Tehlikeli Pazarlık - Kitap kapağı

Tehlikeli Pazarlık

Rida Naveen

0
Views
2.3k
Chapter
15
Age Rating
18+

Summary

Alfa Andres, kızı Autumn'u bir pazarlık sonucu düşman sürüye rehin verir. Ama aslında kızını korkutucu bir üne sahip başka bir Alfanın kollarına gönderdiğinden habersizdir. Üstelik bu Alfa, Autumn'un eşidir ve hakkında korkunç dedikodular dönmektedir. Autumn kime güveneceğini anlamaya ve sonunda istendiğini hissettiği bir yer bulmaya çalışır.

Yaş Sınırı: 18+

Fazla göster

Birinci Bölüm: Pazarlık

Önsöz

19 yıl önce

İlk kızıydı ve son kızı olacaktı.

Lunası ölmüştü ve tüm bunlar oturma odasında yerde emekleyen bir yaşındaki, kahverengi saçlı, yeşil gözlü, sözde evin neşesi yüzünden olmuştu.

Onu kollarına aldığında gözünün önüne sevgilisi geliyor, damarlarında derin bir aşk ve kahredici bir acı bir arada dolaşıyordu.

Karısı gitmişti. Ona bir daha asla sarılamayacaktı. Gelecekleri için yaptıkları planlar, artık gerçekleşmesi imkânsız hayallerden başka bir şey değildi.

Lunanın hamileliğini ilk öğrendiğinde çok heyecanlanmıştı. Bebekleriyle tanışmak için sabırsızlanıyorlardı. Çocuk odası dekore edilmiş, isim seçilmişti; her şey hazırdı. Geriye kalan tek şey bebeğin doğmasıydı.

Eşinin gözlerindeki acı sonsuza dek beynine kazınacaktı. Lunası bebeklerini dünyaya getirmek için çok mücadele etmişti. Saatlerce doğum sancısı çekmiş ama bir kez bile şikâyet etmemişti. Bunun her şeye değeceğini biliyordu.

Ama Andres’e göre öyle olmamıştı. Kızı ilk nefesini alırken karısının son nefesini verdiğini duymak, asla baş edemeyeceği bir andı.

Kızının dünyaya gelişini kutlamak yerine lanetler okuyordu. Kızına sövüyordu. Kızı Lunasını elinden almıştı ve bunun için onu asla affetmeyecekti.

Karısının ölümünden dolayı kahrolan Andres’in artık sürüsüne bir hayrı yoktu. Her zamanki çelikten kişiliği, Lunası ölüme yenik düştüğü anda yok olmuş, bu da sürüsünü düşmanlarına karşı savunmasız bırakmıştı.

En tehlikeli rakipleri Mavi Hilal Sürüsü’nden Alfa Stone, hiç vakit kaybetmeden bir saldırı planlamış, planını başarıyla uygulamıştı.

Güneş Sürüsü’nün tamamen yok olmasını engelleyen tek şey Stone’un teklif ettiği anlaşmaydı. Teklif hiçbir şekilde empatiye dayalı bir teklif değildi, bu düpedüz Andres’i küçümsemekti.

Stone’un, Andres’in ölümünden daha çok istediği şey onun mutsuzluğuydu.

Ona zarar vermenin en iyi yolu Andres’in sevgilisinden geriye kalan tek şeyi elinden almaktı. Bu, Güneş Sürüsü’nün tamamen yok olmasını engellemenin tek yoluydu.

Ve işte her şey böyle başladı.

Güneş Sürüsü’nden Alfa Andres kızını elleriyle şeytanın ta kendisine rehin verdi.

Autumn

Günümüz

“Autumn,” diye seslendi Nan. Nan, benim ve Dion’un hayatındaki anne figürüydü.

Bana anlatılanlara göre annem vefat ettiğinde babam tamamen yıkılmıştı. İki çocuğuna bakabilecek kadar aklı başında değildi, bu yüzden Nan’i tutmuştu.

Birkaç yıl öncesine kadar Nan sürekli bizim evdeydi. Bugünlerde de sık sık Dion ve benimle vakit geçirmek için bize geliyordu.

Sanırım artık çocuk olmadığımız gerçeğini hâlâ kabullenememişti, bu yüzden sürekli gelip daha temiz, daha akıllı olmamız konusunda başımızın etini yemek için bahaneler buluyordu.

Ama Dion bu azarlara maruz kalmazdı çünkü genelde evde olmazdı. Babam her zaman sürüyle meşgulken, Dion da sürekli farklı yerlere, “önemli” görevler için gidiyordu.

Bu yüzden çoğu zaman yalnızdım, bana arkadaşlık edecek sadece birkaç kişi ve kitaplarım vardı. Arada bir, bir anneye sahip olmanın nasıl bir his olduğunu merak ediyordum.

Belki annem yanımda olsaydı şu anda olduğum kadar yalnız olmazdım. Belki babam bana omuzlarında ağır bir yükmüşüm gibi davranmazdı.

Annemin son arzusu benim iyi kalpli ve güçlü bir kadın olarak yetişmemdi ve öyle de olmuştu. Onun zarafetinden ve nezaketinden ciddi şekilde yoksun olmam dışında tıpkı onun gibiydim.

Sıkıntıyla homurdandım. Cidden gerçekte bu özelliklere kimin ihtiyacı vardı ki?

Evet, bir Lunanın ihtiyacı olabilirdi ama Tanrı’ya şükür Dion benden büyük olduğu için asla bir Luna olamayacaktım. Babam emekli olmaya karar verdikten sonra Güneş Sürümüzün alfası Dion olacaktı.

Bu düşünceleri kafamdan atarak Nan’e cevap verdim. “Efendim?”

“Otuz dakika içinde aşağıda olmanı istiyorum!”

“Tamam,” diyebağırdım. Nan en sevdiği tarif olan ve bizim de her zaman sevdiğimiz bir tür Çin yemeği hazırlıyordu.

Bugün, ailece birlikte yemek yediğimiz sayılı birkaç günden biriydi. Babam bana söylemesi gereken önemli bir şey olduğunu söylemişti, yaklaşan yirminci yaş günümle ilgili bir şey.

Meraktan çatlayacaktım. Belki de sonunda onun hayatından çıkabilmem için bana kendi evimi almak istiyordu?

Bu sürüden ve burada hissettiğim boşluktan uzakta, yeni bir hayata başlamayı düşündükçe kendimi hayallere kaptırıyordum. Bu sadece benim değil, babamın da hayali olabilirdi.

Beni bir yük olarak görüyordu. Muhtemelen yakında, büyük olasılıkla yirmi yaşıma girdikten sonra gitmem için dua ediyordu.

Yirminci doğum günleri biz kurt adamlar için özeldir çünkü o gün çiftleşme bağımızı hissedebiliriz. Tabii iki taraf da reşitse.

Her kız gibi bunun için ben de heyecanlıydım ama en iyi arkadaşım Rin kadar değil.

Rin eşinin Shawn Mendes’e benzeyip benzemeyeceğinden bahsetmeden duramıyordu, oysa ben daha çok Austin Butler tarzı bir kızdım.

Eşimi bulduktan sonra nerede yaşayacağımı merak ediyordum. Şu anki evimiz babamın alfa olması sebebiyle çok büyüktü. Üç katlı evi ve on odayı tamamen gereksiz buluyordum.

Çatı katımızda bir teras vardı, ancak zamanımın çoğunu kütüphanede veya sürünün eğitim odasında geçiriyordum.

Sürümüzdeki diğer pek çok kız gibi ben de kendimi nasıl savunacağımı biliyordum ve haftanın bazı günleri antrenman yapıyordum. Keşke sürümüzdeki bazı kadın eğitmenler kadar iyi olabilseydim.

Onlarla birkaç yorucu antrenmandan sonra hâlâ kat etmem gereken uzun bir yol olduğunu fark etmiştim.

Ama bir şeyden emindim, kendim yapabilecekken beni koruması için bir erkeğe bel bağlamayacaktım.

Endişelerimden sıyrılarak kitaplıktan en sevdiğim kitabı kaptım. Okumak benim stres gidericimdi, sıkıcı hayatımdan kaçmama ve var olmasını dilediğim bir dünyaya dalmama yardımcı oluyordu.

Şu anda Dikenler ve Güller Sarayı’nın ortasındaydım. Dion her zaman bu kitaba olan takıntımla dalga geçerdi çünkü Tanrım, Rhysand’a tamamen ~âşıktım.~

Saate baktığımda korkudan neredeyse yerimden sıçrayacaktım. Saat sekiz olmuştu ve yemeğe geç kalmıştım. Sadece birkaç dakikadır kitap okuduğuma yemin edebilirdim.

Geç kalarak babamı kızdırmaktan korktuğum için yataktan fırladım ve hızla merdivenlerden indim.

Babam ve Dion’un kasvetli yüzleri karşısında olduğum yerde donakalmıştım.

Dion her zaman güler ve şakalar yapardı, bu yüzden bu durum bana oldukça garip geliyordu. Öte yandan babam sürekli ciddiydi ve bana sadece tek kelimelik cevaplar verirdi.

Kalbim göğsümde hızla çarpıyordu. Hoşuma gitmeyecek bir haber almak üzere olduğumu hissediyordum.

“Sorun ne? Ne oldu?” diye sordum aceleyle, dilim aniden kuruyan ağzımda korkunç bir ağırlık gibiydi.

“Bir şey yok. Gel otur,” diye sert bir yanıt aldım babamdan.

Her zamanki gibi benimle göz teması kurmuyordu. Bu davranışına alışmıştım, bu yüzden artık beni o kadar rahatsız etmiyordu.

Hislerim bana bir şeylerin çok yanlış gittiğini söylese de temkinli bir şekilde yemek masasına doğru ilerledim. Ortamda yoğun bir gerilim vardı ama babamın doğru zaman olduğuna karar verdiğinde konuşacağını biliyordum.

Yemeğin yarısında Dion bana acıyarak bakmış, dudaklarını oynatarak benden özür dilemişti. Bu sadece şaşkınlığımın daha da artmasına neden oldu.

Yemeğimi tabağımın kenarına iterken daha önce yuttuğum lokmalar taş gibi mideme oturdu.

Babam sonunda konuştuğunda sözleri karşısında âdeta dilim tutulmuştu.

Babamın beni hâlâ sevdiğini umut eden küçük parçam da paramparça olmuştu.

“İki gün içinde Mavi Hilal Sürüsü’ne gidiyorsun. Orada bir yıl kalacaksın, o yüzden bavullarını hazırlamaya başla. Oraya gitmek için on beş saatlik bir uçuş yapacaksın.”

“Ve bu konuda taviz vermeyeceğim.”

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok