Aşkın Büyüsü: Final - Kitap kapağı

Aşkın Büyüsü: Final

Danielle Jaggan

Bölüm 2

ARES

Skyler'ın gidişini izlemekten nefret ediyordum.

Cyrus onu götürürken arabanın camından arkaya baktı, kızarmış yüzü gözyaşlarıyla doluydu. Çok incinmiş, ihanete uğramış görünüyordu. Orada durup izlemek için kendimi zorlamam gerekti.

Ama buna mecburdum. Kendi acımla baş etmek zorundaydım. Onun bu durumda olması benim suçumdu. Bir de lanet vampirlerin.

Eninde sonunda onu mahkemeye götürmek zorunda kalacağımı biliyordum ama böyle değil. Sonra vampirler her şeyi mahvetti.

Neredeyse Skyler'ın hayatına mal olan o tek ısırıkla birlikte bütün planlarım altüst olmuştu.

Çaresizce onu vampirlerden saklamaya çalışıyordum. Onu bulmalarını ya da eşim olduğunu bilmelerini istemiyordum. Ama kurnaz ölümsüzler olayı çözüp onu benden almaya çalışınca bana başka seçenek bırakmadılar.

Ya kan emici vampirlerin onu almasına izin verecektim ya da ben bir hamle yapacaktım. O iğrenç ellerini Skyler’a tekrar sürmelerine asla izin veremezdim, bu yüzden onu göndermekten başka çarem yoktu.

Skyler'ın beni asla affetmeyeceğini biliyordum ama yapacak bir şey yoktu. Bu ikimiz için de son derece zor olacaktı.

Artık onu eşim olarak işaretlediğim için aramızdaki çekim daha da güçlenecekti. Birbirimizden bu kadar uzakta olmak hem fiziksel hem de duygusal olarak acı verici olacaktı.

Arabanın köşeyi dönüp gözden kayboluşunu izlerken kaşlarımı çattım. Bir küfür savurarak içeri girdim ve kapıyı öyle bir çarptım ki birkaç hizmetçi sıçradı. Neredeyse taşıdıkları yükleri düşürüyorlardı.

Umurumda değildi ve özür de dilemedim. Skyler acı çekecekti ve muhtemelen nedenini bile anlamayacaktı. Onu işaretlemem ve bunun ne anlama geldiği hakkında fazla konuşacak vaktimiz olmamıştı.

Hayatı boyunca bir köle olduğu için kurt adamlar ve işaretlerimiz hakkında bir şeyler bildiğinden emindim. Ama insan olduğu için bunun onu ne kadar kötü etkileyeceğini tahmin edemezdim.

Merdivenleri tepinerek odama çıktım ve kapıyı çarparak kapattım. Çarptığım her kapıdan sadece biraz zevk alıyordum.

Bu küçük öfke nöbeti bastırılmış gerginliğimin bir kısmının açığa çıkmasına yardımcı oldu ama yeterli değildi. Kapım çalınınca bakmak için arkamı döndüm.

"Defol git!" diye hırlayınca sesim odanın içinde gümbür gümbür yankılandı.

Diğer taraftaki her kimse, koridorda kaybolan ayak seslerini duymadan önce birkaç saniye tereddütle orada durdu.

Kimseyle konuşacak havada değildim.

Odada yürürken Skyler'ın hâlâ havada duran kokusunu alıp kaşlarımı daha da çattım. O neredeyse ölmek üzereyken ben de öleceğimi düşünmüştüm.

İnsan bir şekilde benim için önemli hâle gelmişti. Ona karşı güçlü duygular beslemeye başladığımı biliyordum ve bu beni kızdırıyordu. Kader beni bir insanla nasıl bir araya getirebilirdi?

Gerçi kader benim yüzüme hiçbir zaman gülmemişti. Kan, ölüm ve yalnızlıkla dolu bir hayat yaşamaya mahkûmdum. Bir eşim olacağına hiç inanmadım. En azından gerçek bir eşim olacağına. Ama işte küçük bir insanla uğraşıp duruyordum.

Kendime karşı dürüst olmayı sevmezdim ama şu anda düşüncelerimi zapt edemiyordum.

Skyler'la geçirdiğim zamanlara, onun bağımsızlığına ve gücüne, tüm hayatını bir köle olarak geçirmiş olmasına rağmen cesaretine ve cüretkârlığına dair anılarımın sel gibi akmasına engel olamıyordum.

Bana karşı koyma şekli etkileyiciydi. Çoğu kurt beni o ufacık insanın yaptığı gibi itmeye cesaret edemezdi. Bu beni çileden çıkarsa da aynı zamanda hoşuma gitmişti.

Parmak uçlarım karıncalandı, aşağı baktığımda pençelerimin çıkmaya başladığını gördüm. Aynı anda hem çok öfkelenmiş hem de o kadar incinmiştim ki hangi duygunun daha baskın geldiğinden emin değildim.

Vampirleri lime lime edip kanlarında yıkanmak istiyordum ama bunu yapmak Skyler'ın yanı sıra diğer kurtları da tehlikeye atardı.

Hissettiklerimin bir kısmının korku olduğunun da farkındaydım. Korkuyordum çünkü sonsuza dek taşlaştığını düşündüğüm kalbim Skyler sayesinde eriyordu.

Bunu yüksek sesle kendime ya da başka birine, hatta Cyrus'a bile itiraf edemesem de insan köleye âşık olduğumu biliyordum.

Hayal kırıklığına uğramış bir hâlde pençemi masamın yüzeyinde gezdirerek ahşapta derin bir oyuk açtım. Kıvrılan talaş ve cila parçaları keskin pençemle soyulurken ben bunu acımasız bir memnuniyetle izledim.

Bu cadının başka bir laneti miydi? Yoksa orijinal lanetin bir parçası mı? Üzerimde kaç tane lanet vardı ki? Hayatımda olan onca şeyden sadece bir lanetin sorumlu olduğunu hayal etmek zordu.

Bu da yetmezmiş gibi Skyler bir cadıyla konuşuyordu. Yüce Tanrıçalar, iyi de ben cadılardan nefret ederdim. Onlar bu dünyadaki en aşağılık varlıklardı. Cadılara güven olmazdı. Her zaman bir insanın hayatının içine sıçmanın yollarını ararlardı.

Eğer Skyler'ı koruyup onunla birlikte bir hayat yaşayacaksam, beni lanetleyen kaltak cadıyı bulup işini bitirmeliydim. Daha birlikte olma fırsatı bile bulamadan eşimi kaybetmemenin tek yolu buydu.

Bu sırada Skyler'ın konuştuğu cadı konusunda ne yapmam gerekiyordu? Aynı cadı mıydı yoksa farklı bir cadı mı? Hayatımda başka bir cadı olduğunu düşününce bile aya doğru ulumak istiyordum.

Bir cadı bile çok fazlaydı. Birden fazla olursa bu bir cadılar meclisinin başlangıcı olurdu. Ne kadar çok sayıda olurlarsa o kadar tehlikeli olurlardı.

Ama her şeyden önce hayatımı mahveden cadıyı bulup yok etmem gerekiyordu. "Dünyadaki tüm cadıları avlamam gerekse bile o cadıyı bulacağım," diye yemin ettim derin bir hırıltıyla.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok