Çifte Bela

Ormanda koşarken adrenalinin damarlarımda dolaştığını hissettim. Çocuklarımız artık her an gözetime ihtiyaç duymayacak kadar büyüdükleri için hepimizin bir kez daha ormanda olabilmenin tadını çıkardım.

Sürü bize yardım etmeye her daim hazırdı, ancak onları başkalarına bıraktığımızda kötü hissettik; Aurora ile Rowan hiç kolay çocuklar değildi.

Cole o kadar yakındı ki ara sıra nefesini kuyruğumun ucunda hissedebiliyordum. Amacı bana zarar vermek değil, beni sıkıştırmaktı.

Ne yazık ki, Üst Dünya büyüsünden gelen ekstra yeteneğiyle bile, ağaçların arasından atlamak, öne geçmeye çalıştığında ona bir avantaj sağlamıyordu.

Kurdum da tıpkı fiziksel bedenim gibi toprakla birdi. Büyüyü hile yapmak olarak görüyordum. Bu yüzden, Cadı Kraliçe olarak söylememe bile gerek olmayan basit büyülerle Cole’dan kaçarak hile yaptım.

Büyü bedenimle öyle bütünleşmişti ki, bazen toprak pençelerime batarken asla geri dönmek istemiyordum.

“Delilah?” Seth’in sesi ileriden geliyordu. Belki de terimin ve isteklerimin kokusunu öteden alabiliyordu.

Cole beni sola, yumuşak eğrelti otlarının üzerine doğru savurduğunda kurdum başarı içinde haykırdı. Geriye doğru kaydım, beni yakalamakla kalmayıp nefesimi kesmesine gülerek baktım.

Cole ayağa kalkmadan önce kürkündeki ağaç kabuklarını silkeledi. Yer değiştirdikten sonra elini saçlarının arasından geçirip sırıttı. “Görünüşe göre ben kazandım.”

“Neredeyse başarıyordum.”

“Ama olmadı,” dedi Cole, beni eğrelti otlarının üzerinden çekerken. Yüzüne yayılan gülümsemesi göz kamaştırıcıydı.

Dudaklarımı hafifçe yaladıktan sonra alnımızı birbirine bastırdı. Artık aramızda yalnızca birkaç santimetre vardı. “Görünüşe göre sadece benimsin.”

“Hayır, çok korkuyorum,” diye takıldım alt dudağını ısırarak. “Her an gelebilir.”

“Birimiz seni becerirken izlenmeyi seviyorsun, değil mi?”

Cole beni bir ağaca yasladı. Suçlu hazzım yanaklarımı kızarttı. Cole’un sert bedeni ve ormanın tenime değen serin havası tenimi çoktan çılgına çevirmişti.

“Belki... İkiniz de beni hamile bırakmaya çalışmaktan hoşlanıyorsunuz,” diye karşılık verdim, bunun onların küçük bir sapkınlığı olduğunu biliyordum.

Cole bana hınzırca sırıttı, parmakları meme ucumla oynuyordu. Diğer eliyle leğen kemiğimi yerinde sabitleyip iki parmağını içime sokarken ağacın kabuğu sırtıma battı. Adeta nefesim kesilmişti.

“Aletlerimizi sağman, içini doldurman ve kardeşimin spermlerini kendi spermlerimle değiştirmeye çalışmaktan daha iyi bir şey yok...”

“Karnının şiştiğini görmek için sabırsızlanıyorum...”

“Seni becerirken sütünün tadına bakmak, penisim memelerinin arasından geçerken dudaklarına kaymasını sağlamak istiyorum...”

Sözleri, elinin hareketiyle birleşince çığlık atmak istedim. Ben ağaca tutunurken parmaklarını vajinama sokup çıkarıyor, ağzı ısırıkları ve öpücükleri göğsüme kadar takip ederken vücuduma tam erişimine izin veriyordu.

Zihnime yerleştirdiği görüntüler de beni körüklüyordu. Tüm o süt beyazlığını görmek oldukça ateşliydi. Penisin tadı sütümle birleştiğinde çok daha güzelleşiyordu.

Bir şeyden hoşlandığım zaman bunu itiraf etmek benim için zordu. Her ikisi de ihtiyaçlarıma ve fantezilerime fazlasıyla uyum sağlıyordu, ancak hiçbir zaman birbirlerine dokunmalarını isteyecek kadar ileri gitmedim.

“Çok fazla düşünüyorsun.”

“Hayır, ben…”

Ama penisi çoktan parmaklarının yerini almış, içime kolaylıkla kayıyordu.

Nefes nefese kalmıştım. Büyük, sıcak uzunluğunun içimi doldurduğunu hissediyordum. Beline doladığım bacağımı eliyle destekledi.

Cole’un omzunun üzerinden Seth’in kumral saçlarını gördüm. Çalıların arasından çıkıp bize doğru yürürken yüzünde aç bir ifade vardı.

Dudaklarımın onun adını söylediğini hissettim ama Cole’un hareketleri sırasında sesim çıkmadı. Beni yavaşça becerirken ona sıkıca tutundum.

Cole haklıydı. Cole’un içime girip çıkmaya devam ederken Seth’in gözlerinin benim için yandığını görmek beni sınıra yaklaştırmak için yeterliydi.

Ağaç çıplak sırtımı kazıyor, Cole beni öpmeye başladığında zevki yoğunlaştırıyor ve Seth’i etkili bir şekilde engelliyordu.

Ağzının içine doğru haykırarak boşaldığım. Penisi tatlı noktama çarptığında kendimi daha fazla tutamadım.

“Cole!” Beni ağaç kabuğundan kaldırıp yumuşak, sıcak zemine bırakırken nefes nefeseydim. Ama bu toprak değildi.

Cole içimden çıkarken bana bir öpücük daha verdi, Seth’in kolay bir hareketle içime kaydığını hissettiğimde spermi kalçamdan aşağı döküldü.

Kararmaya başlayan gökyüzüne ve dallarına bakmak için beni vücuduna yasladı, boynuma sokulurken iki eli göğüslerimdeydi.

Cole’un dölünün Seth’in penisinden aşağı kaydığını hissettim. Hâla zonklayan vajinamın içine girip çıkmaya başladı. Tekrar boşalacaktım. Çok yakında. Ve ona bakamıyordum bile.

“Seni öpmek istiyorum,” diye mırıldandım.

Seth kıkırdadı. “Cole’dan başka bir şey istemiyordun. Aramayı bıraktın.”

“Beni ilk o öptü!” dedim.

“Seni becermesi hoşuna gitti mi? Tek düşünebildiğin bu mu?” Seth, eli klitorisimle oynamak için aşağı inerken benimle alay ettiğini çok iyi biliyordum.

Tek yapabildiğim Seth’in kalçalarına tutunmak ve ihtiyacımı gidermeye çalışmaktı. “Seni istiyorum. Lütfen!”

Aleti yavaşça hareket ediyordu. Derinden. Çok yaklaşmıştım ama daha hızlı hareket etmiyordu. Aksine, daha da yavaşlıyor gibiydi, klitorisimdeki hareketleri daha da durgunlaşıyordu.

“İçine boşalacağım. Sonra Cole seni tekrar becerecek. Sonra ben becereceğim. Sonra ikimiz de seni becereceğiz. Bu ormandan ayrılmayacaksın.”

“Aah…” Beni daha sert becermeye başlayınca sözlerim kesildi.

Cole gülerken inlemelerim ormanı doldurdu.

Seth’in etrafında nabzımın atmaya başladığını hissettiğimde Cole’un penisi dudaklarımın arasından kaydı. Keyifle inliyordu.

Hâlâ yavaş ve kolay hareketlerle beni beceriyor, uzun sürmesi için uğraşıyordu.

“Dün bira içerken bir anlaşma yaptık. Başka bir bebeğin zamanı geldi. Ve sen de hayır demedin,” dedi Cole inlemelerinin arasından.

Parmaklarını saçlarımda gezdirirken aynı anda Seth’in ilk dölünün içime boşaldığını hissettim.

O anda onların arzularının kölesi olmak beni zevkten kudurtuyordu.