Dağyarı Sürüsü - Kitap kapağı

Dağyarı Sürüsü

Lora De La Cruz

0
Views
2.3k
Chapter
15
Age Rating
18+

Summary

Serena hiçbir zaman evinden ayrılmayı istemese de erkek kardeşinin Beta unvanını üstlenmesine seneler olduğu ve babası artık yaşlanmaya başladığı için üniversite eğitimini tamamlamak üzere annesinin sürüsüne gönderilir. İster istemez oradaki haydut kurtlarla çatışmaya dâhil olur ve daha da tehlikelisi, sürünün henüz çiftleşmemiş Alfa’sına âşık olmaya başlar. Serena bildiği tek yurdunu ayakta tutmak için okuluna devam mı etmelidir, yoksa sonradan bulduğu yuvayı mı savunmalıdır? Evlerinden birini kaybetmeden diğerine yardım etmesinin bir yolu var mıdır?

Yaş Sınırı: +18 (Saldırı, Aldatma, Aşırı Şiddet/Vahşet, İşkence, Ağır Ölüm)

Fazla göster

Kaçınılmaz Değişim

Kitap 1: Beta’nın Kızı

SERENA

Serena kollarını göğsünde kavuşturmuş babasının ofisinde öylece dikiliyordu. Babasının teklifini kabul etmeye hiç niyeti yoktu.

Beta Gene sandalyesinde arkasına yaslanarak bıkkın bir ifadeyle, “Lütfen beni dinle, Serena,” dedi. “Bu senin için büyük bir fırsat. Her zaman parlak bir öğrenci oldun, şimdi neden tereddüt ettiğini anlamıyorum.”

Bu konuşmayı üçüncü kez yapıyor olmalarına rağmen babası geri adım atmıyordu. Sürü, Serena’yı Montana’daki üniversiteye gönderecekti ve sonrasında Serena da sürü yönetimine yardımcı olacaktı. Ona ne danışılmış ne de herhangi bir seçenek sunulmuştu.

Serena yine de diretmeye devam ediyordu. Olduğu yerde huzursuzca kıpırdanarak, “Şu anda üniversiteye gitmek istemiyorum baba. Yirmi bir yaşına girmeme bir yıldan az bir zaman kaldı ve eşimi burada, sürümüzde bulacağıma eminim,” dedi. “Neden bir savaşçı olamadığımı anlamıyorum, savaşçı olmak bir şereftir ve ben harika bir savaşçıyım.”

Serena, Yarım Ay Sürüsü’nde Gene ve eşi Trina’nın çocuğu olarak dünyaya gelmişti. Anne ve babası Serena on yaşına geldiğinde başka bir çocuk sahibi olmaktan ümidi kesse de Elijah doğmuştu. Serena, Beta görevini devralacak bir erkek kardeşi olduğu için ergenlik dönemini iyi bir savaşçı olmaya odaklanarak geçirmiş, Elijah görevi üstlenebilecek yaşa gelene kadar babasına sürü işlerinde yardımcı olmayı planlamıştı.

Alfa’nın onun işletme ve finans alanındaki eğitimini yeterli bulacağını düşünerek üniversite derslerini iki yıl boyunca internet üzerinden almıştı. Belli ki yanılmıştı. Alfa John, lisede sınıf birincisi olduğu için onu üniversiteye gönderme konusunda kararlıydı. Rahmetli babasının arkasında bıraktığı sıkıntılı sürü işleri yüzünden şu anda her ne kadar finansal bir problem yaşamasa da miras aldığı kargaşadan kurtulmak için akıllı birine ihtiyacı vardı.

Ama Serena hiçbir zaman sürüden ayrılmak, başka bir yere gitmek istememişti. Burası onun eviydi.

“Ayarlamalar çoktan yapıldı, Serena. Montana’ya gideceksin. Annenin eski sürüsü, yaşıtın kuzenin Amanda’yla kalmana izin verdi, o da Billings’te okuyor. Bu ayrıca anne tarafını tanıman için de iyi bir fırsat, büyükannen ve büyükbaban birkaç yıl seninle yaşayacakları için oldukça heyecanlı.”

Serena titreyen sesiyle, “Birkaç yıl mı?” diye sordu. Yirmi bir yaşına gireceği ve eşini bulacağını düşündüğü için o kadar uzun süre evinden uzak kalmak istemiyordu.

Serena’nın gözü Alfa John’un oğlu Damien’daydı. Beraber büyürken çok iyi arkadaş olmuşlar ve Damien Alfa eğitimi almak üzere başka bir yere gönderilinceye kadar eğitimlerini birlikte almışlardı. Gelecek yıl yirmi iki yaşına girdiğinde geri dönecek ve eşini arıyor olacaktı.

Serena, onunla kaderinin bir yazıldığını hissediyordu ama Alfa John ile babası böyle düşünmüyordu. İkisi de Serena’nın kendine karşı dürüst olmadığı ve bile bile lades dediği kanısındaydı.

Gene, “Evet, Serena,” dedi. “Diplomanı iki yıl sonra alabileceksin. Eğitiminin iki yılını internet üzerinden tamamladığın için şanslısın, yoksa dört sene kalman gerekirdi. Neyse, en iyisi bu. Şimdi antrenmana gitsen iyi olur, geç kaldın bile.” Arkasına yaslanıp ellerini başının arkasında birleştiren babası, kızına bu konuşmanın bittiğini söyleyen bir bakış attı.

Serena, babasının onu gönderdiği için kötü hissettiğini bilse de babası kendi kızı da dâhil sürüdeki herkesin sürü için her zaman elini taşın altına koyması gerektiğini düşünüyordu. Nihayetinde Beta’nın ilk çocuğu olmasına rağmen Beta unvanını istemediğini açıkça belirttiği için Serena’nın sürüye daha fazlasını sunması gerekiyordu. Ve Alfa John onun zekâsıyla sürüyü eski parlak günlerine kavuşturabileceğinden emindi.

Serena derin bir iç çekti. “Peki. Madem başka seçeneğim yok, ben de gidip kendimi zihinsel olarak sürüden ayrılmaya hazırlayayım.” Arkasını dönüp odadan çıktığında kapıyı hışımla çarpmadan hemen önce babasının başını iki yana salladığını gördü.

Koridorda sinirle yürürken annesi onu kolundan yakaladı. “Bu kadar sinirle nereye böyle, Serena?”

Serena duraksayıp annesinden aldığı uzun sarı saçlarını kulağının arkasına götürdü. “Antrenmana geç kaldım.” Trina cevap vermeden önce, “Havamda değilim anne. Beta Gene beni zorla üniversiteye gönderiyor,” diye ekledi.

Trina iç çekerek, “Her şey güzel olacak tatlım. Baban sürü için de senin için de en iyisini istiyor. Bu hem senin için iyi bir fırsat olacak hem de sürüye çok daha fazlasını sunabileceksin. Sürüye fayda sağlaman çok önemli hayatım,” diye cevap verdi.

Serena dik durarak göğsünü kabarttı. 1.80’lik annesine çekmiş olsa da ondan biraz daha uzundu ve bunun avantajını sonuna kadar kullanıyordu. “Harika bir savaşçı olarak zaten sürüye fayda sağlıyorum.”

Trina kızının kolunu okşadı. Gururlu bir ses tonuyla usulca, “Biliyorum Serena ama sen bundan çok daha fazlasısın. Pek tabii savaşçı olabilirsin, yine de parlak bir zekân olduğunu unutmamalısın,” dedi. Serena’nın surat astığını gören Trina, “Büyükbabanla konuştum. Sen Montana’dayken Milo dayın seni eğitmeye devam edecek, onun en iyilerden olduğunu biliyorsun. Şimdi antrenmana git ve şu gerginliği üzerinden at,” diye devam etti.

Serena’nın annesi Trina başka bir şey eklemeden Beta Gene’in ofisine doğru yöneldi.

***

“Babamın asla oralı olmadığına inanabiliyor musun?” Serena, antrenman sahasından soyunma odasına doğru yürürken en yakın arkadaşı Amara’ya yakındı. Yakınırken gözleri doldu. “Sürüden ayrılıp okul için uzaklaşmak istemememi asla umursamıyor.”

Amara başını iki yana sallayarak güldü. “O kadar da kötü değildir, Serena. Montana’nın çok güzel olduğunu duydum. Ayrıca annen de oralı, onun büyüdüğü yeri görmek ve büyükbaban ile büyükannenle biraz vakit geçirmek istemez misin?”

Serena hâlâ emin değildi. Kendini bildi bileli Colorado dağlarındaki küçük kasabalarından ayrılmamıştı. İnsanların yaşadığı Denver şehrine gitmeye bile yeltenmemişti. O gürültüden uzak durmaktan memnundu ama şimdi günlerinin yarısını insanlarla, diğer yarısını da annesinin ailesiyle geçirmek üzere Billings’e gönderiliyordu. Bu onun için göz korkutucu ama aynı zamanda heyecan vericiydi.

Serena iç geçirerek dönüp ona gülümseyen dostuna baktı. “Belki de haklısındır. Belki. Ama ya Damien gelecek yıl buraya döndüğünde ne olacak? Ben burada olmayacağım. Eş olup olmadığımızı öğrenemeyeceğiz. O gideli üç yıl olmuşken, bir de ben buna nasıl iki yıl eklerim? Onu resmen beş yıl görememiş olacağım.”

Amara başını iki yana salladı. “Onun sahiden eşin olduğuna inanıyorsun, değil mi? Eğer gerçekten eşinse seni bekleyecektir. Ama ya değilse ne olacak? Bence elindeki şansı kullanmalısın. Montana’ya git, antrenmanlarına dayınla devam et, büyükanne ve büyükbabanı yakından tanı ve öğrenebileceğin her şeyi öğren. Çok daha güçlenerek eve döneceksin ve hepimiz burada olacağız. Ayrıca gelecek yaz da gelebilirsin, yani teknik olarak iki yıl boyunca uzakta olmayacaksın.”

“Galiba öyle.” Serena soyunma odasından duş kabinlerine doğru yöneldi. “Güzelce tazelenip alışverişe çıkalım. Madem arkadaşlarımdan ve ailemden uzakta yaşamak zorundayım, hiç değilse bunu yaparken iyi görüneyim.”

Amara güldü. “İşte benim kızım. Küçük bir alışveriş terapisi iyi gelecek.”

Bir saat sonra Ana Cadde’de yürürlerken Amara, “Haydi bu butiğe girelim,” dedi. Kasaba halkı istediklerini bulmak için şehre inmek zorunda kalmasın diye açılmış ve bölgedeki en güzel parçaların satıldığı Le Boutique’e Serena’yı kolundan çekerek soktu.

İçeri girmeleriyle kapıdaki zil çalınca arka taraftan Carolyn çıktı. “Selam kızlar, size nasıl yardımcı olabilirim?”

“Serena bir süreliğine Dağyarı Sürüsü’ne gidip Billings’teki üniversitede okuyacak. Bizden uzak kalacağı için ona daha iyi hissettirebilecek yeni kıyafetlere ihtiyacı var.” Amara gülümseyerek butik sahibine göz kırptı.

Carolyn bir anlık şaşkınlıktan sonra genişçe gülümsedi. “Dağyarı, ha? Çok şanslısın. Oradaki Alfa’nın muhteşem olduğunu ve yirmi beş yaşında olmasına rağmen hâlâ eşini bulamadığını duydum.”

Serena biraz gerilerek, “Şey… Olabilir… Açık konuşmak gerekirse umurumda değil. Önümüzdeki yaz döndüğümde öyle biri olup olmadığını sana anlatırım ama Alfa’ya göz dikecek değilim,” dedi.

Carolyn omuz silkti. “Sen bilirsin.”

Carolyn yeni bir sevkiyat aldığı için birçok seçeneğin bulunduğu butikte, kızlar gülerek ve kıyafet deneyerek yaklaşık bir saat geçirdi. Alışverişin sonunda Serena iki kot pantolon, gözlerinin kristal mavisini ortaya çıkaran turkuaz bir kazak ve okul etkinlikleri için birkaç şık kıyafetle butikten ayrıldı. Ardından Amara’yla lokantaya giderek bir masaya geçip öğle yemeği sipariş ettiler.

Amara karamelli ve sütlü kahvesini yudumlarken, “Demek Dağyarı Sürüsü’ndeki ateşli Alfa umurunda değil, öyle mi?” diye sordu.

Serena güldü. “Neden umurumda olsun? Eşimin Damien olduğunu umuyorum. Ayrıca oraya okul ve eğitim için gideceğim. Eve mümkün olduğunca çabuk dönebilmek için dikkatimi toplamalıyım. Belki üst dönemden iki katı ders alırsam diplomamı erkenden alabilirim ve orada çok uzun kalmam gerekmez.” Serena şakağına hafifçe vurarak planını anlattı.

Amara omuz silkti. “Peki. Öyleyse bekleyip göreceğiz.”

Tam o esnada garson kız masaya yaklaştı. “Buyurun hanımlar, hamburgerleriniz.” Tabakları masaya koyarken, “İyi alışveriş yapmışsınız. Özel bir olay mı var?” diye sordu.

Amara, “Evet, Serena üniversite için Billings’e gidiyor. Dağyarı Sürüsü’ne,” diye cevap verdi.

Garson kız düşünceli bir ifadeyle kısa bir anlığına duraksadı. “Oraya iki yıl önce gitmiştim. Alfa, yirmi bir yaşın üzerindeki tüm çiftleşmemiş kurtlar için bir tür etkinlik düzenlemişti. Sanırım eşini ve Luna’yı bulmaya çalışıyordu ama bulamadı. Kusursuz bir adam, onun eşi olmayı çok istedim. Ama sonra kendi eşimi buldum tabii.”

Garson kız gülümseyerek uzaklaşırken Serena en yakın arkadaşına ters ters baktı. Amara’nın yüzünde bir şey söylemek istiyormuş gibi bir ifade görünce Serena ona fırsat vermeden başını iki yana salladı. “Hayır, sakın ha. Tek kelime bile etme.”

Amara gülümseyip başını onaylarcasına salladıktan sonra hamburgerine yumuldu.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok