Eşsiz Kral - Kitap kapağı

Eşsiz Kral

Hope

İkinci Bölüm

Ertesi gün dondurma için dışarı çıkmaya karar verdim. Ekim ayında olduğumuzdan hava hiç de sıcak olmamasına rağmen canım dondurma çekmişti.

Hem de çok fena.

Annemi rahatsız etmemeye karar verip sessizce evden çıktım. Üzerinde dünün yorgunluğu olmalıydı. Odaları yeniden düzenlenmek için gecenin ikisine kadar ayakta kalmıştı.

Ona yardım etmeyi teklif etsem de işini uzatacağımı söyleyerek bunu reddetmişti.

Ben de üstelememiştim.

Üzerime bir kapüşonlu geçirip altıma açık mavi kot pantolon giydikten sonra dışarı çıktım. Kapıyı arkamdan usulca kapatıp iç çektim.

Evimize dönmeden önce bunun daha ne kadar süreceğini hep merak ediyordum. Annemi sevmeme rağmen bazen onu yalnız bırakıp evde tek başıma yaşamak istiyordum.

Hiçbir zaman uzun süreli bir arkadaşlığım olmadı. Zaten sürekli taşınırken bu nasıl mümkün olabilirdi?

Uzak mesafe ilişkileri her an bıkkınlık getirebiliyordu. Yine de birkaç kişiyle iletişimde kalmayı başardım.

Derslerime bile doğru dürüst odaklanamadım. Zaten parlak bir öğrenci olmama rağmen, bir de üzerine program olarak diğerlerinden gerideydim.

Geleceği düşünmek gözümü korkutuyordu. Kendimi başarılı insanların arasında bir türlü hayal edemiyordum.

Eğilip ayakkabılarımı bağladıktan sonra aşina olduğum dükkâna doğru yola koyuldum. Hâlâ açık olduğunu umuyordum.

***

Kapıyı açınca, kapının ardından sarkan zillerin melodik sesi eşliğinde içeri girdim.

Dükkânın içinde köklü bir değişiklik yapılmadığını fark ederek memnuniyetle etrafa bakındım. Burası tanıdık geliyordu. Bu hissi seviyordum.

Hoş, ben artık buralarda tanıdık bir sima değildim. Dükkândakilerin bana tuhaf gözlerle baktığını fark ettim. Kendi kasabamda bir yabancı gibi hissedince başımı hemen yere eğdim.

Artık evimdeyim. Böyle hissetmemeliydim.

Derin bir nefes alıp sipariş vermek için tezgâha yöneldim.

Siparişimi verirken dükkândaki herkesin gözlerini üzerime diktiğini fark ettim.

Çoğu bana şüpheli gözlerle bakıyordu. Dudaklarımı büzdüm. Küçük kasabamızın kendi içinde bir yer olduğunu biliyordum ama uzaylı görmüş gibi davranıyorlardı!

İçimden bir ses bir şeyleri kaçırdığımı söylüyordu. Ortada çözmem gereken bir bulmaca varmış gibiydi.

Burada göründüğünden fazlası olmalı.

Başımı iki yana sallayarak bu paranoyak düşüncelerimi savuşturdum.

Artık herkes kendi işine dönmüştü. Boş bir yer bulmak için kalabalığı tararken tanıdık bir yüze denk geldim.

Beatrice’e.

Durup eski arkadaşıma baktım. Göz göze geldiğimizde gözleri fal taşı gibi açılınca ona hafifçe gülümsedim. Yanına doğru yürüdüm.

“Selam.”

Bir anlığına sersemlemiş halde gözlerini kırpıştırdı. “Sadece selam mı? Otursana.”

Dediğini yaparak oturdum.

“Tanrım, bunun gerçekten sen olduğuna inanamıyorum, Phoebe.”

Güldüm. “İnansan iyi edersin.”

İnanılmaz değişmişti. Gri gözleriyle kahverengi saçları olmasaydı onu hayatta çıkaramazdım.

Bir anlığına yüzümü inceledi. Nihayet yüzündeki sırıtışla, “Şey… Yaşlanmış görünüyorsun,” dedi.

Evet, Beatrice yine bildiğimiz Beatrice.

Gözlerimi devirerek, “Sen kaç yaşındaydın? Otuz mu?” diye şaka yaptım.

Boğazını temizledi. “Sırf bilgin olsun diye söylüyorum, önümüzdeki ay on sekiz olacağım.”

Alaycı bir tavırla sırıttım. “Zaten ben de yeni on sekize bastım.”

Gözlerini devirse de kısa sürede ifadesi yumuşadı. “Nasılsın?”

İç geçirerek, “İyiyim,” dedim. Açıkçası bunun üzerine pek düşünmemiştim. “Sen nasılsın?”

Başını iki yana sallayarak, “Ben harikayım. Eski evinize taşındığınızı duydum. Yıllardır terk edilmiş halde!” dedi.

“Evet, sahiden öyleydi!”

***

“İşte böyle, önümüzdeki haftadan itibaren de okula başlayacağım.”

Beatrice homurdandı. “Okulda bol şans. Benim hâlâ okulda tutunabiliyor olmam bir mucize.”

“Zaten herkes için öyle değil mi?”

Evime doğru yürürken birbirimize sorular soruyor, hayatlarımızla ilgili gelişmeleri aktarıyorduk.

Konuşmaya fazla daldığımızdan, yanımızda yürümeye başlayan adamı fark etmemiştik.

“Sen burada yenisin galiba?”

Bu sesi duyduğum anda ürperdim. Soruyu kime yönelttiğini anlamak için dahi olmaya gerek yoktu.

Yabancının delici bakışlarıyla karşılaştığımda, hemen önünde eğilmek istedim. Tehlike ve özgüven dolu bir enerji yayıyordu.

Göz ucuyla baktığımda, Beatrice’in başını aceleyle ona doğru eğdiğini gördüm.

Enteresan.

Ben soruya cevap vermeyince, Beatrice benim yerime cevap vermeye karar verdi. “Evet, yeni.”

Cevabı netti ama ses tonundaki korkuyla saygıyı sezebiliyordum.

Gözlerimi kırpıştırdım. “Ah, evet.”

Cevaplarımızdan memnun görünüyordu. Gözlerimin içine bakarak, “Harika. Ben de kasabayı ziyaret için buradayım,” dedi.

Önünde eğilme isteğimin aniden yoğunlaştığını hissettim. Bakışlarımı anında kaçırarak gözlerimi kırpıştırdım.

Hadi hayırlısı. Burada kesinlikle garip bir şeyler dönüyor.

Onun kasaba demesiyle gidip tepelerin ardına saklanasım geldi. Bunu söyleme şeklinde tekinsiz bir his vardı.

“Harika,” diyerek karşılık verdim.

“Peki, ikinizle de sonra görüşürüz.”

Ve bunun üzerine gitti.

Rahat bir nefes alarak dönüp Beatrice’e baktım. “O da kimdi? Yeni tanıştığım biriyle ilgili bunu söylemez istemezdim ama ucubenin teki!” diye fısıldadım.

Bunun üzerine Beatrice gözlerini kocaman açarak başını telaşla iki yana salladı. “Şey… O sadece biraz korkutucu.”

Huzursuzca başımı salladım. Bunu deşelemek istesem de yüzündeki korku dolu ifadeyi görünce vazgeçtim.

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok