Kenzo - Kitap kapağı

Kenzo

Ivy White

Birinci Bölüm: Başvuru

REBECCA

Kapıyı iterek açtım ve yönetim ofisine girdim. Beyaz parlak masanın yanında durmuş, resepsiyon görevlisinin beyaz klavyesinde bir şeyler yazmasını izliyordum.

Resepsiyon görevlisi içten bir gülümsemeyle bana baktığında omuzlarımı gevşettim.

“Merhaba. Size nasıl yardımcı olabilirim?”

“Bu gece bir iş için doldurmam gereken bir başvuru formum vardı. Mark gelip buraya vermemi söyledi,” dedim resepsiyon görevlisine sessizce.

Resepsiyon görevlisi gözlerini kısarak ne dediğimi anlayabilmek için bana yaklaştı.

Başvuru formunu masanın üzerine koyduğumda ayağa kalkarak başvuruyu eline aldı.

“Bekleme alanımızda oturabilirsiniz,” dedikten sonra başımı sallayarak oturma alanına doğru ilerledim.

Resepsiyon görevlisi elinde başvurumla odadan çıkmıştı.

Dikkatimi birden televizyonda verilen son dakika haberi çekti.

Televizyondan herhangi bir ses gelmiyordu. Tüm personel ve müşterilere profesyonel bir çalışma ortamı sunabilmek adına televizyonun sesini kıstıklarını biliyordum.

“Bir silah sesi duydum. Yemek yediğimiz restoran hızla boşaldı ve biz daha ne olduğunu anlamadan Kenzo Robernero caddenin karşısındaki gazete matbaasından çıktı.”

“O adamın umurunda değildi!” diye bağırdı siyah saçlı bir kadın panik içinde. Farklı bir dil konuşuyordu ama ekranın altında alt yazı olduğu için ne dediğini anlayabiliyordum.

Resepsiyon görevlisi masasına dönerken içimden Kenzo Robernero ~diye geçirdim.

Görevli yerine oturduktan sonra beni yanına çağırmıştı. Kalkarken yüzümü buruşturdum, sandalyem sessiz odada gıcırdamıştı.

Görevli, “Her şey tamam,” dediğinde başımı sallayarak teşekkür ettim.

“Mark seni havaalanına götürmesi için bir taksi gönderecek. Bugün saat beşte Prentonville’deki evde onunla buluşacaksın. Orada bir aileye hizmet edeceksin.”

“Hizmetlerimiz için yüklü bir meblağ ödediler ve Mark senden en iyi şekilde davranmanı bekliyor.”

“Elimden geleni yapacağım,” diye cevap verdim gülümseyerek.

Ben sadece sorumluluklarımı yerine getiriyorum, ~dedim içimden. Kimliğe ihtiyacım olabilir diye doğum belgemi de getirmiştim. Onu da kollarımın arasındaki kâğıt yığınının üzerine koydum.

Yanımda istenenden çok daha fazla evrak getirmiştim çünkü evraklardan herhangi birinin güncelliğini yitirip yitirmediğini bilmiyordum. Sırıtarak arkamı döndüm ve binayı hızla terk ettim.

***

Sonunda, ~diye düşündüm, evime girerken.

Annem, “Rebecca. Yemek vakti,” diye bağırdığında yüzümde kocaman bir gülümsemeyle küçük mutfağa girdim. Gece için bir iş daha bulmuştum, mutlu hissediyordum.

Bu benim için daha fazla gelir anlamına geliyordu ve kesinlikle bu ayki kiramı ödeyebilecektim. Mutfağa girdiğimde ebeveynlerim masada oturmuş, pizza yiyordu.

Karşılarındaki sandalyeye oturup para ve haftalık yiyecek alma konusundaki gevezeliklerini dinlemeye başladım.

Bu arada karnımı tıka basa doldurarak bir dilimi iki lokmada yemiştim.

Yemeğin ardından izin isteyerek toparlanmak için üst kata çıktım. Ebeveynlerim zaten bu konuyu tartışmaya pek hevesli değildi.

Babam işkolikti, bu da annemle onu hiç göremediğimiz anlamına geliyordu. Çocukken bile babamla aramda hiçbir zaman bir bağ olmamıştı.

Bunu sadece kız olmama bağlıyordum. Annem uzun ve yorucu bir iş gününün ardından eve gelen babamla hasret gidermeyi çok sevdiğinden onların yoluna çıkmaktan kaçınırdım.

Yatak odasının penceresinden dışarı baktıktan sonra hazırladığım beyaz bavulumu kaptığım gibi yatak odasından dışarı sürükledim. Annemle babama nereye gittiğimi söylemeyecektim.

Ne yaptığımın ya da nereye gittiğimin onların umurunda olmadığını biliyordum, bu yüzden ön kapıdan çıkarak kapıyı arkamdan kapattım ve taksiye yaklaştım.

“Rebecca?” diye sordu taksi şoförü, arabasından inerken. Adama sırıtarak başımı salladım.

Taksinin arkasına doğru yürüdüm. Taksici bagajı açmış, bagajı güzelce kapatmadan önce bavulumu yerleştirmeme yardım etmişti.

Yeni bir yere uçmanın heyecanıyla kendimi arabanın arka koltuğuna attım. Daha önce hiçbir yere uçmamıştım ve birkaç ay önce pasaport çıkartmaya karar verdiğim için mutluydum.

Pasaportum olmadığı için bu işi geri çevirmek zorunda kalsaydım nasıl hissedeceğimi hayal bile etmek istemiyordum.

Şoför de arabaya bindikten sonra sessiz kalmaya karar vermiş, arkayla önü ayıran bölmeyi kapatmıştı.

Araba evimden uzaklaşırken huzur içinde ağaçlara ve binalara bakmaya başladım.

Yarım saatlik bir yolculuktan sonra taksi havaalanının önünde durdu ve şoförle aynı anda araçtan indim.

“Sistemde bir not var. Mark peşin ödemiş,” dedi taksici arabasının bagajını açıp bavulumu indirirken.

Bavulu bana doğru iten şoföre yaklaşarak bavulumu elinden aldım.

“Teşekkür ederim.”

“Rica ederim. İyi uçuşlar.” Taksi şoförü arabasına geri dönerken ben de kontuara doğru ilerlemeye başladım.

Yürüyen merdivenleri koşarak çıktıktan sonra nihayet kontuarı bulmuştum. Masaya doğru yürüyüp işlemlerimi yaptırdıktan sonra bir görevli beni havaalanının üçüncü terminaline yönlendirdi.

Adam hiçbir şey söylemiyordu. Bense adamın önünde yürüyor, etrafımdaki değişik restoranlara bakıyordum. Şu anda yemek için neler yapmazdım, diyedüşünürken midem gurulduyordu.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok