Kontrolsüz Dürtü - Kitap kapağı

Kontrolsüz Dürtü

Megan Blake

İkinci Bölüm

Olivia

Gürültülü bir şekilde kapı çalındı.

Kapıyı çalan her kimse Olivia’nın sersem gibi uyanmasına neden olmuştu.

Yatağında döndüğünde beyaz, ipeksi çarşaf beline dolanarak karnının üzerine düştü. Olivia ellerini yüzüne götürerek üzerindeki sersemliği atmaya çalışıyordu. Dün gece zor geçmişti.

Kimseye bir şey söylemeden işten çıkmıştı, elbette bunun sonuçları olacaktı ama eve dönüp kendini dairesine kilitlemişti.

Alfa her kimse onu o kadar kızdırmıştı ki, kendi başının çaresine bakmak zorunda kalmıştı.

Gecenin büyük bir kısmını güzel atlatmıştı. Kanıt hâlâ yatağının üzerindeydi; pembe bir vibratör. İnleyerek, açık komodinin içine atmadan önce vibratörü eline aldı.

Kapı çalmaya devam ediyordu.

“Kim o?” diye bağırdı Olivia, sinirli bir şekilde.

Ayakları soğuk ahşap zemine indi ve yere atılmış, aşırı büyük bir kazağı yerden kaptı.

Kazağı üstüne geçirip poposuna kadar çekiştirdikten sonra ön kapıya yöneldi. Kapıya vuran kişiye bağırmaya hazırdı. Kapıyı açtığında karşısında gördüğü davetsiz misafir karşısında kaşlarını çattı.

“Will,” dedi alçak bir sesle.

Will’in kahverengi gözleri onu tepeden tırnağa tararken dudaklarında bir sırıtış belirmişti. “Burada başka biri mi var yoksa bu benim için mi?” diye sordu Olivia’nın üzerindeki kazağı göstererek.

“Komik,” dedikten sonra Olivia kapıdan çekildi. “Jess'in de bunu komik bulup bulmayacağı merak ediyorum.”

“Şaka yaptığımı biliyorsun,” dedi Will, arkasından kapıyı kapatırken. “Hayır ama ciddiyim. Yatağında biri mi var?”

“Bu süre zarfında insanlardan uzak duruyorum. Bunu sen de biliyorsun.” Kabul, dün gece neredeyse öyle yapmıyordu ama bu onun hatası değildi. Acil serviste ona saldırmaya hazır bir alfa olacağını nereden bilebilirdi ki?

Bunun için kimse onu suçlayamazdı, değil mi?

“Yapmadığın zamanlar oldu.” Will’in gözlerinde bir parıltı vardı. Bu parıltı kısa sürmüştü ama gözden kaçırması zordu, özellikle de bakışları Olivia’nın üzerinde oyalanırken.

Will onun ilkiydi.

Ailesi öldüğünde sürüsünden atılan bir betaydı. Annesi insan, babası doğuştan kurt adamdı. Anne ve babası öldükten sonra Will, anneannesi ve büyükbabasıyla birlikte yaşamaya başlamıştı.

Will, Olivia’ya çok benziyordu; yerinden edilmiş bir kurt. Yeni hayatı hakkında bildiği çok az şeyi de ondan öğrenmişti.

Büyükanne ve büyükbabasının yanına taşındığında çok küçük olduğu için Will çoğu şeyi unutmuştu.

Ama Olivia’nın sahip olduğundan çok daha fazla içgüdüsü vardı. Will her zaman bir kurt adam olmuştu, onun aksine. Will 25 yaşındaydı, Olivia’dan birkaç yaş büyüktü ve ilk kızgınlığını ondan çok önce yaşamıştı.

Ama Olivia’nın ilk kızgınlık döneminde oradaydı ve Olivia’nın bekâretini de yanında götürmüştü. Olivia’nın ona karşı her zaman küçük bir ilgisi vardı. Olivia, Will'e karşı dürüst olabiliyordu, onun yanındayken kendisi gibi olabiliyordu.

İlk dönüştüğünde onu bulan da Will’di. Onu evine götürmüş, dönüşümü atlatmasına yardım etmişti.

İşte bu şekilde tanışmışlardı. Eğer Will olmasaydı, birine zarar verebilirdi ya da ölebilirdi.

Will, onun hayatını kurtarmıştı ve bunun için her zaman ona borçlu olacaktı. Bazen Will ona küçük bir yavruymuş gibi davranarak, elinden geldiğince ona rehberlik etmişti.

Olivia onunla yaşadıklarından hiç pişman olmadı.

Ne ilk seferde, ne de onu takip eden diğer seferlerde. Dürtüsü asla tamamen yatışmamış ama öfkesi hafiflemişti.

İlk kez birlikte olduklarında, neredeyse aralarında bir şeyler olacağını beklemişti ama bu hiç olmadı. Bir gece önce onu becermemiş gibi Will arkadaş rolüne geri dönmüştü.

İlk birkaç gün, Olivia kendini garip hissetmişti ama Will bunu anlamıştı ve kurtların kızgınlıkları sırasında her zamanki gibi davranmadığını ona açıklamıştı.

Otopilottaydılar, bazıları içgüdülerinin kendilerini diğerlerinden daha fazlasını ele geçirmesine izin veriyordu.

Will de o tip biriydi. Kimse ona öğretmediği için kendini çok da iyi kontrol edebildiği söylenemezdi.

Olivia daha fazla kontrole sahipti çünkü daha güçlü bir insani yönü vardı.

Belki de dün pantolonunu üzerinde tutan şey de buydu...

“O eskidendi,” diye cevap vermekle yetindi. Jess hayatına girdiğinden beri fiziksel olarak birlikte değillerdi.

Birkaç kez dürtüleri onları bir hataya yaklaştırmış olsa da asla çizgiyi geçmediler. Eğer öyle bir şey olsaydı, Olivia kendini asla affetmezdi. Will ve Jess onun sürü ailesiydi.

Dünyada ona kalan tek şey onlardı.

“Doğru.”

“Sanırım dün gece güzel geçti.”

Kıkırdadı. “Evet, güzeldi,” Açık kapıdan yatak odasına bakarak Will kaşlarını kaldırdı.

“Ve tahminimce açık çekmecenden senin de eğlendiğini tahmin ediyorum.”

Bu aslında çok yaklaştığı büyük eğlenceden uzaklaşmak için Olivia’nın kendini eğlendirme şekliydi. Ama bunu ona söylemeyecekti. Değil mi? Ama başka kime sorabilirdi ki?

Sadece o vardı. Yine de kesinlikle çok öfkelenirdi... Onu alfalar hakkında uyaran, onlar hakkında Olivia’yı bilgilendiren oydu... “Will, dinle...”

Will kaşlarını çatarak, “Bu ses tonunu sevmiyorum...” diye araya girdi.

“Dün gece çalıştım.”

“Kızgınlık dönemindeyken mi?”

“Evet... Cassie'ye yardım etmek zorundaydım.”

“Bu hiç de akıllıca değil.”

“Biliyorum... Lütfen bitirmeme izin verir misin?”

Will ellerini havaya kaldırarak başını salladı.

“Tamam, tamam, üzgünüm.”

Tamam. Tek seferde ~ona söyleyebilirdi. ~Yara bandını çeker gibi Olivia.~ “Acil serviste bir alfa vardı.” Olivia gözlerini kaçırdı, kazağının birdenbire ona çok ilginç gelen ucuna odaklanmıştı.

“Alfa mı?”

“Evet.”

Duyguları Will’in karanlık gözlerini gölgeledi, tüm vücudu gevşemeden önce çenesi bir an için kasıldı. “Liv, bir alfayı mı becerdin?”

Olivia ona dönerek dişlerini gösterdi. “HAYIR, daha önce de söyledim. Dün gece hiçbir şey yapmadım.”

“Kızgınlığın ortasındaydın, hem de bir alfayla ve onu becermedin mi?” diye sordu Will tek kaşını kaldırarak. Belli ki Olivia’nın anlattığı hikâyeye inanmıyordu.

“Hayır,” dedi Olivia. Nefes alıp verirken burun delikleri genişliyordu. “Her şey çok hızlı oldu. Sanırım bunu denedi ama kaçtım.”

“Bir alfadan mı kaçtın?”

“Evet. Bana her şeyi tekrarlatacak mısın?”

“Ve sana izin mi verdi?”

“Ne demek izin mi verdi? Çok da popüler biri değilim.”

“Kızgınlık döneminde olan bir omega? Olabilirdin Liv. Anlamıyorsun, değil mi? Alfalar istediklerini yaparlar, istediklerini alırlar.”

“Eski sürümdeki alfa ailemi öldürdü ve sonra benden kurtuldu. İstediklerini yapıyorlar ve hiçbir şey umurlarında olmuyor.”

Will parmaklarını saçlarının arasından geçirerek karıştırdı. “Bunu sana milyonlarca kez söyledim. O alfanın senin gitmene neden izin verdiğini bile bilmiyorum.”

“Belki de insan doğan bir omega istemedi,” dedi Olivia.

Will bir keresinde ona kurtların bu şekilde doğmamış insanlara ya da onun gibi bozuk kanı olanlara tepeden baktığını söylemişti. Sadece kurt olmanın gurur duyulacak bir yanı yoktu. Öyle doğman gerekiyordu.

“Onun için bunun önemli olduğunu sanmıyorum. Hele de sen kızgınlık dönemindeyken mi? Bir alfa her şeyi, herkesi becerebilir.”

“Pekâlâ gitmeme izin verdi. Sana ne söylememi istiyorsun?”

“Sana dokundu mu?”

Eğer bilmeseydi, Olivia, Will’in sesinde kıskançlık olduğunu düşünürdü.

Ama öyle bir şey olamazdı. Will ona sahip olmuş olabilirdi ama sonrasında… Onu istemediği için Will’i suçlayamazdı. Ortada bundan çok daha fazlası vardı. Risk alamayacak kadar kaybetmek istemediği çok fazla şey…. Ayrıca Will Jess'le mutluydu... Değil mi?

“Biraz.”

Olivia sınırı aşmayacaktı. İlk kalp kırıklığının üstesinden uzun zaman önce gelmişti. Olivia’nın ona yapışması Will’in suçu değildi. Korkunç dönüşümünden sonra sahip olduğu tek kişi oydu.

“Biraz mı?”

“Evet. Tamam. Ben de ona hayır dedim ama…”

“Ama ne?”

Başını öne eğdiğinde Olivia’nın kulakları kıpkırmızı oldu, göğsü inip kalkıyordu. Bunu yüksek sesle mi söyleyecekti?

“Evet dediğimi hissettim...” Yeterince hızlı kaçmamış, onunla savaşmamıştı.

Olivia alfanın ona dokunmasına izin vermişti, istediğinden fazlasını almasına izin vermişti.

Ellerinin tekrar üzerinde olduğu düşüncesi bile ateş basmasına yetmişti. Bu nasıl mümkün olabilirdi?

Will, başını yana çevirerek elini ensesine götürdü. “Alfalara karşı koymak oldukça zordur.”

Sırf alfa emretti diye ailesinin katilinin peşine düşüp onunla savaşamamıştı.

Olivia bir alfanın çekim gücüne, emirlerinin birinin zihninde oluşturabileceği baskıya daha önce tanık olmamıştı. Will ona bunun unutulması imkânsız bir şey olduğunu söylemişti ama Olivia bunu şimdiye kadar anlayamamıştı.

Will, tekrar bir sürüye katılmamasının sebebinin bu olduğunu söylemişti. Birinin hayatı üzerinde böyle bir güce sahip olmasını istemiyordu.

Özgür olmak istiyordu ve bunu yapmanın tek yolu her türlü alfadan arınmaktı.

Will, bazen daha büyük bir sürüye sahip olmanın özlemini duyuyordu, tıpkı Olivia gibi. Ama kalbindeki hiç dinmeyen o acı ona her zaman sürüsüz daha iyi olduğunu hatırlatıyordu.

“Pekâlâ, umarım onu bir daha görmek zorunda kalmam.”

Alfa, Olivia’nın peşine düşmezdi, değil mi? Olivia önemsiz biriydi. Ve o hastanede çalışması dışında, alfa onun hakkında hiçbir şey bilmiyordu. Eminim misilleme yapmak istemezdi. Olivia ona zarar vermemişti, hiçbir şey yapmamıştı.

Şey, belki biraz egosunu zedelemiş olabilirdi ama onlardan başka kimse bunu bilmiyordu.

Alfa kendisinin üstün olduğunu falan kanıtlamak zorunda değildi. Muhtemelen kendini onun üzerine atmaya hazır bir sürü dişisi vardı.

Olivia’ya ihtiyacı yoktu.

“Gerçekten bu kadar acımasızlar mı?”

“Sence?” diye çıkıştı Will, her kelimesinden öfke damlıyordu.

Will onu alfalardan korkması için şartlandırmıştı.

Bir insan-kurt olarak onlardan ve sürülerden uzak durmasının onun için en iyisi olduğunu biliyordu. Kurtlar küçük bölgelerinden nadiren çıktıkları için Olivia etrafını insanlarla kuşatmıştı. Kurt adamlar İnsanlarla iyi anlaşamazlardı.

Ama ayak işlerini halletmeleri ve insanlarla etkileşimde bulunmaları gerekiyordu. Will'in dediğine göre, bazılarının görevi buydu ama çoğunlukla insanlarla teması sınırlandırmışlardı.

Bu da Olivia’nın insanlarla kaynaşmasını kolaylaştırıyordu.

O vahim gecede başına gelenleri unutmasına, hayatının sonsuza dek değişmemiş gibi davranmasına olanak sağlıyordu. Tek bir ısırık… Hayatını değiştirmek için gereken tek şey bu olmuştu.

Ve bu hasarı onaracak kimse yoktu.

Artık sadece o ve yeni hayatı vardı.

“Kusura bakma. Ailene ne yaptıklarını biliyorum.”

“Evet, bunu, bu şekilde de ifade edebiliriz sanırım,” diye iç çekti Will. “Belki de birkaç gün izin almalısın.”

“Will, bunu yapamam.”

“Onlara hasta olduğunu söyle. O alfa pusuya yatabilir. Meydan okumayı severler. Birkaç gün ara ver ve sonra geri dön.”

Olivia elini beline koyarak, “Gerçekten beni orada bekleyeceğini mi düşünüyorsun? Bence bir insan hastanesini dikizlemekten başka işleri vardır,” dedi.

“Neden oradaydı ki zaten?” diye sordu Will.

Bir önceki gecenin görüntüleri Olivia’nın zihnini doldurdu. Çıplak et, vücuduna avuçlayan büyük eller... Yanlış hatırlıyorsun, Olivia.~ Kan, yara… “Yaralanmıştı.”

“Ve hastaneye mi geldi?”

Will dudaklarını aralayarak, “Bir insan hastanesine,” diye açıkladı.

Olivia omuz silkti. “Bilmiyorum.”

“Bu alışılmadık bir şey. Alfalar asla kendilerini böyle ifşa etmez.”

“Bilmiyorum. Hastaneye girişini yapan kişi ben değildim. Ama yine de, bir kayıt olmalı... Dosya... Herhangi bir şey.”

Kayıtlarda ismi ya da ona dair bir bilgi olmalıydı, eğer konuştuysa tabii. Amaç onların hayatlarını kurtarmak olsa bile, bazen hastalar kendileri hakkında çok az bilgi verirdi.

Bu yüzden, o alfa bilgi vermiş olsa bile Olivia’nın bunlara güvenebilme ihtimali yoktu. Ama yine de bakmaya değerdi. Olivia şimdiye kadar burada bir alfa olduğunu pek düşünmemişti. Eğer Will şüpheleniyorsa... O alfa düzenbazlardan olabilir miydi? O da kimseye ait olmayabilir miydi?

Bu onu daha da tehlikeli biri yapardı.

“İnsandan doğan bir alfa olabilir mi?” diye sordu Will’e, gözlerinde olumsuz bir cevap arıyordu.

“Bundan şüpheliyim. Bunu bilecek kadar sürünün içinde bulunmadım ama öyleyse buna çok şaşırırım. Ve böyle bir şey mümkün olsa bile, kim düzenbaz bir alfayı takip etmek ister ki?”

“Doğru.” Kimse böyle bir şey yapmazdı, belki de kendini sürgün etmişti. Harika, şimdi onun hakkında daha fazla şey öğrenmesi gerekiyordu. “Geri dönebilirim ve…”

“Hayır.”

Will, bileğini kavrayıp başparmağıyla Olivia’nın nabız noktasına bastırdı. “Sana söyledim. Uzak dur.”

Will’in kahverengi gözleri Olivia’nın tanıyamadığı bir duyguyla parıldıyordu ama sözleri içinin titremesine neden olmuştu. Korkmuş muydu? Yutkunarak başını salladı.

“Tamam, bekleyeceğim.” Belki.

Olivia, Will’in aşırı tedbirli davrandığını düşünüyordu. Olivia kimseye zarar vermemişti. Neden alfa onun peşine düşmek istesin ki? Ayrıca, ne yapacaktı? Kalabalık bir yerde ona saldıracak mıydı?

Hastanenin ortasında ona zarar veremezdi. Ayrıca onu takip etmeye çalışırsa, Olivia izini kaybettirebilirdi. Alfanın dikkati çok çabuk dağılıyordu.

Will, göğsünü titreten bir iç çekişle başını salladı.

“Neden sana inanmıyorum acaba?” diye sordu.

“Beni tanıdığın için olabilir mi?”

“Hem de fazlasıyla iyi tanıyorsun.”

Will henüz elini bırakmamıştı. Parmakları bileğini daha sıkı kavrarken sıcaklığı Olivia’nın içine yayılıyordu. Bazen aklına geliyordu.

Bacaklarının arasındaki o büyük penisi ve o içindeyken nasıl hissettiği… İlk seferinde Will sert davranmıştı ama Olivia bundan hiç şikayet etmemişti.

İkisi de harekete geçmiş, içgüdüleri onları yönlendirmişti. Will’in birlikte olduğu ilk kurt Olivia’ydı.

İlk defa karşısındaki kişiyi incitmekten korkmadan birini becermişti. Jess'le birlikteyken kendini kontrol etmek zorundaydı çünkü Jess bir insandı.

Ama Olivia'yla paylaştıkları zamanlar kaygısızdı, kendilerini ihtiyaçlarının kucağına bırakıyorlardı.

Olivia'nın kalbi tekledi ve bakışlarını tekrar yere çevirmek için kendini zorladı. Düşüncelerinin oraya gitmesine izin veremezdi. Olivia böyle biri değildi.

Başkasının erkeğinin hayalini kuramazdı. Asla bir kızın erkek arkadaşını çalmazdı. Jess'i severdi, arkadaştılar.

Ayrıca, Jess, onların geçmişlerini bilse, Will'in hâlâ etrafında olmasına izin verir mi diye de merak ediyordu.

Will, Jess'e söylemek istemişti ama Olivia buna şiddetle karşı çıkmıştı. Eğer Jess bunu öğrenirse arkadaşlıklarının sona ermesi gerekeceğini düşünüyordu. Bir daha onların etrafında olamazdı.

En iyi arkadaşını kaybetme düşüncesi yürek parçalayıcıydı ama yalan söylemek? Bu hiç hoşuna gitmiyordu. Ama yine de bu onun ilişkisi değildi ve ne kadar bu konu içini kemirse de, kararı Will'e bırakmıştı.

Sadece, bunu Jess'in kendi başına öğrenmemesini umuyordu. Bu çok daha kötü olurdu.

Aralarındaki dayanılmaz sessizlik, çalan cep telefonuyla bozuldu.

Will telefonunu cebinden çıkarırken sonunda gözlerini Olivia'dan ayırmıştı. Yüzünde bir gülümsemeyle telefonu kulağına götürdü. “Merhaba bebeğim.” Durakladı. “Evet, yoldayım,” dedikten sonra güldü. “Ben de seni seviyorum.”

“Jess miydi?”

“Evet. Gitmem lazım. Ama aptalca bir şey yapmayacağına söz ver.”

“Söz veriyorum.”

Will başını salladı. “Ve eğer bir şey yaparsan, en azından beni ara, başın belaya girmeden önce?

Olivia’yı biraz fazla iyi tanıyordu. “Evet, baba.”

“Sadece sana göz kulak oluyorum Liv.”

“Biliyorum. Teşekkür ederim.”

Sonunda Will elini bırakınca Olivia’nın eli havada asılı kalmıştı. Eskiden parmaklarının olduğu yerdeki teni soğurken ona tekrar uzanma dürtüsünü bastırdı. Will onun değildi.

Ama zaman zaman Will ona sanki öyleymiş gibi hissettiriyordu. Will geri çekilerek eğildi ve Olivia’nın başına bir öpücük kondurdu.

Lütfen. ~Bir kez olsun beni dinle. Sana bir şey olmasını istemiyorum.”

Kelimeler Olivia’nın boğazına dizilmişti ve ona cevap verebilmesinin tek yolu başını sallamaktı. Bu yüzden, kendisini huzursuz hissettirse bile ona yalan söylemeyi seçti. Will her zaman onu kollayıp korumuştu.

Onun için en iyisini istiyordu.

Arkasını dönüp uzaklaşmadan önce Will ona hafifçe gülümsedi, cep telefonu hâlâ elindeydi. Jess'le görüşecekti. ~Tabii ki de onunla görüşecekti. Jess onun her şeyiydi. Olması gerektiği gibi…

Kapı kapanıp boş dairesinde yalnız kalırken Olivia, Will’i izledi. Derin bir nefes aldığında onun kalıcı kokusunu hissedebiliyordu. Bu iyi olmamıştı.

Sanki duyguları altında yeterince enkaza dönmüyormuş gibi, bir de buna ihtiyacı yoktu. Bu yüzden, kızgınlık döneminden nefret ediyordu.

Bu zamanlar ona unutmak istediği, düşünmesine izin verilmeyen şeyleri hatırlatıyordu.

Daha da kötüsü, şimdi kafasına iki kişi saplanmıştı ve Olivia ikisini de istemiyordu. Neden zihnini boşaltamıyordu?

Tek bir hatayla hayatı bu hâle gelmişti.

Olivia hızla odaya bakınarak pantolonunu aradı. Kanepenin üzerinde duran siyah pantolonunu gördükten sonra hemen kanepeye doğru atladı ve pantolonunu üzerine geçirdikten sonra dalgalı saçlarını hemen sıkı bir topuz yaptı.

Burada kalmak istemiyordu. Biraz temiz havaya ve kafasını dağıtmaya ihtiyacı vardı.

Will haklı olabilirdi, belki işe gitmemeliydi ama evde de kalamazdı.

Kapının yanındaki askıdan çantasını aldı ve hızla kendini daireden dışarıya attı. Kapıyı arkasından çarparak kapattıktan sonra kapıyı kilitlemeden önce bir an için anahtarlarıyla uğraşmıştı.

Will şimdiye kadar çoktan arabasına binmiş olmalıydı, onunla karşı karşıya gelme riskini göze alamazdı.

Olivia asansöre doğru yürüdü ve aşağıya inmek için düğmeye bastı.

Geri adım atıp kapıların açılmasını beklerken tüylerini diken diken eden korku hissini üzerinden atamıyordu. Sanki birinin gözleri üzerindeymiş gibi hissediyordu.

Başını sallayarak son olaylar yüzünden paranoyaklaştığını düşündü. Ama yine de, düğmeye uzanarak birkaç kez düğmeye tekrar bastı. Ayağını yere vurarak ağzının içinden bir küfür mırıldandı. “Hadi ama.”

Aptal asansörün gelmemek için onca gün arasından bugünü seçmişti.

Olivia’nın hisleri yoğunlaşırken tüm çabalarına rağmen kendini, başını çevirip etrafına bakınırken bulmuştu. Hiç kimse yoktu, tek bir canlı bile.

Koridorun ilerisine doğru baktığında bir gölge bile göremedi. Kimse yoktu. Yalnızdı.

Bunların hepsi Will'in yüzündendi. Alfanın peşine düşebileceği düşüncesi Olivia'nın aklının ucundan bile geçmemişti.

Bu paranoyayı kafasına sokan oydu. Her şey yolundaydı. Alfa onun nerede yaşadığını nereden bilecekti? Onu eve kadar takip etmiş olamazdı. Hayır, hayır. Bir sorun yoktu. Yalnızdı ve deliriyordu, hepsi bu.

Bu histen kurtulması ve Will'in sözlerini kafasından atması gerekiyordu. Alfanın umurunda bile olmamıştı. Öyle olsaydı, ilk başta gitmesine izin vermezdi.

Sonunda asansör kapıları gürültüyle açıldığında içine bir rahatlama yayıldı.

Aceleyle içeriye girdi. Düğmeye bastıktan sonra sırtını duvara yasladı. Asansörün kapanmasını beklerken kapıları izliyordu. Neden bu kadar uzun sürmüştü ki?

Ayak parmaklarının ucunda durmaya çalışarak Olivia dudaklarını ısırmaya başladı. Hadi. Hadi. ~Sonunda gıcırdayarak önündeki kapılar kapanıyordu.

Sonra durdular.

Olivia'nın nefesi kesildi, ağzı bir karış açık kalmıştı.

Kısa bir an için, o kadar kısaydı ki, gözlerini kırptığında kaybolduğuna yemin edebilirdi, parmakların kapıların kenarlarını tutup asansörü açık tuttuğunu gördüğüne yemin edebilirdi.

Ama sonra hiçbir şey olmadı.

Kimse asansöre binmedi.

Kapılar sanki hiç durdurmamış gibi kapandı.

Sadece kafanın içinde kuruyorsun, dedi kendi kendine. Biri kapıları durdursaydı, tamamen yeniden açılırdı, değil mi? ~Evet.~ ~

Kalbi davul gibi çarparken yutkunmak için kendini zorladı. Midesi guruldadı, bu his garip bir şekilde ona tanıdık gelmişti.

Belki de paranoyaklaşıyordu?

Kurt içgüdülerinin çoğunu bastırmıştı ve yıllar içinde çok azı gün yüzüne çıkmayı başarmıştı. Bu tekrar olabilir miydi? Yoksa kurdu onu yanlış yola mı sürüklüyordu?

Verdiği sözün canı cehenneme. ~

İşe gidip alfa hakkında ne bulabileceğini öğrenmesi gerekiyordu.

Her ihtimale karşı. ~

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok