Ruhumu İyileştir - Kitap kapağı

Ruhumu İyileştir

K. Dillon

0
Views
2.3k
Chapter
15
Age Rating
18+

Summary

“Tokatla şu kaltağı.”

“Onu mahvet, Viola.”

“Kesin sesinizi! Bu çaresiz fahişeye ne yapacağımı bir düşüneyim. Sana Chris'e bakmak neymiş öğreteceğim. O benim, kaltak!”

Neler olduğunu anlamaya çalışırken titreyen dizlerim ıslak çimlere çarptı. Bulanık yüzler görünüp kayboluyor, tehditkar kahkahalar yankılanıyordu.

Fazla göster

32 Chapters

Chapter 1

Ev

Chapter 2

Altı Hafta

Chapter 3

Yardım

Chapter 4

Hetty
Fazla göster

Ev

RAINA

“Tokatla şu kaltağı.”

“Onu mahvet, Viola.”

“Kesin sesinizi! Bu çaresiz fahişeye ne yapacağımı bir düşüneyim. Sana Chris'e bakmak neymiş öğreteceğim. O benim, kaltak!”

Neler olduğunu anlamaya çalışırken titreyen dizlerim ıslak çimlere çarptı. Bulanık yüzler görünüp kayboluyor, tehditkar kahkahalar yankılanıyordu.

Yüzüm yerdeki betona yapıştı, bir ton tuğlaya çarpmış gibi hissettim. Sert bir ses çıktı.

Ayağa kalkmaya çalışmadım. Onun yerine orada uzandım ve yağmurun soğuk damlalarının gözyaşlarımla karışmasına izin verdim.

“Kaltak. Diana bana Chris’le konuşmaya çalıştığını söyledi!”

“Ne sürtük ama. Sanki Chris onu istermiş gibi…”

“Şşş. Sanırım biri geliyor. Hadi buradan gidelim.”

Ben teslim olmuş bir şekilde yerde yatarken ayak sesleri ve şeytani gülüşmeler uzaklaştı. Gözlerimi sımsıkı kapattım, sessizce hıçkırıklara boğuldum.

Saatlerdir orada yatıyor gibi hissettim. Vücudumun hemen hemen her yerinden yayılan acıyla ayağa kalkmaya çalıştım.

Bir parçam orada, okuldaki futbol sahasında ölmeyi diledi ama henüz kaderin bana göstereceği her şeyi görmemiştim. Eve gitme düşüncesi beni ürpertti.

Oysa ev kendimi güvende hissettiğim bir yer olmalıydı. Benim için sessiz ve güvenli bir sığınak olması gerekiyordu.

Evde beni bekleyenlerle yüzleşmektense her gün futbol sahasında yaşadıklarımla yüzleşmeyi tercih ederdim.

Ev veya benim deyişimle cehennem, sadece kısa bir yürüyüş mesafesindeydi. Ancak sanki vücudum günlerdir ağrıyormuş gibi hissettim.

Evin siyah-altın rengi bahçe kapısını görünce dondum kaldım, sanki arkamı dönüp kaçmam için bana meydan okuyorlardı.

Sonunda büyük ahşap kapıya ulaştığımda, eve geç geldiğim ve bu halde geldiğim için cezamın ne olacağını düşündüm.

Büyük fuayeye adımımı attım, bir fare kadar sessiz olmaya çalıştım. İki el omuzlarımı tutunca kalbim yerinden çıkacakmış gibi hissettim.

Karşımda duranın hizmetçimiz Henrietta olduğunu görünce rahatladım. Ona Hetty derdim.

Hetty annem gibiydi. Dayak yediğimde sık sık yaralarımı sarardı. Beni aç bıraktıklarında gizlice odama yemek getirirdi.

Bana acıyan tek kişi Hetty'ydi. Sevgi hakkında çok şey bilmiyor olabilirdim, sevgiyi hiç tatmamış olabilirdim ama Hetty'yi sevdiğimi biliyordum ve ona çok minnettardım.

“İsa, Meryem, Yusuf,” diye bağırdı Hetty, gözleri panikle morarmış yüzüme baktı. Beni mutfağa sürüklemeden önce kimsenin olmadığından emin olmak için etrafa baktı.

Onun nazik dokunuşundan gelen sıcaklık içimi yatıştırdı ve soğuk buzu burnuma bastırırken göz kırptım.

“Yine okuldaki o kızlar mı?” diye sordu, gördüklerine inanamıyormuş gibi başını salladı. Nazik gözlerini endişe doldurmuştu.

“Sana daha kaç kere onlardan kaçman gerektiğini söylemem lazım, Raina?”

Sorusunu düşünürken Hetty'ye gülümsedim. “Kimden kaçayım, Hetty? O kızlardan mı yoksa sözde ailemden mi?”

Hetty'nin gözleri tepkimi duyunca genişledi ve soğuk buz canımı yakınca iç çektim.

“Çocuğum, hayatın hiç adil değil,” dedi, elini yanağıma dayadı. “Ama bunlar da birer tecrübe. Yaşadıklarını kabul etmeli ve kendi kaderini değiştirmelisin. Annenin gücüne sahipsin. Bunu sana bakınca görebiliyorum.”

Hetty'nin gözleri mutfak kapısına doğru kaydı ve hızlı bir geri adım attı. Artık yalnız olmadığımızı biliyordum.

“Nerelerdeydin Raina?” diye soru üvey annem, sivri burnu havadaydı. Açık saçlarını düzgün bir şekilde topuz yapmıştı, bol duran bir tel bile yoktu.

“Yemeği kaçırdın ve sakın hizmetçinin sana yiyecek bir şey vereceğini sanma.” Buz mavisi gözleri Hetty'ye döndü ve ona bir bakış attı. Üvey annem iyi olup olmadığımı sormaya bile tenezzül etmedi. Neden şaşırıyordum ki?

Odama gönderildim ama beni odama gönderdikleri zaman mutlu olduğumu bilmiyorlardı.

Üvey annemin giyiminden misafirlerinin geldiğini anlamıştım, bu da beni o akşam cezalandırılmaktan kurtardı. Tanrı'ya şükür.

Yatağıma uzandım ve yenilgi içinde derin bir iç çektim. Vücudum yediğim dayaktan dolayı hala ağrıyordu. Gün boyu yaptıklarımı ve günün neden bu kadar sert bittiğini düşündüm.

Christopher'a baktığımı bile hatırlamıyordum. Kütüphanede bir hayale dalmış ve ona doğruca baktığımı fark etmemiş olmalıydım.

Christopher'dan biraz hoşlandığımı inkar edemezdim. Her kız erkeksi görünüşüne bayılıyordu ama bu sefer gerçekten benim hatam değildi.

Genelde okulda kendi kendime takılırdım, kimseyle göz teması kurmamaya çalışırdım.

Üvey kız kardeşim Diana okulun en popüler kızıydı ve beni tüm arkadaşlarına kötülerdi. Hayatımı cehenneme çeviriyorlardı.

Kapının hızlı bir şekilde çalındığını duydum, ani gürültü beni düşüncelerimden uzaklaştırdı ve ürküttü. Hetty, büyük bir peçetenin altında küçük bir tabak tutarak içeri koştu. Zayıf vücuduyla bana doğru hızlı adımlarla geldi.

Hetty tabağı yatağıma yerleştirirken sırıttım. Tatlı eliyle alnıma dokundu. “Tanrı aşkına çocuğum, yanıyorsun.” Sesi kısıktı ama endişesi çok yüksekti.

Sırılsıklam kıyafetlerimi çıkarmama ve temiz pijamalarımı giymeme yardım etti. Sonra peçeteyi tabağın üzerinden aldı ve akşam yemeğinden arta kalanları bana gösterdi.

Ben lezzetli yemeği yerken beni izledi, gözlerindeki acımayı saklamaya çalışıyordu. Hetty sık sık beni yatağa yatırır, uyuyana kadar annemin hikayelerini anlatırdı.

Annem çok zengin bir aileden geliyordu. Babası son derece başarılı bir iş adamıydı.

Sık sık babamın onunla evlenmesinin tek sebebinin bu olup olmadığını merak ediyordum. Açgözlü yüzü zihnimde parladı.

Annem nazik ve güzeldi. İnsanlara yardım eder ve birçok hayır etkinliği düzenlerdi.

Hetty, annemin babamla evlendikten kısa bir süre sonra küçük elbiseler satın alıp onları sakladığını anlatırdı.

Bir kız bebek sahibi olmak onun hayaliydi. Hayallerinin gerçek olduğunu görecek kadar yaşayamayacağını ve hatta hayali olan bebeği kollarında tutamayacağını bilmiyordu. Hayali yüzünden öldü. Onu ben öldürdüm.

Annemin ölümünden sadece üç hafta sonra babam, dul olan uzaktan kuzeni teyzem Vivian ile evlendi ve Vivian üvey annem oldu. Üvey annemin önceki evliliğinden kuzenim Troy adında bir oğlu vardı.

Babamla evlendikten bir yıl sonra Diana adında bir kız bebek dünyaya getirdi. Hetty annem öldükten sonra her şeyin daha da kötüye gittiğini söylerdi. Tek iyi şey bendim.

O gece nasıl uyuyakaldığımı bile hatırlamıyordum. Hetty bana şarkı söylemeyi severdi, sıcak sesi huzurlu bir uykuya dalmamı sağlardı ama huzurlu uykum uzun sürmezdi. Kabuslar beni bulurdu.

Kabuslarımda karanlıktan kaçardım ve ne kadar kaçarsam kaçayım etrafım karanlıkla dolardı. Siyah sisin içinden annemin yüzünü görürdüm ama annem kötü bir şeye dönüşürdü.

Gözlerimi açardım ama hareket edemez ve konuşamazdım. Babam beni gecenin bir yarısı herkesi çılgınca çığlıklarımla uyandırdığım için döverdi.

“Aptal kız, annenle birlikte ölmeliydin.” Sık sık küfrederdi, yumruklarıyla bana saldırırken gözlerindeki öfkeyi görürdüm. Buna alışkındım. Bu benim hayatımdı.

***

Bir öğleden sonra mutfakta tek başıma oturuyordum. Yatak odamla birlikte kendimi en güvende hissettiğim yer orasıydı. Buzdolabından bir şişe su çıkardım, kapıyı kapatırken nefesim kesildi.

Kapının arkasında Toby duruyordu, tamamen siyah giymişti. Meraklı gözlerle yüzümü tarıyordu. Çok yakın duruyordu. Çok yaklaşmıştı.

“Troy! Beni korkuttun.” Sesim titrek ve kararsızdı. Onunla ilgili bir şey beni hep huzursuz ederdi.

Sık sık göğsüme ya da sırtıma baktığını fark ederdim ama ona gözleriyle yaptığı saldırıları inceleyecek kadar uzun süre bakmazdım.

Troy biraz kas yapmaya başlamıştı. Sarı saçları uzundu ve genellikle Süpermen gibi arkaya doğru tarardı. Mavi gözleri hep gizem doluydu. Ne düşündüğünü hiç bilmiyordum.

“Sadece benim, Raina,” diye fısıldadı, sesi omurgamdan aşağı inen bir ürpertiye sebep oldu.

Gelişigüzel cevap vermeye çalıştım ama aramızdaki küçük boşluğu kapattı ve saçımı koklamaya başladı. Nefesim hızlandı ve gözlerim genişledi. Bu da ne demek oluyor!?

Büyük eliyle ağzımı kapatınca çığlıklarım azaldı ve boğuklaştı.

“Şşş. Bunu yapma,” dedi. Sırtım buzdolabının kapısına çarptı. “Beni istemiyormuş gibi davranma. Bana nasıl baktığını biliyorum Raina. Sana dokunmamı istiyorsun.”

Geniş gözlerimle yüzünü inceledim. Bu bir şaka olmalıydı, sadece hasta bir şaka olmalıydı. Troy dudaklarını yaladı, titrememi izledi. Sessiz kaldım, korku ve şok kemiklerime yayıldı.

Elimdeki su şişesini alıp göğsüme sürterken, ürpertici gözleriyle göğüslerimin soğuk şişeye nasıl tepki verdiğini izledi.

Gözlerimi kapadım, gözyaşlarım elinin üzerine döküldü.

Troy, büyüyen ereksiyonunu hissedebilmem için kendini bana doğru bastırdı. Oracıkta kusabilirdim ama farların önündeki bir geyik gibi dondum kaldım.

Gözlerimi açınca dudaklarındaki karanlık, sinsi sırıtışı gördüm.

O günden sonra Troy kabuslarıma girdi. Bir noktada Troy Wilson'ın benim için geleceğini biliyordum. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok