Kenzo: Karanlığın Pençesinde - Kitap kapağı

Kenzo: Karanlığın Pençesinde

Ivy White

0
Views
2.3k
Chapter
15
Age Rating
18+

Summary

Hazel’ın sefil bir hayatı vardır. Hazel altı yaşındayken babası evi terk edince, zavallı kız uyuşturucu bağımlısı alkolik annesiyle bir başına kalır. Hazel her ne kadar kendi başının çaresine bakmak zorunda kalsa da birinin ona kol kanat germesini ister. Dante, Kenzo Robernero için çalışmakta, tehlikeli bir hayat sürmektedir. Ona rehberlik edip değer vereceği bir itaatkâr istemektedir. Hazel bu yaşam tarzını merak edince Dante'nin hayatına dâhil olmak ister. Ancak Dante’nin bazı şüpheleri vardır. Dante’yle Hazel baskın-itaatkâr ilişkisinin üstesinden gelebilecek midir? Yoksa bu Hazel’a fazla mı gelecektir?

Yaş Sınırı: 18+

Fazla göster

28 Chapters

Chapter 1

Bölüm 1

Chapter 2

Bölüm 2

Chapter 3

Bölüm 3

Chapter 4

Bölüm 4
Fazla göster

Bölüm 1

BİLİNMEYEN

Yer Arlington. Sıcaklık 17 dereceye düşerken, Arlington sakinleri kış mevsimine hazırlanıyordu.

Kenzo’nun yeni malikânesinin kapısında çocuklar oyun oynuyordu. Şehrin dışındaki bu malikâne Dante’nin sahildeki evinin hemen arkasındaydı.

Dante ofis koltuğunda arkasına yaslanırken ailesinin evine yerleştirdiği kameraları kontrol etti.

Bildikleri kadarıyla Societa Oscura’nın sokaklarda dolaşan bir düşmanı yoktu ama Dante’nin gözü sürekli annesiyle kız kardeşinin üzerindeydi.

İkisini de çok seviyordu. Asla onlara zarar gelmesini istemezdi, ancak çok fazla düşmanları vardı. Bir gün düşmanlarından biri onlara zarar verecek diye endişe ediyordu.

Kenzo’nun gece kulüpleri, BDSM sahnesine dâhil olmak isteyen çiftler ve bekârlarla yılın geri kalanı için tamamen dolmuştu.

Kenzo bölgedeki bütün mülkleri satın alıp onları BDSM oyun kulüplerine dönüştürüyordu. Sağ kolu Dante’yse örgüt işleriyle uğraşıyordu.

Bunlar şehirdeki en yetkili adamlardı. Aklın alamayacağı kadar çok paraları vardı. Yüksek katlı kulüpler inşa ediliyor, Dante’yle Kenzo bu kulüplere istedikleri imajı vermek için çok çalışıyordu.

Sokaklarda tek tük deli dolaşsa da herkesi hizada tutuyorlardı. Gerekli bir durumda ikili onları anında ayıklıyordu. Arlington artık hiç olmadığı kadar güvenli bir yerdi.

Şehirde genelevler açılıyor, kadınlar öncesinde bir güvenlik sözleşmesi imzalanması şartıyla buralara katılmayı kabul ediyordu. Kaçakçılığın kökü kurutulmuştu. Hiç kimse artık yasaları çiğnemiyordu.

Arlington’a hoş geldiniz.

O GÜNÜN İLERLEYEN SAATLERİNDE

DANTE

“Rebecca iyi dostum. Kim bilir ona ne yaptılar ama daha önce hiç olmadığımız kadar iyiyiz.”

Kenzo’nun yeni çalışma odasındaki siyah deri koltukta oturuyordum. Parmaklarımı deriye vururken kameralara bakıyordum. Ailem için endişeleniyordum.

Annem işim hakkında hiçbir şey bilmiyordu. Bunu bir sır olarak saklamıştım, bu da annemin onu çevreleyen tehlikelerden habersiz olduğu anlamına geliyordu.

Onu takip etmek için telefonuna takip cihazı yerleştirmem gerekmişti. Kulağa korkunç geldiğini biliyorum ama yapılması gerekiyordu.

Genelde Kenzo’nun yeni evinde takılıyordum. Önceki evi Meksikalılar tarafından havaya uçurulmuştu. Buna tanık olmak kahrediciydi ama olan olmuştu.

Bu sadece maddi bir kayıptı. Kenzo, bina çöktüğünde Rebecca’nın içeride olmamasına çok sevinmişti.

Dürüst olmak gerekirse, geçen yıl hayatta kalabildiğim için mutluydum. Oldukça iniş çıkışlı bir sene olmuştu. Kenzo yeni evini sevmeyi öğreniyordu. Burası Rebecca ortadan kaybolmadan birkaç ay önce inşa edilmişti.

Rex hakkındaki gerçekleri öğrenmek onu, Rebecca’yı ve Trish’i çok etkilemişti. Ben bile olanlara inanamamıştım. Kafamı toparlamakta zorlanıyordum çünkü Rex, Kenzo ve benden önce Societa Oscura’daydı. Onun sadık olduğunu sanıyorduk.

Trish bulunduğunda, ondan geriye pek bir şey kalmamıştı. Kenzo önemli bir karar alıp ciddi bir terapi alması için onu Draven’a göndermek zorunda kalmıştı. Bu beni ilgilendirmezdi ama Trish’ten hoşlanmaya başlamıştım.

En azından Kenzo dersini almıştı, bir daha asla Rebecca’ya sırtını dönmeyecek ya da gitmesine izin vermeyecekti. Birbirlerine ihtiyaçları olduğunu düşünürsek zaten bunu yapmak istemeyecektir.

“Üzgünüm kardeşim. Gerçekten üzgünüm ama artık Rebecca’nın hayatını yaşamasına izin vermelisin. Ömrü boyunca yeterince eziyet çekti. Çok fazla işkence gördü, buna bir yenisini ekleyemezsin.”

Koltuğuma yaslandım. Kenzo karşımdaki siyah deri koltuğa oturup başını avuçlarının arasına almıştı. Rebecca Trish’i görmek istediği için stresliydi. Trish’in Rebecca’yı psikolojik olarak etkileyeceğini biliyordu.

Rebecca’yla Trish arasında daha önce hiç tanık olmadığım bir bağ vardı. Trish geri döndüğünde tamamen farklı biriydi. Bu bizim için beklenmedik bir şeydi. Onu görünce Kenzo’yla şoke olmuştuk.

“En azından şu anda ihtiyacı olan yardımı alıyor. Draven’layken emin ellerde, bir de böyle düşün.” Omuzlarımı silktim. Bu durumda başka ne söylemem gerektiğini bilmiyordum.

“Sanırım haklısın.” Kenzo ayağa kalktı ve eline eski bir kitap alıp odadan çıktı. Omuzlarımı silkip ben de çalışma odasından çıktım. O yoksa benim de orada olmam için bir neden yoktu.

Mutfağa girdiğinde kapının pervazına yaslanarak ona baktım.

“Pekâlâ, ben kaçıyorum kardeşim,” dediğimde başını salladı. Bunun üzerine anahtarlarımı alıp evden çıktım.

BMW’me yerleşerek evin bahçesinden kapıya doğru sürmeye başladım. Durup yeni güvenlik görevlileriyle konuşma zahmetine girmedim. Yorgundum, eve gidip annemi görmem gerekiyordu.

Geçen yıl komaya girdiğimde kahrolmuştu. Bana nasıl sarılıp ağladığını, uyanmam için nasıl yalvardığını hatırlıyordum. Bugün bile, bu hâlâ kalbimi paramparça ediyordu. Uyandığımda yüzünün o hâlini asla unutmayacaktım.

Hiçbir şekilde kıpırdayamıyor, konuşamıyordum ama âdeta cehennemi yaşıyordum. Her şeyi duyabiliyordum ama ne kadar bağırsam da kimse beni duymuyordu. Bunu bir daha asla yaşamak istemiyordum.

Arabayı evin önüne çekip anahtarlarımla kapıdan içeriye girer girmez takım elbisemin ceketini çıkardım. Ceketimi portmantoya astıktan sonra tabancamı ceketin iç cebinden çıkarıp siyah pantolonumun arkasına soktum.

Oturma odasına girerken ellerimi ceplerime sokup iç geçirdim.

Tanrı aşkına, Hazel neden yine burada? Bu kız kendi evinden çok bu evde yaşıyordu. Birkaç yıl önce peşini bırakmıştım çünkü bana karışık sinyaller veriyordu. Benimle konuşuyordu ama asla bana yanaşmıyordu.

Onu otobüste gördüğümde benden kaçtığını hatırlıyorum, ondan sonra da hepten vazgeçmiştim. Onca işin gücün arasında bir de onunla uğraşamazdım, bu yüzden numarasını silip onu hayatımdan çıkarmıştım.

Şu anda on dokuz yaşında olsa bile artık hayatımda olmadığını söyleyebilirdim.

HAZEL

DANTE EVE GELMEDEN BEŞ DAKİKA ÖNCE

“Biz de Dante’yle yemek için dışarıya çıkalım demiştik.”

Annette, Dante’yle bu geceki planlarından bahsederken ben de Chloe’nin yanında oturuyordum. Bu nasıl oldu bilmiyorum ama plana bir şekilde ben de dâhil olmuştum. Şimdi onlarla dışarıda yemek yiyecektim.

“Ah, bilmiyordum. Sorun değil. Yine de çağırdığın için teşekkürler,” dedim Annette’e gülümseyerek.

“Fazlalık olmak istemem. Eve giderken yiyecek bir şeyler alırım,” diye ekledim ellerimi kaldırarak. Son seferki olaydan sonra Dante’yi kızdırmak istemiyordum.

Annette ayağa kalkarak çantasına doğru yürüdü. Çantasını açıp içinden bir miktar para çıkardı ve paraları heyecanla başının üzerinde salladı. Chloe gülerken ben de zoraki bir şekilde gülümsedim.

“Hayır, Hazel. Bizimle geliyorsun,” dedi Annette. Çocukluğumdan beri bana annemmiş gibi davranırdı. Büyürken sürekli ihtiyaç duyduğum annem olmuştu.

Biyolojik annemle çok iyi bir ilişkimiz yoktu. Kendisi genelde arkadaşlarıyla sarhoş olup olay çıkarmakla meşguldü.

Babam ben daha altı yaşımdayken bizi terk etmişti. O günden sonra da annem kendini daha fazla alkol ve uyuşturucuya vermişti. Eve gitmekten nefret ediyordum.

Dante her ne kadar beni görmekten hoşlanmasa da zamanımın çoğunu burada Chloe ve onun sevgi dolu annesiyle geçiriyordum.

Ona toplum içinde seks yapmak istemediğimi söylemiştim. O zamandan beri Dante kesinlikle benden nefret ediyordu. Böyle bir şeyi kim isterdi ki? Tanrı aşkına, mukayyet olmam gereken bir akıl sağlığım vardı.

Ayrıca, Dante benim için fazla enerjikti. Ama düğüm düğüm olan midem yine de ona ayak uydurabileceğimi söylüyordu. İnkâr etmeyeceğim, ona karşı bir çekim hissediyordum. Hem de çok fazla.

“Hazel, bizimle geliyorsun. Konu kapanmıştır. Üzerinde hiç para olmadığını biliyorum. Yine sıcak bir yemek yemeden eve gideceksin değil mi? Burada yaşayabileceğini sana daha önce defalarca söyledim.”

“Neden oraya geri dönüp duruyorsun? Bilmiyorum.” Annette kalçalarını tutmuş pencerenin yanında duruyordu. Bu kadınla ilgili her şey anne diye bağırıyordu. Chloe elini omzuma koyup kaşlarını kaldırarak bana baktı.

Siyah saçları sırtından aşağı sallanıyordu. Saçlarının bu kadar parlak olmasına bayılıyordum! Mavi gözleri de harikaydı, bunu biraz kıskanıyordum. Mavi gözleri her zaman sevmişimdir.

Annesi de mavi gözleriyle tıpatıp Chloe’nin aynısıydı. Dante’yse yeşil gözlü, buğday tenliydi ama birkaç hafta önce İtalya’ya gittiği için bronzlaşmıştı.

“Hadi ama. Bir şey olmaz. Bu akşam İtalyan yemeği yiyeceğiz,” dedi Chloe. Evet demeyi düşündüğüm için bile kendimi arsız hissediyordum.

Annette her zaman böyleydi. Lise yıllarım boyunca, yiyecek bir şey bulamayacağımı bildiği için bana her zaman iki öğle yemeği hazırlardı. O benim için mükemmel bir rol modeldi.

Dante komaya girdiğinde birbirimizden biraz uzak kalmıştık. Neticede kayıplarının yasını tutuyorlardı. Dante’nin uyanamayacağını öğrenmek yürek parçalayıcıydı. Beyninde bir kanama vardı. Doktorlar asla uyanamayacağını söylemişti.

Ama Kenzo o gün bir şey fark etmişti. Dante’nin beklenmedik bir şekilde uyandığını hatırlıyorum, bu hepimizi şaşırtmıştı ama Kenzo onu kendi evine götürmeseydi asla yaşama şansı olmazdı.

Bence bu bir mucizeydi ama o zamanlarda bile Annette sürekli beni kontrol ediyordu. Karnımın doyduğundan, üstümün başımın temiz olduğundan emin oluyordu.

Hastaneye üç kez gitmiştim ama Dante’nin yataktaki cansız bedenini görmeye dayanamamıştım. O yatakta yatan kişi hatırladığım Dante değildi. Doktorlar bana onun orada olmadığını söylemişti.

Onlara göre, Dante benim ziyaretimden birkaç gün önce ölmüştü. Onu hayatta tutan tek şey bağlı olduğu makinelerdi. Hemşireler bunu birçok kez teyit etmiş, bana veda etme zamanının geldiğini söylemişti.

Ona veda edip odadan çıktığımda Annette bana bir sandviç uzatmış, yememi söylemişti. O benim hayatımdaki en yüce insandı. Bu yedi yaşımdan beri aramızdaki bir sırdı.

Ona, Chloe’ye ve Dante’ye her şey için minnettardım. Dante’nin eve getirdiği para beni de destekliyordu. O bunu bilmiyordu ama ona minnettar olmamım nedeni buydu.

Ona ayak bağı olmak istemiyordum. Zaten ona sandığından daha fazla borçluydum. Annemin aldığı nafakayı sorarsanız? Hepsini içmeye ve midesini haplarla doldurmaya harcıyordu.

Tüm bunlar çok üzücüydü ama benim sefil hayatım böyleydi işte.

“Eğer eminsen,” dediğimde Annette başını salladı. “Her zaman eminim canım.”

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok