Ay Nehri - Kitap kapağı

Ay Nehri

L.B.

Bölüm 3

MAEVE

Tylor'a göre bu baloya gelmem gerekiyordu. Bana giyecek bir şey verip ne yapmam gerektiğini söyleyeceklerdi.

Güvenlik görevlileri yüzüme bile bakmadan içeri girmeme izin verdiler. Güvenlik bundan ibaretti. Burayı soymak istersem işime yarayacak bir bilgiydi, yapacağımdan değil tabii ki.

İçeri girdiğim andan beri bir uğursuzluk kaplamıştı içimi. Daha önce içine girmek bir yana, yanına bile yaklaşmamıştım.

Çok korkutucuydu. Nahoş gün batımı bile buradan aldığım negatif enerjiyi bastıramadı. Oldukça ürpertici bir yerdi.

Nefesimi tutup yan tarafa doğru yürüdüm. Servis girişinden geçtim.

"Maeve?" dedi birisi.

"Evet?"

"Hemen beni takip et," dedi kalabalığın arasındaki hareketli yaşlı bir kadın.

Soyunma odasına benzeyen bir odanın kapısını açtı. "Eşyalarını koymak için bir dolap seç. Köşede bir giyinme kabini var. Bu arada, telefon yasak."

"Telefonum yok,” dedim.

"Harika!" dedi coşkulu bir şekilde. "Senden hoşlandım. Hadi çabuk ol."

Beni odaya iteledi ve daha sonra elime bir şeyler tutuşturuverdi. Üniformam olduğunu anladım. Ne olduğunu kavramak biraz zaman almıştı çünkü çok fazla parça vardı. Kabinlerden birine girdim. Elimdekilerin ne olduğunu anlamaya çalışıyordum.

Etek, tamam. Bluz, tamam. Bu bir yelek mi? Hepsini giyip dışarı çıktım. Kafam karışmıştı.

Kafamı kaldırınca odanın bir anda kadınlarla dolmuş olduğunu gördüm.

"Orada öylece dikilme! Kımılda!"

"Ahh..." Kımıldarken birine çarpmıştım.

"Selam, ben Rachel. Dalgın görünüyorsun," dedi birisi.

"Merhaba. Ben Maeve," dedim üzgün bir şekilde gülümseyerek.

"Sana yardım edeyim,” dedi benim için bir dolabın kapağını açarken. "Saçının bir kısmını arkada toplayıp kalan kısmını aşağı salsan daha çok yakışır. Senin için yapmamı ister misin?"

"Ne? Ben..."

"May, benim... Rachel... İki sokak filan ötede yaşıyordum. Tylor ve Robbie ile sürekli oyun oynardık. Hatırladın mı?"

"Aman Allah'ım! Rachel!" Rahatlamıştım. Ona sarılırken gözyaşlarıma engel olamadım.

"Seni tanıyamadığım için çok üzgünüm. Çok uzun zaman oldu, demek istediğim bilmeliydim... Her zaman çok güzeldin."

"Sorun değil." Gülümsedi. Bana bir peçete uzattıktan sonra ellerini saçıma götürdü.

"Tylor buraya geleceğini söylediğinde çok heyecanlandım. Yani, ne kadar oldu? On iki ya da on üç yıl filan mı? Ayrıca bu gece için endişelenme. Sana yardım edeceğim."

"Çok teşekkür ederim. Ne kadar minnettar olduğumu anlatamam."

"Her şey yolunda. Şimdi saçına bir el atalım. Ayrıca, yeleği giyme. Hiçbirimiz giymiyoruz."

Rachel saçımı aşağı çekti. Kıvırcık, dalgalı ve uzun bir saçım vardı. Bu yüzden saçımla uğraşması zordu.

Saçımı genellikle topuz, düğüm ya da örgü yapardım. Bunların dışında bir şey bilmiyordum. Bu yüzden bu saçı aşağı salma işini öğrendiğim iyi olmuştu.

Saçımla işi bittiğinde, aynısını yapamayacağım kadar güzel yaptığını fark ettim. Çok güzel bir iş çıkarmıştı.

Sonra, daha iyi bahşiş alabilmem için yüzüme bir şeyler sürmesine izin vermem için beni ikna etti. Sonunda aynada kendime baktım. Bambaşka bir insan olmuştum sanki.

Genelde yardım tekliflerine hayır derdim ama burada kimseyi tanımıyordum ve bu beni korkutmuştu. Bunu belli etmememin geceyi sorunsuz atlatabilmem için yapılacak en iyi şey olduğu kanaatine vardım.

Stres altında rahat hissetmemi sağlıyordu. Ayrıca bu süreçte bana yardım eden birinin olması beni mutlu etmişti. Rachel yanımda olduğu için kendimi çok şanslı hissediyordum.

Bana mutfağı gezdirdi. Agnes kendisini hiç tanıtmamıştı ama görünüşe göre patronumdu. Daha önce hizmet sektöründe çalışmıştım. Bu yüzden çabuk öğrenen birisiydim.

Başlamak üzereydik ki birden Agnes'in gürlemesini duydum. Şaka yapmıyorum, bu küçük yaşlı kadın resmen gürledi. Bütün mutfak sessizliğe büründü ve hepimiz ona bakmaya başladık.

"Clive yetişemeyecek," dedi Rachel. Şaşkın bir şekilde ona baktım. "Agnes'in barmene ihtiyacı var."

"Ben halledebilirim. Önceden birkaç yerde barmen olarak çalışmıştım."

"AGNES!" diye bağırdı Rachel. "Maeve yerini doldurabilir."

Agnes aniden duraksadı. "İşte bu kadar. Hayatımda tanıdığım en tatlı insan olabilirsin. Teşekkür ederim." Bara doğru bana eşlik ederken yüzünden rahatlamış olduğunu anlayabiliyordum.

İnsanlar gelmeye başlamıştı. Neyse ki siparişler çok çetrefilli değildi. Açık bir bar olmasına rağmen çalışmak için sınırsız sayıda alkollü içeceğim var gibiydi.

Bu şimdiye kadar çalıştığım en sıradışı etkinliklerden biriydi çünkü bu kadar çok insanın böylesine hızlı içtiğini hiç görmemiştim.

Bir noktada, içkileri dışarı attıklarını düşünmeye başlamıştım çünkü içkilerin hiç bu kadar hızlı gittiğine şahit olmamıştım.

Bir pislik, "Hey, şekerim," dedi içkisini yüzümün önünde sallarken.

İçkileri sağa sola dağıtıyor, gelip geçen insanları izliyordum.

Kimsenin korsan kıyafeti giymediğini fark etmem uzun sürmedi. Bu "eş" işi hakkında yanıldığımı anladım.

Her çeşit insan vardı. İyi ki katılımcı olarak gelmemiştim.

"Ne düşünüyorsun?" dedi tanıdık bir ses.

"Tylor!" Gülümsedim. "Geldiğine sevindim."

"Çok meşguldün. Yanına gelmek için etrafın biraz sakinleşmesini bekliyordum."

"Yani... korsanlı bir parti değilmiş değil mi?"

"Hayır. Korsanlı bir parti değilmiş." Güldüm.

"Bu işe girmeme yardım ettiğin için teşekkür ederim. Barın arkasında gerçekten rahat hissediyorum."

"Evet, fark ettim,” dedi. "Mola verecek misin?"

"İnsanlar bir dakikadır uğramıyor, bu yüzden biraz ara verebileceğimi düşünüyorum."

Bu muhteşem çiftin inanılmaz süslü bir merdivenden inmeye başladığını gördüğümde dışarı çıkmak üzereydik.

Kadın gördüğüm en güzel kadınlardan biriydi. Zarafetin vücut bulmuş hali diyebilirdim. Nazikçe merdivenlerden aşağı iniyordu.

Yanındakine baktım. Anlayamadığım şekilde kederli gibiydi. Bir şey dikkatini dağıtmıştı.

Sanki kötü bir koku alıyormuş gibi burnunu havaya kaldırıp koklamaya başladı. Kalabalığı süzerken onu izliyordum.

Tylor'a yaklaştım. Tam ona bu çifti soracaktım ki bir anda adam bize bakmaya başladı.

O adam.

Merdivendeki adam.

Gözleri bana kenetlenmiş gibiydi. Çok garipti. İstemsizce Tylor'ın koluna uzandım ve vücudunu kalkan olarak kullanarak arkasında durdum.

Yaptığım şey Bay Merdiven'i oldukça mutsuz etmiş gözüküyordu. Öfkeden kuduruyor gibiydi.

Tylor'ı da sürükleyerek geri çekilmeye başladım. Arkamdaki kapının dışarıya açıldığını biliyordum. Kapıdan dışarı çıktık.

"İyi misin?" diye sordu Tylor. Görünüşe göre Bay Merdiven'in bana bakışlarından habersizdi.

"Evet, sadece biraz hava almak istedim. Ne kadar ara verme iznim olduğunu bilmiyorum," dedim. ~Belki de deliriyorumdur ve hayaller görmeye başlamışımdır. ~

"Peki," dedi yüzümün önüne düşmüş saçlarımı geriye atarken. Bana çok yakındı. Hani süper kahramanların güçleri olur ya. Tylor'ında vardı bir tane: Uzak Kalamayan Adam.

Bu düşünce beni güldürdü ve şu anda gülmemin yeşil ışık olarak görülebileceğini anlamıştım. Tylor daha da yaklaştı. Vücudu benimkine değiyordu.

"Çok güzel bir gece, değil mi? Ben..."

Yüzünün benimkine yakınlaştığını fark ettim. Yüzüm kızarmaya başlamıştı. Nefesinin sıcaklığı yüzüme vuruyordu. Tam olayın rehavetine kapılmışken aniden bir ses duydum.

"BENİMSİN!"

Sonraki bölüm
App Store'da 5 üzerinden 4.4 puan aldı.
82.5K Ratings
Galatea logo

Sınırsız kitap, sürükleyici deneyimler.

Galatea FacebookGalatea InstagramGalatea TikTok