İlk Işıkta Aşk - Kitap kapağı

İlk Işıkta Aşk

Wen

0
Views
2.3k
Chapter
15
Age Rating
18+

Summary

Cami, evrenin sürekli kendisiyle sorunu olduğunu hisseden biridir. Ne zaman bir trafik ışığına gelecek olsa ışık hemen kırmızıya dönmektedir. Erkek arkadaşı tarafından terk edildiğinde, gününün daha da kötüleşebileceğini düşünmez. Ta ki... Başka bir kırmızı ışığa yakalanana kadar. Ancak bu sefer yanan kırmızı ışık diğerlerine benzememektedir. Çünkü yakışıklı CEO Nick de aynı ışığa yakalanmıştır. Kim demiş kırmızı ışığın bir yararı olmaz diye?

Yaş Sınırı: 18+

Fazla göster

55 Chapters

Terk Edilmek

Cami

Az önce lanet bir kısa mesaj ~ile terk edildim.

Bir de mesaj atışına şahit oldum. Yanında bir kadın vardı. Elini kadının beline dolamıştı. Tıpkı bir zamanlar benim de belime doladığı gibi.

Kadının inanılmaz derecede güzel olduğunu inkâr edemezdim. Victoria's Secret seviyesindeydi, ki ben yanına bile yaklaşamazdım.

Yolun diğer tarafında benim gibi yeşil ışığın yanmasını bekliyordu. Kadınla o kadar meşguldü ki beni fark etmemişti.

Telefonumu sertçe sıktım. Birkaç damla yağmur sağanağa dönüşürken gözyaşlarımı tutmaya çalıştım.

Yeşil ışık yandığında diğer insanlarla birlikte yürüdüm. Yere bakıp yüzümü düşen saçlarımla sakladım.

Yağan sağanak yağmurun altında ıslanırken gözyaşlarım da akmaya başladı. Kimileri şemsiyesini açarken kimiler de koşturuyordu ama ben istifimi bozmadım.

Çok uyuşmuş hissediyordum.

Yolun karşısına geçtikten sonra arkamı dönüp baktığımda, Chad’le kadının otobüs durağına sığınmak için gülüşerek koştuklarını gördüm.

Chad’i bu kadar mutlu görünce ve mutluluğunun kaynağının ben olmadığımı düşününce kalbim kırıldı.

Hıçkırıklarıma engel olamadım. İşlek bir yolun ortasında, insanların hakkımda ne düşündüğünü umursamadan hüngür hüngür ağlıyordum.

Kendimi başka tarafa bakmaya zorlayıp evime doğru koşmaya başladım.

Kapının önüne geldiğimde küçük tavuk heykelinin altından anahtarı aldım.

Kapıyı açıp çarparak kapattıktan sonra kapıya yaslanıp oturana kadar sırtımı kaydırdım. Titreyerek dizlerimi kendime çekip başımı dizlerimin üzerine koydum.

“KİM VAR ORADA? BEYZBOL SOPAM VAR VE KULLANMAYA ÇEKİNMEM!”

Bu bağırıştan irkilerek başımı kaldırdım. Üzerinde sadece baksırı olan kaslı ev arkadaşım, tüm ihtişamıyla elinde sallamaya hazır bir beyzbol sopasıyla duruyordu.

En iyi arkadaşımla yaşadığımı söylemeyi unuttum mu?

Beni görünce gözleri fal taşı gibi açılan Hugh, “Camila? Ne zaman…” diye başladı.

Sözünü kesip hıçkıra hıçkıra Hugh’a koşup kollarımı etrafına doladım.

“Ne bu şimdi Cami? Ne oldu lan?”

Ben kendimi Hugh’un göğsüne iyice gömerken o da başımı okşuyordu. Beni mutfaktaki adaya götürdükten sonra tek kelime etmeden bana bir battaniye getirip su ısıtıcısını açtı.

Birkaç dakika sonra önüme bir fincan sıcak çikolatayla marşmelov koydu.

Hugh beyzbol sopasını tezgâhın üzerine koyup dirseklerinin üzerine dayanarak, “Ne oldu Cami? Uçağın önümüzdeki hafta kalkacaktı hani,” dedi.

Titreyen ellerimle fincana uzanıp bir yudum aldığımda vücudum hemen ısındı.

“C-Chad,” diye cevap verdim. Sesim titriyordu.

“Ne olmuş Chad’e?” diyen Hugh'un sesi tehlikeli bir şekilde kısılmaya başlamıştı.

“Yıldönümümüz için ona sürpriz yapmak istedim,” diye cevap verdim sessizce.

Devam etmem için beni teşvik ederek, “Sonra ne olmuş?” diye sordu.

Fincanımla oynarken, “Ofisine giderken yolun karşısında gördüm. Ona mesaj atacakken ondan mesaj geldi,” diye yanıtladım.

“Beni terk etti, Hugh. Altı üstü bir mesaj atarak beni terk etti!”

“Ne yaptı? Ben o şerefsize gösteririm,” diye tükürerek konuşan Hugh beyzbol sopasına uzandı.

Gözlerim panikle açıldı çünkü Hugh'un şaka yapmadığını biliyordum. Hemen sopaya uzanıp elinden aldım. Önünü kestiğimde adanın diğer tarafından sopayı almaya çalışıyordu.

“Dahası da var, Hugh...” deyip iç çektim. Gözyaşlarım tekrar akacak oldu.

Hıçkırıklar içinde, “Yanında bir kadın vardı... İnkar edilemeyecek kadar güzel bir kadın. Manken kadar güzel diyorum, Hugh. Benim öyle olmadığımı hepimiz biliyoruz,” diye yanıtlayıp sözümü bitirdim.

Hugh benim tarafıma dolaşıp çenesini başıma koyarak bana yandan sarıldı.

“Sen muhteşemsin Cami. Sen farkında değilsin ama ben görüyorum. Eşcinsel olmasaydım, seni kesin bafilerdim,” dedi.

Güldüm. Hugh, böyle anlarda bu tip şeyler söylerdi. Bu yüzden en iyi arkadaşımdı ve onu bu yüzden seviyordum.

Eylül ayının ortasında sırılsıklam olduğumu hatırlayıp, “Üstümü değiştirmem gerek, donuyorum,” dedim.

“Evet, değiştirsen iyi olur. Hazır değiştirecekken bir de banyo yap. Leş gibi kokuyorsun,” diyen Hugh alayvari bir şekilde burnunu kıvırdı.

Şakadan göğsüne vurup banyoya gittim. Kurnayı en sıcak ayarına getirip küveti doldurmaya başladım.

Küvetin içine attığım birkaç banyo topunun çözünmesini izledim.

“Tıpkı mevcut aşk hayatım gibi,” ~diye acı bir düşünceye kapıldım.

Banyoyu bitirdiğimde en rahat kıyafetlerimi giydim: en sevdiğim beyaz örgü kazağım, gri şortum ve bunlara uyumlu, en sevdiğim çizgili tüylü çoraplarım.

Makyaj masama oturup uyuşuk bir şekilde saçlarımı taramaya başladım. Aynada kendime bakarken sorunumun ne olduğunu düşündüm. Yatağıma uzanıp kafamdaki milyonlarca düşünceyle tavana baktım.

Günümün böyle geçmesini planlamamıştım.

Chad'e sürpriz yapmayı umarak planladığımdan daha erken dönmüştüm. Pastanecilik öğrenimimi tamamlamış ve dün mezun olmuştum.

Okul buradaydı ama mezun olacak tüm öğrenciler, son yıllarını başka bir eyaletteki lüks bir otelde tamamlamak zorundaydı.

Okulun yöneticilerinden birinin sahibi olduğu otelde öğrencilere yeni konaklama imkânlarını denemeleri için bir fırsat verilmişti. Dolayısıyla mezuniyet töreni de orada yapılmıştı.

Ailem mezuniyetime gelmişti ama Chad gelmemişti. İşlerinin yoğun olduğunu söylemişti. Bir yıldır uzakta, okulda olduğum için üzülmüştüm ama anlayışla karşılamıştım. Çalıştığı büyük şirketteki işinin ne kadar önemli ve zorlu olduğunu biliyordum.

Anlayışla karşılamıştım.

Bazı şeyleri fark edemeyecek kadar saf olduğumu düşündüm. İpuçları var mıydı? Muhtemelen vardı. Ama ona olan sevgimin şüphelerimden daha güçlü olduğunu biliyordum.

“Aptal! Aptal! Aptal!”~

“Daha fazla dayanamayacağım. Bu lanet odada daha fazla kalırsam neyi yanlış yaptığımı düşünerek patlayabilirim.”~

Yatağımdan kalkıp cüzdanımla anahtarlarımı aldıktan sonra odamdan çıktım.

Sessizce merdivenlerden inip kapıya yöneldim. Parmak arası terliklerimi giyip kapıyı açtım. Hugh'u uyandırmamak için kapıyı dikkatlice kilitledim.

Küçük merdivenlerden aşağı inip garaja doğru yürüdüm.

Eski, mavi Beetle'ımın örtüsünü kaldırıp içine girdikten sonra motoru çalıştırdım.

Araba kullanacak durumda olduğuma bile emin değildim. “Sonuçta madde etkisi altında araç kullanmıyordum...”~

“Düşünce ve duygularımın ağır etkisi altında araba kullanıyordum.”~

“Yani, kim böyle bir şey yapar ki? Aldatıp sonra da bir mesajla ayrılmak?”

“Doğru ya, şerefsizler.~”~

“Ve öyle şanslıyım ki son beş yıldır şerefsizin biriyle birlikteydim.”~

“En azından arama nezaketini gösterebilirdi! Ama bunu beklemek de çok fazla, değil mi?”

İçeriye serin hava girmesi için pencereyi indirip her şeyin nasıl başladığını hatırlayarak sessiz gecede yoluma devam ettim.

Chad benim ilk erkek arkadaşım, ilk öpücüğümdü. Her şeyin ilkiydi.

Tipik bir sporcuydu. Yalana gerek yok, ben de kraliçe arı değildim. Aslında sadece “şansı yaver giden” ve Richfield Lisesi'nin ödül sayılacak çocuğunu kapmış sıradan bir kızdım.

Farklı üniversitelere gidecektik. Ben aşçılık, o işletme okuyacaktı.

Durum böyle olsa da güçlü kalacağımıza söz vermiştik. Tüm o “güçlü kalma”, “birlikte başarma”, “birbiri için tek kişi olma” dramalarına katlanmıştık.

Şöyle bir dönüp baktığımda, hiçbirinin tam bir saçmalıktan başka bir şey olmadığını rahatlıkla görebiliyordum.

Gözyaşlarım yine sel olup akmaya başladı. Öfkeyle gözyaşlarımı siliyordum ama kesilmiyordu. Yol görüşüm de bulanıklaşıyordu.

“SIÇAYIM!” Aniden kırmızı ışık yandı. Tam zamanında frene basınca öne atıldım.

Emniyet kemerimi sürekli takmam gerektiğini hatırlattığı için yukarıdakine kısa bir teşekkür duası gönderdim. Lanet trafik lambasına ters ters baktım.

“Bir gün içinde bana kalp krizi geçirtecek yeteri kadar trafik ışığına takıldım. Çok sağ ol.”~

Alnımı direksiyona hafifçe vurarak ışıkta geçen saniyeleri geri saymaya başladım.

“Altmış... Güm... Elli dokuz... güm… Elli sekiz... güm…”

“Uzun bir geri sayım olacak. Direksiyonunun canını yakmadığına emin misin?”

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok