Lanetli Eş - Kitap kapağı

Lanetli Eş

Kelsie Tate

0
Views
2.3k
Chapter
15
Age Rating
18+

Summary

İnsanlar ve şekil değiştiren kurtlar arasındaki savaştan sonra, hayatta kalan insanlar ya saklanmak zorunda kalmış ya da vahşi kurt sürüleri tarafından köle olarak esir alınmıştır. Idaho’da gizli bir kolonide büyüyen Elena, duygusuz babasından kaçıp sahile gitmeyi hayal eder. Ancak Beyaz Şafak Sürüsü onu köle olarak alır. Sürünün yakışıklı alfası Colt’la tesadüfen karşılaştıklarında, Colt bir önceki eşi öldürüldüğünden beri beklediği eşin Elena olduğuna inanır. Elena şüphe içindedir, Colt görünüşte imkânsız arzularının sebebini bulmaya yemin eder ve çift, sürünün sadakatini test edecek derin bir bağ kurmaya başlar.

Yaş Sınırı: +18

Fazla göster

30 Chapters

Chapter 1

Bölüm 1

Chapter 2

Bölüm 2

Chapter 3

Bölüm 3

Chapter 4

Bölüm 4
Fazla göster

Bölüm 1

Elena yatak odasının penceresinden yağan karı izliyordu. Kar insana huzur veriyordu. Kazağını vücuduna daha sıkı sardı ve ısınmak için kendine sarıldı.

Dışarıdaki insanların soğukta ayak işlerini yapmalarını izledi, ailelerine bakmak için çok çalışıyorlardı. Elini uzun, kabarık kahverengi buklelerinin arasından geçirip iç çekti.

Parlak mavi gözleri kardan gelen ışığı yansıtırken başka bir yerde olmayı dileyerek aşağıdaki dünyayı izlemeye devam etti.

Elena ve babası Idaho’daki son insan kolonisinde yaşıyordu. Dağlarda, kimsenin onları aramaya tenezzül etmediği bir yerde saklanmışlardı. Şekil değiştirenler saklandıkları yerden çıkalı neredeyse otuz yıl olmuştu.

Eskiden rivayetlere, kamp ateşi etrafında anlatılan hikâyelere ya da filmlere konu olurlardı. Önceden insanların dünyasında yaşayanlar şekil değiştirenlerdi, şimdi ise şekil değiştirenlerin dünyasında hayatta kalanlar insanlardı.

Daha büyük, daha güçlü, daha hızlı ve daha vahşiydiler. İnsanlar ve kurtlar arasındaki savaş dünyayı yerle bir etmişti. Artık onlar baskın türdü. İnsanlar ise ya köleydi ya da saklanıyordu.

Elena şanslılar arasındaydı: saklananlardan.

Kolonileri kışların sert geçtiği dağların tepesindeydi. Kaçmak ve korunmak için gizli geçitleri olan, dağın içine inşa edilmiş büyük bir kale ile sık ormanın içine gizlenmiş küçük bir köyleri vardı.

Herkes bulabildiği malzemelerle yaptığı küçük evlerde yaşıyordu. Babası koloninin danışmanlarından biriydi, bu yüzden diğer ailelerin aksine betondan yapılmış gerçek bir evleri vardı. Aslında pek ihtiyaçları da yoktu. Babası zaten hiç evde olmazdı.

Günlerinin çoğunu yalnız geçiriyor, dünyanın onsuz devam etmesini izliyordu. Günün birinde sinemaya ya da üniversiteye gitmenin hayalini kuruyordu. Sahile yakın bir yerde kendi başına dışarı çıkabilirdi. Hep deniz kenarının çok güzel olduğunu hayal ederdi.

“Elena!”

Adını duyunca başını çevirdi. Hızla odasından çıkıp dış kapıya doğru koşmaya başladı. “Merhaba baba! Konsey nasıldı?”

“İyiydi,” diye homurdandı adam ceketini ona uzatırken. Koridorda çalışma odasına doğru ilerlerken koca göbeği zıplıyordu. “Yemek hazır olduğunda haber ver.”

Babasının ceketini asıp mutfağa doğru yürümeden önce, “Tamam efendim,” diye cevap verdi. Buzdolabını açarken duraklayıp bir buzdolabı süsüne asılı aile resimlerine baktı. Annesini özlüyordu.

Annesi on yıl önce, Elena on bir yaşındayken ölmüştü. Babası John her zaman katı biriydi ama annesi öldüğünde kendini tamamen kapatmıştı. Sert ve huysuz birine dönüşmüş, sürekli kendini çalışma odasına kapatmıştı. Bu yüzden Elena kendi başına hemen büyümek zorunda kalmıştı.

Tek başına akşam yemeğini hazırlarken kapının çalınmasıyla irkildi.

Brandon’ı görünce gülümseyerek kapıyı açtı. “Brandon, senin için ne yapabilirim?”

“Baban evde mi?” diye sordu resmi bir tavırla. Belli ki konseyin bir üyesi olarak gelmişti, Elena’nın arkadaşı olarak değil.

“Evet, mağarasında,” diye omuz silkerek ona çalışma odasına kadar eşlik etti.

Elena kapıyı kapatırken, “Elena,” diye seslendi John. “Brandon’a da servis aç.”

Elena oflayarak mutfağa gitti. Bir süre sonra koloni dedikoduları hakkında keyifle sohbet ederek odadan çıktılar.

Elena masaya oturmadan önce sohbetin bir parçası olmayı dileyerek onlara gülümsedi.

“Yemek harika görünüyor Elena,” diye sırıttı Brandon çorbasından bir kaşık alırken.

“Yine mi çorba?” diye homurdandı babası bir kepçe dolusu çorba doldururken.

“Kış mevsimindeyiz, yapacak başka pek bir şey yok,” diye yanıtladı Elena, ses tonu biraz fazla küstahça çıkmıştı.

Babası ona tehditkâr bir bakış attı, tavrından hiç hoşlanmadığı belliydi. Elena başını eğip annesinin ona küçükken verdiği bileklikle gergin bir şekilde oynadı.

İçinde küçük beyaz taşlar olan ince, gümüş bir bileklikti. Annesinden kalan tek şeydi. Sahip olduğu en değerli varlıktı.

Yemek bitince Brandon’ı yolculadı. Babası köşesine çekildiği için ev bir kez daha sessizliğe gömüldü.

Arka kapıya doğru yürüyüp dışarı çıktı, soğukta dururken kazağını sıkıca kavradı.

“E?”

Elena gülümseyerek arkasını döndü. Brandon’a sarılmadan önce “Selam,” diye fısıldadı. Brandon dudaklarını usulca öptükten sonra geri çekildi ve ısıtmak için ona sarıldı.

“Günün nasıl geçti?”

“Her zamanki gibi,” diye homurdandı Elena. “Evde oturup hayatımın gerçekten başlamasını bekliyorum.”

“Yakında burada kendimi kanıtladığımda evlenebiliriz,” diye yanıtladı Brandon ona sıkıca sarılarak.

Hafifçe gülümseyerek Brandon’a döndü. “Neden kaçmıyoruz? İkimiz gizlice kaçıp Kaliforniya’ya gidebiliriz. Orada bir yerleşim yeri olduğunu duymuştum.”

“Delirdin mi sen? Burası bizim evimiz. O hayvanlardan korunabileceğimiz tek yer burası.” Brandon hayal kırıklığına uğramış gibi geri adım attı. “Baban yakında daimi konsey üyesi olabileceğimi söyledi. Bunun için, geleceğimiz için çok çalıştım.”

Elena ayaklarını karda sürüyerek yere baktı. “Biliyorum. Babam o kadar ilgisiz ki...” Babasını düşünürken tekrar eve baktı. “Evden gittiğimi ancak akşam yemeği gelmeyince fark eder.”

Brandon yavaşça, “O senin baban Elena,” dedi.

“Sen anlayamazsın...” diye mırıldandı. “Bunun için kavga etmek istemiyorum. Yarın görüşürüz.” Parmak uçlarına yükselip onu dudağından öptükten sonra içeri girdi.

Koridorda yürüyüp çalışma odasının kapısına hafifçe vurdu, babasının mırıldandığını duyunca yavaşça kapıyı açtı.

“İyi geceler baba.”

“İyi geceler,” diye mırıldandı adam çenesindeki kirli sakalı ovuşturarak, gözlerini kitabından ayırmadı.

Elena üst kattaki odasına çıkmadan önce zorla gülümsedi. Yalnızlık yine eve hükmetmişti.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok