Colt: Final - Kitap kapağı

Colt: Final

Simone Elise

0
Views
2.3k
Chapter
15
Age Rating
18+

Summary

Colt'un çarpıcı finali nihayet karşınızda! Tutuklanmalarının ardından Colt ve Summer suç dolu hayatlarını sonsuza dek geride bırakmaya karar verirler. Ama aşkları, onları hapseden kişiye karşı duydukları intikam ateşinden daha mı kuvvetlidir? 'Sonsuza dek mutlu' hayatlarını bulabilecekler mi? Yoksa geçmişteki suçları peşlerini bırakmayacak mı?

Yaş Sınırı: 18+

Fazla göster

20 Chapters

Sorgu

Summer

Aşk bizi hep bir yol ayrımına getirir. Zor bir seçimle karşı karşıya kalırız, bu seçimi yapınca önümüze pek çok engelle dolu uzun, çok uzun bir yol çıkabilir. Bu, sırtınızda tonlarca ağırlıkla yokuş aşağı inmeye çalışmak gibidir.

Ama o gerçek aşkı bulunca, içinizde bir başkası için gerçekten o ateş yandığında, insan her şeyi yapabilir.

Şeytan’a, Colt Hudson’a duyduğum aşk için her şeyi yapmaya hazırdım.

Alnımı kaplayan sıcaklığı, karnıma yayılan derin ağrıyı hissedebiliyordum.

Polislerin beni bilerek beklettiğini biliyordum. Beni sadece bir tepe lambası, bir kayıt cihazı ve bir tabak bayat çöreğin olduğu küçücük odada kasten bekleterek iyice huzursuz etmeye çalıştıklarını anlamıştım.

Bileklerimdeki kelepçeler bile terlemeye başlamıştı.

Bunun beni daha da suçlu gösterdiğine emindim.

Ama kendimi zerre kadar düşünmüyordum.

Tek dileğim Colt’un başına bir şey gelmemesiydi. Tabii eğer beni Elliot’ın ölümünden sorumlu tutarlarsa ciddi bir cezayla karşı karşıya kalabilirdim, ama Colt’un idamdan kurtulduktan sonra tekrar hapse girmesini göze alamazdım.

Bunu iki kez yaşamasına katlanamazdım.

İçeride birileri onu öldürmek isteyecek, sırf “Şeytan’ı öldürdük,” demek için onu öldürmeye çalışacaklardı.

Ama en kötüsü, eğer Colt hapse girerse onu bir daha asla göremeyeceğimdi.

Sorgu odasının kapısı hızla açıldı. Zihnime üşüşen düşüncelerden sıyrılıp keskin bir nefes aldım.

Dedektif sandalyesini yere sürterek sertçe çekerken, “Burası terlemek için fazla soğuk,” diye sataştı. Kendini sandalyeye bırakıp kayıt cihazının düğmesine bastı.

“Anlat bakalım, Summer Breeze. Neden eski kocanın cinayetinde senin parmağın varmış gibi hissediyorum?”

Oturduğum yerde kaykılıp dedektifin rozetine baktım.

Başımı dik tutup, “Kocamı ben öldürmedim, Dedektif Mason,” diye cevap verdim, ama kalbim küt küt atıyordu. “Avukatımı istiyorum.”

Mason ellerini masaya vurup oturduğu yerden fırladı.

Parmağını suratıma sallarken, “Başlatma şimdi avukatına!“ diye haykırdı. “Elimizde senin gibi zavallı bir kadını içeri tıkmak için gereken tüm kanıtlar var.”

Sandalyede büzüşüp gözlerimi kapattım.

Mason kollarını kavuşturup gülümsedi. “Sana yardım etmek için buradayım, Summer. Ben senin düşmanın değilim. Hadi itiraf et de ben de işini kolaylaştırayım. Hem senin için hem de sevgilin Colt için.”

Kardeşim Scorp uzun süre hapiste kaldığı için polislerin tüm hilelerini biliyordum. Mason sadece kendi çıkarlarını önemsiyordu.

Mason’ın öfkeli gözlerine bakmakta zorlanarak, “Avukatımı istiyorum,” diye mırıldandım.

Hayatımın büyük bir kısmını öfkeli adamlarla geçirmiştim. Yeterince istismara uğramıştım, özellikle de öldürmekle suçlandığım Elliot tarafından.

Mason eğilip çörek tabağına vurarak odanın öteki ucuna fırlattı. Tabak tuğla duvara çarpıp paramparça oldu.

Dişlerini sıkarak, “Avukat yok, sadece ben varım,” diye karşılık verdi.

Öfkeli, gaddar adamlardan gördüğüm tüm kötü muameleler zihnime üşüştü.

Ellerimi istemsizce yüzüme siper edip, “Vurma!” diye haykırdım.

Mason birkaç kez gözlerini kırpıştırdı, kafası karışmıştı, sonra geri çekildi.

Gözyaşlarına boğuldum, sonra kayıt cihazının çarkının döndüğünü gördüm. Mason’ın olayı iyi idare edememesi yüzünden sorgunun mahvolacağını çok iyi bildiğim için tüm acımı derin, gırtlaktan gelen çığlıklarla dışa vurdum.

Mason alelade bir ses tonuyla, “Sana elimi bile sürmedim,” dedi.

Mason bana her bağırdığında aklıma Elliot geliyordu. Yumrukları... İtmeleri… Tekmeleri, dirseklemeleri… Bana ne kadar zavallı hissettirdiğini düşünmeden edemiyordum.

Beni en son taciz eden Jace ve bana kendi evimde neler yaptığını bile aklıma geldi.

Orada, o küçücük odada kelepçeli bir hâlde beklerken hiçbir hakkım yokmuş gibi muamele görüyordum.

Sikeyim!

Odanın kapısı bir kez daha hızlıca açıldı.

Başka bir dedektif Mason’a sertçe, “Senin işin bitti,” dedi.

Gelen dedektif dar, bej renkli, uzun kollu bir gömlek giymişti. Çizme kesim kot pantolonunu da gömleğinin içine sıkıştırmıştı. Keldi, kahverengi teniyle hoş bir tezat oluşturan ince, koyu renk keçi sakalı ve havacı güneş gözlüklerinin altında bile dikkat çeken kaşları vardı.

Mason, “Derdin ne Munozos?” diye sordu.

Munozos güneş gözlüğünü çıkardı. Gözlüğünü önceden masada çörek tabağının durduğu yere fırlatıp Mason’a el işaretleriyle odadan çıkmasını söyledi.

Tek parmağını Mason’ın göğsüne bastırdı, sonra aynı parmağı masanın üzerindeki ses kayıt cihazına ve odanın köşesindeki güvenlik kamerasına doğrultarak, “Sen,” dedi. “Bütün soruşturmayı çöpe mi atmaya çalışıyorsun?”

Mason Munozos’un kulağına yaklaşıp, “Ötmek üzereydi,” diye fısıldadı.

Munozos bir kez daha, “Dışarı!” diye emretti.

Mason başını sallayıp kapıyı çarparak çıktı.

Munozos derin bir nefes alıp masaya otururken, “O aptalın kusuruna bakmayın,” dedi.

Davranışlarında tanıdık gelen bir şeyler vardı.

Burnumu çekip gözyaşlarımı sildim.

Munozos’ta beni güvende hissettiren bir şey vardı. İyi saklıyordu, ama ben görebiliyordum.

Gömleğinin manşetinin altında, diğer önemsiz dövmelerin yanında, bir gözünde bıçak, diğerinde ise sürünen bir yılan olan alevli bir kafatası vardı.

Eski usul bir motorcu dövmesi! Colt’ta da aynısından vardı.

“Summer, hikâyeyi bir de senden dinlemek istiyorum.”

Colt

O orospu çocuğunun kafasını kırmalıydım!

Mason sırıtarak, “Sana iyi bir teklif sunabiliriz,” deyip kahvesini yudumladı.

İşte bir başka sorgu odası, bir başka boktan aynasız!

Acaba kaç kez bunun gibi sorgu odalarında bulunmuştum?

Aslında umurumda bile değildi.

Önemli olan Summer’a ulaşıp güvende olduğundan emin olmaktı.

Mason’a tek söylediğim, “Avukat,” oldu.

Alay eder gibi güldü. Ardından kapı açıldı.

Harika! Bir domuz daha…

Mason tek elini kafasında gezdirip, “Munozos? Yine mi? Cidden mi ya?” diye söylendi.

Munozos, “Dışarı,” dedi.

Munozos polis bozuntusu olsa da epeyce havalı bir adamdı. Karşıma oturunca üzerindeki o çirkin gömlek olmasa da olur diye düşündüm.

Ama ellerim kelepçeli olsa bile onu alt edebilirdim.

Bu sefer ona, “Avukat,” dedim.

Munozos kayıt makinesini kapatıp kameradan uzaklaştı.

“Bana bir şey demene gerek yok. Az önce Summer’la konuştum. Çok daha güçlü bir gücün devrede olduğu konusunda hemfikiriz.”

Kaşlarımı şaşkınlık içinde kaldırdım. Bu adam neden bahsediyordu?

“Siz ve kulübünüz yeraltı dünyasının hedefindesiniz. Tüm bu kasaba belalı orospu çocukları yüzünden boka batmış durumda.”

Güldüm. “Aynasızlar böyledirler.”

Munozos beni şaşırtarak söylediğime katıldı. “Doğru. Tıpkı sana kazık atan sik kafalı dedektif gibi. O olayı biliyorum.”

Masaya bir dosya fırlattı. Geçmişim ve o ihanet…

Munozos başını sallayarak, “O piçin gözünü de hırs bürümüştü. Şimdi hapiste,” dedi.

Sırıttım. Munozos’u biraz eğlendirmek istiyordum.

Munozos, “Para umurumda değil,” dedi. “Benim tek derdim ailem. Yeraltı dünyası senin ölmeni, bu kasabanın yanmasını ve Summer’ın hapse düşmesini istiyor.”

Karşımdaki adamın bana yardım etmeye çalıştığını anlayabiliyordum.

Ben yalancıları iyi tanırdım, bu adam yalan söylemiyordu.

“Eğer bu boku durduracaksak, Colt… Kulüp ve polisler birlikte çalışmamız lazım. Ateşkes yapmamız gerek, yoksa kıyamet kopacak.”

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok