Lycan'ın Kraliçesi: Yılbaşı Özel - Kitap kapağı

Lycan'ın Kraliçesi: Yılbaşı Özel

L.S Patel

Bölüm 2

ELODİE

Damien ile uçakla bir yerlere gitmeyeli çok uzun zaman olmuştu. Uçağa en son bindiğimizde, Damien’ın umutsuzca kaçındığı kraliyet hayatından uzaklaşıp birlikte yeni bir hayata doğru yol alıyorduk.

Birlikte sakin bir hayat kurduğumuz için geçen yılın çalkantıları artık çok uzak geliyordu.

“Her şey yolunda mı canım?” Damien sürücü koltuğundan bana baktı, ellerini direksiyona bastırmıştı. Direksiyonu tutuşundan benimle aynı şeyleri hissettiğini anlayabiliyordum.

“Ben iyiyim,” dedim ona gülümseyerek. Ardından kucağımdaki iplik yumağına döndüm. Saraydan ayrıldığımızdan beri örgü örmeye başlamıştım. Jordan’la olan ilişkimden sonra sinirlerimi yatıştırmak için bir kaçışa ihtiyacım vardı.

Umarım sürüdekiler atkı seviyordur çünkü bu yıl herkesin hediyesi buydu.

“Benden bir şey saklamak zorunda olmadığını biliyorsun.” Damien havaalanının otoparkına girdi ve park ücretini ödedi. Yoğun trafikten kaçınmak için sabah erkenden yola çıkmıştık.

“Biliyorum. Tatiller benim için zor olabiliyor. Sanırım bu Noel’i bana nezaket gösteren insanlarla geçireceğim için heyecanlıyım.” Arabayı park ettikten sonra bana döndü.

O ela gözler gözlerime her baktığında beni büyülüyordu.

“Sen her türlü nezaketi hak ediyorsun Elodie. Söz veriyorum, ne olursa olsun, saraya döndüğümüzde her zaman yanında olacağım.”

Ellerimi tutarak örmekte olduğum on ikinci atkımdan beni uzaklaştırdı ve ellerimi öptü.

Şakacı bir şekilde, “Ah, çok duygusalsın!” dedikten sonra onu omzundan ittim. Yine de yanaklarım kızarmıştı. Bu çok hoşuma gitmişti. Yüzümü kendisine doğru çekti ve yanağıma nefesini üflerken küçük bir kız çocuğu gibi kıkırdamama neden oldu.

“Ben sadece sana duygusalım aşkım.” Emniyet kemerini çözmeden önce eliyle yanağımı okşadı. “Hadi inelim, uçağımızı kaçırmak istemeyiz.”

Güvenlik ve biniş işlemleri boyunca midemde kelebekler uçuşmuştu. Aarya ve Lexi’yi görme düşüncesi beni çok heyecanlandırıyordu.

Kızlar gecesinden beri kaçırdığım her şeyi duymak ve çocuklarının ne kadar büyüdüğünü görmek için sabırsızlanıyordum.

“Birinci sınıfta uçmamız gerektiğini kim söylemişti? Evan mıydı?” diye sordu Damien yaşlı bir adamın yanından geçip ekonomi bölümünde yanıma otururken. Kendimize ekonomiden yer ayırtmıştım çünkü unvanının Damien’ı ne kadar rahatsız ettiğini biliyordum. Kendimizi normal hissetmemizi istiyordum. “Ekonomi benim için gayet uygun.”

“Evet, sanırım Evan’dı, kokteyl sosisleri yemekle ilgili bir şeyler söylemişti.” Arkadaşlarımı her geçen dakika daha fazla özlüyordum.

“Sanırım indiğimizde onlardan sipariş edebiliriz.” Damien insanların arasında oturduğu için heyecanlı görünüyordu.

Onun memnun olduğunu bildiğim için bedenim gevşer gibi oldu. Esnememe engel olamadım. “Neden uyumaya çalışmıyorsun? Uçuş en az üç saat sürecek.”

“Ah tamam. Ama atıştırmalıkları getirdiklerinde beni uyandır.” O küçük krakerleri çok severdim. Damien kıkırdadı ve başımı koymam için omzunu sıvazladı. Daha ne olduğunu anlayamadan uykuya dalmıştım…

Labirent gibi bir evin içinde umutsuzca koşuyordum. Kapılar şiddetle açılıyor ve çarparak kapanıyordu.

Sağ tarafımdaki kapıyı açmayı denedim ama kilitliydi.

Sol tarafımdaki kapı, tokmağına dokunduğumda çığlık attı.

Yapabileceğim tek şey koşmaya devam etmek, ondan kaçmaya devam etmekti~. ~Jordan bana yaklaşıyordu ve ben çıkış yolunu bulamıyordum. ~Lütfen, Tanrım, beni yakalamasın.

Sağa döndüm ama merdivenler ayaklarımın altından kayıyordu, bedenim basamakları gümbür gümbür indi. En altta, ön kapı benimle alay ediyordu. Burası olmalıydı. Çıkış burası olmalı.

Tokmağı tuttum ve çevirdim. Ama kapı bana güldü. Sıkışmış, sıkışmış, sıkışmış! ‘Artık benden kaçamazsın, Elodie! Elodie! Buraya gel!’

Çaresizlik içinde kapıyı çekiştirirken merdivenlerden yukarı baktım. En tepede durmuş bana bakıyordu. ‘İşte buradasın. Noel hediyeni alma zamanı. Çok yaramaz bir kız oldun.’

Gözlerim fal taşı gibi açıldı ve suyun altındaymışım gibi havayı içime çektim. İstesem de gözyaşlarımın akmasını engelleyemezdim.

“Elodie?” Damien’ın sesi beni şimdiki zamana geri getirmişti. Kucağında üç paket küçük kraker duruyordu. Ela gözleri büyük bir endişeyle bana bakıyordu. “Ne oldu? Neyin var?”

“Kâbus gördüm. O… Beni kovalıyordu, peşimdeydi.” Başımı ellerimin arasına aldım. Bu acı ya da üzüntüyle başa çıkamıyordum. Sadece saklanmak istiyordum. Midemdeki kelebekler ekşidi. Kusacakmışım gibi hissettim.

“Hey, sorun yok.” Damien elini nazikçe omzuma koydu ve ben ağlarken beni kendine çekti. “Ben buradayım aşkım. Kimse peşine düşmeyecek. Söz veriyorum güvendesin. Güvendesin.”

Eşimin nefes alış verişinin sabit temposu, vücudum kendini topraklarken bana odaklanabileceğim bir şey vermişti. Hazır olduğumda gözlerimi bir kez daha minik krakerlere açtım, iştahım yavaşça geri dönüyordu.

“Beni uyandırmadın mı?” diye sordum.

“Ne istediğini biliyordum hayatım. En son uçtuğumuzda onlardan bahsetmeden duramıyordun.” Ona, yakışıklı erkeğime baktım ve sonunda gülümsedim. O da bana sırıtarak karşılık verdi.

“Pekâlâ, bunlar harika,” derken bir paketi kapıp açtım, kâbus yüzünden açlıktan ölüyordum. Damien kıkırdarken krakerleri mideme indirmemi izledi.

Bu Noel farklı olacak, dedim kendime. ~Artık bir zamanlar olduğum çaresiz kız değilim.~

***

Saraya yaklaşırken kraliyet kapılarını gördüğümüzde Damien bir inilti çıkardı.

“Yemin ederim, sanki kapıların ek bir altın katmana ihtiyacı varmış gibi her şeyi sürekli yeniden dekore ediyorlar.”

“Ah hadi ama, neşelen!” dedim Riley’nin içinde olduğu başka bir arabayı fark ederek. “Riley ve eşi burada!” Her iki araba da kapılarda durduğunda görümcemi ve eniştemi karşılamak için dışarı fırladım.

“Elodie, seni görmek çok güzel,” dedi Riley beni kucaklarken. Pelin otu ve bal gibi kokuyordu. Kendimi anında Damien’la olduğumda hissettiğim gibi evimde hissetmiştim. Eşi hemen onun arkasında duruyordu, uzun boylu, siyah saçlı bir adamdı. Benden daha utangaç göründüğünü söyleyebilirdim. Bu onunla ilk karşılaşmamızdı.

“Merhaba kardeşim.” Damien görümcemin eşinin elini sıkmadan önce Riley’ye sarıldı.

“Bu Xavier, sonunda onu gelmeye ikna ettim. Gerçi ikna etme işinin çoğunu telefonda Aarya’nın yaptığını söylemeliyim.”

“Tanıştığımıza memnun oldum Xavier,” diyerek ona elimi uzattım. Riley kadar güzel kokup kokmayacağından emin değildim ve hayatıma giren yeni erkeklere güvenmiyordum. Elimi şefkatle sıkarken bana gülümsedi.

“Ben de tanıştığımıza memnun oldum. İnsanken Lycan’a dönüşen bir dostla tanışmak güzel. Geçiş süreci beni neredeyse mahvediyordu.” Tabii ya! Bu ortak noktayı neden daha önce düşünmedim ki? Gergin olmasına şaşmamalı.

Ne yazık ki çok geçmeden kapılarda bir kalabalık oluşmaya başlamıştı, sarayın etrafında farklı sürüler toplanmış, fotoğraf çekiyorlardı.

Damien kısık bir hırıltı çıkardı. “Seyirci olmadan hiçbir şey yapılamaz mı?” Onu sakinleştirmek için içgüdüsel olarak elini tuttum.

“Hadi,” dedi Riley. “Durum daha da kötüleşmeden içeri girelim.”

Riley ve Xavier bizden ayrılıp odalarına gittiler. Ardından biz de kendi odamıza yöneldik. Rahatsız edici durumlar söz konusu olduğunda hızlı hareket ettiği için Riley’ye minnettardım. Şimdilik gevşemek için zamanımın olması da beni mutlu ediyordu.

“Sen duş alırken ben de eşyalarını yerleştireyim mi?” diye sordum Damien’a. Seyahatten sonra yıkanmayı her zaman severdi.

“Bana katılmak istemediğine emin misin, benim küçük vaşağım?” Bana yaklaştı ve dudaklarıyla buluşmam için çenemi yukarı kaldırdı. Ben usulca iç çekmeden önce hızlıca öpüştük.

“Sanırım uzun bir seyahatten sonra biraz daha zamana ihtiyacım var.” Kızmayacağını umuyordum. Aklımdan geçenleri söylemem için beni her zaman cesaretlendirir ve hayır dediğimde beni dinlerdi.

Yine de ne zaman sesimi yükseltsem hazır olmadığım bir şeyi yapmaya zorlanmaktan korkuyordum. Kâbus beni geçmişe götürmüştü ve şimdiki zamanı yakalamak için daha fazla zamana ihtiyacım vardı.

“Elbette hayatım. Sen dinlen. Fikrini değiştirirsen bana haber verirsin.” Damien çok düşünceliydi.

İsteyebileceğim en iyi eşti. Banyoya gitmeden önce beni alnımdan öptü.

Duştan akan su sesini duyduktan sonra giysilerimizi yerleştirmeye başladım. O sırada odadaki telefon çalmıştı. Bunun garip olduğunu düşündüm ama önemli olabilirdi, bu yüzden telefonu açtım.

“Alo?” Diğer hat o kadar sessizdi ki tam ahizeyi yerine koyacakken boğuk bir ses fısıldadı.

“Sırrını biliyorum.”

Ben cevap veremeden telefon hemen kapandı.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok