Lycan'ın Kraliçesi: Yılbaşı Özel - Kitap kapağı

Lycan'ın Kraliçesi: Yılbaşı Özel

L.S. Patel

0
Views
2.3k
Chapter
15
Age Rating
18+

Summary

Kral Adonis ile Kraliçe Aarya sonunda evlenmişlerdir ama bazıları hâlâ onların yönetimine karşı çıkmaktadır. Damien ile eşi Elodie ise yeni eş sorunlarıyla debelenmektedirler. Böylesine zorlu bir yılın ardından, aileyle geçirilecek Noel tam da ihtiyaçları olan şeydir.

Fazla göster

60 Chapters

Chapter 1

Bölüm 1

Chapter 2

Bölüm 2

Chapter 3

Bölüm 3

Chapter 4

Bölüm 4
Fazla göster

Bölüm 1

Dördüncü Kitap

Kral Adonis ve Kraliçe Aarya sonunda evlidir. Bebekleri doğmuştur ve Alfalar Konseyi gerekli bir değişimden geçmektedir, ancak bazıları hâlâ onların yönetimine karşı çıkmaktadır.

Adonis’in kardeşi Damien ve eşi Elodie’nin kendi sorunları vardır. Jordan’ın cinayeti kardeşler arasındaki buzları eritse de kalplerinde derin izler bırakmıştır.

Böylesine korkunç bir yılın ardından ihtiyaçları olan şey Noel’i ailece birlikte geçirmektir.

AARYA

Birileri şu anda kesinlikle beni arıyordu. Kraliçe olarak ilgilenmem gereken pek çok görevim vardı. Alfalardan CEO’lara kadar herkes dikkatimi çekmek için yarışıyordu. Ama hiçbiri şu an uğraştığım şey kadar önemli değildi.

Küçük karanlık bir odada, bebeğimi göğsüme yakın tutmuş, onu nazikçe sallıyordum. Yemeğini yemişti ve şimdi uykuya ihtiyacı vardı. Onun tatlı kokusunu içime çektim. Ona ninni söylerken beni izlemesini seyrediyordum.

İnatla gözlerini kapatmıyordu. “Bu sana söylediğim beşinci ninni. Uyuyacak mısın, uyumayacak mısın?”

Ellerini sallayarak bana kıkırdadı. Tam da şu an göğsüm sevgiyle patlayabilirdi. “Tamam o zaman. Bir hikâye deneyelim.”

“Bir zamanlar genç bir kız varmış. Bu kız çok zeki ve akıllıymış. Eşinin kim olacağını bildiğinden eminmiş.”

“Ay Tanrıçası’nın kızla eşinin birlikteliklerini kutsayacağı on dokuzuncu doğum gününü heyecanla bekliyormuş. Ama o gün geldiğinde ikisinin de kaderinde bir başkası olduğunu anlamış.”

“Kızın kalbi çok kırılmış ama Tanrıça’nın onun için başka sürprizleri varmış. Bir baloda, kurdu tarafından yönetildiği söylenen vahşi Lycan Kralı ile tanışmış.”

“Birbirlerine dokundukları anda etrafta kıvılcımlar uçuşmuş. Sonra vahşi adam kızı kraliçesi olarak ilan etmiş. İlk başta kız perişan bir hâldeymiş, ailesini ve tüm sevdiklerini yabancı ve kaba biri için terk ettiğinden dolayı üzgünmüş.”

“Ama çok geçmeden kız bu canavarı evcilleştirecek güce sahip olduğunu fark etmiş. Bu canavara denk olacak bir Lycan’a dönüşmüş ve ikisi mükemmel bir denge kurmuşlar.”

“Birlikte düşmanlarını öldürmüşler, kralı kızdan çalmayı planlayan bir kadını, terk edilmiş eski bir eşi ve hatta kralın kendi konsey üyelerini.”

“Artık her şey yolunda görünüyormuş ama bir şey kraliçeyi hâlâ rahatsız ediyormuş. Zamanında kralının erkek ve kız kardeşi, prens ve prenses, baskıcı babalarından kaçıp çok uzağa gitmişler.”

“Kraliçe bir gün onları saraya çağırmış, aradaki buzları eritmeyi umuyormuş ama tabii ki her şey o kadar kolay olmamış. Prenses buna hazır değilmiş, yeni ailesine karşı korumacı olduğu için hemen oradan ayrılmış.”

“Prens de aynısını yapacakmış ama tesadüfen bir kadınla karşılaşması her şeyi değiştirmiş. Tanrıça tarafından seçilmiş olan bu kadın onun eşiymiş ama kadın korkunç bir tehlike altındaymış.”

“Prens onu saraya götürmüş ama orası da güvenli değilmiş. Herkesin nefret ettiği eski canavar kral birden ortaya çıkıvermiş.”

“Kral babasıyla savaşmak zorunda kalmış ve zor olsa da kardeşler güçlerini birleştirerek galip gelmişler. Sonra da babalarını sonsuza dek sürgüne göndermişler. Artık her şeyi kendi istedikleri gibi yapabilirlermiş.”

“Prensin eşine zarar veren adam onu geri çalmaya çalışmış ama kız onu reddetmiş ve adam öldürülmüş. Sonunda her şey bitmiş.”

“Prens eşini kurtarmış, kraliçe de bir kız kardeş kazanmış. Kısa bir süre sonra kraliçenin bir de kızı olmuş.”

Devi’ye baktım, hâlâ varlığının mucizesi karşısında şaşkınlık içindeydim. Onun hikâyesinin ne olacağını merak ediyordum. Umarım benimkinden daha az zordur. “Şansları yaver giderse hepsi sonsuza dek mutlu yaşayacakmış.”

Sonunda uyumuştu. Dikkatli bir şekilde doğruldum ve durup kıpırdanmasını izledim, kaşlarını çatarak minik ağzını büzmüştü. Parmak uçlarımda beşiğe doğru yürüdüm ve onu beşiğine yatırdım. İçimi hemen bir pişmanlık kaplamıştı.

Uyurken bile onu özlüyordum. Her zaman onunla olmak istiyordum. Annelik beni değiştirmişti. Onun için her şeyi yapardım.

Kapı açıldığında Adonis arkamdan gelip kollarını belime doladı. Beni göğsüne doğru çekti. “Annesi kadar güzel,” diye fısıldadı.

Gülümseyerek kucağına eğildim. Adonis’i onun yanında görmek harikaydı, benim büyük kurdum, çok nazik ve tatlıydı. “Ve annesi gibi güçlü olacağına da eminim.”

“Hiç şüphesiz. Şimdiden çok güçlü bir tutuşu var,” dedi Adonis başımın üstünü öperek. “Son zamanlarda onu yatıştırmak zorlaştı. Bunu nasıl yaptın?”

“Ona hikâyemizi anlattım. Damien ve Elodie’ninkini de. Yakında onlarla tanışacak.”

Bu Noel’in Adonis ile kardeşleri arasındaki mesafeyi ortadan kaldıracağını umuyordum. En azından Damien ve Elodie ile dosttum ama Riley’yi gerçekten tanıma fırsatım olmamıştı.

“Dört gözle bekliyorum,” dedi Adonis gülümseyerek. Ama gerildiğini görebiliyordum. Hatta Adonis benden daha da gergindi. “Bütün teyzelerini ve amcalarını tanımalı. Ve kuzenlerini.”

Yüzümü ona dönüp kollarımı boynuna doladım. “Öyle olacak. Yakında tüm aile tek bir çatı altında olacak. Sid, Zoya, Carter, Diya ve annemle babam birkaç gün içinde geliyorlar.”

“O kadar yakında mı? Her zamankinden daha yoğun olacağız. Lafı açılmışken...” dedi boynuma sokularak. Dişlerini hafifçe köprücük kemiğimin üzerinde gezdirdi. “Mola verdim. Bir dakikan var mı? Ya da yirmi?”

İç çekerek isteksizce ondan uzaklaştım. “Lexi ile bir toplantım var. Noel Balosu’nu konuşmamız gerekiyor. Sence de çok fazla balo düzenlemiyor muyuz? Yeni Ay, Lycan, şimdi de bu...”

Adonis gülerken nefesi boynumu gıdıkladı. “İnsanlar gösterişi sever leydim.”

Homurdandım. “Senin için söylemesi kolay. Baloları sen planlamak zorunda değilsin.”

“Ama katılmak zorundayım,” dedi beni son bir kez öperek. “Seni tutmayacağım. Ama seni düşünüyor olacağım.”

“Güzel.” Odadan çıktıktan sonra bile bacaklarımın arasına nefis bir şekilde oturan bakışlarının sıcaklığını hissettim. Bunu sonraya sakla, Aarya, diyekendimi azarladım. Neyse ki ofisime vardığımda çoğunlukla sakinleşmiştim.

Lexi ofisimde beni bekliyordu. “Ufaklığı uyutabildin mi? Elijah’nın o zamanlarını hiç özlemiyorum.” Benimle aynı şeyleri yaşayan bir arkadaşımın olması çok güzeldi.

“Evet, her şey tamam. Birkaç saat uyur, hadi başlayalım. Bugün mönüye ve oturma düzenine karar vermek istiyorum.” Sandalyeme oturdum ve bilgisayarımı açtım.

Lexi güldü. “İşte ruh bu!” Hemen işe başladık, Lexi bana neyin rezerve edildiği, neyin hâlâ beklemede olduğu ve neyin gönderildiği veya geldiği hakkında güncellemeler veriyordu.

Yiyecekleri tartışırken işler oldukça sorunsuz gitti, ancak masaları düzenlemek, hiyerarşi ve rütbe, kimin rahatsız edilmeden veya kavga çıkarmadan nereye oturabileceği konusu muazzam bir baş ağrısıydı.

Lexi not defterinde bir sayfa çevirdi. “Tamam, konuk listesine gelelim. Gümüş Yağmuru sürüsü gelemiyor, bu da Yıldız Ormanı’nı davet edebileceğimiz anlamına geliyor.”

Yüzümü ellerimin arasına aldım. “Bütün bunlar çok politik. Noel’in anlamı bu değil. Bu insanlar aileleriyle birlikte şöminenin önünde oturuyor ya da bir yerlerde gönüllü çalışıyor olmalı.”

Lexi kolumu okşadı. “Ama ne yazık ki balolar böyle.” Lexi haklıydı ve balolardan nefret etmemin büyük bir nedeni de buydu.

Ofisimin kapısı kibarca çalındı ve kapı açıldığında takım elbiseli kızıl saçlı bir adamla karşılaştım. Eğilerek selam verdi. “Affedersiniz Ekselansları ve Leydi Davis. Umarım rahatsız etmiyorumdur.”

Lexi burnunu kırıştırdı. “Bu kadar resmi olmana gerek yok Cedric.”

Cedric ona alaycı bir sırıtışla karşılık verdi. “Çalışma saatleri içinde sanırım öyle olmalıyım hanımefendi.”

Gülerek ona ayağa kalkmasını işaret ettim. “İçeri gelin, Meclis Üyesi Wright. Sizin için ne yapabilirim?”

Cedric Alfalar Konseyi’nin yeni bir üyesiydi, diğerlerinden daha gençti ve Adonis tarafından konseye atanan ilk kişiydi. Sonunda orada dost bir yüzün olması güzeldi.

“Emredersiniz Majesteleri,” derken kolları arkasında, masamın önünde durdu. “Konsey, Devi’nin Eski Geleneklere göre kutsanmasını tavsiye etmeye karar verdi.”

Lexi’yle nefeslerimizi tuttuk. “Ama bu yüzyıllardır olmamıştı!” dedi Lexi bana bakarak.

Cedric’in yüzünü incelerken kaşlarımı çattım. “Sence bu iyi bir fikir mi?”

Cedric mahcup bir ifadeyle gözlerini kaçırdı. “Bence gelenekçileri yatıştırmanın en iyi yolu bu. Bu onlar için sizin inançlarınıza ters düşmeyen bir uzlaşma. Alabileceğiniz tüm puanlara ihtiyacınız var.”

Başımı sallarken omuzlarım çöktü. “Yani gerçek bir kavga olduğunda onları asla dinlemediğimizi söyleyemezler. Anlıyorum ama bu hoşuma gitmiyor.”

“Onlara cevabınızı ileteceğim. Teşekkür ederim Majesteleri,” derken Cedric tekrar eğilerek odadan ayrıldı.

Kutsama Devi’ye zarar vermezdi ama bu Tanrıça tarafından kabul edilmek için ekstra meşruiyete ihtiyacı olduğunu söylüyordu. Devi ilk doğan herhangi bir çocukla aynı yönetme hakkına sahipti.

Kutsama işi pek teslimiyet sayılmazdı ama canımı sıkmıştı. Bu işin sonu nereye varacaktı?

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok