Aşkın Büyüsü: Final - Kitap kapağı

Aşkın Büyüsü: Final

Danielle Jaggan

Bölüm 3

SKYLER

"Her şey yoluna girecek."

Bizi mahkemeye götüren Cyrus'a baktım. Bana kısa bir bakış atıp güven vermeye çalışırcasına gülümsedi ama ben ikna olmamıştım.

"Bunu bilemezsin," dedim. Sesim alçak ve yumuşaktı.

Bir süre hiçbir şey söylemedi, ben de başımı çevirip pencereden manzaraya baktım. Ares'in beni gönderdiğine hâlâ inanamıyordum. Onunla yaptığım konuşmanın hayal gücümün bir ürünü, hatta belki de bir rüya olduğunu düşünmüştüm.

Primrose'un hayaletini gerçekten gördüğümü keşfettikten sonra konuşmamızın da gerçek olduğunu anlamalıydım. Eğer hayalet bir rüya değilse, muhtemelen geri kalanı da değildi.

Beni alıkoymalarına izin vermeyeceğini söylemişti ama bunu nasıl engelleyecekti? Kurt Adam Mahkemesi hakkında bir sürü korku hikâyesi duymuştum. Elbette bunlar diğer kölelerin anlattığı hikâyelerdi ama doğru olmadıkları anlamına gelmiyordu.

Bana anlatılanlara göre bu kurtlar, sürü evindekilerden bile daha kibirli ve otoriterdi.

Soylu sayılıyorlardı ve istedikleri zaman istedikleri şeyi elde ediyorlardı. Bağırıp çağırıyor, kölelere tüm işlerini yapmalarını emrediyorlardı.

Ürpererek kollarımı sıvazladım.

"Üşüyor musun?" diye sordu Cyrus klima düğmesine doğru uzanarak.

Başımı iki yana salladım. "Sadece oraya gitmek için can attığım söylenemez. Ares'in beni neden göndermek zorunda kaldığını anlamıyorum."

"Seni korumak için," dedi ısrarla.

"Beni sürü evinde koruyamaz mıydı? Yanımda bile değilken beni nasıl koruyacak?"

"Vampirler orada olduğu için en iyi seçenek buydu." Bana bir bakış attı. "Ne kadar tehlikeli olduklarını biliyor olmalısın. Artık alfayla çiftleştiğini bildiklerine göre, sana zarar vermeyi ya da seni mahkemeye çıkarmayı iyice kafalarına koyacaklar."

Cyrus yolu kaplayan ağaçların etrafından dolanan uzun, asfalt bir yola girene kadar bir daha konuşmadık. Kalbim korkudan buz gibi olurken yerimde dikleştim.

Yaklaşık üç dakika daha gittikten sonra nihayet mahkeme göründü. Beklediğim gibi çok büyüktü, üç katlıydı ve siyah süslemeli kirli beyaza boyanmıştı.

Birkaç pencere yola bakıyordu. Biz yaklaştıkça pencereden dışarı bakan birini gördüğüme yemin edebilirdim.

Biz durduğumuzda binadan bir adam çıktı. Anında ondan hoşlanmadığımı hissettim, muhtemelen arabanın camından bana kaşlarını çatarak baktığı içindi.

Kapıyı açtım ve bütün benliğimle oradan olabildiğince hızlı uzaklaşmak istesem de yavaşça dışarı çıktım.

"Frederick, bu alfanın eşi Skyler," dedi Cyrus adama doğru yürürken. "Skyler, bu Frederick, mahkemedeki soylulardan biri."

"Tanıştığımıza memnun oldum," diye yalan söyledim.

Frederick homurdanmakla yetinerek bana selam vermedi. "Beni takip edin," dedi ve topuklarının üzerinde dönerek binanın içine doğru yürümeye başladı.

İçeri girdiğimizde aval aval bakmaktan kendimi alamadım. Yüksek tavandan parlak bir avize sarkarken iki dolambaçlı mermer merdiven devasa odayı iki yandan kuşatıyordu.

Frederick bizi gideceğimiz yere ulaştırmak için acele ettiğinden fazla bakma fırsatım olmadı.

Sağ tarafta iki uzun masanın bulunduğu geniş bir yemek alanı ve oradan da muhtemelen mutfağa giden başka bir kapı gözüme ilişti.

Bizi arkadan dolaştırdı, ahşap merdivenli karanlık bir merdivene çıkan daha önce fark etmediğim başka bir koridordan geçtik. Güzel mermer merdivenlerden çıkmak buraya kadarmış, diye düşündüm sinirli bir şekilde.

İkinci kata çıkarken ayak seslerimiz şaşırtıcı bir şekilde sessizdi. Frederick kapıyı açtığında parlak bir ışık hüzmesi gözlerimi hızla kırpıştırmama neden oldu ama o yürümeye devam etti.

Halı kaplı güzel bir koridordan geçtik, birkaç kapıyı geçtikten sonra durarak cebinden bir anahtar çıkarıp Cyrus'a uzattı.

"Burası senin odan," dedi. "Ve Alfa Ares'in talimatlarına göre, kölesi senden sadece birkaç oda uzakta olacak. Yan yana iki boş odamız yoktu."

"Eşi," dedi Cyrus. "Kölesi değil."

Frederick kaşlarını çatmakla yetindi.

Cyrus kapısını açmak için anahtarı kilide sokarken, "Yerleştikten sonra konuşuruz," dedi.

Frederick koridorda yürümeye devam etti. Ben de ona yetişmek için acele etmek zorunda kaldım, neredeyse koşuyordum. İki odayı daha geçtikten sonra durup bana ters ters baktı.

"Burada kalacaksın," dedi sert bir sesle. Anahtarı kilide sokup kapıyı açarken ağzı onaylamadığını belli eden bir şekil almıştı.

Çantamı omzuma atıp içeri girmeye yeltendim ama kolumu tutarak beni durdurdu. "Senden hoşlanmıyorum," diye homurdandı. "İnsanlar köle olmadıkları sürece buraya ait değiller."

"Ben de burada olmak istemiyorum," dedim kaşlarımı çatarak.

"Laflarına dikkat et. Mahkemede olduğunu ve sana verdiklerimiz dışında hiçbir hakka sahip olmadığını unutma. Alfan seni korumak için burada değil, bu yüzden özel bir muamele bekleme."

Onun sert adımlarla uzaklaşmasını izledim, sonra da yeni odama girdim. Odaya dikkat edemeyecek kadar üzgündüm ve sadece biraz uzaklaşmak istiyordum.

Çantamı yatağımın üzerine koydum. Ardından odamdan çıkmadan önce Frederick'in gittiğinden emin olmak için kapıyı dinledim ve anahtarı kotumun ön cebine soktum.

Gelirken çıktığımız arka merdivenleri kullandım, neyse ki kimseye rastlamadım. En azından ana salona ulaşana kadar. Hızla dışarı çıkarken düşman gözlerin beni takip ettiğini hissettim.

Artık karanlıktı ama umurumda değildi. Kendimi boğulmuş hissediyordum. Ares'in beni bu şekilde terk etmesi canımı çok sıkmıştı.

Geldiğimizde arazinin yan tarafında bir orman fark etmiştim ve oraya yöneldim. Gücümü ve cesaretimi toplamak için sadece birkaç dakika yalnız kalmaya ve temiz havaya ihtiyacım vardı.

Bölgeye aşina olmadığım için fazla uzaklaşmayacaktım. Ağaçların arasına doğru daha birkaç adım atmıştım ki bir dalın kırıldığını duydum ve korkuyla arkama döndüm.

Uzun boylu bir kurt beni takip etmişti ve dişlerini göstererek bana bakıyordu. Ben geriye doğru bir adım atınca o bana doğru iki adım attı, artık bütün dişlerini görebiliyordum.

"Alfa Ares'in koruması altındayım," dedim. Kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu. Panikten hızlı nefes alıp vermeye başladım.

"Sen sadece bir insan kölesin, yani ortalık malısın," dedi adam.

Bir an sonra üzerime atlayıp beni öyle bir yere savurdu ki nefesim kesildi.

Ardından elleri üzerimdeydi, kıyafetlerimi yırtıyordu.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok