Batı'nın Kurtları - Kitap kapağı

Batı'nın Kurtları

Abigail Lynne

0
Views
2.3k
Chapter
15
Age Rating
18+

Summary

Haven Mathie normal bir kız olduğunu düşünür... Ta ki on yedinci yaş gününde kurda dönüşebildiğini öğrenene kadar. Korkmuş ve kafası karışmış olan Haven, Astoria'daki teyzesiyle yaşamaya gittiğinde, yeni yeteneğini anlamasına ve beklenmedik duyguları keşfetmesine yardımcı olabilecek biriyle tanışır.

Fazla göster

Birinci Bölüm

HAVEN

Değişimi kabul etmeye fazlasıyla hazırdım. Bunun için sabırsızlanıyordum.

Aylarca utanç içinde yaşamıştım ve Pennsylvania'dan ayrılıp Oregon'a yerleşmek için can atıyordum.

On yedinci yaş günümde her şey değişmişti. Sadece ehliyet almakla kalmamış, aynı zamanda bir kurda dönüşmüştüm.

Dört pençe, kürk, köpek dişleri… Gerçek bir kurt.

Görünüşümdeki bu ani değişim ailemi o kadar korkuttu ki akıl sağlıklarını kaybettiler.

Sanırım, kızının doğum günü mumlarını üflerken kurda dönüşmesini izleyen herkesin biraz delirmesi normaldir.

Sonunda ailemin ebeveynlik yapmaya devam edemeyeceklerine karar verildi ve bir akıl hastanesine kapatıldılar.

Hepsi benim yüzümden.

Tek çocuk olduğum için, Pennsylvania'dan Oregon'a tek başıma seyahat etmem gerekti.

Annemin kız kardeşi Sarah teyzemle yaşayacaktım. Kariyerinin zirvesinde, başarılı bir avukattı.

Genç, her şeyi berbat eden bir dişi kurda bakmak zorunda kalmak, ihtiyacı olan son şeydi. Teyzemin yerinde olsaydım, bir koruyucu aile bulup beni onların yanında çürümeye bırakırdım.

Ama Sarah Teyzem iyi biriydi ve her ne kadar bu durum hoşuna gitmese de beni yanına almaya karar verdi.

Uçak alçaldıkça altımızdaki küçük binaların büyümesini izledim.

Uçak henüz inmeden etrafımdaki insanlar eşyalarını karıştırmaya ve toplamaya başladı. Bu davranışı anlamsız ve sinir bozucu bulurdum.

Bir bebek ağlamaya başlayınca gözlerimi kapattım. İnsanlar inen uçağın içinde oturmaktan şikayet etmeye başladı. Yanımdaki kişi huzursuz bir şekilde ayağa kalkıp tekrar oturdu.

Herkes çenesini kapatabilseydi bu hepimiz için daha rahat bir deneyim olurdu.

İçimdeki kurt her şeyi daha da kötü yapıyordu. Koşmak, bacaklarını kullanmak istiyordu.

Ailemi korkuttuğumdan beri kurda dönüşmemiştim.

İçimdeki kurt yüksek sesle uludu. Ses beynimde yankılanıyor, kafatasımın acımasına sebep oluyordu. Dişlerimi sıktım ve şakaklarımı ovdum, içimdeki kurda sakin olmasını söyledim.

“Bizi tercih ettiğiniz için teşekkür ederiz, umarız uçuşunuz iyi geçmiştir. Lütfen çıkış sırasının size gelmesini bekleyin, iyi günler.”

Pilotun uçağın içinde yankılanan sesini kimse dinlemedi, herkes söylenmekle meşguldü.

Sonunda uçaktan çıktık ve terminale ulaştık.

Kalabalığı gözlerimle birkaç kez taramama rağmen teyzemi bulamayınca endişelendim ve karnıma bir ağrı saplandı.

Uzakta yaşadığı için onu sadece resimlerde görmüştüm ama onu gördüğümde kısa siyah saçlarını ve kremsi tenini tanıdım.

Ona doğru yavaşça yürüdüm, söyleyecek uygun bir şey bulmaya çalıştım ama bulamadım.

Koca bir uçak yolculuğu boyu ona söyleyebileceğim şeyleri düşünmüştüm ama aklı başında olan tek akrabamın karşısında donup kalmıştım.

Hafifçe gülümsedim, ucube gibi görünmemeye çalıştım. Bir şey söylemeden beni omuzlarımdan tutup kendine çekerek sarılınca endişelerim kayboldu.

“Kıyamam sana,” diye mırıldandı, bana daha sıkı sarıldı. “Çok zor şeyler atlattın.”

Pennsylvania'daki haberlerde ailemin kuduz bir hayvan tarafından saldırıya uğradığı ve akıl sağlıklarını kaybettiği yazıyordu.

Hikâye biraz eksikti ama sosyal hizmetler tarafından sorguya çekilirken bulabildiğim en iyi yalandı.

Ne yazık ki söylediğim ilk yalanın arkasında durmam gerekiyordu.

“Merhaba Sarah Teyze, seninle tanışmak çok güzel,” diye cevap verdim. Bir elimle ona sarılırken diğer elimle valizimi tutuyordum.

“Haven, canım. Umarım uçuşun iyi geçmiştir ve her şey yolundadır.”

Gülümsedim ve başımla onayladım. Valizimi alıp taşımaya başladı.

Başka bir şeyler daha söylemek için ağzımı açtım ama ne diyeceğimi bilemedim.

“Odanı dekore ettim ama beğenmezsen lütfen söyle,” diye devam etti. “Lütfen duygularımı incitmekten çekinme, sonuçta biz bir aileyiz. Eğer odan hoşuna gitmezse söyle de hemen düzeltelim!”

Uyuşuk bir şekilde gülümseyerek başımla onayladım ve huzurlu bir sessizliğe gömüldük. Teyzem tekrar aynı şeyleri söylemeye fırsat bulamadan radyoyu açtım.

Havaalanından Sarah Teyze'nin evine yolculuk çok uzun sürmedi, bir saatten biraz fazlaydı. Şehir merkezinden uzaklaşıp daha mütevazı görünümlü bir yerleşim yerine gelmiştik.

Küçük sayılmazdı ama şehir kadar büyük değildi. Güzel, orta büyüklükte bir kasabaydı.

Oregon ormanlarla doluydu, kasabanın kenar mahalleleri ağaçlarla çevriliydi.

Bu, içimdeki kurt için iyi haberdi..

Şimdi bacaklarımızı uzatıp koşabileceğimiz bir yerimiz var. Sesi kafamda yankılandı. Aslında benim sesimdi, sadece daha vahşiydi. Onu görmezden gelip ağaçları izledim.

Oregon ve kendi eyaletim arasındaki farkları düşünmeden edemedim. Zaten ev özleminin ağırlığını, huzursuzluğunu hissetmeye başlamıştım.

Sonunda teyzemin sokağına döndük. Yolun her iki tarafında büyük akçaağaçlar vardı.

Ağaçlar uzun ve güçlüydü. Dalları caddeye sarkıyor, birbiri üzerine kıvrılıyor ve yolun üzerinde gölgeler oluşturuyordu.

Ağaçların ötesindeki büyük, konak tipi bir evin önünden geçtik. Sarah Teyze'ye orada kimin yaşadığını sorduğumda omuz silkti.

“Gerçekten bilmiyorum,” dedi. “İnsanların o evden çıkıp eve geri girdiklerini görüyorum, ama kimse tanıdık gelmiyor. Kendi halinde insanlar.”

Daha fazla soru sormamaya karar verdim.

Konağın hemen aşağısında Sarah Teyze’nin evi vardı. Konak kadar büyük sayılmazdı ama bir kulübe kadar küçük de değildi.

Beyazdı ve koyu kahverengi panjurları vardı. İlginçtir ki bahçesi aynı anda hem yabani hem de bakımlı görünüyordu.

Başarılı ve bekar bir banliyö avukatı için mükemmel bir evdi.

“Evim güzel evim!” dedi Sarah Teyzem garaja doğru yönelirken.

Göz ucuyla bana baktığını fark ettim ve ev hakkında ne düşündüğümü merak ettiğini düşündüm.

Söylediklerimin yeterli olmasını umarak “Vay, ne güzel bir bahçe!” diye haykırdım. Sarah Teyze'nin endişeli ifadesi kayboldu ve yerine kocaman bir gülümse geldi.

“Beğendiğine çok sevindim. Yerleşmene yardım edeyim. Yarın okula gitmeden önce dinlenmek istediğine eminim!”

Asık suratla arabadan indim. Büyük evin arkasındaki ağaçlara bakarken içimdeki kurt dışarı çıkacakmış gibi hissettim.

Çantalarımı bagajdan aldım ve teyzemi verandaya kadar takip ettim.

Okul.

Okulu düşününce korkudan midem bulanıyordu. Geçen senenin son birkaç ayı küçük düşürücüydü.

Herkes aileme olanları öğrenmişti ve dışlanmıştım.

Kendi arkadaşlarım beni terk etmişti. Tımarhanedeki ebeveynlerin çocuğu olduğum için yalnız bırakılmıştım.

Sarah Teyze “Eee, ne düşünüyorsun?” diye sorunca düşüncelerimden sıyrıldım ve şaşkınlık içinde etrafıma baktım.

Oda büyüktü ve koyu mora boyanmıştı. Bir tarafta bir masa, diğer tarafta sokağa bakan büyük bir pencere vardı.

Kısa bir merdivenle odanın içinde başka bir alana geçiyordunuz. Burada gri bir yorganla kaplı büyük bir yatak, gömme dolap, banyo ve küçük bir balkon vardı.

“İnanılmaz,” diyerek nefes aldım, bu sefer gerçekten çok heyecanlanmıştım. “Mükemmel, teşekkürler!” Teyzeme döndüm ve kollarımı dolayıp ona sıkıca sarıldım.

İçimdeki yeni güçten dolayı onu fazla sıkmış olmalıydım, öksürmeye başladı. Onu hemen bıraktım ve yüzüm kızararak geri çekildim.

“Üzgünüm, heyecanlandım. Geçen sene beyzbol takımındaydım ve bu yüzden kol kaslarım gelişti,” diye yalan söyledim. Daha sık yalan söylesem de yalanlarımın kalitesi artmıyordu.

Teyzeme yalan söylemek istemiyordum. Beni yanına alarak büyük bir fedakarlık yapıyordu.

Ama kurt adamlar hakkında hiçbir fikri yoktu ve öğrenmesini istemiyordum.

Dürüst olmak gerekirse, ben de kurt adamlar hakkında pek bir şey bilmiyordum. Sadece internette birkaç şey okumuştum.

İnternetin çok da güvenilir bir kaynak olmadığını farkındaydım.

Sanırım ben bir kurt adam bile değildim, sadece bir nefret kaynağıydım. Türümün tek örneği olabilirdim.

Bu durum, özellikle de ailemi kaybetmiş olmak, kendimi çok yalnız ve üzgün hissetmeme sebep oluyordu.

“Sorun değil. Hadi sen yerleş, bir saat sonra akşam yemeği hazır olur.” Odamdan çıktı, kapıyı yavaşça kapattı ve beni yalnız bıraktı.

İç çektim ve yatağa oturdum, içimdeki ev özlemi tekrar alevlendi. Aslında, daha çok kurt adam olduğumu öğrenmeden önceki hayatımı özlüyordum. O kadar çok özlüyordum ki canım acıyordu.

Kalktım ve eşyalarımı yerleştirmeye başladım. Bağrışmalar duyunca elimdeki eşyaları bir kenara bıraktım.

Pencereme doğru yürüdüm ve pencereyi açtım. Sonbahar esintisinin içeri girmesine izin verdim. Sonra bir çığlık duydum.

“Jude! Buraya dön!”

Jude olduğunu düşündüğüm bir çocuğun peşinden koşan kısa sarı saçlı bir kız gördüm.

Çocuğun elinde küçük bir kitap vardı, bu kitap kızın günlüğü olabilirdi.

Kız gibi sarışın olan çocuk “Beni yakalayamazsın, Rach!” diye bağırdı. Sarah Teyze’nin evinin önünden geçerken onları izledim. Sonra aniden durdular.

Hareketsiz kaldılar, burun delikleri genişledi ve yüzlerinde korku dolu ifadelerle birbirlerine baktılar.

Sonra çocuk döndü ve doğrudan bana baktı, sanki başından beri orada olduğumu biliyormuş gibiydi.

Kahverengi gözlerini kıstı. Sonra malikaneye doğru kaçarak gittiler. Çabucak gözden kayboldular.

Bu garip olay yüzünden donup kalmıştım.

Kendimi hareket etmeye, perdelerimi kapatmaya ve pencereden uzaklaşmaya zorladım. Arkamı döndüm ve derin bir nefes aldım, yüzlerindeki ifadeyi zihnimden atmaya çalıştım.

Neredeyse sanki... Kokumu almışlardı? Aklıma gelen tek açıklama içimi korku ve umutla doldurdu.

Eğer benim gibilerse…

Düşünceyi bastırdım. Bu fikrin zihnime kök salmasına izin veremezdim. Sonra sadece hayal kırıklığına uğrardım.

Sarah Teyze “Haven! Akşam yemeği hazır!” diye bağırdı. Düşünceleri uzaklaştırmak için kafamı iki yana salladım ve koridordan mutfağa doğru yürüdüm.

Sarah Teyze etrafta koşuşturuyor, yemek için bir şeyler ayarlamaya çalışıyordu.

Sanırım yemekte makarna ve köfte vardı ama ocaktan gelen koku pek de iç açıcı değildi.

Derin bir nefes aldım ve yanmış makarna kokusu aldım. “Sarah Teyze? Yardıma ihtiyacın var mı?”

Yıpranmış bir ifadeyle bana baktı.

Saçları terden alnına yapışmıştı, fırın eldivenleriyle ellerini çaresiz bir çocuk gibi havaya kaldırdı.

“Of, Haven! Güzel bir akşam yemeği yapmaya çalıştım ama berbat bir aşçıyım! Makarna tencerenin dibine yapıştı, ben de kazımak için tereyağı koydum ama tereyağı eridi ve sonra yandı.”

Kafasını salladı. “Ve köftelerin dışları pişti ama içleri çiğ! Kusura bakma canım. Pizza söyleyelim mi?”

Sırıttım. “Pizza harika olur.”

Teyzeme mutfağı temizlemesi için yardım ettim. Temizliği bitirdiğimizde pizza gelmişti.

Kapıyı açtım. Pizzayı tutan çocuk bana baktı ve ukalaca sırıttı.

Sadece derin bir nefes aldım ve parasını ödedim. Beni süzdüğü için bahşiş vermedim. Kapıyı kapattım ve pizzayı masaya getirdim.

Mantarlı pizzamdan büyük bir ısırık alarak “Sanırım burada yemekleri benim yapmam gerekecek,” dedim.

Teyzemin yüzü kızardı. “Bunu yapmak zorunda değilsin Haven, canım, sadece birkaç aşçılık dersi alacağım ve...”

“Hayır, gerçekten, benim için sorun olmaz,” diye gülümsedim. “Doğrusu iyi bir aşçıyımdır.”

Teyzem sırıttı, rahatlamıştı. “Bu harika olurdu, yıllardır hazır yemekler, pizza ve Çin yemeği ile yaşıyorum!”

Bunu hayal edebiliyorum. Teyzemi genç ve hırslı bir hukuk öğrencisiyken, sınavlarını geçmek için çalışırken hayal edebiliyordum, tabii ki etrafı pizza kutularıyla kaplıydı.

Güldüm. “Artık farklı şeyler yiyebilirsin. Yarından itibaren yemekleri ben pişiririm, vakit bulamadığımda dışarıdan söyleriz.”

Pizzayı bitirdik ve Sarah Teyze uyumak için yukarı çıkmadan önce bulaşıkları yerleştirdik.

“Erken yatmaya çalış, Haven. Unutma, yarın okulun var.”

Gülümsedim ve başını salladım. Teyzem memnun görünüyordu. Kafamı öptü ve ortadan kayboldu.

Televizyon izlemeye karar verdim ve Pennsylvania'da olmayan bir kanal buldum.

Sanki izleniyormuşum gibi hissettim. Pencereden dışarı baktım.

Teyzemin arka bahçesi yoktu. Evi doğrudan ormana bakıyordu.

Ağaçlardan bana bakan bir çift göz gördüğüme yemin edebilirdim ama gözlerimi açıp kapattığımda gitmişlerdi.

Bir kez daha düşüncelerim aynı çaresiz umuda tutundu. Yalnız olmadığımı düşünmek istedim.

Bu duyguyu görmezden gelmeye çalıştım ama artık televizyon izleyemeyecek kadar huzursuzdum. Televizyonu kapattım ve odama çıktım.

Kafamı yastığa koyar koymaz uyudum.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok