Kirli Yalanlar - Kitap kapağı

Kirli Yalanlar

Mandie Steyl

0
Views
2.3k
Chapter
15
Age Rating
18+

Summary

Seksi milyarder Draque, gizemli Evan ve flörtöz Marcus arasında kalan Skye... Her türden zengin şekil değiştirenlerin başını çektiği seks, yalan ve komplonun bulunduğu lise romantizmi... Gerçeklerin peşinde koşan Skye'ın içindeki canavarı kucaklaması gerekecek.

Yaş Sınırı: 18+

Fazla göster

49 Chapters

Chapter 1

Bölüm 1

Chapter 2

Bölüm 2

Chapter 3

Bölüm 3

Chapter 4

Bölüm 4
Fazla göster

Bölüm 1

SKYE

Bugün yeni okulumdaki ilk günümdü ve şimdiden okula on dakika geç kalmıştım.

Bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyordu. Ruh hâlim de tıpkı hava gibiydi. Sırtım ağrıyor, başım zonkluyor ve bacağımda dün geceden kalma karıncalanma devam ediyordu.

Ders programıma bakıp sınıfımı bulmaya çalışırken bir an dinlenip toparlanmak için ilk birkaç derse girmemeyi düşündüm.

Ama babam bunu öğrenirse zaten hırpalanmış olan bedenime yeni bir kırık eklenirdi. Duyuru panosunu kontrol ediyordum ki çığlık çığlığa kahkaha sesleriyle yerimden sıçradım.

Etrafıma baktığımda hayatımda gördüğüm en muhteşem varlıkla göz göze gelmiştim.

Büyüleyici gözleri doğrudan ruhuma bakan kristaller gibiydi.

Beş kişiyle birlikte bana doğru yürüyordu, üç erkek ve iki kız. Kızlardan biri çocuğun dikkatini çekmeye çalışırken âdeta üzerine atlıyordu.

Kızı suçlayamazdım. Çocuk taş gibiydi. Görünüşü bile bunu haykırıyor, bir şekilde ağzımın kurumasına ve aynı zamanda salyalarımın akmasına neden oluyordu.

Simsiyah saçları geriye doğru taranmıştı. Keskin elmacık kemikleri, düz burnu ve davetkâr dudaklarıyla çok çarpıcı bir yüzü vardı.

Siyah tişörtü geniş ve kaslı göğsüne dar geliyor, edepsiz hayal gücümün işini kolaylaştırıyordu. Yakasından ve kollarından görünen dövmeler iri kollarını ortaya çıkıyordu.

Yürürken kaslarının esnemesine bakılırsa tişörtünün altında ağız sulandıran karın kasları vardı. Bunu düşünmek bacaklarımı birbirine bastırmama neden olmuştu.

Sakin ol kızım! ~diye azarladım kendimi. ~Yüce Tanrım, senin neyin var? Daha okulun ilk günü ve şimdiden bir erkeğe salyalarını akıtıyorsun.

Tekrar panoya dönerek ilk dersimin nerede olduğunu bulmayı başardım ama çantamı diğer omzuma geçirip arkamı döndüğümde sert bir kas duvarına çarpmıştım.

Geri adım atıp burnumu ovuştururken kafamı kaldırdım ve çarptığım kişiye baktım. O an ruhum bedenimden çekilmişti.

“Dikkat et!” dedi, bana zavallı küçük bir karıncaymışım gibi kaşlarını çatarak. Ama gözlerinin öfkeden başka bir şeyle parladığına yemin edebilirdim.

“Ah, çok özür dilerim Prenses!” dedim ben de ona ters ters bakarak. Aynı anda da sızlayan burnumu ovuşturuyordum.

Bana bakarken burun delikleri alevlenmişti. Yüz ifadesi daha da sertleşti. Başka biri olsa, o yüz ifadesi karşısında başka bir ülkeye taşınırdı ama ben? Sadece güldüm.

“Ne dedin sen?” diye homurdandı. Yüzü sinirden kıpkırmızı olmuştu.

“Bir şey demedim Prenses. Zaten yeterince zamanımı çaldın.”

Onlardan uzaklaşmak için arkamı döndüm ama zıp zıp şivava kolumdan tutup beni geri çekmeden önce fazla uzaklaşmamıştım. Yüzü benimkine o kadar yakındı ki, gözlerinin benimkine değdiğini hissedebiliyordum.

“Affedersin sürtük! Sen kim olduğunu sanıyorsun da benim erkeğimle böyle konuşuyorsun?” diye sordu. Kaltak gibi davranmaya çalışıyordu. Beynim ağzımı kapalı tutmama izin vermemişti. Yine.

“Aman Tanrım! Ağzına naneli bir sakız atsan iyi olur.” Elimi burnumun önünde sallayarak nefes kokusundan kurtulmaya çalıştım.

Kız çok güzeldi. Kocaman göğüsleri ve incecik beliyle sarışın barbie gibiydi. Tipik, erkeklerin tarzıydı.

Şoke olmuş yüzü ve arkasından kıkırdayan üç çocuk bana onunla bu şekilde konuşulmasına alışık olmadığını söylüyordu. Gözlerimi devirip tekrar o çocuğa baktım.

Beni incelerken belli belirsiz sırıtıyordu. Sinirlenerek arkamı döndüm ve sınıfı bularak derse girdim. Derse yirmi dakika geç kalmıştım. Elimde ilk ceza kâğıdım ve fazladan ev ödevimle güne muhteşem başlamıştım.

Üçüncü derste Mona adında çılgın görünümlü, kıvırcık saçlı bir kızla tanıştım. Çenesi düşüktü. Aklına gelen ilk şeyi söylüyor, asla lafını esirgemiyordu.

Onu sevmiştim. Hızla kaynaşmıştık.

Öğle yemeği vakti geldiğinde bana kafeteryayı göstermiş, bahçeye çıkmadan önce birlikte yemek yemiştik.

“Mona!” Uzun boylu, sevimli bir çocuk ona seslendiğinde beni kalabalık bir masaya doğru sürükledi.

Bütün gözler üzerimdeydi ve bundan nefret ediyordum. Genelde kalabalığın arasına karışmayı tercih ederdim.

“N’aber sürtükler? Bu Skye. Skye, bu da bizim çete. Elsie, Evan, Nathan ve bu seksi şey de kız arkadaşım Liza,” dedi ve eğilip Liza’yı öptükten sonra onu kucağına oturttu.

Onları selamlarken kızarmıştım. İnsanların yanında rahat olmam genellikle bir ya da iki günümü alırdı.

Çocuklar beni soru yağmuruna tutmuştu. Nereli olduğum, en sevdiğim rengin ne olduğu, nerede yaşadığım, sevgilim olup olmadığı? Sadece gülüp birkaç soruya cevap verdim.

Elsie ve Nathan birbirlerine sevgiyle bakıyorlardı ama pek konuşmuyorlardı.

“Siz birlikte misiniz?” diye sordum. Herkesin arasındaki ilişkiyi bilsem işler daha kolay olabilirdi. İçtiği meyve suyu Elsie’nin boğazına kaçınca Elsie öksürmeye başladı. Nathan’ın yüzü ise kıpkırmızı olmuştu.

“Hepimiz biliyoruz ama onlar... Henüz bilmiyorlar,” dedi Liza, Elsie’ye göz kırparak. Elsie’nin yüzüne doğru ıslak mendil fırlatırken gülüyordu.

“Hayır, sadece arkadaşız,” dedi Elsie. Nathan’a bakarken kızarmıştı. Nathan ona gülümsemekle yetindi ve Evan’la hafta sonu maçı hakkında konuşmaya devam etmeden önce meyve suyunu yudumladı.

Zil çaldığında Mona beni sınıfıma götürmüştü. Sınıfa girip etrafa göz gezdirdim. Boş olan tek sandalye Bay Pisliğin hemen yanındaydı. Omuzlarımı dikleştirdim ve yanına gittim.

“Ne yaptığını sanıyorsun sen?” diye sordu sıkılmış dişlerinin arasından.

“Oturuyorum, o yüzden bir centilmen gibi davran ve sessiz ol,” diye cevap verdim, gözlerinin içine bakarak. Bana sadece gözlerini devirdi. Gözleri hayatımda gördüğüm en güzel gözlerdi. Başka tarafa bakamıyordum.

“Tıpkı diğerleri gibi,” diye mırıldandı başını sallayarak.

Ona, “Tipim değilsin Prenses,” diye fısıldadıktan sonra tüm dikkatimi öğretmene yönelttim. Kafamın içinde delik açan gözlerini görmezden gelmeye çalışıyordum.

Ders bittiğinde ondan kurtulacağım için çok rahatlamıştım. Eşyalarımı topladım ve o bana bir şey söyleyemeden sınıftan çıktım.

Bir sonraki ders en sevdiğim dersti, beden eğitimi. Çoğu öğrenci beden eğitimi dersinden nefret ederdi ama ben bayılırdım. Evde yaşadığım bütün sorunları ve stresi üzerimden atmanın bir yoluydu. Kendimi ne kadar kötü hissedersem derste kendimi o kadar zorlardım.

Öğretmen soyunma odasına girdiğinde üstümü değiştirmeyi yeni bitirmiştim.

“Bugün yakantop oynayacağız hanımlar!” diye bağırdı öğretmen. Herkes mızmızlanıp şikâyet etmeye başlamıştı ama ben sabırsızlanıyordum. Eve gitmeden önce içimde bastırdığım öfkeyi boşaltmak istiyordum.

En son okuldan eve berbat bir hâlde döndüğümde o kadar kötü dayak yemiştim ki kimse morluklarımı görmesin diye iki hafta evde eğitim almak zorunda kalmıştım.

Soyunma odasından çıktığımda tüm kızların sanki direk dansı yapmaya hazırlanıyormuş gibi gerindiklerini gördüm.

Sağıma baktığımda sevgili pislikle göz göze geldim. Tüm kızlar belli ki ona yaltaklanıyor, akılları sıra kendilerini göstermeye çalışıyorlardı.

Yanında duran üç kankası bana sırıtırken, pisliğin gözleri vücudumda gezindi. Gözleri tişörtüme kayarken yüz ifadesi daha da sertleşmiş, kaşlarını çatmıştı.

Düz siyah bir şort ve üzerinde “Kaybettin” yazan beyaz bir tişört giyiyordum.

Evet, Bay Pislik, oyun başlasın! O dangalağın icabına bakmadan önce gerinip ısınmaya başladım.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok