Alfa Grayson - Kitap kapağı

Alfa Grayson

Midika Crane

Bölüm 2

Lexia

Hayatımda hiç bu kadar korkmadım.

Sadece bir Alfa'nın birkaç adım uzağımda olmasından değil, aynı zamanda aynı Alfa’nın sahnede söylediklerimden etkilenmemiş gibi gözlerini üzerime dikmiş olmasından.

Yüzünde umursamaz bir ifade var.

“Burada ne işin var,” diye sorgulamaya başlıyorum. Kelimelerin ağzımdan çıkmasına bile şaşırıyorum.

Ağzı yukarı kıvrılıyor, yüzünde ufak bir gülümseme beliriyor.

"Seninle konuşmak istedim,” diyor sakince, başını hafifçe eğiyor.

Adrian aniden öne çıkıyor, nazikçe kolumu tutuyor.

O, benim aksime durumu sakin ve profesyonel bir şekilde karşılıyor.

Yüzümün kıpkırmızı kesildiğine eminim. İki yanımdaki ellerim titriyor.

"Kendine ait bir ofisi var," diyor Adrian, pek de hoşuma gitmeyen bir anda asistanım rolüne bürünerek.

Tek istediğim Alfa Grayson'a gitmesini söylemek böylece şu an yaşadığım utançla yüzleşmek zorunda kalmam.

Bir an için Grayson'ın Adrian'ın kolumu tutan eline neden dik dik baktığını sorgulayacak oluyorum ama bu isteğimi savuşturuyorum.

Grayson, ofisimde buluşma fikrini kabul ederek başını sallıyor.

İçimden Adrian'ın tüm varlığına sövüyorum.

Yolu göstererek Grayson'ı Adrian'la beraber ofisime doğru yönlendiriyorum.

Hem evim hem de iş yerim olarak kullandığım depodan bozma ofisim Alfa’nın ilgisini çekmiş gibi duruyor.

Gözleri yanından geçtiğimiz her şeye takılıyor. Umarım içimden dua ettiğimi fark etmez.

Gizliden gizliye kendimi daha fazla aptal durumuna düşürmemeyi umuyorum.

Adrian Grayson'a biraz su ikram ediyor.

Grayson, "Böyle iyi, teşekkür ederim," diyor.

Masanın diğer tarafında oturuyor, bana öyle pervasızca bakıyor ki kıvranmadan göz teması kuramıyorum.

Gümüş rengi gözlerinde beni rahatsız eden bir şey var. Adrian odadan çıkıyor, Grayson ve beni yalnız bırakıyor.

Grayson aniden oturduğu yerde öne doğru eğiliyor.

"O senin eşin mi?"

Kekeleyerek "Ne?" diyorum, sözleri beni şaşırtıyor.

"Ya da erkek arkadaşın? Ya da ortağın mı?" diye soruyor, bakışları sürekli üzerimde.

Benden bir cevap beklerken kaşlarını kaldırıyor.Kendimi toparlamaya çalışıyorum.

"Sadece asistanım."

Duraksıyor, gözlerini kısıyor. Yavaşça, tekrar arkasına yaslanıyor ama bakışlarını benden ayırmaya cesaret edemiyor.

"Asistan derken, ne asistanı? Cinsel favo..."

Öksürüyorum, sözünü kesiyorum. Neden bundan bahsediyor?

Masamdaki kağıtları karıştırırken "Bu konuda konuşmayalım,” önerisinde bulunuyorum. Alnımda ter biriktiğini hissediyorum.

"Kendini eşine saklamalıydın!" Birbirimizin gözlerine bakıyoruz.

Bakışlarımı indirerek "Sürekli birilerine müdahale ediyorsun, değil mi?" diye mırıldanıyorum.

"O adamın sana olan bakışlarının eşinin pek de hoşuna gideceğini sanmıyorum."

Kafamı kaldırıyor ve öfkeyle ona bakıyorum.

"Öylesine sevişiyoruz işte. Ne daha fazlası, ne de daha azı." Cevabım onu susturuyor. Ağzı düz bir çizgi halini alıyor ve yavaşça öne doğru eğiliyor.

Evet, doğru. Adrian ve ben birbirimize aşık değiliz. Aramızdaki şey sadece seks ve tek istediğim bu. Karmaşa yok, eşlerle ilgili endişeye yer yok.

Grayson, "Onun gibi bir adamla sersem gibi seks yapamayacak kadar güzelsin," diyor.

Sesinin bu kadar ciddi gelmesinden nefret ediyorum. Bir an için bana ciddi olduğunu düşündürüyor.

"Dinle, bir Alfa'dan tavsiye almayacağım."

Yavaşça gülümsüyor, ama acı dolu bir sis hâlâ bakışlarını örtüyor.

İç çekişlerini izliyorum. "Gerçek eşin sana tapar, yatakta da yatağın dışında da."

Yüzümü ekşiterek "Eşim hakkında ne biliyorsun?" diye mırıldanıyorum. Duraksıyor.

Gözlerimi kapatarak, güçsüz bir nefes alıyorum ve adının üzerine çektiğim kırmızı çizgiyi hayal ediyorum.

O benim eşim değil. Biz olabilecek her anlamda zıtız. Ay Tanrıçası o kadar aptal olamaz...

"Burada olmanın esas sebebini konuşabilir miyiz, lütfen?" Grayson cevap vermeden önce bir an daha tereddüt ediyor.

"Sana bir teklifim var, lütfen acele karar verme."

"Tamam..."

"Gelip benimle çalışmanı istiyorum,” diyor endişeli bir sesle.

Duraksıyorum. Sözleri benim için o kadar şaşırtıcı ki sandalyeden düşecek gibi oluyorum.

"Seninle mi? Ortak gibi mi?" Söylediklerine anlam vermeye çalışırken kendimce cümlesini tekrarlıyorum.

O sahnede Alfaların varlığını düpedüz aşağıladığımı gördükten sonra bunları nasıl söyleyebilir?

"Evet, Lexia. Ordumu kontrol etmek için bir ortağa ihtiyacım var. Liderlik yeteneklerini gördüm ve halkıma liderlik edebilecek kapasitede olduğunu düşünüyorum."

Bana söylediği sözler son on dakikadır elimde tutabildiğim her türlü kontrol duygusunu silip attı.

Bakışları yatıştırıcı olsa bile nefes almakta zorlanıyorum.

"Dalga mı geçiyorsun?" Şaşkına dönüyorum. Kesinlikle dalga geçiyor.

"Hayır, hayır. Kaden seni bana kendisi önerdi. Bana senin bütün bir orduyu tek başına yönetebileceğini söyledi. Umarım teklifimi değerlendirirken ön yargılı davranmazsın."

Bunu o kadar sıradan bir şekilde söyledi ki, sanki her gün tekrarladığı bir duayı okuyordu.

Belki de Özgürlük Sürüsü’nden olduğu ve hiçbir şey için endişelenmesine gerek olmadığı içindir.

"Şerefsiz,” koltuğumdan kalkarak hırlıyorum.

"Sadece benden kurtulmak istiyor!" Grayson kaşlarını çatıyor.

"Sen bu görevi yapabileceğini düşünmüyor musun?"

"Öyle değil... Bunu yapamam, üzgünüm," diyorum.

Hayatım boyunca hiçbir zaman bir Alfa'ya yardım etmek istemediğimi düşünürsek neden ondan özür dilediğimi bilemiyorum.

İtiraf etmeliyim ki, bir Alfa ile işbirliği yapmak hedefime ulaşmamda önemli bir rol oynayabilirdi. Sürüsüne giriş hakkım olurdu, yani eşimi bulmakla uğraşmama gerek kalmazdı.

"Bana hemen cevap vermek zorunda değilsin ama lütfen Lexia, sana ihtiyacım var. Yardımına ihtiyacım var. Dikkatle bekliyor, ya ona gitmesi için bağırmamı ya da teklifini zarifçe kabul etmemi bekliyor. Henüz bu teklifi kabul etmeye hazır değilim.

İyice düşünmeden şu anda yönettiğim insanları terk edemem.

"Düşüneceğim,” diye söz veriyorum, sonunda sesim daha önce hiç olmadığı kadar normal geliyor.

Grayson dönüp odadan çıkmadan önce, gözümüzü birbirimizden alamadan bakışıyoruz.

***

Adrian, "Bunu yapmamak aptallık olur,” diyor.

Grayson gittikten birkaç saat sonra yatak odamda oturuyoruz. Grayson fırtına gibi çıkageldi ve arkasında teklifini düşünmeme neden olan bu garip sessizliği bıraktı.

Kulağa ne kadar cazip gelse de, şu anda bunu düşünmem gerektiğinden bile emin değilim.

"Halkım ne olacak? Onları geride bırakmış olacağım," dedim. Adrian odanın içinde tur atarken beni onaylamıyormuş gibi başını sallıyor.

"Şöyle düşün. Sonsuza kadar sürmeyecek ve sen yokken ben onlara bakıcılık yapacağım,” diyor komik gülümsemesiyle.

Gözlerimi deviriyorum. Sanki bu suçlu sürüsüne bakabilecek kapasitesi var.

Adrian, "Bak, önümüzdeki üç gün içinde neler olup biteceğine konsantre olmalıyız,” diyor ve ellerini birbirine vuruyor.

İfademi fark ediyor gibi görünüyor. "Hatırladın mı? Cumartesi gecesi sana özel bir tören için bilet aldım."

"Tören mi?"

"Alfalar bu töreni her yıl düzenliyorlar ve ben de sana bilet almayı başardım. Yapmamız gereken bir iş var ve yapacağız..." Başım dönüyor.

Alpha Grayson konuşmalarımdan birinin ortasında buraya geliyor ve onun varlığını atlatamıyorum.

Kendime hakim olmaya çalışıyorum. "Açıkla?"

Alfa Noah, Ahenk Alfası’dır. Her sürünün zayıflığını bilir ve İntikam Sürüsü’nün de zayıf yönü olduğunu bilmeni istiyorum.

Aniden çekip gidiyor ve ne ima ettiğini anında anlıyorum. Alfa Noah'ı baştan çıkarmamı istiyor.

Böyle bir şeyi ilk yapışım değil ama asla bir Alfa’yı baştan çıkarmadım.

"Grayson orada olacak mı?" diye soruyorum. Başını sallaması beni ürpertiyor.

"Tüm Alfalar orada olacak. Özgürlük Sürüsü’nden uzak durmayı başarabileceğini umalım."

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok