştı. Biri içeriye dalarken diğeri dışarıya çekiyordu. İnlerken kendimi güç bela tutabiliyordum. Yaklaşan orgazmı hissedebiliyordum, boşalmama az kalmıştı.

“Tanrıça, cennetteyim sanki!”

İkizler saldırılarına devam ederken homurdanıp inliyordu. Jameson vajinama uzanıp klitorisimle oynayınca artık dayanamamış, Liam’ın aletinin her yerine boşalmıştım.

Jameson’ın aletinin şiştiğini ve spermlerini içime bıraktığını hissedebiliyordum. Hemen ardından Liam da içime boşalmıştı.

Jameson beni döndürüp boynumu öpmeden önce Liam beni dudaklarımdan öptü. “Olivia, beni deli ediyorsun.” Jameson boynuma doğru sırıtıyordu. Elimi saçlarına dolayıp onu kendime yaklaştırarak kokusunu içime çektim.

Her iki ikiz de limon ve bergamot gibi kokuyordu, ancak limon kokusunda küçük bir fark vardı. Liam’daki koku Jameson’ınki kadar ağır değil, daha tatlıydı.

Aradaki farkı anlayabilmemin tek nedeni son üç yıldır hemen hemen her gün onlara yakın olmamdı. Eşlerine de böyle mi kokacaklardı yoksa bu sadece onları ayırt edici bir koku muydu?

İkizler eşlerini bulamayınca peşimi bırakmamıştı. Eşlerimizi bulduğumuzda ilişkimizin biteceğine dair karşılıklı bir anlaşmamız vardı.

Henüz eşimi bulacak yaşa gelmemiştim ama önümüzdeki hafta yirmi yaşıma girecektim. Sonunda onu bulabilirdim. Heyecanlıydım ama bir yandan da üzülüyordum. İkizleri severek büyümüştüm, onları özleyecektim.

Eğer ben eşimi bulmadan onlar eşlerini bulursa da kalbim kırılacaktı.

Liam hâlâ yanımdaydı. Arkamdan bana dokunuyor, sıcaklığı çıplak tenime nüfuz ediyordu. Yanımda olmalarını seviyordum, dokunuşları bana güven veriyordu. “Seni seviyorum Jameson,” diye inlediğimde Liam homurdandı. “Seni de seviyorum Liam.”

“Biz de seni seviyoruz Küçük Omega,” dediler aynı anda.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok