Kurt Savaşları - Kitap kapağı

Kurt Savaşları

Michelle Torlot

Bölüm 2

Ellie

Çok koştum, arkama bakmaya cesaret edemedim. Belki de normal insanlar geceleri canavara dönüşmüştür. Belki de normal insanların arasında yaşıyorlardı. Lanet olsun, bilmiyordum.

Bize kuralları öğreten denetçilerin bilip bilmediğini merak ettim. Eğer biliyorlarsa da, söylemediler. Bizi korkutmaya yetecek kadar. “Merak kediyi öldürürmüş” atasözündeki gibi.. Bu benim sonum olacaktı.

Sınıra yaklaştıkça dondum kaldım. Nöbetçileri ve bağrışları duyabiliyordum. Ulumaları da duymuş olmalılar. Şimdi geri dönseydim, ölmüş olurdum. Burada kalsaydım ölmüş olurdum.

Yüksek sesle patlayan bir silah ve kolumdaki keskin ağrı kararı benim için vermiş oldu. Elimi koluma dayayarak sınırdan kaçtım. Kolumdan akan sıvıyı hissedebiliyordum.

Görebildiğim tek canavar silah kullanan manyaklar olduğu için şükrediyordum. Aklıma gelen tek şeyi yaptım, kurt adam bölgesine geri döndüm. Saklanacak bir yer bulmam gerekiyordu.

Ufku çabucak taradım. Ekin tarlalarını ve ahırı geçince orman vardı. Sabaha kadar orada saklanırdım.

Sınırdan mermilerin menzilinin dışında kalacak kadar uzaktayken kolumu kontrol ettim. Pek iyi görünmüyordu. Elim kan akışını pek engelleyememişti.

Üstümdeki yeleğin bazı malzemelerini koparıp koluma sardım. Kan akışını durdurmak için olabildiğince sıkı bağladım.

Ağaçlık çizginin kenarına vardığımda, hafif bir şekilde başım dönüyordu.

Ortalık ürkütücü şekilde sessizdi. Ay, ağaç gölgeliğinde canlı bir şekilde parlıyordu ve yere insanı ürperten bir parıltı veriyordu.

Yere oturdum ve sırt çantamı çıkardım. Ağaca yaslanarak, bir an için gözlerimi kapattım.

Bir dal kopma sesi duyduğumda gözlerim aniden açıldı.

Önümde bir adam duruyordu. Bir adam dediğime bakmayın, daha çok bir deve benziyordu.

Sırt çantasına baktı, sonra bana baktı. Gözleri kısıldı.

"Burada ne yapıyorsun, insan?"

Kalbimin hızlanmaya başladığını hissettim, ağzım aniden kurudu.

"Ben... ben..." kekeledim.

Bir adım daha yaklaştı. O yaklaşırken, kendimi ağaca iyice ittim. İşe yaradığından değil ama kaçmama imkan yoktu. Dizlerimin bağı çözüldü.

"Yaralısın,” dedi.

Koluma baktım. Derme çatma bandaj çoktan kanla sırılsıklam olmuştu.

Buraya kadardı. Ya kan kaybından ölecektim ya da önümdeki adam ya da canavar beni öldürecekti.

Bizi uyardıkları canavar o muydu? Bana insan olarak hitap etmesi bana onun kurt adam olduğunu düşündürdü. Neden bizden pek farklı görünmüyordu? Çok büyük olduğunu bir kez daha anladım.

Sadece uzun değil, aynı zamanda kaslıydı.

Omuzlarına dökülen açık tüylü saçları ve düzgünce kesilmiş aynı renkte bir sakalı vardı.

Yanımda diz çökmesini sessizce izledim. Kolumu nazikçe ama sıkıca tuttu ve derme çatma bandajı sökmeye başladı.

Kaşlarını çattı, sonra bana baktı.

"Siz kendi insanlarınız sizi vurdu!" diye bağırdı.

Başını salladım. Asla geri dönemeyeceğim fark edince gözlerimde yaşlar birikti. Ölüm dileğim olmadan olmaz. Gözlerimi kapattım. Gözyaşı dökmek istemedim.

Güçlü gibi görünmek zorundaydım, olmasam bile.

Çenemi sıktım ve derin bir nefes aldım.

Tekrar açtığımda, adam tişörtünü çıkarıyordu.

"Bu biraz acıtabilir, yavru,” dedi.

Tişörtü yırttı ve kolumu bağlamaya başladı.

Derme çatma bandajı bağladığı zaman inleme gibi çıkan ağlamamı bastırmaya çalıştım.

Gözleri sırt çantama takıldı. Onu yakalamaya çalıştım ama çok hızlıydı ve onu kaptı.

Çantayı açınca yüzü iğrenen bir ifadeyle buruştu..

"Neden çürümüş yiyecek çalıyorsun?" diye sordu.

Kaşlarımı çattım, "sahip olduğumuzdan daha iyi."

Bana baktı ve ayağa kalkıp tepeme dikilirken başını salladı.

"Ayağa kalkabilir misin?" diye sordu.

Başımı sallayıp arkamdaki ağaca doğru yaslandım. Ayağa kalktığımda bacaklarımın ne kadar titrek olduğunu fark ettim. Gerçekten o kadar kan kaybetmiş miydim?

Sırt çantasına baktı ve fırlattı. Sonra bana doğru bir adım attı. Ne yaptığını anlayamadan beni küçük bir çocuk gibi kucakladı. Beni kalçasının üstüne yerleştirdi.

"Hey!" bağırdım.

Bir yumruk patlatmayı düşündüm, ama sonra aklıma daha iyi bir fikir geldi.

"Yavru, yürümene izin verirsem şafağa kadar geri dönemeyeceğiz ve o koluna bakılması gerekiyor." diye kızdı.

İç çektim. Haklıydı, ama beni nereye götürüyordu ve daha da önemlisi, oraya vardığımda ne olacaktı?

Elimi omzuna yasladım. Hayal gücüm müydü yoksa teni sıcak mıydı?

Sırıttı.

"Vücut ısımız doğal olarak sizinkinden daha yüksek. İnsan liderlerinin sana bunu söylediğini sanmıyorum, yavrum?"

Kafamı salladım, "bize pek bir şey söylemediler, canavar olduğunuz dışında."

Bana baktı. Lanet olsun! Bunu söylememeliydim. Muhtemelen hiç düşünmeden beni ikiye ayırabilirdi ve sonuçta ben düşmandım.

Bakışları biraz yumuşadı.

"Merak etmeyin, yavrulara zarar vermeyiz, doğamızda yok. Belki de canavarların kim olduğunu düşündüğünüzde bunu düşünmelisiniz." diye söylendi.

Yere baktım.

"Üzgünüm" diye mırıldandım.

Haklı olduğu bir nokta vardı. Kendi türüm tarafından vurulmuş ve düşman tarafından kurtarılmıştım. En azından şimdilik kurtarılmıştım.

Gülümsedi, sonra yavaşça yüzüme düşmüş bir saç telini savuşturdu.

"Adın ne yavrum?"

"E... Ellie," kekeledim.

"Küçük Ellie, sıkı tutunup gözlerini kapatsan iyi olur. Koşacağım ve eğer sen gözlerini açık tutarsan biraz miden bulanabilir.”

"İhtiyacım olan son şey sırtımda kusman."

Ellerimi omuzlarının üzerine koydum ve elini sırtımda hissettim, beni yerinde tuttu.

Onun önerdiği gibi yaptım ve gözlerimi kapattım. Üzerine kussam ne yapardı Tanrı bilir.

Ne kadar hızlı koştuğundan emin değilim ama rüzgarın saçımdan akıp geçtiğini hissedebiliyordum. Aynı zamanda nefesim vücudumdan alınmış gibi hissettim.

Durduğunda sadece 10 dakikadır koşuyordu.

Kıkırdadığını duydum.

"Artık gözlerini açabilirsin, yavru."

Yavaşça gözlerimi açtım. Gözlerimi açınca nefesim kesildi.

Daha önce olduğumuz yerin yakınında bile değildik. Etrafa baktım, sınırdan eser yoktu. Onun yerine önümde büyük bir ev duruyordu.

Çok büyüktü. Yaklaşık üç katı vardı. Etrafta başka küçük binalar da vardı, ama insan ya da kurt adam yoktu. Sonra gecenin bir yarısı olduğunu fark ettim.

Yüzüne baktığımda gözleri simsiyah parladı. Normal göz rengi farklıydı. Nefesim kesildi ve gerildim. Şimdi bir tür canavara mı dönüşecekti?

Benzim attı ve kalbim göğsümden fırlayacakmış gibi hissettim.

Birkaç dakika sonra gözleri normale döndü.

Ne olduğunu anlamış olmalı, çünkü sırtımı nazikçe okşadı.

"Bir şey yok yavru, panik yapma."

Alt dudağımı ısırdım.

"G... Gözlerin..." kekeledim.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok