Güzel Hata - Kitap kapağı

Güzel Hata

Mel Ryle

Tek Gecelik İlişki

ColeenNEREDESİN???
KylaNeredeyse oradayım
KylaMerak etme
Coleenoh. megan bizi ekeceğini sandı.
Kyla🙄
KylaKorkmuyorum
Coleeniyi.
ColeenARTIK zamanı gelmişti kızım. diyorum öylesine.
KylaSeks her şey değildir
Coleenemin misin? 😘

Telefonumu kapattım ve başımı salladım; canım sıkılmıştı. Coleen, bir kızın isteyebileceği en iyi arkadaştı ama bu beni anladığı anlamına gelmiyordu. Sevgilisinden ayrıldığından beri, ribaund turundaydı. Onun için böylesi daha kolaydı.

Ve aynı binada çalışıyor olmamız nedeniyle Coleen üç aylık kasvetli iyileşme sürecimi olduğu gibi görmüştü. Bütün kızlar arasında bu geceyi benim için en çok o istiyordu.

Taksinin arka koltuğuna oturdum; dışarı çıkmış olan gece yaratıklarını ve şehrin ışıklarının onların açlık ve arzularını ışıtmasını izliyordum. Bu gece bu yaratıklardan biri olmam gerektiğini biliyordum.

Ama tek yapmak istediğim ofiste geç saate kadar çalışmakken nasıl onlardan biri olabilirdim?

Sonunda bara vardık ve derin bir nefes aldım. “Sen yaparsın.” dedim kendime. ~“Oyunu oynuyormuş gibi yap. Sonra da çık git.”~

* Bunu sen aldın *Kendi kendime dedim ki. Oyunu oynuyormuş gibi yap. Ve oradan çık.

Özgüveni yüksek görünmek için elimden geleni yaparak içeri girdim. Ve kızlar orada bir köşede oturuyorlardı; çoktan çakırkeyif olmuşlardı ve dedikoduya kapılmışlardı. En iyi arkadaşlarım.

Megan, "Sonunda geldi!" dedi ve elini salladı. "Hadi Kyla. Bizi yakalaman lazım."

***

Bu oyun, biz üniversitedeyken yaşanan bir ayrılıkla başladı. Birlik yıldızı erkek arkadaşı Rose’u kısa mesajla terk edince zavallı kız yıkılmıştı. Ne yemek yiyordu ne de doğru düzgün uyuyabiliyordu. Sert bir eylem gerekmişti.

Bir gece Rose'u dışarı çıkarıp bir hevesle gün aydınlanmadan önce bizim seçtiğimiz bir adamla tek gecelik bir ilişkiye gireceğine dair Rose’a söz verdirmiştik.

Şaşırtıcı derecede işe yaramıştı.

Biz adamı işaret etmiştik, Rose da harekete geçmişti. Ve böyle basit bir şekilde Rose ribaundunu almıştı.

Daha sonra Rose, başka bir durumda böyle bir şeyi yapmaya cesaret edemeyeceğini itiraf etti. Ve seçimi bizim yapmamıza izin vermesi eski sevgilisiyle karşılaştırma yapma baskısını ortadan kaldırmıştı.

Rastgele bir seksti, başka bir şey değil.

Birkaç hafta içinde Rose eski şamatacı hâline geri dönmüştü.

Birkaç ay sonra Marie de rezil bir ayrılık yaşadığında aynı fikri ortaya atmıştık. Ve böylece yeni ve garip bir gelenek oluşmuştu.

O andan sonra arkadaş grubunda bir ayrılık yaşandığında oyunu oynayacağımıza hepimiz yemin ettik. Ben de bu noktaya böyle geldim.

Megan "Şuradakiler nasıl?" diye sordu. Başıyla bilardo masasını işaret etti.

O tarafa döndüğümde üç yakışıklı erkek gördüm; görünüşlerinden spor salonu bağımlısı oldukları belli oluyordu ve bilardo oynarken sohbet ediyorlardı. İçlerinden biri masanın üzerine eğilmiş, istekayı baş parmağı ve işaret parmağı arasında ileri geri kaydırıyordu.

Sadece bu manzara tek başına bir kızın yüzünü kızartmaya yeterdi.

Tek nefeste "Olmaz." dedim. "Saçları... Bilmiyorum... Saçlarını çok güzel yapmışlar."

Marie burun kıvırdı, "Ciddi misin sen? Çok yakışıklı olmaları mı senin için sorun?"

Kaşlarımı çatıp, "Hayır." dedim. "Yakışıklı olduklarını bilmeleri benim için bir sorun. Yakışıklı olduğunu bilmeyen hiçbir erkek kendini böyle hazırlamaz."

Coleen martinisinden bir yudum alıp, "Neresi kötü bunun?" diye sordu.

"Aman Kyla." diye çıkıştı Rose, zaten çok sarhoştu. "Kız gibi davranma."

Megan sırtımı sıvazlayarak iyi polisi oynamaya çalıştı. "Biliyorum, dışarı çıkıp tekrar böyle arayışta olmak garip geliyor. Ama göreceksin, o kadar da kötü değil."

Coleen, "Her neyse, kuralları biliyorsun." dedi. "Landon'dan sonra ben de oyunu oynamak istemedim. Ama oyunu bana oynattınız ve ben de bunun için minnettarım."

Tabii ki bütün kızlar haklıydı. Kural kuraldı. Ama ben diğer kızlar gibi değildim. Hayatımda sadece bir adamla çıkmıştım. Ve hayatımda hiç tek gecelik ilişki yaşamamıştım. Yani, burası tamamıyla keşfedilmemiş bir bölgeydi.

Rose, aklımı okumuş olacak ki kokteylimi elime yaklaştırdı ve, "İçersen daha kolay olur." dedi.

Kafamı salladım, hepsine iğrenerek baktım. Ardından tüm içkiyi tek seferde içtim ve ayaklandım.

"Peki. Gidiyorum. Allah belanızı versin kızlar. Sizi sevdiğim için şanslısınız."

Hepsi kurnazca sırıttı, Rose coşkuyla sarhoş çığlığı attı. Ben masadan ayrılmadan önce Coleen elimi tuttu. "Sarışın olana söyle, onunla ilgilendiğimi bilsin." dedi göz kırparak.

Gözlerimi devirdim, arkamı döndüm ve tek kelime etmeden bilardo masasındaki üç erkeğe yaklaştım.

Kalbim küt küt atıyordu. Önümü zor görüyor ve çok korkuyordum. Alden'ın ihaneti profesyonel düzeyde beni incitmemişti; hatta yalnız olmak daha da fazla odaklanmama neden olmuştu. Ama bu?

Artık bir erkekle nasıl konuşacağımı bilmiyordum. Ne diyecektim ki?

Bilardo masasına vardığımda üç erkek benim geldiğimi fark edip döndüler. Tanrım, yakından bakınca daha da yakışıklıydılar.

Biri sarışındı ve eğlenceli görünüyordu; sanki bir golden retrieverın insan hâliydi. Bir diğeri koyu saçlı ve koyu gözlüydü; öfkeli ve baskın bir görünümü vardı ki benim için çekici değildi ama Rose beğenirdi.

Ortadaki erkek; istekayı tutan, en başından beri dikkatimi çeken... Onu nasıl tarif edeceğimi bilemedim. Saçları açık kahverengi ve dağınık, gözleri okyanus mavisi, fiziği heybetli ve güçlüydü.

Ve arkadaşlarının aksine, ortadaki adamın yüz ifadesini okumak imkânsızdı. Poker yüzünün tanımı buydu.

Sarışın flörtöz bir şekilde gülümsedi. "Sizin için yapabileceğimiz bir şey var mı?"

Arkadaşlarımın dikkatle izlediğini bilerek derin bir nefes aldım. Eğer bu oyunda hile yapacaktıysam, bu erkeklerin beni açığa çıkarmaması için dua edecektim.

"Peki." dedim. "Kısa keseceğim. Karşıdaki köşede oturan dört kızı görüyor musunuz? Biriniz ile tek gecelik bir ilişkiye girmemi bekliyorlar."

Sarışın ile koyu saçlı erkek bana inanmadı ve hayretler içinde bakakaldılar. Ortadaki erkek sadece baktı, yüzünde ifade yoktu. Hızlıca ayrıntıları açıkladım.

"Tabi böyle bir şey olmayacak bu arada. Ama benimle bu oyunu oynarsanız ve biriniz bana bir numara verirse; ki bu numara herhangi bir numara, loto numarası bile olabilir, umurumda değil, ben de karşılığında size bir şey veririm."

Koyu saçlı erkek sırıttı. "Tam olarak ne vereceksin?"

"Sarı giysili kızın numarasını. Adı Coleen. Ve bununla ilgileniyor." dedim başımla sarışını işaret ederek.

Sarışın adam Coleen’i değerlendirdi, gözleri onun üstünde geziniyordu. Hızlı davranmam gerekiyordu yoksa cesaretimi kaybedecektim.

"Ee?" dedim. "Ne diyorsunuz?"

Sonunda ortadaki erkek konuştu ve, “Yani.” dedi. "Bu bir ilk."

Öylece baktım. Bir an için şaşırdım. Poker suratlı erkeğin taştan yapılmış olduğunu düşünmeye başlıyordum. Ama karşımdaydı, içkili ve kendinden emin bir sesi vardı. Arkadaşlarıyla göz göze geldi, sonra bana baktı.

Başını sallayıp, "Tamam." dedi. "Oynayalım bakalım. Ama önce şunu söyle. Kimin numarasını istiyorsun?"

Işığa yaklaştıkça okyanus mavisi gözlerinde bir muzırlık izi gördüm. Kalbim hızlıca çarptı.

"Hiç fark etmez." dedim. "Herhangi biri olabi..."

"Seç." dedi.

Dudağımı ısırdım, aşağıya baktım, sonra tekrar gözlerinin içine baktım. Buraya geldiğim andan itibaren cevabımı biliyordum. Neden dürüst olmayacaktım?

"Senin." dedim bir nefeste.

Dudaklarının kenarları yükselip kendinden emin bir gülüş oluşturdu. Bilerek göz kırptı.

"İste; alırsın."

Siktir ya. Ufacık bir ilgi gösterisine kaptırmıştım kendimi. Numarasını istemiyordum ki ben. Onu istiyordum. Rasyonel tarafımın yerini saf ilkel dürtülere bıraktığını hissedebiliyordum. Ama bu dürtüleri silkeleyip üstümden attım.

Onunla bilardo masasının üstünde seks yapmayacaktım. Ne kadar istesem de.

Yakındaki bir peçeteyi kaptı, numarasını yazdı, sonra da bilardo masasının diğer tarafından bana gönderdi. Küçümseyerek baktım.

Kafasını salladı, "Bu iş gerçek değilse beni nasıl arayacaksın peki?" diye sordu.

Lanet olsun, o çok hoştu. Utangaç bir ergen gibi yüzümün kızardığını hissettim. Kağıda baktığımda adının da yazılı olduğunu gördüm.

"Sen Jensen mısın?"

"Evet, sen?"

"Kyla."

"Kyla, Grant'in yüzündeki ifadeye bakılırsa o da senin masadaki arkadaşına aynı derecede ilgi duyuyor. Neden numarasını arkadaşına götürmüyorsun?"

Grant (sarışın olan) numarasını çabucak yazdı ve verdi. Sanki bu adam, Jensen, derin mavi gözleri ve ince ifadeli yüzüyle beni bir ipe bağlamış ve adeta kukla gibi oynatıyordu.

Boğazımı temizledim, onun için kafamı salladım ve kontrolü yeniden kazanmaya çalıştım, "Bir kıza yardım ettiğin için teşekkürler." dedim.

"Her zaman, Kyla," dedi, gözleri parlıyordu. "Beni nerede bulacağını biliyorsun."

Tüm bunlardan sonra dönüp masamıza doğru yürüdüm. Kayıp yüzümün üstüne düşmemek için dua ediyordum. Jensen'ın hâlâ beni izlediğini biliyordum.

Sonunda hain ama en iyi dört arkadaşıma ulaştım. Yüzlerindeki birbirine benzer sırıtışlardan kartlarımı doğru oynadığımı anlayabiliyordum.

"Ee?" dedi Coleen, sersem sersem.

“Bu senin için Coleen.” dedim ve Grant'in numarasını verdim. “O da seninle ilgileniyor.”

"Sonra?" diye Megan bastırdı. "Ötekinden ne haber? Konuştuğun çocuktan?"

"Numarasını aldım. Bu gece ona mesaj atacağım. Hepimiz eve giderken."

Zil zurna olmuş hâliyle Megan, şüpheyle gözlerini kısıp, “Sen oyundan çıkmaya mı çalışıyorsun Kyla?” diye sordu.

Herkes bana bakmaya başladı. Sıçtım. Planım öyle kolay ilerlemeyecekti, belli oldu. Omzumun üzerinden Jensen’a baktım; masanın üzerine eğilmiş başka bir bilardo topuna vuruyordu.

"Pekala." dedim. "Ona şimdi mesaj atacağım."

Ve telefonumu çıkardım.

KylaArkadaşlarım bana inanmıyor
JensenKyla sen misin?
JensenBana hemen mesaj atmana şaşırdım.
KylaÖnerin var mı?
JensenTabii.
JensenNeden buradan ayrılmıyoruz?

Jensen'a baktım; kafasını telefonundan kaldırmış bana bakıyordu ve dudaklarında küçük bir gülümseme vardı. Tüm bedenimden bir cevap haykırıyordu ama aklımın başka fikirleri vardı.

KylaTamam. Ama ben eve gidiyorum.
KylaHerhangi bir otobüs durağına gidebiliriz
KylaBaşımın çaresine kendim bakarım
JensenAma istediğin bu mu Kyla?

Bu sefer ona bakmadım. Eğer baksaydım, içimi göreceğini biliyordum. Bunun yerine telefonumu çantama soktum, paltomu aldım, arkadaşlarıma döndüm ve muzipçe gülümsedim.

"İşte buyurun kızlar." dedim. "Oyun başladı."

Sonra dönüp okyanus mavisi gözleri olan yabancıya doğru yürüdüm. Kızlar arkamdan alkışlıyor ve tezahürat yapıyorlardı.

Mekandan çıkıyorduk, tamam. Ama tam olarak nereye gidiyorduk?

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok