Ölümsüz Şafak - Kitap kapağı

Ölümsüz Şafak

Jennifer Brian

Pençeler çıkıyor

LEA

“Bir cin tonik daha lütfen!” Liam, elini bar tezgahına vurarak seslendi. Alkolün etkisiyle konuşması kaymıştı.

Onu durdurmam gerektiğini biliyordum ama belli ki bir sıkıntısı vardı ve insanları yargılamak bana göre değildi.

Tonik oranı daha yüksek bir içki hazırladım ve tezgahın üzerinden uzattım.

Hector’un vardiyası otuz dakikadan az bir süre önce bitmişti ve barda sadece Liam’la ben kalmıştık.

Telefonuma baktım. Sabah neredeyse 3. ~

Bar birazdan kapanacak ama Liam'a bunu söylemeye yüreğim el vermiyor.

Artan sarhoşluğuna rağmen, onun arkadaşlığından zevk alıyordum.

Son birkaç saattir ordan burdan konuşuyorduk ve birçok ortak noktamız olduğunu öğrenmiştim.

Yine de, ortak bir yol bulamadığımız tek konu benim vegan oluşumdu.

Liam'ın sloganı şuydu: “Eğer kan yoksa, yemeğe de lüzum yok.”

Sanat, müzik ve filmler gibi bariz şeylerde kolayca ortak noktalar bulduk, ama onunla gerçekten bağlantı kurmamı sağlayan şey bokstu. ~

Küçüklüğümden beri boks yapan insanlara özenmişimdir. Belki de babamın eskiden bir boksör olması bunun en büyük nedenlerinden biriydi, gerçi bu onun hakkında bildiğim tek detaydı.

Annem, hayatını ‘mahvettiğini’ iddia ettiği adam hakkında konuşmayı pek sevmezdi.

Her ne kadar bugünlerde onu babam hakkında konuşurken yakalasam da.

Liam ise bana yatırım alanında başarılı bir kariyeri olduğunu ve boksu stresini atmak için tercih ettiğini söylemişti.

İçkisini tek bir yudumda bitirdiğini görünce gözlerim fal taşı gibi açıldı.

Görünüşe göre, içkiyi de bunun için kullanıyordu.

“Siktir!” dedi nefesinin altından mırıldanarak. “Şimdi ne yapacağım?”

Bana mı soruyor yoksa kendi kendine mi konuşuyordu emin değildim.

“Dinle, neler yaşadığını bilmiyorum ama yarın spor salonuna gideceğim,” dedim dirseklerimi bara yaslayarak. “Eğer biraz antrenman falan istersen yani.”

Liam bana baktı ve hafifçe gülümsedi. Elini benimkinin üstüne koydu: “Sen gerçekten iyi bir insansın, Lea. Bu halde olduğum için özür dilerim. Bunun en iyi ilk izlenim olmadığının farkındayım,” dedi.

“Merak etme,” dedim elinin elimin üzerinde olduğunun çokça farkında olarak. “Hepimiz ara sıra böyle zor dönemlerden geçeriz.”

Aniden “Eski sevgilimi en iyi arkadaşımla sevişirken yakaladım,” dedi.

“Ben ne diyeceğimi bilemiyorum, lanet olsun.”

Bu kadar içmesine şaşmamalı.

Eski kız arkadaşı dünyanın en büyük sürtüğü olmalıydı.

Bir tekila koydum ve Liam bardağa uzanırken hızlı davranıp kafama diktim.

“Bu senin içindi,” dedim.

Liam gülerek “Teşekkür ederim. Sen gerçek bir dostsun,” dedi.

Açıkçası, daha fazla içmemesi için kendim içmiştim. Telefonuma tekrar baktım. ~Gece 3:05~ ~

“Bunu söylemekten nefret ediyorum Liam. Eve gitmek zorunda değilsin, ama burayı kapatmak üzereyim.”

“Eve gidemem.” dedi aniden, sesini kasvet kaplamıştı sanki.

Doğru, evde aldatan eski sevgilisi vardı. ~

İç çektim, yapmak üzere olduğum şeyin aşırı saçma olduğunu biliyordum.

“Hadi kalk, benim ev hemen şu köşenin arkasında.”

***

Daha eve gireli üç adım olmuştu ki Liam salondaki kanepeye yüzüstü uzandı ve uyumaya başladı.

Muhtemelen en iyisi buydu.

Ben de çok sarhoş hissediyordum ve barda Liam'la aramızda cinsel bir bağ kurmaya çalışsam da onu kendime yakın hissetmiştim. Tamamen arkadaşça.

Grace gibi değil. ~

Grace’in teni tenime değince içimde hiç de arkadaşça olmayan şeyler uyanmıştı. Liam’la olan bağımdan çok farklıydı.

Yatak odama girip kotumu ve tişörtümü çıkarırken bu düşünceyle kemiklerime kadar titredim.

Altın rengi gözleri beni kendilerine hapsetmişti.

Tam yatağa girerken, salondan garip tırmalama ve homurdanma sesleri yükseldi.

Liam’dan mı geliyordu?

Dikkatli bir şekilde kapıma doğru ilerledim ve kulağımı dayadım.

Ağır ağır nefes alıyor, neredeyse...hırlıyordu. ~

Neler oluyor? ~

Etrafı dağıttığını duydukça tırmalama sesi daha da arttı.

Kapımdaki kancada asılı duran boks eldivenlerine baktım.

Gerekirse kendimi savunabilirdim ama işler umarım o noktaya gelmezdi.

Dikkatli bir şekilde kapımı açtım ve salona bakındım. “Liam?”

Kanepede çılgınca çırpınıyor, uykusunda inliyordu.

“Hayır... Dönüşmek istemiyorum...”

Kabus görüyordu. Yanına koştum ve elimi omzuna koydum usulca, onu sakinleştirmeye çalışıyordum.

“Liam, her şey yolunda. Sen sadece.”

“HAYIR!” diye kükredi. Parmakları kolumu kavradı ve acı içinde bağırdım.

Ayağa kalkıp odama doğru koştum ve kapıyı arkadan kilitledim.

Uyurgezer birini uyandırmaya çalışmaman gerektiğini daha önce duymuştum. Uykusunda konuşan birini rahatsız etmemen gerektiğini de demin anlamıştım.

Acıdan alev alev yanan koluma baktığımda korkudan nefesim kesildi.

Kolumda üç uzun kırmızı çizgi vardı.

Neredeyse şey gibi. pençe izleri. ~

Liam'ın tırnakları kısa ve bakımlıydı, barda dikkatimi çekmişti. Ama her nasılsa derimi kanatmayı başarmışlardı.

Kolumu lavaboda yıkayıp kanın kanalizasyondan aşağı gitmesini izlerken az önce duyduklarım aklıma geldi.

Liam ne istemediğini mırıldanmıştı? Dönüşmek mi? ~

Peki ama neye ~dönüşmek istemiyordu?

***

Uyandığımda başım çatlayacak gibiydi.

Kahretsin, dün gece neden bu kadar çok içtim ki? ~

Ama ağrıyan tek şey başım değildi.

Dün gecenin nişanesini görmek için koluma baktım.

Hala nasıl olduklarından emin değildim.

Yataktan kalktım ve gergin bir şekilde salona bakmadan önce aceleyle üzerime bir şeyler geçirdim.

Liam çoktan gitmişti. Ama arkasında çok hoş bir sürpriz bırakmıştı.

“Kanepem!” diye bağırdım gözlerim yuvalarından çıkarak.

Kanepe paramparça haldeydi. Her yerinde çizikler ve kesikler vardı.

Bir gece tanımadığım sarhoş bir yabancıyı eve getirdiğim için hayatın bana verdiği ders buydu.

Bir dahaki sefere buna aldanmayacaktım.

Harap olmuş kanepeme yığıldım ve derin bir iç çektim.

Dün gece benden daha fazla heyecan yaşamış ~kanepem~.

Liam'ın zümrüt yeşili ve Grace'in altın rengi gözleri aklımdan geçerken bacaklarımın arasında bir karıncalanma hissettim, özellikle Grace'inkilerde.

Sanırım itiraf etmem gerekiyordu ki.

Cinsel olarak tam bir yokluk içindeydim.

Odama girdim ve kapının arkasından boks eldivenlerini aldım.

Sorunun çözümünü biliyorum. ~

LIAM

Bir lokantada oturmuş kahvemi yudumlarken dün gece verdiğim tüm kötü kararları tek tek aklımda geçirmeye başladım.

Neredeyse dönüştüğüme inanamıyorum. ~

Lea'nın kanepesine resmen tırmalama tahtası muamelesi yapmıştım.

Uyanıp kanepenin savaştan çıkmış halini görünce orada kalıp Lea’ya herhangi bir açıklama yapamayacağımı biliyordum.

Kendimi çok kötü hissettim çünkü onu gerçekten sevmiştim. Hem de ben yürüyemeyecek kadar sarhoşken benimle ilgilenmişti.

Ama gerçekte ne olduğumu öğrenseydi.

Bir kurt adam. ~

Sonuçları korkunç olurdu.

Türümüzün kendisini insanlara ifşa etmesi yasaktı.

Normalde kendimi daha iyi kontrol ediyordum ama Jeff'le ayrılmam ve gereğinden fazla cin tonik tam bir felaketti.

Asla bu kadar savunmasız olmamalıydım! ~

Ne Lea ile. ~

Ne de Jeff'le. ~

Telefonum cebimde titremeye başlayınca elime aldım.

İti an çomağı hazırla. ~

JeffBebeğim lütfen EVE GEL!
JeffBu çok saçma.
JeffAşırı tepki veriyorsun.
JeffBana hikayenin kendi tarafımı anlatmam için fırsat tanımaman haksızlık değil mi sence de?

O kadar sinirliydim ki telefonumu tek elimle parçalayabilirdim.

O pislik şimdi de kurbanı mı oynamaya çalışıyordu?

Tırnaklarım hızla pençeye dönmeye başladığında saldırganlığımı kontrol etmem gerektiğini fark ettim.

Ya da daha iyisi...

Onu serbest bırakmam gerekiyordu.

LEA

VUR! ~

Torbayı elimden geldiğince sert bir şekilde yumrukladım.

Sonunda kendimi daha iyi hissetmeye başlamıştım.

Boks her zaman işe yarardı. Spor salonu çoğunlukla sabahın bu erken saatlerinde boştu, ama ben de bu boş saatleri seviyordum.

Köşedeki televizyonda haber sunan spikerinin gürültüsünü bastırırcasına torbayı tekrar tekrar yumrukladım.

Terapiden daha iyi bir yöntemdi ve dürüst olmak gerekirse daha ucuzdu.

“Hey, senden özür dilemeliyim,” dedi tanıdık bir ses aniden arkamdan.

Arkamı döndüğümde Liam'ı gördüm. Dün gece ne kadar sarhoşsa bugün bir o kadar ayık ve seksi görünüyordu.Calvin Klein reklamından çıkmış gibiydi.

“Bana yeni bir kanepe borçlusun,” dedim, kollarımı önümde bağlayarak.

“Haklısın,” dedi masumca. “Kabuslarım biraz yoğundur da.”

Onu fark ettim. ~

“Birkaç raunta ne dersin?” diye sordu, spor salonunun ortasındaki boks ringini işaret ederek.

“Elbette, ama seni uyarmalıyım. Sana senin kanepeme davrandığın gibi davranacağım,” dedim sinsi bir gülümsemeyle.

Zümrüt gözleri endişeyle büyüdü ve bu haline gülmeden edemedim.

Liam benimle başa çıkmanın ne demek olduğunu öğrenmek üzereydi.

Ortalama bir cin tonik yapıyor olabilirim, ama.

Asıl dikkat etmesi gereken şey yumruklarımdı. ~

***

Liam'ın tekniği berbat değildi ama yine de benimle aşık atamazdı.

Hem ayrılık hem de akşamdan kalmalıkla uğraştığını düşünürsek, muhtemelen bunu onun için daha kolaylaştırmalıydım, ama benim iki katım irilikte biriyle kavga etmek ve yine de avantaja sahip olmak çok eğlenceliydi.

Liam duşa gitmek için ringden ayrıldığında, boks eldivenlerimi çıkardım ve parmaklarımla kolumdaki çizikleri yokladım. Hala çok hassastılar.

Televizyondaki yoğun bir müzik aniden dikkatimi çekti.

Bir spiker “Bir son dakika gelişmesi ile sizlerleyiz,” diye söze başladı. “Cuma gününden beri kayıp olan 24 yaşındaki Sara Jones’un Schmitz Preserve Park'ında bir hayvan saldırısına uğradığı bilgisine ulaşıldı. Polis, genç kadının tek başına yürüyüş yaptığını düşündüğünü söylüyor.”

Bir kamp alanının fotoğrafı ekranda belirince mideme tarifsiz bir ağrı girdi.

Toprak kanla kaplıydı ve kadının çadırı paramparça haldeydi.

“Yetkililer hala cesedini aradıklarını söylüyorlar.”

Ekranda görünen bir sonraki görüntü, beyzbol eldiveni büyüklüğünde bir pençe iziydi.

“Bayan Jones'un kamp alanı yakınlarında büyük pençe izleri bulundu. Polis, bölgeyi ziyaret eden tüm yürüyüşçülere uyarıda bulundu.”

Koluma tekrar baktım ve muhabir konuşmaya devam ederken kalbim yerinden çıkacakmış gibi çarpmaya başladı.

“Kurtlara dikkat edin.”

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok