Yırtıcı - Kitap kapağı

Yırtıcı

Mel Ryle

3

MIA

Mia uzun bir sessizlikten sonra boğazını temizledi. Bundan sonra ne diyeceğine emin değildi. Ondan yardım istemeye pek yanaşmıyordu.

Bir erkek, özellikle de yeni tanıştığı bir yabancı görecek olsa utançtan kızaracağı giysiler vardı. Gelecekteki ilişkilerini garip bir hale sokabilirdi.

"Ee... Eşyalarımı getirdiğin için teşekkür ederim," dedi.

Richard ona bakıp gözleriyle buluştu ve kapıya doğru döndü. "Sorun değil. Ben... ee... gidip Büyükanne’me mutfakta yardım etmeliyim," dedi ve yavaşça arkasını döndü.

Kapıyı bir saniyeliğine açık tutup durdu. Arkasına bakıp yine gözleriyle buluştu. "İşin bitince sen de bize katılmalısın."

Mia adamın yanaklarında pembemsi bir parıltı fark etti. "Evet katılacağımı söyledim ya."

Başını sallayıp arkasını döndü. "Güzel." Arkasından kapıyı nazikçe kapatıp çıktı.

Ürkekçe sesleri dinleyip bir dakika kadar daha bekledi, ayak seslerini duydu ve hayal kırıklığı içinde bir inleme çıkardı.

Bavulları açma göreviyle bir süre zihnini meşgul etti. Sonra teyzesi, Adelia ve Richard'la akşam yemeğini düşündü.

Aklı Adelia'nın torununa kayınca, onu düşünmek hoşuna gitti. Ama düşünceleri başka bir adamın anılarıyla gölgelendi.

Erik Alexander Kingsley. ~

Onu düşünmek bile tüm vücudunu saran bir titreme yaratmaya yetiyordu.

En son ne zaman onun adını kasten anmıştı? Eğer yüksek sesle ansaydı, yakışıklı yüzünün görüntüsünü hatırlaması çok sürmüyordu. Gözlerini kapatınca onu görebiliyordu.

Daha sonra eskilerdeki bir anıya gidiverdi. Bu canlı rüyayla vücudunun soğuk soğuk terlediği geceler olmuştu. Ama bu bir rüya sayılmazdı. Yaşanmıştı. Ve Mia da olanların tam ortasındaydı.

Aklı onu o sahneye geri götürdü. O akşamki diğer tüm gösteriler gibi Mia da duyguların etkisi altındaydı. Çevresinde olup bitenin farkında değil gibiydi.

Sakince nefes alıp veriyordu, her soluk alışını hesaplıyor ve kontrol ediyordu. Spot ışığı sıcak bir yaz güneşi gibi üstünde parlıyordu.

Kalabalık sessiz ve dikkatliydi. Bakışları huşu ve hayranlıkla doluydu.

Mia’nın elleri görünmez havada süzüldü, sakin bir gölette mükemmel dalgalar yaratan bir rüzgâr gibi. Vücudundaki kaslar ve eklemler her hareketle yumuşuyordu.

Müziğin arka plandaki okşayışı devam ederken, Mia da eş zamanlı olarak hareket ediyordu. Anın içinde kaybolmuştu.

Ama sonra, orada, önde ve en ortada oturan o adamı görmüştü.

Gözleri birbirine kilitlendi. Midesinin derinliklerinde bir kaynama hissi başladı. Gök gürültüsü kadar yüksek bir ses adamın büyüsünü bozana dek o kışkırtıcı bakışlarda donup kaldı.

Vücudu aniden kopmuş gibi hissetti. Nefes nefese kaldı ve hava almak için çabalarken neredeyse boğuluyordu. Tüm bunlar, yankılanan çığlıklar etrafı sarmadan hemen önce, bir saniye içinde oldu.

O gece kimse ne olduğunu görmedi, ama o safir mavisi gözlerin zaferle baktığını bu anı her düşünüşünde net bir şekilde hatırlıyordu.

Fakat kimse o adamın son gösterisine katıldığını görmemişti.

Belki de bu anılar bir rüyanın parçasıydı. Olaydan sonra günlerce komada kaldı.

Aklı ona bir oyun oynamış olabilirdi. Yine de gözlerini her kapayışında ve bu anıyı her izleyişinde irkiliyordu.

Belki de gerçekti...

Bam! ~

Mia kendine gelip gerçekliğe geri döndü. Kalbi hızla atıyordu, kendi kalp atışları kulaklarında yankılanıyordu. Bunun düzelmesi bir dakika sürdü. Kapının ardından gelen boğuk sesi rahatça duyuyordu.

"Mia!" Leanna sesleniyordu. "Yemek hazır tatlım. Hadi!"

Ayağa kalktı ve odada etrafına baktı, ne kadar ilerlediğini düşündü. Valizlerinin yarısı çoktan boşaltmış ve hepsi açık olan boş çekmecelerin içine yerleştirmişti.

Üst kısmı iç çamaşırları ve pijamalarıyla yarı doluydu, ama gündelik kıyafetlerinin çoğu hala valizdeydi.

Kazaklarına ve örme üstlerine kolayca erişmek isterse, bunları ayırmak zaman alabilirdi.

İnleyip kalan valizleri kapattı ve tekrar teyzesinin yanına gitti.

Odadan dışarı adımını atıp mutfak ve yemek masasının hemen karşısına çıkan Mia, sofra takımını, masaya konan böreği ve salata tabağını gördü ve kokuları aldı.

Bir an için, teyzesinin misafirinin her şeyi yapmasına izin verdiği için kaba hissetti, ama yemek yapmayı teklif eden Adelia’ydı.

Leanna yeğeninin boş boş durduğunu fark ederek onu kenara çekti. "Yemek hazır, Mia. Otur tatlım." Sandalyeyi sağa çekti.

Yemek masası yuvarlaktı. Herkesin oturacağı kadar sandalye vardı. Ama bir şey onu rahatsız etti: Nerede oturursa otursun, Richard'ın karşısında olacaktı.

Bu kötü bir şey değildi ama o da Mia'nın karşısında oturmak konusunda gergin görünüyordu.

Her ikisinin de iyiliği için ona bakmamaya, sadece yemeğiyle ilgilenmeye çalıştı ve ara sıra teyzesine ya da Adelia'ya baktı.

Konuşulanlara kafa sallıyordu, gözünün ucuyla Richard’ın da aynı şeyi yaptığını gördü.

Tabağında küçük bir porsiyon olan Mia, Adelia ve Leanna’dan önce yemeğini bitirdi, onlar Leanna'nın son ziyaretini yad ediyordu.

Karşısında oturan Richard da yemeğini bitirmeye yakındı, çoban böreğinden geriye bir iki kaşık kalmıştı. Mia gizlice ona bakarken, Richard da ona bakmanın zamanının geldiğini düşündü.

Birbirlerinin bakışlarını yakalayarak, aniden aynı anda kafalarını çevirip ayağa kalktılar. Adelia ve Leanna aralarındaki konuşmayı durdurdu.

"Nereye gidiyorsun Richie?" diye sordu Adelia, tıpkı Leanna'nın Mia'ya yaptığı gibi: "Yemeğin bitti mi, Mia?"

Mia ve Richard aynı anda yine birbirine baktı ve ikisi utangaç bir şekilde tekrar bakışlarını uzaklaştırdı. Adelia ve Leanna bu garip tepkilerini fark etmişti.

Leanna gülümsememek için dudağını ısırırken Adelia kıkırdamasını gizlemek için boğazını temizledi.

Sonra artan gerginliği ve büyükannesinin gözlerindeki alaycı parıltıyı sezen Richard konuştu. "Bulaşıkları yıkamaya başlayacağım, Büyükanne."

"Ben de odama dönüp bavulumu yerleştireyim teyze. Henüz yarısı bile bitmedi." Mia boş tabağını aldı.

Adelia, Richard'ın gitmesi için başıyla bir işaret yaptı.

Leanna’ysa yeğenine bakmaya devam ediyordu, kaşlarını çatmıştı. "Hâlâ bavullarını mı boşaltıyorsun?"

"Evet. Neden ki?"

"Neredeyse bir saat boyunca odandaydın, canım. Bu kadar uzun sürmemeliydi," dedi.

"Yavaşım. Beni bunun için suçlayamazsın."

Leanna yine kaşlarını çattı ama daha fazla bir şey söylememeye karar verdi. Bunun yerine, Mia’yı onaylayarak başıyla odasına doğru işaret yaptı.

Mia yemek masasından boş tabağını alarak ayrıldı. Mutfak lavabosun yanında Richard'a katıldı. O musluğu çoktan açmış tavaları temizlemeye başlamıştı.

Sırtı Mia’ya dönüktü ve gelişine tepki vermesi bir saniye sürdü. Richard kenara çekildi ve Mia’nın tabağını lavabonun yanına yerleştirmesi için ona biraz yer açtı.

Mia, "Teşekkür ederim,” diye mırıldandı ve Richard'a baktı.

Richard da aynı tonda, "Önemli değil," diye cevap verdi, kısa bir süreliğine ona tuhaf bir bakış attı.

Mia iç çekti ve tüm dikkatini Richard'a çevirdi. "Bu kadar şey olduğum için üzgünüm..." derken durdu.

"Merak etme. Ayrıca ben de yabancıların yanında sosyal olarak tuhafımdır, özellikle de çok güzel biriyse… şey üzgünüm." Öksürdü.

Mia sırıttı. "Kasabayı ziyarete gelen çok yabancı olmuyor mu?"

"Aslında oluyor. Küçük bir kasaba olabilir, ama adanın etrafında harika turistik yerler var. Mesela, bugünlerde nadiren görülebilecek, hâlâ tamamen işlevsel bir orta çağ kalemiz var," diye yanıtladı, biraz çekingendi ama vücudu rahatlamıştı.

Bir tava aldı ve kirini durulamaya başladı.

"Şu Kingsley Kalesi, değil mi? Büyükannen buraya gelirken göstermişti." Zamanla ve deniz meltemiyle eskiyen koyu gri taş duvarlarını net bir şekilde hatırladı.

"Evet, o. Limandan buraya gelirken görülebildiğini unutmuşum." Başını salladı.

"Kale yerli halk için tarihi bir cazibe merkezi. Kasabayı ayakta tutan da o. Tarım arazilerimiz ve balıkçılığımız da var ama turizm çok yardımcı oluyor."

"Kalenin sahibiyle tanışmış olma ihtimalin var mı?"

Richard bu soruyla irkildi.

Mia tepkisini fark ederek çabucak bir bahane buldu. "Yani, işlevsel olduğunu söylemiştin, bu birinin sahibi olduğu anlamına geliyor, değil mi? Bu kişi kalede mi yaşıyor?"

İlk şokunu atlatarak homurdandı.

"Ah, hayır. O yerin sahibi her kimse, başka bir yerde yaşayacak kadar zengin. Yerel halk kalenin sahibi aileyle hiç tanışmadı. Burayı işleten personelleri var."

"Aa, peki." Mia anlayışlı bir şekilde başını salladı. "Kaleye hiç gittin mi?"

Richard yine suskundu ama bu sefer ifadesini kontrol etmeyi başardı. Cevap verdiğinde Mia soruyu tekrarlamak üzereydi. "Evet, gittim. Ama döndüğümden beri oraya gitmiyorum."

"Döndüğünden beri mi?" Ona şaşkınlıkla baktı. "Buraya gelmeden önce başka bir yerde mi yaşıyordun?"

Richard’ın neredeyse bir dakikadır aynı tavayı ovduğunu anlaması bir saniyesini aldı. Duruladı ve temiz tavayı Mia'ya verdi.

"Eğer buradaysan, şunu kurutmak için rafa koyar mısın?" İnce tellerden ve su damlacıklarını yakalaması için aşağıda yerleştirilen tepsiden oluşan boş beyaz rafı işaret etti.

Mia tavayı aldı ve bulaşık rafına yerleştirdi. "Eskiden nerede yaşıyordun?" diye bastırdı, önceki sorusuna döndü.

"Ana karada işte. Büyükannemi ve büyükbabamı kontrol etmek için dört ayda bir buraya gelirdim. Aslında ben bir mühendisim."

"Gerçekten mi? O zaman neden..." Mia, Richard’ın yüzünün ekşidiğini görünce durdu.

"Büyükbabam iki yıl önce hastalandı ve öldü. Bu yüzden Büyükanneme yardım etmek için kalıcı olarak buraya döndüm."

Mia burnunu daha fazla sokmamak için dudağını ısırdı. "Özür dilerim."

"Sorun değil. Pişman değilim, son anlarında onunla ve Büyükannemle oradaydım."

"Peki ya ailen?"

Ona yine bulaşık rafı üzerine yerleştirmesi için bir tava daha uzattı. "Ben beş yaşındayken öldüler."

Derin bir iç çekti, hayatına burnunu soktuğu ve geçmişini kazdığı için kendini kötü hissediyordu. "Çok üzgünüm Richard. Şey yapmak istememiştim..."

Richard ona bir tava daha uzattı, göz göze geldiler ve kendini gülümsemeye zorladı. "Her şey yolunda. Bunları aslında herkes bilir. Teyzene ya da Büyükanneme sorarsan, eminim sana söylerler."

"Ama bunları kendi isteğinizle benimle paylaştığınız için minnettarım, Bay McKenzie. Gerçekten."

Richard başka yere döndü. Yanaklarında pembemsi bir parıltı vardı. "Sordunuz, Bayan Harnett. Benim için bir zevkti."

Böylece aralarındaki tuhaf gerginlik geri dönmüştü ve ondan kurtulmak için kaydettikleri ilerleme başa sarmıştı.

Mia yavaş yavaş döndü, yemek masasından gelen sesleri dinledi. Leanna ve Adelia hâlâ hararetle sohbet ediyorlardı.

Richard'a bakınca artık konuşma havasında olmadığını sezdi. Kısaca veda edip onu lavabonun yanında bıraktı ve odasına çekildi.

Mia bu sefer yatmadan önce bitirmeye odaklanarak bavul açma görevine döndü.

Yine derin bir konsantrasyon içindeydi, odasının dışındaki sesleri görmezden geliyordu. Bu yüzden dikkatini çekebilmek için teyzesinin en az dört kez yüksek sesle kapıyı çalması ve iki kez de adını haykırması gerekmişti.

"Mia, buraya gel ve Adelia ve Richard'a veda et. Gidiyorlar!"

"Tamam! Hemen geliyorum!"

Mia ne kadar ilerleme kaydettiğine baktı, odasından çıkmadan önce neredeyse işini bitirmiş olmasına sevindi. Mutfağın çoktan temizlendiğini gördü, tavalar ve tabaklar kurumak için bulaşık rafında bırakılmıştı.

Kapının oradan sesler geliyordu. Yolunu buldu ve Adelia’yla Richard'a bakan teyzesinin yanına geldi.

Oraya gelince Adelia ona seslendi. "Mia, canım. Buradaki küçük grubumuza katıldığın için mutluyum. Umarım burada kaldığın sürece güzel vakit geçirirsin."

Mia teyzesinin arkasından geçti ve tokalaşmak için elini uzattı "Teşekkür ederim, Bayan Adelia. Ben de öyle umuyorum."

Adelia şaşkınlık içinde bırakarak ona doğru gelip aniden kucaklayıverdi. Mia'nın vücudu yabancı sıcaklıkla kaskatı oldu.

Yavaş yavaş biraz gevşedi ve Adelia uzaklaşıp tekrar nefes alması için ona alan sağladı. Mia’nın suratı ifadesizdi.

"Lütfen bana Adelia de, ama rahatsız oluyorsan tabi Bayan Grant de uygun, canım."

"Bayan Grant olsun." Mia utanarak Richard baktı. "Ve sizinle tanışmak da güzeldi, Bay McKenzie."

Kabul ederek başını salladı. "Aynı şekilde, Bayan Harnett."

Mia bir süre Richard’ın bakışlarına karşılık verdi ve gözlerinin genişlediğini, kaşlarının çatıldığını gördü. Richard sonra bakışlarını yere indirdi ve verandadan arabalarına doğru yürüdü.

"Kamyonu size bırakacağız, ulaşım aracınız olsun. Bir yere gitmem gerekirse Richard beni gezdirebilir. Hiç sorun değil." Adelia bunları söyledikten sonra Leanna'ya anahtarları uzattı.

"Her zamanki gibi çok teşekkürler, Adelia. Yardıma ihtiyacın olursa sen de bana haber ver. Mia ve ben memnuniyetle yardım ederiz." Leanna nazikçe teklifte bulundu.

Adelia gülümsedi ve başını salladı.

"İkinizi dinlenmeye bırakacağız. Ve canım," duraklayıp Mia'ya baktı, "eğer adada size tur attıracak birine ihtiyacınız olursa, Richard memnuniyetle rehberlik edecektir. Sana bunu isteyip istemeyeceğini sormamı söyledi."

Mia şaşkınlığını gülümseyerek gizleyebildi. "Tabii ki. Teklifi için minnettar olduğumu söyleyin."

Adelia gülümsedi. "Söylerim, canım. Herhangi bir yere gitmek istersen bizi ara. Leanna'da evimizin numarası var."

Başını salladı. "Tekrar teşekkür ederim, Bayan Grant."

"İyi geceler hanımlar. Ve iyi akşamlar." Adelia, kamyonun yanındaki arabada bekleyen torununa katıldı.

Farlar parladı, yönlerini gösterdi. Mia, Adelia'nın arabaya binmesini izlerken gözlerini kıstı. Bir dakika sonra, araba geriye doğru gidip ve ön taraftan çakıl yola doğru ilerlemeye başladı.

Leanna sonunda yalnız kaldıklarında, "Bu beklenmedik bir şeydi," dedi.

Mia ne demek istediğinden emin değildi. Sormak üzereyken teyzesi geri döndü, kapıyı kilitlemesini ve yatmaya hazırlanmasını istedi.

Bu her ne anlama geliyorduysa, kendi düşüncesiyle uyuşmaktaydı. Gerçekten de beklenmedikti. ~

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok