Kontrolsüz Dürtü - Kitap kapağı

Kontrolsüz Dürtü

Megan Blake

0
Views
2.3k
Chapter
15
Age Rating
18+

Summary

Olivia, kurtlar dünyasında nadir bulunan bir türdür: Sürüsüz bir omega. Basit hayatını, insanların arasında saklanmayı, sürekli olarak savaşması gerektiğini söyleyen dürtüsü olmadan normal bir kadın gibi yaşamaya çalışır. İş arkadaşlarının hastanedeki vardiyasını almayı kabul edene kadar her şey harika ilerler. Ama karşısına yaralı ve inanılmaz derecede seksi bir alfa çıkınc aişler değişecektir.

Yaş Sınırı: 18+

Fazla göster

Birinci Bölüm

Olivia

“Liv! Moladan önce biraz daha gazlı bez getirebilir misin?”

“Hemen hallediyorum.”

Olivia yataktan uzaklaşırken saç tokasını çekiştirdi. Siyah saçları omuzlarına dökülüyordu.

Acil servise gelen son sarhoş hastayı zapt etmek zor olmuştu. Uzun süre hastayı kontrol altında tutmaya çalışmak Olivia’yı perişan etmiş gibi görünüyordu.

Parmaklarını siyah saçlarının arasından geçirdikten sonra tekrar saçlarını sıkı bir atkuyruğu yaptı. Gece acil servis nöbetlerinde mola vermek neredeyse imkânsızdı.

Ama dürüst olmak gerekirse, istifa etmeden daha ne kadar devam edebileceğini bilmiyordu. Bu gece hiç de iyi geçmiyordu.

Olivia kızgınlık dönemindeydi.

Cildi yapış yapıştı, sinirleri gergindi ve her şey onu yanlış yöne doğru yönlendiriyordu. Bu zayıflığın onu muhtaç duruma düşürmesinden nefret ediyordu.

Kan kokusu.

Sarhoş erkekler biraz fazla flört ediyordu...

Bu, Olivia’yı rahatsız etmeye başlamıştı. Ama en azından buradaki herkes insandı.

İşaret parmağını alnının tam ortasına bastırdı ve baş ağrısını yatıştırmak için alnını ovuşturdu.

Düzgün düşünmek artık mümkün değildi.

Gazlı bez ve sonra biraz temiz hava. Bunu yapabilirdi. Geceyi atlatabilirdi. Sonra eve gidip bütün gece başına bela olan dürtüleriyle ilgilenirdi. Tek başına.

Böyle zamanlarda sık sık yaptığı gibi… Tek başına olması daha güvenliydi.

Şimdiye kadar bunu tek başına atlatmıştı.

Başka bir kurt adam araması doğal değildi; çoğu gibi değildi. Olivia böyle doğmamıştı. O, sonradan bir kurt adam olmuştu.

Neyse ki, yeni türünün diğer üyeleriyle karşılaşmaları birbirinden çok uzaktı.

Bazen sokakta etrafı kokladığında vücudu gerilince hemen ne yapacağını bilirdi; deli gibi koşardı.

Her zaman bu tavsiyeye uymuştu. Tabii, bu gece biraz daha tehlikeliydi.

Ama şehrin yakınlarında hiç kurt adam görmemişti ve iş yerindekilerin de kurt adam olmadığını biliyordu.

Burası güvenliydi ve işi neredeyse bitmek üzereydi.

Olivia, dikkatini yeniden işine verdi ve odaklanarak kimlik kartından sarkan anahtarla mavi metal dolabın kilidini açtı.

Eline alabildiği kadar fazla gazlı bez paket alarak, hepsini göğsüne bastırdı.

Diğer eliyle de dolabı kapatarak geri kilitledi. Olivia sırtını hemen yakındaki hasta gözlem odasının kapısına dayamıştı ama bir anda açılan kapı Olivia’nın sırtına çarptı.

Bir alfa.

Daha önce hiç alfa kokusu almamıştı. Ama vücudu bu kokuyu biliyordu.

Koku ikinci kez burnuna ulaştığı anda daha da keskinleşti. Yanından geçen çalışanları, hastaları, ziyaretçileri görebiliyordu ama Olivia kendini başka bir boyutta gibi hissediyordu.

Elinde gazlı bezlerle olduğu yerde donakalmıştı.

Kokusunu aldığı tek şey onun kokusuydu. Dişlerini alt dudağına geçirirken vücudu ısınıyor, zihni bulanıklaşıyordu.

Hayır. Bu mümkün değildi.

Kalbi daha da hızlı atarken göğsünü zorluyordu. Olivia bunu bilirdi. İçeriye girdiği saniye... Yoksa çoktandır burada mıydı?

Olivia acil servisteki hastalara bakmak ve ihtiyaç duyulan malzemeleri almak için etrafta koşuşturmakla çok meşguldü...

Bu yüzden bunu gözünden kaçırmış olabilir miydi?

Olivia’nın kuralları vardı ve bu konuda her zaman dikkatli davranırdı. Önce insan tarafı, sonra içgüdüleri gelirdi.

Ancak, havadaki o misk koku onu kendisine doğru çekiyordu.

Olivia’nın kızgınlık dönemlerinde asla çalışmamasının nedeni buydu. Bu, onu aptalca kararlar almaya meyilli hâle getiriyordu. Tıpkı şu anda olduğu gibi. Vücudunu basan ateş onu rahatsız ederken etrafında bir kurt vardı.

Sadece bir tane… Ama Olivia kendini kontrol etme konusunda o kadar güçsüzdü ki…

Will onu uyarmıştı. Ona evde kal demişti.

Ama Olivia en iyi arkadaşının yardım istediğini geri çeviremezdi; onun için çok şey yapmıştı. Olivia bu isteği nasıl reddedebilirdi ki?

Ayrıca, kurt adamlar nadiren acil servise gelirlerdi. 12 saat içinde ne gibi bir aksilik olabilirdi?

Ama bu Olivia’ydı ve eğer ondan bahsediyorsak her şey olabilirdi.

Olivia yutkundu. Külotundaki ıslaklık dışında başka bir ıslaklık için can atarken çaresizce kuruyan dudaklarını yaladı.

Vajinasından damlayan sıvı Olivia’nın iç çamaşırını lekeliyordu.

Alfa yanındaki odadaydı. Bunu hissedebiliyordu. Kan ve kokusu… Odaklanabildiği tek şey buydu. Burun delikleri seğirirken kalbi göğsünde hızla çarpıyordu.

Daha da yaklaştı. Yaklaştı…

Ve sonra...

Her şey o kadar hızlı oldu ki, Olivia neler olduğunu anlayamadı.

Bir hışımla içeriden çıkan bir şey Olivia’yı içeriye çekerken sert bir hareketle kapıyı arkasından kapattı.

Olivia gözlerini kırpıştırdığında üzerinde gezinen elleri gördü. Büyük eller kalçalarına yapışmıştı. Bu eller mavi üniformasının üzerinden göğüslerini kavrayana kadar yukarıya doğru süzüldü.

Olivia nefesini tuttu. Gözlerini açmaya cesaret ederken başı arkaya eğikti. İşte oradaydı; tam önünde. Heybetli bedeni karşısında Olivia küçücüktü ve uzun boyuyla Olivia’nın tepesinde dikiliyordu. Onu köşeye sıkıştırmıştı.

Olivia’ya bakarken adamın mavi gözleri karardı.

Bakışları Olivia’nın tenini yakıp geçerken birden Olivia’nın soluduğu hava bile sıcaklaşmıştı. Nefes alıyordu ama aynı zamanda da boğuluyordu.

Aynı anda ölmek ve yaşamak gibi.

Adam ellerini kapıya dayayarak Olivia’nın etrafında bir bariyer oluşturdu. Olivia âdeta kapana kısılmıştı.

Ağzını açarken alt dudağı titriyordu, konuşmak istiyordu ama sesi çıkmıyordu.

İlk kızgınlığı sırasında kontrolünü ve çekingenliğini bir şekilde kaybetmişti. Olivia’yı nelerin beklediğini ve nelerin üstesinden gelmesi gerektiğini ona açıklayacak kimse yoktu. Bekâretini sürüsü olmayan başka bir arkadaşı almıştı.

Kendi türüyle ilgili sınırlı bilgisi, onu sürüsüz olduğu için minnettar olmaya itmişti, ancak bazen hiçbir şey bilmediği için kendini kötü hissediyordu. O zamandan beri, Olivia kendini kontrol etmeyi, kendine güvenli bir ortam oluşturmayı öğrenmişti.

Bazen, acı çok fazla dayanılmaz olduğunda buna teslim olurdu.

Bu acı, deli gibi kaşımak istediğiniz bir yara gibiydi.

Geçici bir ihtiyaç.

Ama bu?

Vücudu yanıyordu.

Susuzluğunu gidermesinin tek çaresi oydu. Ona daha fazla ~dokunmasıydı.~

Bir an aklından ona yalvarmak geçti.

Benim neyim var? Aman Tanrım!

Olivia adamın burnunu boynuna doğru bastırdığını hissettiğinde nefes nefese kaldı.

Omuzlarına kadar uzanan siyah saçları tenini gıdıklarken adamın dudakları Olivia’nın boynunda geziniyordu. Olivia gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı.

Adamın üzerinde, soğuk bir gecede yanan kamp ateşinin havayı doldurduğu topraksı bir koku vardı. Bu koku, Olivia’nın kasıklarını sıkmasına neden oluyordu.

Adamın bir sonraki hamlesini beklerken Olivia dudağını ısırdı. Adamın dudakları Olivia’nın kulak memesine yaklaşırken içindeki heyecan gitgide büyüyordu.

Alfa, Olivia’nın kulağını çekmeden önce keskin dişlerini kulak memesine sürttü.

Nefes nefese kalırken adamın sıcak nefesi Olivia’yı gıdıklıyordu.

Alfa sert, nasırlı parmaklarıyla Olivia’nın yapışkan, nemli cildine yapışan saçlarını yüzünden çektikten sonra ellerini saçlarında gezdirmeye başladı.

Bu adam daha ona tek kelime bile etmemişti ama Olivia’nın bacakları titriyordu.

Olivia’nın göğsünde kontrol ihtiyacından kaynaklanan açıklanamaz bir baskı varken, adamın kokusu hâkimiyet doluydu.

Olivia alfalar hakkında birkaç şey duymuştu ama bir alfanın yakınında olmanın böyle bir şey olduğunu hayal bile edemezdi.

Böyle olmamalıydı... Ona birçok şey söylenmişti ama...

Kimse ona, bunun baş döndürücü olduğunu söylememişti, kimse ona tek bir dokunuşla külotunun sırılsıklam olacağını söylememişti.

Teni pürüzsüzdü, gerçi Olivia, adamın geniş omuzlarını ne zaman tuttuğunu hatırlayamıyordu bile.

Sonunda adam konuştuğunda, kadife gibi yumuşak sesi Olivia’nın her hücresinde yankılandı. “Birine ait misin?”

Sözleri yasaklı bir şeyi ima eder gibiydi.

Birine ait misin? Adamın sorusu Olivia’yı sarsmıştı ama midesinde biriken ısıya rağmen cevap verebildi. “Kendime aitim.”

Sesindeki titreme olmasa güçlü bir etkisi olabilirdi. Ama verdiği cevap da zaten bir zaferi temsil ediyordu.

Adam karanlık bir şekilde kıkırdadığında Olivia titredi. Tek başına bu bile vajinasının ıslanmasına yetmişti.

Her zaman böyle bir baskı vardı; bir sürü bul, bir alfayı takip et.

Başına gelenlerden sonra Olivia asla o yolu seçmemişti. İki arkadaşıyla kendi sürüsünü kurmuştu. Kendi başlarınaydılar, bazen aralarında anlaşmazlıklar yaşanıyordu ama başlarında onları yönetecek bir alfa yoktu. Kendilerine bakıyorlardı. Böylesi daha iyiydi.

Sana zarar verecek kimse yok, seni çileden çıkaracak kimse yok.

Böylece hayatı sürprizlerle dolu olabiliyordu. Tıpkı şu anda olduğu gibi. Bir alfa istemiyordu; kesinlikle bir alfayı becermek istemiyordu.

Alfalar istediklerini aldıktan sonra geride bıraktıkları hasarı umursamazlardı.

Onlar açgözlü canavarlardı. Ama Olivia öyle değildi.

Yine de, kararlılığına rağmen Olivia tırnaklarını adamın tenine geçirirken uyluklarını birbirine bastırdı ve biraz rahatlama için yalvardı.

“Bunu hayır olarak kabul ediyorum.”

“Gitmem gerek.”

Gazlı bezler. ~Olivia’nın yapması gereken işleri vardı.~

Bu kargaşadan sıyrılıp düşüncelerini toparlayabildiğine göre, Olivia artık işine dönebilirdi.

Hadi Olivia. Toparlan. Kendine gel. O sadece bir alfa. Bunu gayet iyi biliyorsun.

Adam başparmağını Olivia’nın alt dudağından aşağıya doğru gezdirirken, onun bu tereddüdünü umursamıyor gibiydi. “Git o zaman,” diye meydan okudu alfa.

Harika. Olivia da tam olarak bunu yapacaktı.

Ama vücudu hareket etmiyordu.

Bacakları kıpırdamıyordu.

Olivia gözlerini adamdan ayırmadı.

Heykel gibi olduğu yerde kalmıştı.

Alfa, “Gitmeye o kadar hevesli görünmüyorsun,” diye alay etti, sıcak nefesi Olivia’nın yanağını gıdıklıyordu.

Bırak onu.

Olivia bu sesi duyabiliyordu; sık sık görmezden geldiği içindeki küçük ses. Bu ses içindeki kurda aitti, Olivia kendisine olmayan bir yolu izlemeye iten kurdu yıllardır görmezden geliyordu.

Olivia, her şeyden önce bir insandı.

Hayvansı içgüdülerini harekete geçiren ayın vücudunu etkilemesini umursamıyordu. On altı yılını bir insan olarak geçirmişti ve bunu bir kenara atamazdı.

Olivia sadece altı yıldır kurttu. Ortada karşılaştırılacak bir durum yoktu. Hayır. Bu her ne ise, bunu yapmıyordu. Bu adamı tanımıyordu. Onun kim olduğunu, adını bile bilmiyordu.

“Seni öpeceğim.”

Bu bir soru değildi, bir emirdi.

Belki de bir uyarı?

Olivia hareket etmedi, edemedi. Adamın emredici sesi sanki kanunmuş gibi Olivia’nın kulaklarında yankılanıyordu. Bu, alfanın karşı konulamaz kontrolü müydü?

Hakkında çok şey duyduğu bu kişi? Onun alfası değildi. Kendini ona adamamıştı. Ona itaat etmeye ve onu korumaya yemin etmemişti. Lanet olası adını bile bilmiyordu.

Sana kendini daha iyi hissettirecek. Hayır, hissettirmeyecek. Olivia böyle iyiydi.

Artan dürtüsüyle kendisi başa çıkabilirdi. Kalçalarını sıkan elin, inlemek istemesi için yeterli olması önemli değildi. Gerçekten.

Adam dediğini yaptı.

Dudakları dudaklarına çarptığında Olivia çoktan erimişti. Adamın parmakları tenine batarken diğer eli Olivia’nın sırtından aşağıya doğru indi, ta ki poposuna kadar.

Adamın güçlü elleri Olivia’nın poposunu sıkarken derin bir nefes aldı.

Ağzını açmasını fırsat bilen adam diliyle ağzını istila etmiş ve dilleri birlikte dönmeye başlamıştı.

Olivia birkaç kez içgüdülerinin kazanmasına izin vermişti ama daha önce hiç böyle olmamıştı.

Göğsünde sanki havai fişekler patlıyordu. Her bir dokunuş onu bir öncekinden daha da fazla ıslatıyordu. Daha fazlasının olabileceği düşüncesi bile Olivia’nın aklını başından almaya yetmişti.

İçeride kilitli tuttuğu parçası kendini özgür bırakmak için savaş veriyordu. Karşısındaki adama teslim olmak istiyordu.

Kafasının içinde çığlık atarak onu her şeyden kurtarabileceğini söylüyordu; boşluk, ihtiyaç, farkında bile olmadığı o dürtü. Hayır.

Alfa geri çekildiğinde Olivia’nın dudakları şişmiş ve morarmış bir hâldeydi.

Bu adamın gözlerinde manyetik bir şey vardı; Olivia istemese bile ona bakmasını sağlayan bir şey.

“Böyle kokarken dışarıda olmamalısın,” dedi adam, alnını onun alnına bastırarak.

Gözleri âdeta onu hipnotize ediyordu, söylediklerini anlayabilmesi biraz zaman alacaktı. “Bunu sana kimse öğretmedi mi?”

Olivia erkeklerin kızgın bir dişinin kokusunu alabildiğini biliyordu.

Omega kanının onu daha büyük bir av ve daha ilginç bir hedef hâline getirdiğini öğrenmişti.

Sürülerin omegalara nasıl davrandığıyla ilgili farklı hikâyeler duymuştu ve dürüst olmak gerekirse, asla birinin oyuncağı veya uslu, itaatkâr, küçük kızı olmak istememişti.

Alfanın ne düşündüğü Olivia’nın umurunda değildi. Onun yaşam tarzını istemiyordu; onun ne olduğuyla ilgilenmiyordu ve onun küçük eğlencesi olmayacaktı.

Ama tüm bunları biliyorsa, neden hareket etmiyordu?

Alfa boynunu koklarken Olivia onun, “Hayır,” dediğini duydu. “Alfan yok, ha?”

“Anlamadım?”

Adam elini kaldırarak Olivia’nın çenesini tuttu ve başını geriye doğru eğerek onu kendisine bakmaya zorladı.

“Alfan varmış gibi kokmuyorsun. Yanılıyor muyum?”

“Sana söyledim, ben kendime aitim.”

Alfa tekrar güldü. “Hâlâ kıpırdamayan bir kız için çok fazla konuşuyorsun.”

Kalçasındaki ellerini çekmişti. Şimdi elleri göğüslerinden birini kavrayana kadar yukarıya doğru hareket ediyordu. “Belki bilmek istersin.”

Olivia nefesini tutarken göğsü hızla inip kalkmaya başlamıştı. “Neyi bilmek isterim?”

Adamın dudakları Olivia’nın dudaklarının üzerinde gezinirken neredeyse onlara değecekti.

Vücudunu ileriye doğru hareket ettirerek bedenini Olivia’nınkine bastırdı ve kendi dürtülerinin tüm gücünü Olivia’nın hissetmesine izin verdi. “Bir alfanın içine gömülmesinin nasıl bir duygu olduğunu.”

Onun bu sözleriyle, Olivia alt dudağını ısırırken dişleriyle dudağını kanatmıştı.

Kanın tadı ağzını doldurdu ama bunu görmezden geldi, adamın sözleri zihninde yankılanıyordu. Başparmağı meme ucunun üzerinde gezinirken bu sözlerin boş vaatlerden başka bir şey olmadığını biliyordu; bunu hissedebiliyordu.

Eğer ona izin verirse, bir saniyeliğine gardını düşürürse, onu ele geçirecekti ve dakikalar içinde kıyafetleri etrafa saçılmış, kendini yerde yatıyor hâlde bulacaktı ve gözünü bile kırpamadan alfa içinde olacaktı. Belki sonrasında Olivia kendini daha iyi hissederdi.

Ölüyormuş gibi hissetmezdi, bir parçası eksikmiş gibi hissetmezdi.

Böyle mi olması gerekiyordu?

“Daha önce hiç omegayla olmadım.”

Olivia’nın kalbi durmuştu.

“Eğer bir omega kızgınlık dönemindeyse alfaların kontrolünü kaybettiğini söylerler.”

Öyle miydi gerçekten?

“Tek düşünebildikleri o tatlı nektarın tadı olur.”

Gözleri sanki sarhoşmuş gibi yarı açıktı ama Olivia onun sarhoş olmadığını çok iyi biliyordu.

Ağzında alkolden bir iz olmadığını bilecek kadar dudaklarının tadına bakmıştı.

Ama Olivia şu an sarhoş olmayı diliyordu. O zaman belki bunu halledebilirdi. İnsan yanı gitmek, kurt yanı ise hapı yutmak istiyordu.

Kendi içinde sürekli bir ikilem yaşıyordu.

“Tadına bakmama izin verecek misin?”

Hayır. Ama Olivia’nın ağzından yanlış kelime çıkmıştı. “Evet,” dedi. Yanakları kızarırken bir anda yüzüne bir sıcaklık yayıldı.

Olivia sözünü geri alamadan önce alfa kıkırdadı.

“Çok kolay oldu.”

Parmakları pantolonunun kemerine dolandığında Olivia, soğuk havanın arkasını sardığını hissetti.

Alfa onu kaldırdığında Olivia bacaklarını etrafına dolarken tüy kadar hafifti.

Adamın sertliği Olivia’nın ağrıyan, ıslak vajinasına baskı yapıyor ve onu titremeye zorluyordu. Bu adam, kalçalarını eğebilir, ona eziyet edebilirdi.

Eğer kontrolü bırakırsa artık canı acımayacaktı. Alfa, Olivia’nın açlığını giderecekti. Bu açlığın artık canını yakmaması için bunu yapacaktı.

Olivia’nın yanaklarından bir damla yaş süzüldü. Bunun hayal kırıklığından mı yoksa buna karşı savaşmaktan mı olduğunu anlayamamıştı ama bir önemi de yoktu.

Alfa sıcak diliyle Olivia’nın yanağındaki gözyaşını yaladı.

Olivia ona doğru eğilerek sırtını daha da kamburlaştırdı.

Alfa üniformasının üzerinden Olivia’nın göğüslerini avuçluyordu. Meme uçları sertleşmişti. Artık onu becerebilirdi.

Olivia alfayı mı yoksa sadece onu ~becermesini~ mi istiyordu?

Adam kemeriyle uğraşırken metalin çıkardığı ses Olivia’yı geri getirmişti.

Kemeriyle uğraşırken bir anlığına dikkati dağıldı ve Olivia’yı yere indirdi, saniyeler hızla geçiyordu.

Adamın çıplak göğsü tam yüzünün önündeydi ve Olivia, yarasını ilk kez fark ediyordu.

Kaburgalarının altında derin bir yara vardı. Üzerindeki kan kurumuştu. Belki de dikişleri… Neden şimdi bunu düşünüyordu ki?

“Yapmak ister misin?” diye sordu alfa, kemerini bırakırken.

Hayır, Olivia bunların hiçbirini yapmak istemiyordu.

Artık son raddeye gelmişti. Hayır, hayır. Hayır. Çık kafamdan. Olivia kendine bağırmak istiyor ama bağıramıyordu.

İlk defa alfa ona dokunmadı. Sonunda, Olivia’nın kafasındaki pus düşünebilmesine yetecek kadar berraktı.

Ama yine de orada durdu ve alfanın hareket etmesini bekledi, anlamsızca onu becermeye devam etmesini bekledi.

Sesi kısılana kadar onu becermesini…. Bacakları pes edene kadar onu becermesini… Ama bunların hiçbirinin yararı yoktu.

Bunların hiçbiri onun bu ısıyla olan savaşıyla ilgili değildi. Çünkü o lanet olası bir hayvan değildi ve kimsenin oyuncağı olmadığı da kesindi.

Kaç.

Kafasındaki sis bir anlığına dağıldığında aklına gelen tek şey bu olmuştu.

Kalan son gücüyle ellerini alfanın terli, parıldayan göğüslerinden iterek onu kendinden uzaklaştırdı.

Alfa hafifçe dengesini kaybetmişti ama bu, bedenleri arasında daha fazla bir boşluk yaratmaya yetmişti.

Olivia yere eğilerek pantolonunu aldı ve zarif bir şekilde üzerine geçirdi. Başı dönüyordu.

Bir sonraki adım, titreyen parmaklarını metal kapı koluna dolamak oldu.

Olivia dönüp alfaya bakmadı bile; nefes almıyordu. Kapının diğer tarafına geçene kadar olmazdı.

Kokusu oldukça güçlüydü. Alfa tam karşısında duruyor ama dışarıya çıkmıyordu.

Omurgasında bir karıncalanma hissi gezinirken Olivia’nın midesini bir titreme sardı. Isıyı daha önceden biliyordu ama bu öyle bir şey değildi. Omuzlarını gevşetmeye çalıştı, daha dik durdu ama vücudunu kontrol edemiyordu.

Kalbinin her atışı kafasında yankılanıyordu ve duyuları çok keskindi. Gözlerinden yaşlar akarken eliyle ağzını kapattı. Olivia bunaltıcı duyguları altında eziliyordu.

Omzuna hassas bir şekilde dokunan ele şiddetle tepki verirken olduğu yerde sıçradı.

Arkadaşı başını her eğdiğinde sallanan sarı atkuyruğu Olivia’yı dünyaya geri getirmişti.

“Liv, iyi misin?”

Olivia boğazını temizledi. “Evet, şey. Ben iyiyim.”

Karnındaki ya da titrek bacaklarındaki kasılmalar hariç. Oradan kaçıp gittiği için deliye dönen ve kendinden nefret ~eden bedeni hariç.~

Kalbi ağrıyordu, göğsü çarpıyordu ve derinlerde bir yerde içinde sıkışmış bir hüzün vardı.

Hayır.

His yok. Duygu yok. İhtiyaç yok.

Sadece derin bir nefese ihtiyacı vardı ve sonra her şey sona erecekti.

Olivia iyiydi.

Ensesinden aşağıya doğru hâlâ ter damlıyordu ve gömleğinin yakası tenine yapışmıştı.

Tek kaşını kaldırarak yüzünü asan meslektaşına baktı. Katie ne olduğunu anlamış mıydı? Muhtemelen. Umurunda mıydı? Hayır.

Olivia çok ileriye gitmişti. Aklı hâlâ alfayla birlikte olduğu odadaydı.

Geri dön. Geri dön.

Ama Olivia ona bağıran sesi dinlemedi.

Titreyen elleriyle saçlarını düzeltti.

“Hemen döneceğim.”

Arka planda Katie'nin daha fazla soru sorduğunu duydu ama sesini aklının bir köşesine itti. Adımlarını hızlandırdı ve koridorun sonuna geldiğinde koşmaya başladı.

Kanı pompalanırken kalbi, her yorucu vuruşta ona acı veriyordu.

Üzerinde alfanın ellerinin hayaleti, teninde dudaklarının hatırası ve vajinasında geride kalan susuzluk vardı.

Olivia daha önce hiç böyle kontrolünü kaybetmemişti. Hiç.

Ona ne olmuştu böyle?

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok